Çin-ABD-Avrupa Üçgeni: ABD ve Avrupa Tarihin Gelişim Trendini Durduramaz

Cem Kızılçeç

Not: Odak dergisinin sorularına yanıt olarak yazılmıştır  

Günümüzün dünyasında diğer başlıca çelişmelere kıyasla en fazla öne çıkan çelişme, Küresel Güney ülkeleri ve halkları ile hegemonyacılığı temsil eden büyük dünya güçleri arasındaki çelişme olarak göze çarpıyor. Bugün sosyalizmi inşa etmek için ısrarlı çabalar sürdüren  sosyalist ülkelerin tümü aynı zamanda Küresel Güney ülkeleri arasındadır. Bu ülkeler hangi talepler için mücadele ediyorlar: Eşitlikçi, adil ve düzenli bir küreselleşme, kendi toplumsal ve ekonomik kalkınma haklarının engellenmemesi, eski hegemonyacılık ve emperyalizm düzeninin yerini demokratik bir uluslararası düzenin alması; dünyadaki siyasi ve ekonomik düzenin sorunlarında kendilerinin de görüşlerinin alınması, dünya düzenine bir avuç eski hegemon ülkenin karar verdiği eski düzenin değişmesi; Küresel Güney ülkelerinin mücadele eden büyük güçler arasında taraf seçmeye zorlanmalarının son bulması… dünyada siyasi ve askeri bloklaşmanın ve çatışmaların son bulması… Örnek verirsek, ortalama bir gelişmekte olan ülke hükümeti kendi toplumsal ve ekonomik kalkınma çıkarlarını gerçekleştirmek için kendisi için faydalı gördüğü tüm güçlü ülkelerle işbirliği yapmak istiyor ve bu konuda bağımsızlığını ve egemenliğini kısıtlama olmadan kullanmak istiyor.

 Küresel Güney ülkelerinin bu talepleri sosyalist ülkelerin uğruna mücadele ettiği dünya tasarımı ile oldukça uyumludur.  ABD Küresel Güney ve özellikle Çin’in son 10 yıl içinde kaydettiği birlik ve yükseliş durumundan en fazla rahatsızlık ve tedirginlik duyan büyük kapitalist güç olarak göze çarpıyor.  

ABD Çin’in Önünü Kesmek İçin Ekonomik/Ticari/ Teknolojik Hücuma Geçti

Bu hücum stratejisi aynı zamanda jeopolitik/askeri kuşatma ve kendi geleneksel müttefiklerinin Çin ile gelişen ilişkilerini kısıtlamaya çalışma çabaları ile birlikte yürütülüyor. 2016 yılı ve Birinci Trump iktidarı bu açıdan bir dönüm noktası oldu. ABD’nin Çin karşısında çeşitli üstünlükleri bulunuyor.  ABD ekonomik olarak çok zengin ve dünya kapitalist sermayesinin en fazla biriktiği bir alan, kişi başına milli geliri Çin’e göre 6 kat büyük.  Tüm dünya çapında hegemonya sürdürecek bölgesel askeri ittifaklara, askeri üslere ve askeri sanayiye sahip. Dünya finans ve para sektöründe ABD hala hakim konumda. En yeni teknolojiye sahip IT ve Yapay Zeka alanında dünyadaki en güçlü uluslararası şirketlerin % 70’i ABD kökenli.. ABD’nin dünya kültür ve medya sektöründe Avrupa ve Çin karşısında büyük üstünlüğü var. Bütün bu üstünlüklerden dolayı bugün dünyadaki en önemli ilişki ve çelişkinin tarafı olan Çin ile ABD arasındaki mücadele uzun süreli olacaktır.  ABD, Çin’i durdurma ve onu tökezletme çabaları önümüzdeki 15-20 yıl boyunca sürecektir. Çin sahip olduğu sistemik ( sosyalist sistem) avantajı ile ve kararlı bir önderliğe sahip olması nedeniyle, ABD’nin bu çabasını geniş bir uluslararası cephe kurarak durdurmaya çalışıyor. Fakat bu 20-25 yıllık bir uzun süreci kapsayacaktır. 

