Gabriel Rockhill: Emperyalist Propaganda ve Batılı Sol Entelejensiyanın İdeolojileri:
Antikomünizm ve Kimlik Politikasından Demokratik Yanılsamalara ve Faşizme
Aralık 2023
Çeviren: S. Erdem Türközü

Gabriel Rockhill, Eleştirel Teori Atölyesi (Critical Theory Workshop)’in yönetici müdürü ve Pennsylvania’daki Villanova Üniversitesi felsefe bölümünde öğretim üyesidir. Yakında Monthly Review Press’ten çıkacak The Intellectual World War: Marxism versus the Imperial Theory Industry [Entelektüel Dünya Savaşı: Marksizme Karşı Emperyal Kuram Sanayii] başlıklı kitabı üzerinde çalışmaktadır. Kitap yazarın beşinci tek yazarlı kitabı olacaktır. Söyleşiyi gerçekleştiren Zhao Dingqi, Çin Sosyal Bilimler Akademisi Marksizm Akademisi’nde yardımcı araştırmacı ve World Socialism Studies ( Dünya Sosyalizmi Araştırmaları) dergisinin editörüdür.
Bu söyleşi ilk olarak 2023 yılında World Socialism Studies‘in on birinci cildinde Çince olarak yayınlandı. Monthly Review yayını için hafif bir düzenlemeye tabi tutuldu.
Kaynak Metin: https://monthlyreview.org/2023/12/01/imperialist-propaganda-and-the-ideology-of-the-western-left-intelligentsia/
Katkıları için dunyadanceviriwordpress.com sitesine teşekkür ederiz
Zhao Dingqi: Soğuk Savaş sırasında ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) “Kültürel Soğuk Savaşı” nasıl yürüttü? CIA’in Kültürel Özgürlük Kongresi hangi faaliyetleri yürüttü ve ne gibi etkileri oldu?
Gabriel Rockhill: CIA, diğer devlet kurumları ve büyük kapitalist işletmelerin vakıflarıyla birlikte, komünizmi denetim altına almayı ve nihayetinde geriletip yok etmeyi amaçlayan çok yönlü bir kültürel soğuk savaş yürüttü. Bu propaganda savaşı uluslararası kapsamdaydı ve ilerleyen satırlarda sadece birkaçına değindiğim birçok farklı yönü vardı. Ama en başta belirtmek gerekir ki, geniş kapsamına ve kendisine tahsis edilen geniş kaynaklara rağmen, bu savaş boyunca birçok muharebe kaybedildi. Bu çatışmanın günümüzde nasıl devam ettiğini gösteren yakın tarihli bir örnek vermek gerekirse, Raúl Antonio Capote 2015 tarihli kitabında, Küba’da entelektüelleri, yazarları, sanatçıları ve öğrencileri hedef alan istikrarsızlaştırma kampanyalarında yıllarca CIA için çalıştığını açıkladı. Bununla beraber “Şirket” olarak bilinen devlet kurumunun haberi olmadan, kirli oyunlarını desteklemesi için kurnazca kandırdığı Kübalı üniversite öğretim üyesi aslında kendini beğenmiş usta casuslara bir numara çekti: Küba istihbaratı için gizli çalışıyordu.1 Bu, CIA’in, çeşitli zaferlerine rağmen, nihayetinde kazanması zor bir savaş verdiğini kanıtlayan diğer birçok işaretinden sadece biri: CIA, dünya nüfusunun ezici çoğunluğuna düşman bir dünya düzeni dayatmaya çalışıyor.
