Hoang Trun Hai: 20 Yıllık Sanayi Yenilenme Sürecinin Ardından Vietnam Sanayisine Bakış
Mayıs 2024
Yazar: Hoang Trun Hai 5 Şubat 2016 tarihinden itibaren Hanoi kenti Komünist partisi sekreterliği görevini yürütmektedir. Kendisi Partinin 12. Politbüro’nun bir üyesiydi ve 9. seçim döneminden 12. seçim dönemine kadar Merkez Komitesinde görev yapmıştır.

Yenilenmeden Önceki Uluslararası Bağlam
1980’den sonra bütün dünya, insanlığın ekonomik, politik ve toplumsal yaşamını her bakımdan değiştiren ve etkileyen birçok yeni gelişmelere tanık oldu. Bunların en dikkat çekici olanlarından birisi ekonomik küreselleşmenin kaçınılamaz bir eğilim haline gelmesiydi. Ülkeler, uluslar ve halklar kalkınma sağlamak için dış dünyaya açılmak ve küresel ekonomiyle bütünleşmek zorunda kalıyorlardı.
Küreselleşmeye ek olarak dünya ekonomisi üzerinde büyük oranlarda bir etkiye sahip bulunan üçüncü bilimsel ve teknolojik devrim temelinde bilgi temelli bir ekonomi ortaya çıktı. Bu gelişmenin merkezinde bilimsel ve teknolojik buluşların uygulamaya sokulması, iletişim ve enformasyon teknolojisi gibi dallarda yapılan yeni teknolojik ilerlemeler, kullanıma sokulan yeni ara mallar (fiber optik benzeri ürünler) ve biyo-teknolojideki yenilikler bulunmaktadır. Sonuç olarak üretici güçler ve dünyanın ekonomik yapısı, bilimsel bilgi ve bilim-teknoloji üzerinde gelişen bir yönde çok sayıda değişiklikten geçti. Bu değişiklikler de ileri bilimsel ve teknolojik öz taşıyan, yüksek değer katan yeni imalat sanayilerinin ortaya çıkmasını tetikledi. Hizmet sektörü, giderek artan bir önem kazandı ve ulusal ekonomiler içinde büyük bir orana ulaştı. Ayrıca küreselleşme ekonomik ilişkilerde büyük değişikliklere neden oldu ve küresel ekonominin yönetimi aşağıdaki biçimlerde değişti:
– 1980’lerin başlarında ortaya çıkan yapısal ekonomik ve petrol krizlerinin ardından gelişmiş ülkeler kendi ekonomilerini yeniden yapılandırma politikalarına yöneldiler. Bunun odağında gelişmiş bilimsel ve teknolojik içeriğe sahip sanayilerin geliştirilmesi vardı. Makro ekonomik araçlar kullanılarak bu ülkeler ekonomilerini yeniden düzenlediler, yavaş yavaş devletin etkili olduğu ekonomi sektörlerini özelleştirdiler ve özel sektör ekonomisinin rolünü artırdılar. Bu politikaların amacı, ekonomilerini daha hızlı bir oranda geliştirmek ve halkın yaşam standardını yükseltmekti.
– Doğu Asya’daki ve Güneydoğu Asya’daki gelişmekte olan ülkeler de bazı ekonomik reformlar yaptılar ve oldukça önemli başarılar elde ettiler. Sağlanan en önemli başarılardan birisi, bu iki bölgedeki ülkelerin dünyanın en dinamik gelişen ekonomileri olmalarıydı. Bu ülkelerin yaptıkları reformlar esas olarak ekonomik yapıya odaklanmıştı. Her alanda ekonomilerin gelişmesi ve rekabet gücünün artması için ekonomik stratejiler geliştirildi. Bölgesel ve küresel düzeyde ekonomik bütünleşme derinleştirildi, ekonomik ilişkiler geliştirildi, ihracat teşvik edildi ve yatırımlar cazip hale getirildi. Bu reformların ekonomik gelişme için motive edici bir güç olacağı düşünülüyordu.
– Sosyalist ülkeler de ortaya çıkan sorunları ve zorlukları çözmek için ekonomik reformlar planlamaya ve uygulamaya başladılar. Böylece yavaş yavaş sosyalist ekonomiler pazar ekonomilerine dönüşmeye başladı. Bu reformların diğer hedeflerinin yanı sıra asıl amacı, mevcut gereksinimlere uygun olmadığı ortaya çıkan merkezi buyurucu planlama mekanizmasının zayıflıklarının üstesinden gelmekti. Özellikle 1978’de başlayan Çin’deki ekonomik reform, önemli başarılar ortaya koyarak Vietnam’ın bazı deneyimler bakımından ondan yararlanmasını sağladı.
Kısacası, ekonomik reformlar dalgasının tüm dünyada yayıldığı ayan beyan ortadaydı. Küreselleşme ve üçüncü bilimsel ve teknolojik devrimle birlikte bu faktörler de Vietnam’daki ekonomik reform sürecine büyük bir etkide bulundu.
Ülkenin genel iç durum ve reformların tarihsel itici güçleri
Vietnam’ın yeniden birleştiği 1975 yılı ile 1985 arasındaki dönemde merkezden verilen mali desteklere dayalı merkezi plan ekonomisi, Sovyet tipi sanayileşme modeli, bütün ülkede uygulanıyordu. Sanayileşmeye odaklanılmasına ve önceliğin ağır sanayinin geliştirilmesine verilmesine rağmen Vietnam ekonomisi, özellikle de sınai gelişme çok yavaş bir büyüme sağlıyordu. Bir diğer önemli konu, ekonomik büyümenin ve sanayi üretim sektörünün gelişmesinde düşme eğilimi içine girmesi söz konusuydu ve buralarda bir kriz olasılığının artmasıydı. Bu arada kalkınma için yatırım desteklerinin yanı sıra, maddi mallar, hammadde ve tüketim malları biçimindeki (esas olarak eski sosyalist ülkelerden gelen) yabancı yardımlar da azaldı. Ayrıca ülkemiz ABD’nin sürdürdüğü ambargo ve ablukanın etkisi altındaydı.
Bu ambargo da Vietnam’ın diğer ülkelerle ilişkilerini normalleştirmesini engelliyordu.
Bu zorluklar ve sorunlar karşısında Vietnam’daki birçok bölgede mevcut tıkanıklıktan kurtulmak için çözümler aranıyor ve özellikle aşağıdan ve tabandan başlayarak ekonomi reformdan geçirilmeye çalışılıyordu. Bu zorlu dönemden sonra Hükümet ile Parti’nin doğru çizgisi ve Vietnam halkının büyük çabaları sayesinde tatmin edici ve umut verici bazı başarılar elde edildi. Durum gözden geçirildikten sonra 1979 yılında toplanan 4. Parti Merkez Komitesi’nin 6. Tam Katılımlı Oturumu sırasında Parti, üretimin sınırsız bir biçimde geliştirilmesini kolaylaştırmak ve ekonominin “serbest” hale gelmesi için ekonominin yönetimindeki problemler ve yetersizliklerin üstesinden gelecek çözümleri belirledi. 1981’den itibaren Vietnam, ekonominin yönetiminde yenilenmeyi sağlamak için bazı pilot projeler uygulamaya koydu. Yenilenme politikasındaki pilot uygulamaların başlama noktası, tarımsal alandaki işletmelerde sözleşmeler sistemi politikasının devreye sokulması ile ekonominin genel planlama mekanizmalarında yeni bazı düzenlemelerin getirilmesiydi. Bu düzenlemelerle devlete ait sanayii işletmelerine daha fazla özerklik veriliyordu.
1975-1985 dönemi boyunca yönetim mekanizmalarında yapılan değişiklikler olarak yürütülen bu pilot çalışmaların ve elde edilen arayış ve deneylerin ekonominin kapsamlı reformuna bir hazırlık olduğu düşünülebilir. Ne yazık ki, bu kısmi yenilikler ve gelişmeler, ekonomik krizin oldukça ciddi bir tehlike olduğu, gerçek durumu pek değiştirmemişti. Sonuç olarak, kapsamlı bir ekonomik reform, Vietnam için giderek artan bir ihtiyaç durumuna geldi. Yalnızca ekonomik yapının kapsamlı bir reformdan geçirilmesiyle birlikte Vietnam kendisini yoksulluk ve geri bir konumdan çıkartabilirdi.