Çin’in amacı ve stratejik çabası Avrupa’nın büyük güçlerini ve Avrupa’yı en azından ABD-Çin mücadelesinde tarafsız bir konuma çekmeye çalışmaktır. Bunu başaramadığı takdirde Çin’in işi çok zor olacaktır. Görüldüğü gibi güçlü Avrupa ülkeleri ve bir bütün olarak Avrupa Birliği hala bu konumdan çok uzakta bulunuyor.  Onlar da Çin ve Küresel Güney ülkelerinin ekonomik ve siyasi yükselişinden tedirginlik ve endişe duyuyorlar ve hala ayrıcalıklara sahip oldukları eski düzeni küçük bazı reformlarla sürdürmekten yanalar. ABD son yıllarda kendilerini rahatsız eden ve canlarını yakan bazı hamleler yapmasına karşın güçlü Avrupa ülkeleri ve bir bütün olarak Avrupa Birliği hala bağımsız bir siyasi ve askeri kutup olma durumundan çok uzaktalar. Bununla birlikte dünya ölçeğinde etkili olabilecek bağımsız bir siyasi ve askeri kutup olmak Avrupa’nın köklü bir rüyasıdır. Bugün Avrupa ülkelerinde Trump ABD’sinin bazı can yakan politikalarına karşı pasif de olsa bir direniş eğilimi güçleniyor. Hatta ABD’yi bazı tavizler vermeye zorlamak için Çin ile ilişkileri iyileştirme yolunda bazı hamleler yapıyorlar.

Çin-AB İlişkilerinde Kısıtların Ortadan Kaldırılması Hamlesi

Bu gelişme geçen ay Çin-Avrupa Birliği ilişkilerinin 50.yılının kutlandığı gün ilan edildi. AB’nin bu adımı dikkat çekicidir ve aynı zamanda Rusya-Ukrayna barış görüşmelerinde kendi çıkarlarının ABD tarafından görmezden gelinmesine karşı verilmiş bir yanıt olarak görülebilir. Birkaç yıl öncesine dönecek olursak, Çin-AB ilişkileri çeşitli nedenlerden dolayı çıkmaza girmişti. AB, 2021 yılında “insan hakları sorunlarını” bahane ederek Çin ile resmi ziyaretleri tek taraflı olarak durdurdu ve 8 yıldır birlikte üzerinde çalışılan Çin-AB Karşılıklı Yatırım Anlaşması da dahil olmak üzere bir dizi önemli işbirliği projesini durdurdu. Bu kargaşanın ardında Çin’e karşı sertleşen Biden ABD’sinin etkisi ve Avrupa’nın, sözde Tibet ve Şincan karşısında “Batılı demokratik değerleri” savunma amaçları vardı. Ancak gerçekler kısa sürede Avrupa’ya bir ders verdi. Rusya-Ukrayna çatışmasının patlak vermesi Avrupa ekonomisini sarsan için bir dönüm noktası oldu. Avrupa ülkeleri ABD’nin “Önce Amerika” stratejisi kapsamında Avrupa çatışmanın ön saflarına itildi ve yıllarca emek verdikleri Rusya ile ilişkileri de bozuldu. NATO’nun doğuya doğru genişlemeye devam etmesi ve Ukrayna’ya askeri yardım baskısı birbiri ardına geldi. Kuzey Akım boru hattının bombalanması Avrupa’yı bir enerji krizinin uçurumuna sürükledi ve Avrupa’nın petrol ve gaz kaynakları da keskin bir şekilde azaldı. Amerika Birleşik Devletleri pazarı ele geçirme fırsatını yakaladı ve Avrupa pazarındaki ABD sıvılaştırılmış doğal gaz payı %55’e yükseldi, ancak fiyat çok yüksek. Ağır enerji maliyetleri Avrupalı şirketleri ve işçileri ve halkları nefessiz bıraktı.

Trump Karşıtı Psikoloji Büyüyor

BMW, Mercedes-Benz ve Volkswagen gibi Alman otomobil üreticileri ABD siparişlerinde önemli bir düşüş yaşadı. Hatta Avrupa genelinde ABD ürünlerine yönelik bir boykot dalgası başlatıldı. Coca-Cola’dan Tesla’ya kadar ABD markaları protestolarının hedefi haline geldi. Trump’ın, “Önce Amerika” politikası ABD’yi Avrupa güvenlik meselelerinden giderek uzaklaştırdı. Daha da önemlisi, Amerikan aşırı sağ popülizminin yükselişi Avrupa’daki ana akım kurulu nizamın çizgisiyle keskin bir tezat oluşturmakta ve değerlerdeki farklılık ABD ile Avrupa arasındaki “ortak dili” giderek daha az kullanılır hale getirmektedir. Yakın zamanda 9 Avrupa ülkesinde yapılan bir kamuoyu yoklaması, çoğu insanın Trump’ı “Avrupa’nın düşmanı” olarak gördüğünü göstermiştir. Ekonomik alanda Trump’ın başlattığı gümrük vergisi savaşı, ABD ile Avrupa arasındaki çelişmeyi keskinleştirdi.