Kültürel soğuk savaşın merkezlerinden biri, 1966 yılında bir CIA paravanı olduğu ortaya çıkan Kültürel Özgürlük Kongresi’dir [Congress for Cultural Freedom (CCF)].2 Konuyu kapsamlı bir şekilde araştıran Hugh Wilford, CCF’yi dünya tarihindeki en büyük sanat ve kültür hamilerinden biri olarak betimledi.3 1950 yılında kurulan CCF, Raymond Aron ve Hannah Arendt gibi işbirlikçi akademisyenlerin çalışmalarını, Jean-Paul Sartre ve Simone de Beauvoir gibi Marksist rakiplerine karşı uluslararası arenada destekledi. CCF’nin otuz beş ülkede bürosu vardı, yaklaşık 280 çalışandan oluşan bir orduyu seferber etti, dünya çapında yaklaşık elli saygın dergi yayınladı ya da destekledi ve çok sayıda sanat ve kültür sergisinin yanı sıra uluslararası konserler ve festivaller düzenledi. Ayrıca ömrü boyunca, en az 38 kurumla birlikte çalışarak 135 uluslararası konferans ve seminer planladı ya da bunlara sponsor oldu ve en az 170 kitap yayınladı. CCF’nin basın bölümü, Forum Service, altı yüz gazeteye ve beş milyon okuyucuya ulaşan on iki dilde ücretsiz olarak ve dünyanın dört bir yanında zehirli entelektüellerinin haberlerini yayınladı. Bu geniş küresel ağ, yöneticisi Michael Josselson’un -Mafya’yı anımsatan bir ifadeyle- “büyük ailemiz” dediği şeydi. CCF, Paris’teki merkezinden antikomünist entelektüellerin, sanatçıların ve yazarların sesini yükseltmek için uluslararası bir yankı odasına sahipti. CCF’nin 1966’daki bütçesi 2.070.500 dolardı, bu rakam 2023’te 19,5 milyon dolara tekabül eder.
Bununla beraber Josselson’un “büyük ailesi”, CIA’den Frank Wisner’in “kudretli Wurlitzer” olarak adlandırdığı, Şirket tarafından denetim altında tutulan uluslararası medya ve kültür programları otomatik pikabının [jukebox] sadece küçük bir parçasıydı. Bu devasa psikolojik savaş çerçevesine birkaç örnek vermek gerekirse, Carl Bernstein 1952 ila 1977 yılları arasında en az dört yüz ABD’li gazetecinin CIA için gizlice çalıştığını gösteren çok sayıda kanıt topladı.4 Bu ifşaatların ardından New York Times üç aylık bir soruşturma üstlendi ve CIA’in “sekiz yüzden fazla haber ve kamu bilgilendirme kuruluşu ve bireyini kucakladığı” sonucuna vardı.5 Bu iki ifşaat, analiz ettikleri aynı ağlarda faaliyet gösteren gazeteciler tarafından müesses nizamın mecralarında yayınlandı, dolayısıyla bu tahminlerin düşük olması olasıdır.
New York Times’ın 1935’ten 1961’e kadar yöneticiliğini yapan Arthur Hays Sulzberger, CIA’le o kadar yakın çalıştı ki bir gizlilik antlaşması (en üst düzey işbirliği) imzaladı. William S. Paley’in Columbia Broadcasting System’i (CBS), CIA’in görsel-işitsel yayıncılık alanındaki tartışmasız en büyük varlığıydı. Şirketle o kadar yakın çalışıyordu ki, CIA merkezine, merkez operatörü üzerinden yönlendirilmeyen doğrudan bir telefon hattı kurdu. Henry Luce’un Time Inc. Şirketi haftalık ve aylık alanda (Bernstein’ın daha sonra yayınlayacağı Time da dahil olmak üzere –Life, Fortune ve Sports Illustrated) en güçlü işbirlikçisiydi. Luce, CIA ajanlarını gazeteci olarak işe almayı kabul etti ve bu çok yaygın bir kılıf haline geldi. CIA Müdürü Robert Gates tarafından 1991 yılında toplanan Geniş Kapsamlı CIA Açıklığı Görev Gücü’nden de bildiğimiz gibi, bu tür uygulamalar yukarıda bahsedilen ifşaatlardan sonra da hız kesmeden devam etti: “[CIA’in] PAO’sunun (Halkla İlişkiler Ofisi) artık ülkedeki her büyük telgraf servisi, gazete, haftalık haber ve televizyon ağından muhabirlerle ilişkisi var. (…) Birçok durumda muhabirleri haberleri ertelemeye, değiştirmeye, bekletmeye ve hatta çöpe atmaya ikna ettik.”6