Reformlarda sağlanan önemli başarılar
Ekonomik reformlara bakış
6. Parti Kongresi (Aralık 1986) Vietnam’ın kapsamlı reform yolunda tarihsel önemde bir dönüm noktasıydı. Ciddi analizler, hataların ve yetersizliklerin eleştirilmesinden ve geçmiş dönemde ülkenin içinde bulunduğu durumla yüzleştikten sonra Kongre, yeni dönem için kapsamlı reform amaçlı bir kılavuz çizgi ortaya koydu. Sonraki Parti kongreleri, 7. Kongre (Haziran 1991), 8. Kongre (Haziran 1996) ve 9. Kongre (Nisan 2001) 1986 da alınan ekonomik reform çizgisini ve politikaları onaylamaya, eklemeler yapmaya ve tamamlamaya devam ettiler. Reformun en önemli yanlarından birisi, sosyalist sanayileşmenin gerçekleştirilmesiydi. Reformun ayrıntıları aşağıdaki gibiydi:
Sosyalist sanayileşme ve yapısal politikada reformlar:
Kapsamlı reformun ana hatları belirlenmeden önceki dönemde sosyalist sanayileşme konusunda tek yanlı bir algılama vardı. En büyük vurgu büyük ölçekli ağır sanayiye ve yeni sanayilerin geliştirilmesine yapılıyordu. Bu da ekonomide ciddi bir yapısal dengesizliğe yol açıyordu. Bu sorunu çözmek için 6. Parti Kongresi, imalat sektörünün yapısının yeniden örgütlenmesi ve ekonomik sektörlerin yatırım mekanizmasıyla ilgili bir politika teklif etti. Bu politika, işin aslında her özel aşamada Vietnam’ın ekonomik gelişmesiyle uyumlu olarak sosyalist sanayileşmenin temel muhtevasını somutlaştırmayı hedefliyordu. İlk aşamada, bütün ülkede olumlu etkiler yaratacak olan üç alana odaklanma yaklaşımı benimsendi.
Birincisi, bir sonraki aşamada sanayileşmenin geliştirilmesi için bugünden koşulların yaratılmasına girişilmesi.
İkincisi, hafif sanayinin rolüne ve küçük ölçekli zanaat tipi üretime vurgu yapılmakla birlikte tarımın gelişmesine birincil öncelik verilecekti.
Üçüncüsü, ağır sanayide gelişme seçici bir tarza gerçekleştirilecek belli alanlara yoğunlaşılacaktı. Bu uygulamaların hepsi, 6. Parti Kongresi tarafından önerilen programa uygundu. Ne var ki, 6. Kongre aynı zamanda sanayinin inşasında mevcut kapasitemizin ve koşullarının ötesinde hedefler belirlenmemesi gereğine de dikkat çekmişti. Aksi halde herhangi bir ekonomik alanda başarı elde etmek çok zor olacaktı.
Sosyalist üretim ilişkilerinin inşası, güçlendirilmesi ve dönüştürülmesinde reform:
Çok farklı sektörlerin bir arada yaşamaya devam edeceği yeni tipte bir ekonomik yapının inşasında yoğunlaşmak ve bunların hepsinin üretken kapasitelerini kullanmalarına olanak tanımak gerekiyordu, çünkü bu farklı sektörler bütünsel gelişmede önemli bir rol oynuyordu. Bu nedenle geçmişte üretim ilişkilerinin sosyalist dönüşümde gösterilen acelecilik sert bir biçimde eleştirildi. Eski yapı güncel duruma ve dünyadaki yeni trendlere de uygun değildi.
6. Parti Kongresi sosyalizme geçiş döneminde varlıklarını sürdürmeye devam edecek olan ekonomik sektörleri onayladı. Bu yeni tedbirler aynı zamanda Vietnam’ın ekonomisinden zayıf olmasından kaynaklanıyordu. Toplumun potansiyelinden tam olarak yararlanmak için daha farklı ve çeşitli üretim yöntemlerinin ve ekonomik biçimlerin bir arada yer almasına izin verilmesi yaklaşımı benimsendi. Parti, bu yaklaşımı üretici güçlerin daha hızlı geliştirilmesi ve özgürleştirilmesi için stratejik bir tedbir olarak gördü.
Sanayinin yönetim mekanizmasında reform:
Merkezden verilen bürokratik teşvik destekleriyle merkezden kumanda edilen yönetim sitemi ekonomik gelişmede başarılı olamamış ve bir hayli toplumsal soruna neden olmuştu. Sonuçta, 6. Parti Kongresi, ekonominin yönetim mekanizmasında reforma karar verdi. Demokratik merkeziyetçilik ilkeleriyle uyumlu yeni bir sosyalist çalışma mekanizması yaratılması düşüncesine dikkat çekti.
Parti, ekonomik yönetim sisteminin yenilenmesi konularını değerlendirirken bunun yanı sıra değişimin içeriğini de açıklığa kavuşturmakta kararlıydı. Merkezden verilen destekler temelli mekanizmanın ortadan kaldırılması, bunun yerine devletin önderliği altında sosyalist yönelimli bir pazar mekanizmasının geçirilmesi gerekiyordu. Gerçekten de bu yaklaşımlar, bütün bir ekonominin, yönetim araçları ve politikalarının ve işleyiş mekanizmalarının reformdan geçirilmesini öngören değişikliklerdi. Bu değişiklikler uyumlu bir biçimde, yönetici organlar reforma tabi tutuluyor ve devletin yönetim işlevleri yeniden tanımlanıyordu. .
Kazanılan ilk başarılar (1986-1990)
6. Parti Kongresi tarafından dile getirilen yenilenme fikirlerinin ve Parti Merkez Komitesi’nin 1986’dan 1990’a kadar yaptığı tam katılımlı oturumların aldığı kararların gerçekleştirilmesi sürecinde Vietnam, birçok sorun ve zorluklara rağmen bazı önemli başlangıç başarıları da elde etti. Bu ilk başarılar, ekonomik gelişme mekanizmalarının ve politikaların geliştirilmesinde, özellikle de sonraki dönemlerde sanayinin gelişmesi için önkoşul olarak hizmet etti.
Öncelikle çok sektörlü bir ekonominin geliştirilmesi politikası halkın beklentileriyle de uyumluydu. Dolayısıyla ülkede yaşayan bütün vatandaşlarının yaşamlarına hızlı bir biçimde nüfuz etti ve daha başından itibaren Vietnam’ın ekonomik potansiyelini geliştirdi. Bu ilk dönemde birçok kişi cesaretle geçmişte biriktirdiği altınlarını imalat sektöründe özel işyerleri kurmak için harcadı. Ayrıca devlet bütçesi içinde yatırımların payının üç ya da dört kat artmasına katkıda bulunan bir uygulamaya geçildi, devlet ile halk arasındaki iş birliği ve ortaklık içinde şirketleşmeyi teşvik eden bir ekonomik gelişme politikası yürütüldü.
Kentsel alanlarda küçük işletmeciler sektörü ve özel kapitalist ekonomi sektörü de, kooperatif ve şahıs firmalarının da aralarında bulunduğu diğer ekonomik sektörlerle birlikte ilk gelişme adımlarını atmaya başladı. Başlangıçta Hanoi, Ho Chi Minh ve Hai Phong’da yaklaşık 100 işçi çalıştıran 200’den fazla özel işletme kurulmuştu. Devlet-vatandaş ortak ekonomik iş birliği modeli de bu dönemde ortaya çıktı. Deniz Ürünleri Üretimi İhracat Şirketi (Seprodex), konfeksiyon şirketleri ve çay işletmeciliğine dönük şirketler gibi birçok tipik örnek kuruldu ve bu ekonomik modellerde devlet mülkiyetindeki ekonomik sektör belirleyici rol oynadı. Yatırımlarda yaklaşık 40 büyük projeyi erteleme ya da durdurmaya ve yaklaşık 300 küçük projeyi küçültmeye karar verdik. Hükümet, Merkezi Yatırım Bütçesi’nin %60’nı üç büyük programa ve yatırım sermayesinin %70-80’ini yerel bütçelere ayırdık. Ayrıca değişik yerel bölgelerdeki halk da, devlet bütçesindeki toplam yatırım sermayesinin %30-50’sine denk olan bir kaynağı bizzat kendi yaratarak inisiyatif aldı.
1986’dan 1990’a kadar sanayi sektörüne ayrılan yatırım sermayesi, toplam maddi mallar üretim sektörlerine ayrılan yatırım sermayesinin % 45’ine denkti. Sektörler ve yerel bölgeler de inisiyatif alarak yeni inşa projelerini ve çalışmaları kolaylaştırıcı davranışlar gösterdi. Ve aynı zamanda kilit projelerin ilerlemesini sağlamak için en önemli projelere odaklanıldı. Üretim sektörü, kısa bir süre içinde tahmini olarak 1990’da 150 milyar Vietnam Dongu toplam üretim değerine ulaşmış oldu. Bu, 1985’deki sabit değerlerle kıyaslandığında % 40-50 bir artış demekti. Bu başarılar izlenen hükümet politikalarının doğruluğunu kanıtlayan göstergelerdi.
Sanayi sektörlerinde elde edilen somut başarılar:
– Tüketim malları üretimi, sanayide en önemli üretim sektörü olarak ele alınmıştı.
1990’daki tüketim mallarının üretim değeri, 1985 ile kıyaslandığında % 60 oranında arttı. 350 milyon metre kumaş dokundu, 150 milyon adet giysi dikildi, 30 milyon parça örgü konfeksiyon ürünü, 10 milyon ayakkabı, 200 milyon adet porselen eşya, 13 milyon cilalı çömlek ürünü, 50 000 ton cam, 1 milyon adet termos, 20 milyon çift hasır örtü, 1000 ton alüminyumdan mamul ürün, 10 milyon ton metal ürünleri, 270 bin adet bisiklet ve bir milyon ton kağıt üretildi.