Çin-Avrupa Kazan-Kazan İşbirliği Küresel Güney Ülkelerinin Lehine

 AB Ticaret Komiseri Dombrovskis şöyle konuştu: “ABD’ye hizmet etmek için Avrupa’nın çıkarlarını feda etmeyeceğiz.” Bu açıklama dünyadaki birçok ülkenin kendi çıkarlarını koruma düşüncesini yansıtmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri’nin bir dizi “can yakan ve kendi çıkarı için başkalarına zarar veren muamelesine maruz kalan Avrupa uyanıyor. İşte Çin ile işbirliği ve ekonomik zorluklarla başa çıkmada işbirliği tercihi bu gelişmelerin bir sonucu. Çin-AB işbirliğinin derinleşmesi uzun vadeli bir süreç olacaktır. Günümüzün küreselleşmiş dünyasında, kazan-kazan işbirliği Küresel Güney ülkelerinin ana talebidir. “Dünya sanayi ve ticaret zincirini kırma ve ayırma” ve tek taraflı çıkar elde etmeye yönelik eski gerici mantık eninde sonunda tarih olacaktır.

Bu karşılıklı faydayı gözeten kazan-kazan modeli, ABD’nin sıfır toplamlı mücadele oyunu köhme zihniyetiyle keskin bir karşıtlık oluşturmaktadır. Çin-AB işbirliğinin ekonomik alanla sınırlı kalmayıp küresel yönetişim düzeyinde reform çabalarını güçlendirmesi mümkündür. İki taraf iklim değişikliği, dijital ekonomi ve yapay zeka gibi yeni gelişmekte olan alanlarda her iki tarafın da geniş ortak çıkarları vardır. AB’nin çevre koruma teknolojisi ve sürdürülebilir kalkınma alanındaki ilgisi, Çin’in giderek büyüyen devasa pazarı ve pratik kabiliyetleriyle birleştiğinde, küresel iklim yönetişimi için yeni çözümler sunması da mümkündür. Bu işbirliği modeli geleneksel jeopolitiğin sıfır toplamlı köhne mantığını kırabilir. İşte bu olaylara bağlı olarak, Çin ve Avrupa Parlamentosu eş zamanlı bir karar alarak karşılıklı alışverişler üzerindeki kısıtlamaları kapsamlı bir şekilde kaldırma kararı aldı.

Çin Avrupa Halklarının Önyargılarını Kırmaya Çalışıyor

Avrupa halkları içinde hala sosyalizme ve Çin’e ve Çin’in siyasi rejimine karşı güçlü önyargılar bulunuyor. Avrupa’daki birçok sosyalist ve komünist parti bu önyargıları kırmaya çalışıyor, fakat bu partilerin kamuoyu etkisi hala oldukça zayıf. Bu durumun farkında olan Çin, halklar arası kültürel alışverişleri teşvik ediyor ve çok sayıda Avrupa ülkesi vatandaşlarına Çin’e vizesiz seyahat hakkı verdi. Çin’i ziyaret eden çok sayıda işçi ve halktan kişinin bu ülke hakkında eski önyargılarını sorguladığını görüyoruz. Sosyalizmin bugün geçmişten farklı olarak açık bir sisteme sahip olması, soğuk savaş gibi sert bir ideolojik çatışma ortamının olmaması ve hem Çin’de yaşayan halkın hem de Batılı Kapitalist ülkelerin halklarının lehinedir.

Her şeye rağmen Çin-AB ilişkilerinin yakınlaşmasının da belirli kesin kısıtları vardır. Gelecekte Çin-AB ilişkilerinin olumlu yönde gelişmesi Çin’in ABD ile mücadelesinde elde ettiği başarılara bağlı olacaktır, Çin başarılar kazandıkça Avrupa görece daha tarafsız bir konuma evrilecek ve Avrupa ülkeleri Küresel Güney ülkeleri ile- Küresel Güney lehine—kazan-kazan işbirliğini arttıracaktır.

Paylaş

Bir Yanıt Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir