Çin’de Sivil Toplum Örgütleri ve Halk Kitle örgütleri
Gülizar Özkaya
20 Ocak, 2025
Reform ve dış dünyaya açılma döneminden itibaren, Parti ve devlet organları ekonomik ve toplumsal yapılardaki değişikliklere ayak uydurmak ve yönetim sistemindeki yeni ihtiyaçlara yanıt verebilmek amacıyla Parti ve hükümet giderek ve dikkatli bir şekilde daha önceki dönemde kendilerinin sıkı bir şekilde kontrol altında tuttuğu bazı toplum alanlarından geri çekildi. Hükümetten, ticari yaşamdan ve dini cemaatlerden bağımsız olan sivil toplum dernek ve vakıfların teşviki büyük önem kazandı. Bunların üye sayıları 10 ila 20.000 arasında değişmektedir. Çin’de dini cemaat örgütlenmesi sivil toplum örgütü olarak görülmemektedir.
Böylece, Parti ve devlet bu alanlarda sivil toplumun özyönetim uygulamasına, özerk hareket etmesine imkan verdi. Ayrıca, ortak çıkarları olan grupların birlikler veya dernekler kurmalarına izin verildi. Son resmi istatistiklere göre, halkın üye olduğu ve yönettiği sivil örgütler ve birliklerin sayısı hızla gelişmiştir (bunlar daha çok toplumsal örgütler, (ticari olmayan dernekler; özel vakıflar ve dernekler şeklinde dernek ve vakıflardır. Ve bunların sayıları 1996’da 184.000 iken 2005’te 320.000’e çıkmıştır (bunlardan ülke çapında örgütlenmiş derneklerin sayısı 1500’den fazladır). Bkz. http://www.mca.gov.cn.
Parti tüzüğünde ÇKP’nin bu tür sivil toplum örgütlerine de önderlik (hegemonya anlamında) etmesi gerektiği savunulmaktadır.
1990larda yeni ortaya çıkmaya başlamış olan bu ikinci tip sivil toplum dernekleri ve sivil toplum örgütleri yani (ticari olmayan) özel vakıflar ve dernekler–bir yandan kendi özerk faaliyetlerini sürdürürlerken devlet ile de işbirliği ve etkileşim içindedirler. Tabii ki aynı zamanda, bu dernekler çeşitli hukuki ve yasal sorunlar, insan kaynakları sorunları, mali sorunlar, güven, bilgiye ulaşım sorunları ve teknik sorunlarla karşı karşıya bulunmaktadırlar, dolayısıyla da bunların siyasi süreçte oynadıkları roller görece oldukça zayıftır. Bununla birlikte, bunlardan bazıları oldukça başarılıdır, kendi öz güçleri ve kaynakları yetersiz olmalarına karşın siyasi süreci etkileme uğraşında ellerindeki sınırlı kaynaklardan ve mevcut mevzuatın sunduğu olanaklardan azami bir biçimde faydalanan bir çaba içindedirler.
Örneğin, ülkede posta hizmetleri yasası taslağı tartışılmakta iken Şanghay’da sayıları çığ gibi artan özel kuryelerin oluşturduğu dernekler ve kurye işi yapan şirketler Pekin’deki ilgili devlet dairesi ile iletişim kurmak için temsilciler seçtiler ve bu temsilciler yardımıyla taleplerinin yasalaşması için çaba sarf ettiler. Elbette, Çin’de gerçekleşen siyasi yapı reformlarına karşın bu tip sivil toplum örgütlerinin çıkar ve taleplerinin hükümetin siyasi karar alma sistemini ne ölçüde etkileyebileceği hala hükümetin ve onun organlarının bu konudaki tutumuna ve istekliliğine bağlıdır.
Birleşik Cephe Mantığı ile Örgütlenen Halk Kitle Örgütleri
Çin’deki 20 ye yakın kitle örgütü Birleşik Cephe vizyonu ile örgütlenmiştir. Bunların üye sayıları 100.000 ila 380 Milyon arasında değişmektedir. Bunlar yukarıdaki sivil toplum örgütlerinden farklıdır, çünkü bu örgütler faaliyetleri içinde sadece üyelerinin talep ve çıkarlarını savunmazlar aynı zamanda hükümetin yasa ile kendilerine verdiği bazı işlev ve görevleri de üstlenirler. Dolayısıyla bunlar yukarıdakiler gibi tamamen devletten (hükümetten) bağımsız değildirler. Birleşik Cephe Mantığı bu kitle örgütlerinin partili ve partisiz tüm halkın katıldığı ve yönetim organlarında bulunduğu ve görev yaptığı birleşik cephe örgütleri olmalarıdır.
Tüm Çin İşçi Sendikaları Federasyonu, Tüm Çin Gençlik Federasyonu, Tüm Çin Kadınlar Federasyonu. Yukarıda sözü edilen toplumsal örgütlerden başka Çin Edebiyat ve Sanat Çevreleri Vakfı, Çin Yazarlar Birliği, Tüm Çin Gazeteciler Birliği, Çin Bilim ve Teknoloji Birliği, Tüm Çin Dışarıdan Geri Dönüş Yapan Çinliler Federasyonu ve Çin Engelliler Federasyonu, Çin Halkının Yabancı Ülkelerle Dostluk Birliği ve diğerleri dahil çok sayıda toplumsal örgüt vardır. Bu halk kitle örgütleri siyasi süreçte önemli roller üstlenebilmektedir.
Bu alanda çeşitli olumlu tutumlar görebiliyoruz ancak pek çok olay bize devletin toplum üzerindeki üstünlüğünün hala sürdürdüğünü ve karar verme yetkisinin hükümetlerin elinde olduğunu göstermektedir. Buna karşın 2000’lerde bazı valilerinin ve belediye başkanlarının kötü uygulamaları nedeniyle istifaya zorlanmaları söz konusu olmuştur, oysa bu (reformlar sonrasında) 1980’lerde bile bu çok nadiren görülen bir durumdu.
Parti ve devlet önderliği sisteminde yapılan reformun sonucunda daha önceleri işlevi sadece yasama görevi ile sınırlandırılmış olan Halk Kongreleri’nin işlevi, denetleme görevini içerecek şekilde genişletilmiş ve Halk Kongrelerinin denetleyici rolü bir hayli güçlendirilmiştir.