– Gıda programının tamamlanmasından sonra bu sanayiin üretim hacmi 1985’de 25 milyar DONG’dan 1990’da 35 milyar DONG’a çıktı. 1990’daki ihracatın değeri 130 milyon dolara, 1985’in %150’sine çıktı. 1990 yılı gıda maddeleri üretim hedefleri şöyleydi: 500 bin ton şeker, 37 bin ton çay, 60 milyon ton bitkisel yağ, 37 bin ton konserve meyve ve sebze, 40 milyon kutu süt, 2.7 bin ton baharat, 1 milyar paket sigara, 140 milyon litre bira, 25 milyon litre şarap, 35 milyon litre hafif içki, 20 bin ton şekerleme, 20 bin ton dondurulmuş meyve ve sebze.
– Ağır sanayi de geliştirilmeye devam etti. 1990 da enerji üretim kapasitesi 3000 kW’a ulaştı. Elektrik üretimi, 8 milyar kW’ın üzerine çıktı. 1988’den itibaren petrol sanayii, ilk kez petrol üretimine başladı ve 1988-1990 arasında ham petrol üretimi 4.5 milyon tona çıktı. Bunun 2.6 milyon tonu sadece 1990’da çıkartılmıştı.
–Mekanik ve elektronik sektör, kilit işletmelerin malzeme gereksinimlerini sağlamaya öncelik verecek biçimde yeniden örgütlendi. 1990’a kadar bu sektör, 3000 küçük traktör, 4000 adet tarımsal makine, 30 bin adet elektrik ve dizel motor, 1000 trafo, 4500 sulama pompası, metal kesme ve işlemede kullanılan 1500 makina, 1000 bileme makinası, 3000 ton otomobil parçası, 50 bin televizyon ve 150 bin adet radyo üretti.
1990’a kadar metalürji sanayii, 90 bin ton kaplanmış çelik levha ve 600 bin ton kalay külçesi üretildi. Kimya sanayii, 600 bin ton fosfat, 20-30 bin ton üre, 360 bin ton apatit ve 10 bin ton soda üretti. Kimya sanayi tarımdaki gübre gereksinimlerine cevap vermeye çalışıyordu.
Sanayide büyüme hedeflerinde elde edilen sonuçlar
Üretimde büyüme
Sanayii, özellikle sanayileşmenin ve modernleşmenin geliştirilmesinin hedeflendiği bir aşamada ülke ekonomisinin gelişme sürecinde önemli bir rol oynadı. Sanayide istikrarlı yüksek büyüme oranları, ülkenin ekonomik gelişmesinde başarının ölçülmesinde önemli bir göstergedir. Bu sürçte sanayii aşağıdaki sonuçları elde etti:
– Sanayii üretim değeri, düzenli bir biçimde yüksek bir büyüme oranı sağladı. Ortalama büyüme oranı 1986-1990 döneminde her yıl için %5.5 oldu. Sonraki yıllarda yıllık %13 olarak hedeflenen oranı aşarak 1990-1995 döneminde yıllık %13.7, 1996-2000 döneminde yıllık %13.9 ve 2001-2005 döneminde yıllık %16 artışlar gerçekleştirdi.
– Sanayiin farklı sektörleri :
Üretim miktarı ve değerler genel olarak arttı. Ne var ki, burada bazı dallar her dönemde aynı büyüme oranını gerçekleştiremedi.
Örneklerle açıklarsam:1986-1990 ve 1991-1995 dönemlerinde, maden çıkarma sanayi, en yüksek büyüme oranına (%21.4 ve %18.2) sahip oldu. İmalat sanayi (%8.5 ve %14) ile ikinci sıraya yerleşti. Elektrik, gaz ve su üretimi ve dağıtım sanayi (%7.9 ve % 12) en altta kaldı.
1996-2000 döneminde, elektrik gaz ve su üretimi ile dağıtımı sanayi, en yüksek büyüme oranına (%15.8) sahip olurken; onu maden çıkartma sanayii (%14.5) izliyordu. İmalat sanayi (%13.6) ise üçüncü sıraya düştü. Elektrik üretim sanayinin en yüksek büyüme oranına ulaşması ile diğer sanayilerin, özellikle de sonraki aşamalarda imalat sanayinin hızlı gelişmesi için büyük bir güvence oluşturdu.
2001-2005 döneminde: İmalat sanayi en yüksek büyüme oranını gösterdi (%17.5). Onu elektrik, gaz ve su üretimi ve dağıtımı sanayi (%14.1) izledi. Maden çıkartma sanayii (%6.8) üçüncü sıraya düştü. Bu gelişme imalat sanayiinin yavaş yavaş ekonominin sanayileşmesi ve modernleşmesi yönündeki gereksinimlere ayak uydurduğunu gösteriyordu. Doğal kaynakların çıkartıldığı madencilik sanayi, ülkenin üretim kapasitesi geliştiğinde imalat sanayiine destek sağlayacağı için ham maden ürünlerinin ihracatı sıkı bir kontrol altına alınmıştı. Bu noktada en çok petrole özen gösterildi.
Ana tüketim ürünlerinde durum :
Sanayii ürünlerimizin kalitesi bazı yetersizlikler taşıyor olsa da bunların çoğu bir tüketici pazarı buluyordu. Ayrıca iç pazar daha büyük oranlarda dışa açık hale getirildiği için iç pazardaki talep de giderek daha fazla karşılanıyordu. Daha önce talebin düşük olduğu ve satmanın zor olduğu çimento, inşaat demiri, kömür ve mekanik ürünler gibi bazı ürünler de daha fazla talep edilmeye başlamıştı. Mineraller, ham petrol ve kömür gibi hammaddelerin ihracatına yetecek kadar bir üretim seviyesi oluşmuştu. İmalat sanayi ürünleri üretimi hem iç pazardaki hem de yurtdışı talepleri karşılayacak belirli bir düzeye ulaştı. Giyim eşyaları, ayakkabı, deri, bazı mekanik ürünler, elektronik ürünler, elektrikli ev aletleri, zanaatçılık aletleri, evlerde kullanılan porselenler, ağaç ürünleri ve elektrikli vantilatörler gibi ürünlerde ihracat hızlı bir biçimde gelişme gösterdi. Temel gereksinim olan ürünlerde üretim düzeyleri, hem ülke içi hem de uluslararası talebe cevap verecek belirli bir düzeye ulaşmıştı (Bkz. Ek Tablo 3).
1985 ile kıyaslandığında 2005 yılında birçok sanayi kaleminde üretim hacmi birkaç katına çıktı. Bunlar şöyle sıralanabilir: elektrik üretimi (10 kat), temiz kömür (5.7 kat), çelik ve çelik ürünleri (51.9 kat), elektrik motorları (6.9 kat), dizel motorlar (12.5 kat), trafolar (71.4 kat), kimyasal gübreler (4.1 kat), temizleyici kimyasallar (9.5 kat), trikotaj (6.7 kat), hazır giyim (13.9 kat), karton (11.6 kat), sigara (4.12 kat), bira (15.9 kat), şekerli yoğunlaştırılmış süt (15.2 kat), bitkisel yağ (44.4 kat), çimento (18.5 kat). Bazı yeni üretilmeye başlanan ürünler de hızlı bir büyüme oranı elde etti: ham petrol ( 2005’teki ham petrol üretimi 1990’daki miktarın 6.9 katına eşitti), televizyon (2005’teki üretilen televizyon sayısı 1990’dakinin 16.7 katıydı); otomobil üretimi (2005’teki miktar 2000 yılındakinin 4.8 katıydı).
İhracatta gelişmeler
Reform sürecinde, özellikle sanayii ürünlerinde ve genel olarak her türünde ihracat için gerekli yasal düzenlemeler ve uygun koşullar yaratıldı. 20 yıllık sürede ihracatın ortalama yıllık büyüme oranı %21.1 oldu. 1986’da tüm ülkenin toplam ihracat hacmi 1 milyar ABD dolarının altındaydı; ne var ki, 20 yıllık reform sürecinden sonra 46 kat bir artışla 32 milyar ABD dolarına ulaştı.
İhracat ürünlerinin çeşitliliği bakımından 1985’de 200 milyon ABD dolarından daha fazla ihracat değeri olan yalnızca iki çeşit mal söz konusuydu; şimdi 200 milyon doların üzerinde ihracat geliri getiren 17 ürün söz konusu. Ve bu ürünlerin 7’sinde elde edilen yıllık döviz tutarı 1 milyar ABD dolarının üstüne çıkmış durumda…
İhracatta sanayi ürünlerinin oranı hızlı bir büyüme göstermişti.1985’de sanayi ürünleri toplam ihracat hacminin sadece %18.7’sini oluşturuyordu. Oysa 2005’de bu rakam %76’ya çıktı. Toplam ihracatta temel sanayii ürünlerinin oranı da %65’e ulaştı. Bu rakamlar, sanayinin çok hızlı büyüdüğünü ortaya koyuyor. İhracatın yapısında ileri bilimsel ve yüksek teknoloji ürünleri ve yüksek katma değer taşıyan ürünler tedricen artarken, tarımsal ürünler, orman ürünleri, deniz besinleri, su ürünlerinin hacmi ise tedricen azalma gösterdi.1986’da ağır sanayii mallarının ve madenlerin ihracatta payı %7.7, hafif sanayi ürünlerinin ve küçük ölçekli sanayi ürünlerinin oranı %29.9 iken tarımsal ürünler, orman ürünleri, su ürünleri ve deniz besinlerinin payı % 62.3 idi. Oysa 2005’de ulaşılan ihracat dağılımı sırasıyla %37, %39 ve %24 yapısal bir değişikliğe işaret etmektedir.