CIA ayrıca ABD Gazeteciler Birliği’nin denetimini ele geçirdi ve ajanları için paravan olarak kullandığı basın servislerinin, dergilerin ve gazetelerin sahibi oldu.7 LATIN, Reuters, Associated Press ve United Press International gibi diğer basın servislerine de görevliler yerleştirdi. Devlet dezenformasyonu konusunda uzman olan William Schaap, CIA’in “tüm dünyada yaklaşık 2.500 medya kuruluşuna sahip olduğunu ya da bunları denetimi altında tuttuğunu; dahası, neredeyse her büyük medya kuruluşunda, telsizcilerden son derece görünür gazetecilere ve editörlere kadar kendi adamları” olduğunu ifade etti.8 Bir CIA görevlisi gazeteci John Crewdson’a “Herhangi bir zamanda her yabancı başkentte en az bir gazeteye ‘sahittik’” dedi. Dahası, söz konusu kaynak, “teşkilatın doğrudan sahibi olmadığı ya da büyük ölçüde sübvanse etmediği gazetelere, teşkilatın işine yarayacak haberleri yazdırabilecek ve zararlı bulduklarını yazdırmayacak ücretli ajanlar ya da kadrolu memurlar sızdırırdı.”9 Dijital çağda bu süreç elbette devam etti. Yasha Levine, Alan MacLeod ve diğer akademisyenler ve gazeteciler, ABD ulusal güvenlik devletinin büyük teknoloji ve sosyal medya alanlarındaki kapsamlı müdahalesini detaylandırdı. Diğerlerinin yanı sıra, Facebook, X (Twitter), TikTok, Reddit ve Google’da önemli istihbarat operatörlerinin belirleyici konumlarda yer aldığını gösterdiler.10
CIA aynı zamanda profesyonel entelijansiyaya da derinlemesine sızdı. Church Komitesi 1975 yılında ABD istihbarat topluluğu hakkındaki raporunu yayınladığında, Teşkilat “yüzlerce” kurumda “binlerce” akademisyenle temas halinde olduğunu itiraf etti (ve yukarıda bahsedilen 1991 tarihli Gates Memo’nun da teyit ettiği gibi, o zamandan beri hiçbir reform bu uygulamayı sürdürmesini ya da genişletmesini engellemedi).11 Stanford’daki Hoover Enstitüsü ve MIT’deki Uluslararası Çalışmalar Merkezi gibi Harvard ve Columbia’daki Rus Enstitüleri de CIA’in doğrudan desteği ve gözetimiyle geliştirildi.12 New School for Social Research’ten bir araştırmacı kısa bir süre önce CIA’in tiksindirici MKULTRA projesinin (en azından) kırk dört kolej ve üniversitede araştırma yaptığını doğrulayan bir dizi belgeyi dikkatime sundu ve en az on dört üniversitenin yaklaşık 1.600 Nazi bilim insanı, mühendis ve teknisyeni ABD’ye getiren meşhur Paperclip Operasyonu’na katıldığını biliyoruz.13
MKULTRA, bilmeyenler için, Ajans’ın sadist beyin yıkama ve işkence deneyleri yapan programlarından biriydi ve bu deneylerde, -rızaları olmadan- deneklere elektroşok, hipnoz, duyusal yoksunluk, sözlü ve cinsel taciz ve diğer işkence biçimleriyle birlikte yüksek dozda psikoaktif ilaçlar ve diğer kimyasallar uygulandı.
CIA aynı zamanda sanat dünyasına da derinden müdahil oldu. Örneğin, Sosyalist Gerçekçiliğe karşı ABD sanatını, özellikle de Soyut Dışavurumculuğu ve New York sanat ortamını destekledi.14
Batı’nın özgür sanatı olarak lanse edilen sanatı yaymak amacıyla sanat sergilerini, müzik ve tiyatro gösterilerini, uluslararası sanat festivallerini ve daha fazlasını finanse etti. Şirket bu çabalarında büyük sanat kurumlarıyla yakın işbirliği içinde çalıştı. Tek bir örnek vermek gerekirse, kültürel soğuk savaşta yer alan önemli CIA görevlilerinden biri olan Thomas W. Braden, CIA’ya katılmadan önce Modern Sanat Müzesi’nin (MoMA) yönetici sekreteriydi. MoMA’nın başkanları arasında, gizli istihbarat operasyonlarının süper eşgüdümleyicisi olan ve Rockefeller Fonu’nun CIA parası için bir kanal olarak kullanılmasına izin veren Nelson Rockefeller da vardı. MoMA’nın yöneticileri arasında, Rockefeller’ın Latin Amerika’daki savaş zamanı istihbarat teşkilatı için çalışmış olan René d’Harnoncourt’u buluyoruz. Aynı adı taşıyan müzeden John Hay Whitney ve Julius Fleischmann MoMA’nın mütevelli heyetinde yer aldı. İlki, CIA’in selefi olan Stratejik Hizmetler Ofisi (OSS) için çalıştı ve hayır kurumunun CIA parası için bir kanal olarak kullanılmasına izin verdi. İkincisiyse CIA’in Farfield Vakfı’nın başkanı olarak görev yaptı. CBS’in başkanı ve CIA’inki de dahil olmak üzere ABD’nin psikolojik savaş programlarının en önemli şahsiyetlerinden biri olan William S. Paley, MoMA’nın Uluslararası Programı’nın üyeler kurulundaydı. Bu ilişkiler ağının da gösterdiği gibi, kapitalist egemen sınıf, kültürel aygıtı sıkı bir şekilde denetim altında tutmak için ABD ulusal güvenlik devletiyle yakın bir şekilde çalışır.
ABD devletinin eğlence sektörüyle ilişkisi üzerine birçok kitap yazıldı. Matthew Alford ve Tom Secker, Savunma Bakanlığı’nın -tam ve mutlak sansür haklarıyla- en az 814 filmin desteklenmesinde rol aldığını, CIA’in en az 37, FBI’ınsa 22 filmde rol aldığını belgeledi.15 Bazıları çok uzun süredir devam eden TV dizilerine gelince, Savunma Bakanlığı’nın toplam sayısı 1.133, CIA’in 22, FBI’ınsa 10’dur. Bu sayısal vakaların ötesinde ve üstünde, elbette ulusal güvenlik devletiyle Tinseltown [Hollywood (ABD), Hollywood’un yüzeysel olarak göz alıcı dünyası ve film sektörü] arasında niteliksel bir ilişki söz konusudur. John Rizzo 2014 yılında bunu şu şekilde açıkladı: “CIA’in uzun zamandır eğlence sektörüyle özel bir ilişkisi var ve Hollywood’un önde gelen aktörleriyle -stüdyo yöneticileri, yapımcılar, yönetmenler, ünlü oyuncular- ilişkilerini geliştirmeye büyük önem veriyor.”16
Teröre karşı savaşın ilk dokuz yılında CIA’in Müsteşar Yardımcısı ya da Genel Danışman Vekili olarak görev yapan ve bu süre zarfında küresel gözaltı, işkence ve SİHA’yla suikast programlarının denetlenmesine yakından dahil olan Rizzo, kültür sanayiinin emperyal kasaplığa nasıl kılıf sağlayabileceğini anlamak için iyi bir konumdaydı.
Bu faaliyetler ve daha birçoğu, ABD imparatorluğunun temel özelliklerinden birini ortaya koyar: gerçek bir gösteri imparatorluğu. Başlıca odak noktalarından biri kalpler ve zihinler için savaşmaktı. Bu amaçla, uluslararası psikolojik savaşa girişmek için geniş bir küresel altyapı kurdu. Ana akım medya üzerindeki neredeyse mutlak denetim, ABD’nin Ukrayna’da Rusya’ya karşı yürüttüğü vekalet savaşına destek toplama çabalarında açıkça görüldü. Aynı durum 7/24 Çin karşıtı propaganda için de geçerlidir. Yine de, birçok cesur aktivistin çalışmaları ve gerçeğin kendisine karşı çalışıyor olması sayesinde, gösteri imparatorluğu anlatıyı tamamen denetleyemiyor.17
TAMAMINI OKUMAK İÇİN İNDİRİNİZ