İhracat ve ithalat işlemleri yapan firmaların sayısı da önemli oranda arttı. 1985’de devlet kontrolü altında iş yapan yalnızca 40 ihracat-ithalat şirketi vardı; 1990’da bu sayı 270’e yükseldi; bugün ise ihracat-ithalatla uğraşan şirket sayısı 35 714’e ulaştı. Bu sayı, 1986’daki sayının 1000 katı kadar.
İhracat pazarları ekonomik ilişkilerin daha pragmatik bir yaklaşımla çeşitlendirilmesine yapılan vurguyla birlikte genişledi. Bütün kıtalardaki ve bölgelerdeki ülkelerle ticari ilişkiler kuruldu, daha geniş bir uluslararası alana yönelindi.1985’de Sovyetler Birliği ve Doğu Avrupa ihraç mallarının %57’sini tüketiyorlardı; oysa 1991’de bu oran yaklaşık olarak %11.1’e düştü ve bugün bu ülkelerin toplam ihracat hacmi içindeki payı yalnızca %2. İstatistik verilere göre bugün Vietnam’da üretilen ürünler 100’ün üzerinde ülkeye ihraç edilmektedir. Ekonomide dış dünya ile bütünleşme ve açık kapı modeline geçilmesiyle birlikte ihracatın yanı sıra ithalat faaliyetleri de artarak ülkenin yatırım ve üretim gereksinimlerine katkıda bulunacak düzeye ulaştı.
İhracattaki hızlı büyüme yalnızca ülkenin döviz gereksinimini karşılamakla kalmadı aynı zamanda, ithalatın daima ihracattan çok yüksek olduğu Vietnam’da dış ticaret açığının kapatılmasına katkıda bulundu. 20 yıllık Doimoi sosyalist yenilenme süreci sonunda ithalat hacmi 19.8 kat, ihracat hacmi ise 46 katı arttı. İthalatın, ihracata fazlalık oranı oldukça azaldı: rakamlarla 1986’da fazlalık oranı %173 idi, oysa 2005’de bu oran yalnızca %14.4 ‘e düşmüştü.
Sanayide hedeflenen yapısal değişikliğin gerçekleştirilmesi
Genel olarak ülkenin ekonomik yapısının, özel olarak da sanayiin yapısının dönüştürülmesi Partinin ve hükümetin stratejik hedeflerinden birisiydi. Bu hedefe ulaşmak için harcanan 20 yıllık çabadan sonra aşağıdaki başarılar elde edildi:
– Milli hasılanın(üretim)yapısal özelliğinde değişiklik: Ulusal üretimde tarım, ormancılık ve balıkçılığın payı 1990’de %38.7’den 2000 yılında %24.5’e düştü. 2005’de ise bu sektörün payı beş yıllık planda hedeflenen orana %20.9’a indi.
Diğer yandan ulusal üretimde sanayii ve inşaat sektörlerinin payı düzenli bir büyüme göstermekteydi: 1990’da bu sektörlerin oranı %22.6 idi. 2000’de %36.8 ve 2005’de %41.1 (sanayii için rakamlar sırasıyla %26, %31.4 ve %34.7 olurken inşaat sektöründe bu oranlar yine sırasıyla %2.8, %5.4 ve % 6.4 oldu). Hizmet sektöründeki üretimde, büyüme oranları iniş çıkışlı oldu: 1986’da hizmet üretiminin payı %33.1 iken 1995’de bu oran toplam ulusal üretimin %44.1’a kadar çıktı. Ancak daha sonra 2001’de %38.7’ye düştü ve 2005’de %38.1 oldu. Bu, hizmet sektöründe 2005 plan hedeflerinin (%41-42 idi) tümüyle tutturulamadığı anlamına geliyor.
Sanayide devlet işletmeleri ve diğer sektörlerin payları:
Ancak son yıllarda yeni bir sektör olarak yabancı yatırıma dayalı sektör ortaya çıktı. Bu yeni sektörün gelişmesi ve toplamdan belirli bir pay alması ve aynı yıllarda devlet işletmelerinin hızlı bir üretim artışı sağlamaları sonucunda kamu dışı sektörün toplamdaki payı düşerek 1990’da %24.6 ve daha sonra 2000’de %22.3’e indi. 2000’den sonra ise yeni Kooperatifler Hukuku ve özellikle de yeni geliştirilen Şirketler Hukuku’nun sağladığı elverişli koşullar sayesinde bu sektörün oranı yavaş yavaş artarak 2005’de tekrar 28.8’e çıktı ve önümüzdeki dönemde bu artışın devam etmesi beklenmektedir. Kamu dışı sektörde kooperatiflerin yanı sıra özel sektör firmaları ve aile-şahıs şirketleri önemli bir pay almaya başlamıştır. Yabancı yatırımlara dayalı sektör yeni ortaya çıkmasına karşın doğal olarak başlangıçta çok yüksek bir büyüme göstermektedir. Sonuç olarak yabancı yatırıma dayalı sektörün toplam sanayi üretimi içindeki parasal payı 1990’da % 4.5 gibi küçük bir oran iken 1995’de %25.09’a, ardından 2000’de %35.9’a ve 2005’te %37.2’ye yükselmiştir.
Yatırım projelerinin uygulanmasında sorunların ele alınması
20 yılı aşkın süredir yatırımlar, genel olarak ülke ekonomisinin, özel olarak da sanayinin büyümesinde önemli bir rol oynadı. Yatırımların etkinliğini önleyen sorunların çözümü yönünde birçok önemli çalışma yürütüldü; bir sonraki aşamada büyümeyi sağlamak için temel oluşturacak birçok önemli proje, özellikle elektrik, petrol ve ağır sanayi projeleri, yani ihracat sürecine hizmet eden sanayii projeleri, oluşturuldu ve uygulanmaya başlandı.
Ekonomik yapıda sanayiye akıtılan yatırım, yüksek bir oranı oluşturuyordu. Sanayii yatırımı 22 637.3 milyar DONG’a ulaşarak ülkedeki toplam yatırımın %31’ini oluşturdu. Ancak 2005 yılında 125 716 milyar DONG’a çıkarak toplam sermaye yatırımının %39’unu oluşturdu. Ayrıca sanayideki yatırım yapısı da doğru bir yöne sokuldu ve imalat sanayiin oranları adım adım yükseltildi. 2005’de imalat sanayine yatırım %58.9 çıkartılmıştı. (1995’de bu oran %54 2000’de %52.3 idi).
Çözülmesi gereken bir sorun da planlarla uyumlu biçimde gerçekleştirilemeyen bazıstratejik projelerin bulunmasıydı. Bu projelerin sermaye arttırım düzeyleri planda önerilen değerlere yükseltilemiyordu. Bu nedenle yıllık hedefler tutturulamadı. Bunun esas nedeni, yatırım sürecindeki bazı mekanizmaların yetersiz ve yeterince kapsamlı olmamasıydı. Birçok şirketin yönetimi yatırımları yönetecek etkinliğe henüz sahip değildi ve özellikle projelerin yatırım kaynakları, özellikle de kredi kaynakları sınırlıydı; bunlara yeterli danışmanlık desteği verilemiyordu, bu şirketlere arazi sağlanması ve altyapı hazırlanmasında problemler çıkmaktaydı, arazilerin sahipleri olan kolektiflerin kayıplarını önleyecek kaynaklar bulunamıyordu.
Doğrudan dış yatırımlar
Sanayideki bütün sektörlerin gelişmesine hizmet edecek şekilde aynı zamanda, işçiler için iş olanakları açarak istihdam yaratmak için yabancı ülkelerden doğrudan yatırım çekmek görevi öne çıkarıldı. Doğrudan dış yatırım sektörü, Doimoi sosyalist yenilenme sürecine ve ekonomide açık kapı politikasına bağlı olarak kısa bir süre içinde büyümeye başladı.1987’de hükümet, yabancı yatırım çekmek için o zamandan beri birçok iyileştirme ve eklemeden geçen Yabancı Yatırımları Teşvik Yasası’nı kabul etmişti. Hükümet aynı zamanda, idari işlemleri basitleştirerek, uygun altyapı yatırımları ve tercihli koşullar sağlayarak, bunlara özel sanayii bölgeleri sunarak (ihracat geliştirme bölgeleri) yabancı yatırımcılar için uygun ortam yarattı. Yatırım biçimleri ve yabancı yatırıma izin verilen alanlar yavaş yavaş genişletildi. Yukarıda sözü edilen bütün politikalar ve temel ilkeler, yeni aşamada ülke ekonomisinin gelişmesi bakımından iç ve dış kaynakların birlikte harekete geçirilmesini sağladı.
1988’den 2005 Ekim’ine kadar geçen dönemde, kayıtlı sermaye tutarı 62,83 milyar ABD doları tutarında doğrudan yabancı yatırımlı 6823 proje kabul edilmişti.
Bugün dış-yatırımlara dayalı ekonomi sektörü, sanayi üretim değerinde en yüksek rakamsal orana ulaşmıştır. (%37.2). Ancak elektrik, kömür, maden filizi, gübre, motor, makina aksamı, demiryolu taşımacılık donanımı gibi bazı ürünler dış yatırım bakımından çekici olmadı ya da çok az dış yatırım çekebildi. Bu yabancı işletmeler, üretim hacmi bakımından en üst düzeyde olan, ihracat hacminin büyüklüğü yanı sıra ürün kalitesi de yüksek olan işletmelerdir. Petrol çıkarma sanayii, otomobil montaj sanayii, elektronik sanayii, büro donanımı sanayii ve bilgisayar sanayii gibi yüksek teknoloji kullanan işletmelerin çoğu, dış yatırımcıların sermaye katarak ortak olduğu işletmeler halinde çalışmaya başladılar.
Sanayi sektörlerinin nitelik, verimlilik ve rekabet gücünün geliştirilmesi
Vietnam sanayisi için önerilen en önemli fikirler şu noktalarda odaklanıyordu: ürünlerin ve hizmetlerin niteliğinin sürekli bir biçimde geliştirilmesi, fiyatların düşürülmesi; rekabet gücünün yükseltilmesi; Vietnam’ın karşılaştırmalı avantajının geliştirilmesi. Ürün ve hizmetlerin uluslararası düzeyde olduğu kadar ülke içinde de daha büyük bir pazar payı elde edebilmesi için bazı ürünlere ve sektörlere yoğunlaşılıp bunlarda başlangıç başarıları elde edilmesi. Bütün bu fikirler ülkenin sanayileşmesi ve modernleşme programı açısından çok önemliydi. Yukarıda sözü edilen fikirlerin yerine getirilmesinde, özellikle 9. Parti Kongresi önemli bir rol oynadı. Bu kongrede alınan kararların yerine getirilmesiyle, sanayide aktif olarak aşağıdaki çözümler uygulamaya kondu:
– İşletmeler için yeni iş stratejilerinin geliştirilmesi ve var olanların gözden geçirilmesi:
Avantajlı ve hali hazırda pazar bulunabilen, ayrıca hem ülke içinde hem de uluslararası pazarlarda rekabet gücü yüksek ürünlerin seçilmesi temelinde birçok işletme, üretimlerini ve iş stratejilerini yeniden gözden geçirdiler. Ne var ki, bu planların büyük bir çoğunluğu, kısa vadeli planlardı. Ancak henüz, uzun vadeli ve gerçek yaşamda uygulanabilir planları tasarlama yeteneğinde olan çok az işletme vardı.
– Üretim maliyetlerinin aşağıya çekilmesi:
İşletmelere, planlarını gözden geçirerek tasarruf yapmaya, üretim sürecinde enerji ve malzeme maliyetinde düşüş sağlamaya yönelik tedbirler almaları; yüksek emek verimliliği ve düşük emek maliyeti sağlamak için çalışma normlarını düzenlemeleri; üretim zincirindeki bazı halkalarda maliyetleri düşürmek için üretimi yeniden örgütlemeleri; özellikle verimlilik ve nitelik bakımlarından yönetim tarzlarında yenilenmeye gitmeleri tavsiye edildi. Üretim maliyetlerini düşürmek bakımından üretimde ve yönetimde uluslararası standartları (ISO) uygulamaları; özellikle o güne kadar yüksek düzeyde korumalardan yararlanan firmalara sanayii ürünlerinin rekabet gücünü yükseltmeleri tavsiye edildi.
– Teknolojide yenilenme:
Bu önemli bir stratejik adımdı. Sanayi Bakanlığı, 2005 yılına kadar çizilen yol haritasıyla uyumlu olarak yeni teknolojilerin uygulanması, teknolojideki yenilenme sürecinin geliştirilmesi ile bağlantılı olarak 2010 yılına kadar bilimsel ve teknolojik stratejinin belirlenmesi için bazı planlar ve projeler hazırladı bu yaklaşım ülkenin uluslararası bütünleşme süreciyle yakından ilişkiliydi. Ayrıca, özellikle ihracata yönelik sanayii ürünleri ve setörlerinde, AFTA programına göre üretilen ürünlerde yüksek teknolojilerin uygulanması ve geliştirilmesi gerekiyordu. Aynı zamanda otomasyon teknolojileri ve yeni malzemelerle ilgili teknolojiler bakımından Sanayi Bakanlığı yönetiminde yürütülen ikili ekonomik ve teknolojik programın sonuçlarının uygulanmasını geliştirmek gerekiyordu. Ayrıca bilimsel ve teknoloji araştırma kurumları ile sanayii üreticileri arasındaki iş birliğinin de geliştirilmesi şart idi.
– Devlet işletmelerinin yeniden örgütlenmesi ve reforma tabi tutulması:
Doimoi sosyalist yenilenme sürecinin başlamasından bu yana büyük bir sorun da ekonominin yönetim mekanizmasında yapılması gereken reformdu. 1987 Ağustos’unda 6. Parti Merkez Komitesi’nin 3. Tam Katılımlı Oturumu, devlet işletmelerine alanlarında büyük özerklik tanıyan ve devletin ekonomi idaresinde reform yapan, ekonominin yönetim mekanizmasında reformlar öngören bir karar almıştı. Devlet işletmeleri reformuyla ilgili olarak birçok yeni mekanizmalar ve politikalar geliştirildi ve uygulamaya konuldu. Bunların sonucunda işletmeler üretimlerini ve finansman sorunlarını geniş bir özerklik içinde çözebilecek yönde geliştiler. Birçok işletmenin yönetim kapasitesi ve etkinliği gelişti.
Doimoi sosyalist yenilenme yenilenme hareketinden önce devlet işletmeleri sanayideki sabit yatırım varlıklarının büyük bir bölümünü ellerinde tutuyor, döner sermayenin en büyük bölümünü kullanıyor 3 milyon dolayında işçi çalıştırıyordu. Aynı zamanda devlet işletmeleri sektörü Milli Gelirin %35-40’ını oluşturuyor ve devlet bütçesine %50’den fazla katkı sağlıyordu. Birçok sanayi sektöründe devlet işletmeleri, o sektördeki toplam ürünün %70-100’ünü üretiyordu. Ne var ki, birçok devlet işletmesi zorluklar, zayıflıklar ve yetersizlikler içindeydi ve zararına çalışıyordu. Dolayısıyla, devlet işletmelerinde reform, uygun yöntemlerle yavaş yavaş götürülmesi gereken ekonomik reform sürecindeki en önemli görevlerden birisiydi.1992’den bu yana devlet işletmelerinin mülkiyet yapıları değiştirilerek başka mülkiyet yapılarına dönüştürülmeleri ve halka açılmaları pilot projeler biçiminde yürütüldü. Ancak 1996’ya kadar yalnızca 10 devlet işletmesi halka açılabilmişti.
1998’daki 44/CP kararnamesinin yayınlanmasından itibaren hükümet, devlet işletmelerinin mülkiyet yapılarını dönüştürmeye yönelik birçok yöntem uyguladı. Devretme, satma, sözleşmeyle işletmeye verme, kiralama, parçalayarak küçük ölçekli işletmelere bölme ya da diğerleri ile birleştirme gibi mülkiyet yapılarını değiştirmeye ve iş modellerini yenilemeye dönük birçok tedbirler aldı. Bu süreçte genel olarak (sanayi dışı şirketler dahil) birçok devlet işletmesi büyük değişiklikler yaşadı.1990 yılı itibariyle devlet işletmesi sayısı 12000 idi. Bu sayı yaklaşık 10 yıl içinde 6000’e düşürüldü ve son dönemde de 4500-5000’e düştü. Ne var ki, devlet işletmesi sektörünün halka açılması ve reformu süreci, devlet işletmelerinin sahip oldukları toplam sermayeyi yalnızca %6-8 oranında azalttı ve bu işletmelerin karlılığı hala oldukça düşüktür. Devletin bunları bütçeden destekleme sistemi bütünüyle ortadan kaldırılamadı ancak yeni biçimlerde yeniden ortaya çıkmaya devam etmektedir.
Bir yandan uluslararası bütünleşmeden ve Vietnam ile diğer ülkeler arasındaki açığın büyümesinden kaynaklanan baskılar sürerken öte yandan da sanayide ve inşaat sektöründe yer alan devlet işletmelerindeki büyük yetersizlikler ve hantallığın sürmesi, ekonominin bütününde verimlilik ve rekabet gücünün azalması sonucunu vermektedir. Devlet işletmelerinin düzenlenmesi ve reformu sorunu hala çok önemli bir sorun olarak devam etmektedir ve çözüm arayışları geliştirilmeye çalışılmaktadır. Hedef bunların mülkiyet yapılarının dönüştürülmesi ve ekonomik kurumlaşmalarının tamamlanması ve yönetim sistemlerinin iyileştirilmesidir. Bunun yanı sıra bunların pazarda bağımsız bir yasal tüzel statüye sahip olan ekonomik oluşumlar haline gelmeleri, gerçek bir özerkliğe sahip olmalarının koşullarının yaratılması çalışmalarını iyileştirmek ve verimli kılmak amacıyla kayıplarından kendilerinin sorumlu olmaları için tedbirler düşünülmekte ve geliştirilmektedir.
2003-2006 arasında hükümet, bir örnek yaratmak amacıyla, 90 ve 91 No’lu Genel Şirketleri yeniden düzenledi. 90 ve 91 Numaralı Genel Şirketlere ait olan 345 bağımsız şirketten 222’sini halka açtı ve yeniden düzenledi. Düzenleme sonunda %100’ü devlet sermayeli yalnızca 123 işletme kaldı. Bunların 52’si tek üyeli limited şirket biçimine dönüştürülmüştü. 123 devlet şirketinin 9’u 26 No’lu Petrol Genel Şirketi’ne, 26 ‘sı Elektrik Genel Şirketi’ne, 22’si Kömür Genel Şirketi’ne, 4’ü Çelik Genel Şirketi’ne, 9’u Kimya Genel Şirketi’ne, 11’i Tekstil Genel Şirketi’ne, 9’u Tütün Genel Şirketi’ne, 2’si Kağıt Genel Şirketi’ne, 31’i 90 No’lu Genel Şirkete ve Sanayi Bakanlığı’na bağlandı.
Ne var ki, 2005 yılı planında yeni modelle ilgili olarak öngörülen bazı reformların uygulaması gecikmeler göstermekteydi. Bunların en önemlisi genel şirketler olarak andığımız dev şirketlerin halka açılması çok yavaş gidiyordu ve ikincisi de şirket yönetim kurulları ile şirket genel müdürleri arasında uygulanması öngörülen genel sözleşme sistemi yaygınlaşmıyordu. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından yürütülen bu reformlar son günlerde başarılı sonuçlar vermeye başlamıştır. Bunun sonucunda bütün sanayi sektörünün gelişmesi olumlu etkilenmektedir ve işletmelerin yurtiçinde ve uluslararası alanda başarıları artmaktadır.
Sanayide çalışan işçilerin durumu
İstatistiklere göre son dönemde ülkede tüm sektörlerde çalışan işçilerin toplam sayısı, yıllık olarak ortalama 1-1.3 milyon kişi artmaktadır. Sanayii sektöründeki işçilerin artış oranı ise, diğer sektörlerdeki artma oranından daha yüksekti. Örneğin, sanayi sektöründe çalışan işçilerin sayısı 2000’de 3.3 milyondu. Bu rakam, ülke çapındaki toplam emek gücünün %9’uydu; 2005’de bu rakam 3.57 milyona, yani %13.3’e çıktı. Son 20 yıllık dönemdeki işçilerin sayısındaki büyüme oranı, yıllık %4 olarak gerçekleşmiştir. Ancak emeğin üretkenliğindeki artış sorunu hâlâ önemli bir sorun olmaya devam etmektedir. Sanayideki emek gücünün çoğunluğu mesleki olarak eğitilmemiş, sınırlı yetenekte ve düşük verimliliktedir.
Sanayideki emek yoğunluğunun artması, bir bakıma Vietnam’ın sanayileştiğini ortaya koyuyor. Vietnam’ın emek gücü nicelik olarak artmakla birlikte emeğin niteliği düşük kalmaya devam ediyor. İşçilerin çoğu vasıfsız işçi konumunda ve esas olarak tekstil, giyim, deri ayakkabı, inşaat işleri, tarım, ormancılık ve su ürünlerini işleme gibi sanayilerde çalışıyorlar. Sonuç olarak, yaratılan katma değer yüksek değildir. Üniversitelerden ve kolejlerden mezun olan birçok işçi uygun iş bulma fırsatlarına pek sahip olamıyor, böylece yeteneklerini ortaya koyamıyor .
Ayrıca mesleki eğitimden üniversite düzeyindeki eğitimlere uzanan eğitim programları büyük oranda hala teorik kalmaktadır, “pratik yapmaktan çok öğrenmeye ”ağırlık verilmesi sonucunda mezunların niteliği hala düşüktür. Bu olgu bu soruna daha fazla eğilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır.
Bilimsel ve teknoloji alanlarındaki faaliyetler
Genelde, sanayideki bilimsel ve teknolojik standart, esas olarak uygulamaya dönük araştırmalar sonucunda yüksek bir düzeye ulaşmıştır. İmalat, mühendislik teknolojisi, malzeme teknolojisi, otomasyon ve enformasyon teknolojisi alanlarında elde edilen araştırma sonuçları, ihraç edilen ve iç pazarda tüketilen ürünlerin nitelik ve çeşidini yükseltmeye katkıda bulunacak biçimde üretime uygulandı. Ayrıca Vietnam son araştırma çalışmaları ile, genetik teknolojide niceliksel dengeleri yönetme ve kontrol etme, ölçme ve denetlemeyle ilgili alanda önemli başarılar elde etti. Kağıt, sigara, pamuk ve yağ üretiminde kullanılan ağaçların tohumlarını seçme konusundaki araştırmalarda da başarılı sonuçlar alındı. İşletmeler tarafından ve özellikle yabancı sermayeli şirketler üzerinden önemli miktarda yabancı teknoloji ülkeye kazandırıldı. Bu teknoloji alımları birçok ürün ve hizmetin rekabet gücünü ve kalitesini geliştirmeye katkıda bulunmaktadır.
Stratejik projelerin planlanması ve gözden geçirilmesi
Doimoi sosyalist yenilenme’nin ilk yıllarında planlama ve stratejilerin belirlenmesi işleri , diğer kurumlar gibi devlet tarafından da pek yeterli bir biçimde yürütülememişti. Ne var ki, ekonominin gelişmesi ve dünya ekonomisi ile Vietnam ekonomisinin bütünleşmesiyle birlikte bu işlerin yerine getirilmesi, adım adım gelişti ve ülke ekonomisin gelişmesiyle uyumlu olarak ayarlanarak daha iyi yapılır oldu. Bugünlerde hükümet tarafından onaylanan bütün projeler ve planlar, idari yetkililer tarafından uygulamaya konulup gerçekleştirilmektedir.
Geçmişte, sanayi sektörünün planlamasının yönetiminde ve uygulanmasında bazı zayıflıklar ve sınırlamalar görülüyordu. Örneğin, değerlendirmelerde, planların ve stratejilerin onaylanmasında gecikmeler oluyordu; bazı stratejilerin ve planların niteliği sınırlıydı; öngörülen veriler kesinlikten yoksundu, bazı yönlendirmeler iradecilikle karakterize edilebiliyordu; bazı çözümler çok genel kalıyordu. Onaylanan stratejilerin ve planların hayata geçirilmesinin yönetimi ve örgütlenmesi görevi, iyi yerine getirilmiyordu, özellikle bazı devlet idari kurumları arasındaki iş birliğinin gevşek olması yüzünden belirlenen görevler ve işlevler birbiriyle çakışıyordu. Planlama göreviyle ilgili ayrılan devlet bütçesi harcaması sınırlıydı; bazı eyaletlerde ve şehirlerdeki bölgesel planlı gelişme, parçadan bakan ve öznelci nitelikteydi. Bazı projeler tasarlanmış ve yerel yetkililer tarafından onaylanmıştı ama bölgeler arası koordinasyon yetersiz kalıyordu. Eşzamanlı ve eşgüdümlü master planların devreye sokulması ile bu yetersizlikler kısmen aşılıyordu ancak genel yetersizlikler hâlâ sürüyordu.
Sınırlılıklar ve yetersizlikler
Geçmiş 20 yıl boyunca sanayileşme birçok tarihsel başarı elde etti. Ne var ki bu gelişme, 2020 yılına kadar Vietnam’ın bir sanayi ülkesi olması temel hedefinin hala gerisinde kalmaktadır. Görebildiğimiz bazı sınırlandırmalar ve yetersizlikler şunlardır:
– Vietnam sanayisi yüksek bir büyüme oranı yakalamış olsa da, bu, istikrarlı değildir. Bu durum, sanayi katma değerindeki ortalama büyümenin 1986-2005 döneminde yıllık olarak yalnızca %9.3 artmasından görülebilir. Özellikle, giyim, deri ayakkabı, elektronik ürünler ve aletler gibi bazı sanayi ürünlerinin ihracat hacmi yüksek olsa da üretimde kullanılan hammaddelerin çoğunluğu, yabancı ülkelerden ithal ediliyor. Bugüne kadar ulaşalan ihracat katma değeri, giyim ve tekstil sanayilerinde %30, deri ayakkabıda %20’nin üzerinde oldu. Yan sanayii yavaş gelişmeden zarar görüyor ve bu sanayiyi geliştirmek için kapsamlı bir strateji henüz ortada yok. Sonuç olarak, bazı sanayilerin üretim süreci, hâlâ büyük oranda ithalata bağlı; bu sanayilerin ürünlerinin katma değeri artıyor ancak yavaş bir oranda artıyor. Maden çıkarma sanayisinin bütün sanayi içindeki payı düşüyor ancak düzeyi hâlâ yüksek. İhraç edilen madenler esas olarak fazla bir işlemden geçmemiş olduğundan sınırlı bir katma değer yaratıyor. Maden çıkartma sanayisinde çevre kirliliğini ciddi bir sorun olduğu kanıtlanmış durumda ve çözülmesi gerekiyor.
– Üretim maliyetleri düşüş eğiliminde olsa da olması gerekene kıyasla hâlâ oldukça yüksek özellikle bölgemizde ve tüm dünyada imal edilen ürünlerle kıyaslandığında. Bu, dış dünya ile bütünleşme sürecinde uluslararası pazarlarda Vietnam’ın sanayi ürünlerinin rekabet gücünü düşürüyor. Bu durum, özellikle girdileri bakımından ithalata bağlı olan ürünler için büyük oranda geçerli. Bu ürünler arasında şunlar sayılabilir: giyim ve tekstil, ayakkabı ve deri, çelik ve demir dışı metaller, mühendislik makinaları ve aletleri, elektrik aygıtları, birincil kimyasal maddeler, gübre, lastik, otomobil, motosiklet, kağıt, elektronik mallar, plastik ürünler, işlenmiş süt ürünleri, bitkisel yağ ve içecek ürünleri. Sanayi Bakanlığı tarafından 2003-2004 dönemiyle ilgili olarak yürütülen bir araştırmaya göre birçok sanayideki ürünlerin niteliği, rekabet gücü zayıf ürünler olarak değerlendirilmektedir. Örneğin, bira-şarap içecek üretimindeki 22 ürünün yalnızca 6’sı potansiyel olarak rekabet gücüne sahip; kimya ve gübre sanayisinde 10 ürün arasında yalnızca 5’i bu durumda; çelik sanayiinde14 ürünün 6’sı; maden çıkartma sanayisinde13 ürünün 3’ü; elektronik sanayisi, porselen sanayisi, cam sanayisi, şekerleme sanayisi ve bitkisel yağ sanayisinde rakamlar sırasıyla 14 üründe 6,3 üründe 2,4 üründe 1,8 üründe 4 ve 5 üründe 1. kağıt sanayisinde yalnızca bir ürün var ve o da ancak belli koşullarda rekabet gücüne sahip olabilir. Son zamanlarda bu ürünlerde rekabet gücü, adım adım gelişiyor ancak bu, bölgedeki gelişmeyle aynı ölçüde değil.
– İhracat, esas olarak coğrafi uzaklıktan kaynaklanan sınırlandırmalar ve zorluklar nedeniyle henüz Afrika, Ortadoğu, Latin Amerika gibi büyük potansiyelleri olan pazarlara ulaşamadı; aktif tanıtım işinde eksiklik var; pazarlar konusunda enformasyon ve bilgi yetersiz; ödeme işlemlerini destekleyen mekanizmalar yetersiz.
– Sanayi işletmelerinin yeni ve genişleme yatırımlarına ayırdıkları sermayeler her yıl bir miktar artıyor ancak olması gerekene kıyasla hâlâ düşük. Yatırım onaylama işlemleri reformdan geçirildi ancak hâlâ çok karmaşık ve zaman alıyor. Yatırım ödemeleri ve harcamaları zamanında devreye sokulamıyor. Özellikle tasarım alanında danışmanlık veren uzmanların kapasiteleri yetersiz, gereken hizmetleri sağlamakta başarısız kalıyorlar. Sonuç olarak, projenin yürütülmesi sırasında yatırımcı tarafından zamanında tamamlanamayan işlerin çok olması, ödemeyi yapacak kurumun ağır davranmasına yol açıyor. Ayrıca yatırımda uygulamaya geçildiğinde planda önemli değişiklikler yapılıyor ve bu kredi veren kuruluşu zor duruma düşürüyor. Aynı zamanda, evrensel ICOR katsayısının gösterdiği gibi sanayide yatırımların etkinliği düşük (2000’de ICOR göstergesi 2.5; 2003’de 3.7 ve 2005’de 2.6 idi). Girdi mallar üretim sektörlerindeki yüksek yatırımlı önemi bazı projeler, planlanan gelişme hızıyla gerçekleştirilemedi ve bu gelecek dönemdeki üretim kapasitesindeki artış üzerine olumsuz bir etkide bulunacaktır. Teknoloji ve donanımın yenilenmesinde gelişmeler var ancak ortaya konulan hedeflerin oldukça gerisinde.
– Dış yatırımları çekme kapasitesi istikrarsız ve bütün potansiyel harekete geçirilebilmiş durumda değil. Projelerin sayısı, yıllık olarak artış gösterse de bunların çoğunluğu küçük sermayeli projeler. Bunlar kısa bir sürede başlangıçta yatırılan sermayeyi geri kazanan tüketim malları ve yiyecek işleme sanayileri gibi sanayilerde yoğunlaşıyor. Yine de “atılım” sayılabilecek birkaç proje devreye sokulabildi. Devlet, Dış Yatırımları Teşvik Yasası’nı iyileştirdi ve bazı eklemeler yaparak idari reform üzerinde yoğunlaştı. Güvenlik ve politik alanda istikrarlı bir ülke oluşumuzun yanı sıra Malezya ve Tayland gibi diğer ASEAN ülkelerine kıyasla daha yüksek ekonomik büyüme oranımızın olması bir avantaj oluşturuyor, ancak Vietnam’ın dış yatırımcılar için cazip bir ülke olarak görülebilmesini engelleyen bazı faktörler tamamen aşılmış değil .
Vietnam’a doğrudan yabancı dış yatırımı çekmeyi sınırlandıran ana nedenlerden birisi, dış yatırım çekmede rekabetin giderek daha da kızışmasıdır. Vietnam, özellikle Çin ve diğer bazı bölge ülkeleriyle bu konuda yarışmaktadır. Bu arada bazı basit teşvik yöntemlerinin yenilenmesi geciktiği için , dış yatırımcılara bilgi sağlama görevi, yani yatırımları çekmek için reklam yapılması konusuna gerekli özen gösterilmediği için sorunlar çıkıyor. Yabancı ülkelerden yatırım çekmek için Vietnam’ın sürdürdüğü faaliyetler, çok büyük paralar ve düşük verimde yürütülen profesyonel olmayan faaliyetler olarak nitelendirilebilir. Bunun sonucunda bazı ülke içinde de bazı bölgeler kendi bölgelerine yatırım çekmek için hileli yollara sapmaktadır. Daha fazla teşvik koparmak için veya daha az yükümlülük üstlenmek için çeşitli yollar denemektedirler. Birçoğu dış yatırım çekme konusunda profosyonel bilgi ve deneyimden yoksundur. Öte yandan, kendi bölgelerindeki ekonomik yapıyı hızlı bir biçimde dönüştürmek için sanayiyi geliştirmek isteyen bazı yerel yöneticiler ve yerel sorumluların aceleci tavırlarının da bu etik dışı olaylarda etkisi var. Dolayısıyla bu kişiler, devlet tarafından onaylanan ve ilan edilen genel politikalara uygun davranmamış olmakta…
– Mühendislik sanayii sürekli bir durgunluk içindeydi, daha sonra zorluklar bir ölçüde aşıldı ve gemi yapımı, otomobil üretimi, elektrikli cihazlar ve makinalar konusunda bazı başarılar elde edildi. Ancak diğer sanayilerde gelişme henüz oldukça zayıf. Özellikle senkronizasyon cihazları üreten sektör ve yedek parça üreten sektör zayıf. Bu yatırımları olumsuz etkiliyor ve ülkenin döviz tasarrufu hedefini de zayıflatıyor. Gereksinim ithalatla karşılanmak zorunda kalıyor .
– Genişleme yatırımı projeleri hazırlanmasına ve bunların birçoğu Hükümet tarafından onaylanmasına rağmen yatırım sermayesi hazırlanan planlara uyumlu olarak hazır değil .Yatırım izinlerini vermekle yükümlü yasal yetkilileri hem de yatırımcıları zorlayacak sıkı ve eşzamanlı işleyen idari kontrol mekanizmaları yok.
– Gelişmiş olan Delta bölgesi ile dağlık bölgeler arasında sanayideki gelişme düzeyi açısından açık fark oldukça büyük. Kırsal alanda ve ülkenin uzak bölgelerinde, endüstrileşmeye gereken önem verilmiyor ve bunun sonucunda zengin ile yoksul, kırsal bölgeler ile şehir bölgeleri arasındaki açığı azaltma çabaları aksıyor ve yoksul konumda yaşayanların azaltılması çabaları çok yetersiz kalmakta
– Aynı sanayideki işletmeler arasında ve farklı sanayilerdeki işletmeler arasındaki işbirliği düzeyi son derece düşük düzeylerde gerçekleşiyor. Bu pazar mekanizması koşullarında gerekli olan iş birliği düzeyinin oldukça altında ve aynı zamanda uzmanlaşmayı engelliyor. Birçok işletme, kendi içine kapalı bir biçimde diğer işletmelerden bağımsız olarak yatırım planları yapıyor diğer işletmelerin sahip olduğu kapasiteleri dikkate almıyor. Bu tür durumlar aynı ana grup şirkete bağlı yan şirketler arasında dahi yaşanmakta. Öte yandan bu zaaf yatırım maliyetlerini artırıyor; bütün sanayinin genel kapasitesinde israfa neden oluyor. Aynı sektör içinde çalışan işletmeler arasında istenmeyen olumsuz bir rekabetin oluşmasına neden oluyor.
– Devlet işletmelerinin yönetim aygıtı hantal ve etkisiz ve idari kadrolarda çalışan insan sayısı yüksek – toplam emek gücünün %6 ile %10’u idari kadroda çalışıyor -. Ayrıca bu idari personel modern iş yönetim yetenekleri bakımından son derece vasıfsız ve dış dünya ile bütünleşme sürecinin ortaya koyduğu sorunlarla baş etmek konusunda yetersiz. Devlet işletmelerinin yeniden örgütlenmesi ve reformu, bir ölçüde bu durumu iyileştirdi. Ancak daha iyi bir sonuç almak için reformların sürekli bir biçimde devam ettirilmesi gerekiyor . Sanayideki birçok işletme, bocalıyor, devlet korumasını bekliyor, bunların uluslararası bütünleşme sürecine henüz yeterince hazır olmadıkları görülebiliyor.
20 yıllık Doimoi sosyalist yenilenme’den sonra çıkardığımız dersler ve zayıflıklarımız
Var olan zayıflıkların nedeni
Var olan zayıflıkların hem öznel hem de nesnel birçok nedeni var; ancak öznel nedenler temel neden görülebilir:
– Çağın yeni gelişme eğilimine ve ülkenin mevcut durumuna uygun bir sanayii gelişme modeli ve uygun stratejinin belirlenmesinde başarısızlık. Bu sorunların araştırılması ve çözümlenmesinde başarısızlık; hala “ağır sanayinin gelişmesine öncelik verme” ilkesini mekanik olarak izlemek.
– Eski var olan maddi ve teknik varlıklar ve tesislerin geliştirilmesinden çok hemen yenilerinin kurulması düşünülüyor, eskileri nasıl daha verimli hale getiririm arayışı yok. Büyük ölçekli projelere küçüklere nazaran öncelik verilmekte. Yeni tesisler ve yatırımların planlanmasında devletin, modern teknolojiler ve tekniklerin avantajlarından yararlanma konusunda ve her yönden dengeyi hesaplayan bir özen göstermemesi olgusu söz konusu. Yatırımları yönetme mekanizması ve ihale mekanizmasının yenilenmesindeki gecikmeler nedeniyle planlardaki bazı stratejik projeler plana uygun olarak yürütülemiyor. Ayrıca yatırımcıların yönetim becerileri yetersiz, yatırım danışmanlığının kalitesi düşük. Yatırım arazilerinin açılması ve arazi tazminat işlerinin halledilmesini hızlandıracak etkili yöntemler geliştirilemiyor. Projelerle ilgili yatırım kaynakları, özellikle kredi kaynakları sınırlı olduğundan büyük projeler için sermayenin bir araya getirilmesinde zorluklarla karşılaşılıyor.
– Kamu dışı sektörlere olumsuz yaklaşan devlet mülkiyetindeki sektör ile kolektif mülkiyet altındaki sektörlere daha fazla önem veren ve çok sektörlü, farklı mülkiyet yapılarının bulunduğu bir ekonomik sistemin doğuracağı avantajlarından yararlanma bakış açısı hala zayıf. Reform, işletmeleri mülkiyet yapılarında bir değişikliğe vurgu yapıyor ancak buna uygun olarak düşünülmesi gereken, bölüşüm mekanizmalarına yeterli dikkati göstermiyor . Aynı şekilde işletme yönetimlerinin örgütsel yapısı ile üretim örgütlenmesi yapısı arasındaki ilişkilerin reforma tabi tutulması gözden kaçırılıyor. Genellikle, uygulamada, nitelik göz ardı edilerek nicelik büyümesi öne çıkıyor ve böylece reform ve iyileştirmenin ana hedefi kavranmamış oluyor.
– Ekonominin yönlendirilmesinde, işletmeleri destekleme mekanizmalarının kaldırılması bunların yerine ticari kuralların geçmesi sürecinde gecikme yaşanıyor. Devlet, ekonominin yönetiminde yetersiz kalıyor. Birçok eskimiş politika ve kurumlar, ancak çok ağır işleyen bir süreçle değiştirilebildi. Ekonomideki bazı yönetim mekanizmaları, sistematik değil, derme çatma ve ekonomiyle ilgili yasal çerçevenin oluşturulması çok ağır ilerliyor. İdari sistem, özellikle tabandaki halka en yakın düzeyde, bölgeler düzeyinde ve eyaletler düzeyinde son derece yetersiz. Dış dünyaya açılmada açık kapı politikasının uygulanması, fazla sakıngan biçimde yürütüldü. Kârlılığı düşük devlet işletmelerinin ve rekabetçi yanı olmayan yerli malların korunması gereksiz yere sürdürülmeye devam edildi. Sonuç olarak, Vietnam sanayisinin dünya sanayisiyle, özellikle de bölgemizdeki diğer ülkelerle bütünleşme süreci yavaş yürütüldü.
– Stratejilerin ve planlanan projelerin kalitesi yüksek değil. Ayrıca uygulama süreci ve projelerin onaylanması çok yavaş ilerliyor. Şimdiye kadar bazı önemli sanayilerin gelişme planları onaylanmadı (örneğin, petrol sanayii, elektronik-enformasyon teknolojisi sanayii, vb…). Bazı planlar ve stratejiler onaylandı ancak (hem ülkedeki hem de dünyadaki) ekonomide hızlı gelişmeler nedeniyle yeniden ayarlanmak zorunda kalındı.
– Ülkenin iç güçlerin harekete geçirilmesi politikasının doğru olduğu kanıtlandı ancak ülkenin kaynaklarından, özellikle halkın elindeki iç sermayeden yararlanılması için özgül ve uygun yönlendirici ilkeler hâlâ eksik. Özel bir istatistiki rakam ortada olmamasına rağmen halkın elinde atıl bekleyen büyük oranda sermaye olduğu tahmin ediliyor. Bu kaynağın kullanılmayışının esas nedeninin sermaye pazarının yetersiz olduğu söylenebilir. Tahminlere göre özel sektörün yatırım sermayesi, hızlı artışlar elde etmiş bulunuyor. Özel sektörün yatırım sermayesi, 2001’de 2.68 milyar ABD dolarıydı ki bu miktar, tahminen 2004’te 4 milyar ABD dolarına, sonra da 2005’de 4.5 milyar ABD dolar düzeyine ulaştı. Ne var ki tahminlere göre, üretime yönelen sermaye miktarı çok az bir düzeyde kalırken büyük bir miktar sermaye, arazi ve gayrı menkule yatırıldı. Bu da halkın sermayesinin işletilmesinde bir başarısızlığa işaret etmektedir .
– Yabancı yatırımların çekilmesinde belirlenen hedefe ulaşılamadı. Dış yatırımcılar için koşullar iyileştirilmiş olsa da gelişme hâlâ bu konudaki iyileştirmeler bölgedeki diğer ülkelere göre oldukça yavaş kalmakta. Dış yatırımların ülke içinde bölgeler arası dağılımı ve sektörler arası dağılımı oldukça dengesiz bir görünüm vermekte. Yabancı sermaye esas olarak tüketim malları üreten sanayii ve gıda işleme sanayii türünden kısa vadede yatırılan sermayeyi geri kazanan sanayiler üzerine odaklanmakta. Çok uluslu şirketler tarafından yatırım yapılan yüksek teknolojili projelerinin sayısı hala fazla değildi.
Çıkartılan dersler
Geçmiş 20 yıl boyunda sanayinin gelişme deneyiminden bazı dersler çıkartmak ve gelecek dönemde sanayinin inşası ve gelişmesi adına ortaya konulması gereken sorunları tespit etmek olanaklı. Aşağıdaki bölümde bunları tartışacağım:
– Yüksek kârlı bazı sanayilerin gelişmesine öncelik verilmesi yönünde “yumuşak” bir sanayii yapısının inşası gerçekleştirilmeli. Bunun gerçekleştirilmesinin önkoşulu olarak uygun bir sanayileşme modeli belirlenmeli. Bir yanda toplumsal üretime dayalı sanayii ve öte yandan “ailede iyi yapılan ne varsa aile içinde yapılmalıdır” sloganıyla yürütülen aile sanayisinden oluşan iki katmanlı bir sanayii yapısı tasarlanmalı ve oluşturulmalı.
Sanayi, bilim ve pratik temelinde oluşturulacak projeler ve planlar ile uzun vadeli bir gelişme yolu çizilmeli ve açık net bir yön gösterilmeli. Ormancılık ve balıkçılığın gelişmesi dahil aralarında dağlık ve sahil bölgelerinin bulunduğu kırsal alanlardaki sanayii ve tarımın gelişmesine özel bir dikkat gösterilmeli. Modern teknoloji ile geleneksel teknolojileri birleştirerek, küçük, orta ve büyük ölçekli sanayilerin ,üçü birden teşvik edilmeli. Küçük sanayii ve modern küçük sanayiye öte yandan, el zanaatları işlerini ve gelişmiş el zanaatları sektörüne dönüştürmeliyiz. Biyolojik teknoloji, elektronik ve enformasyon teknolojisi, yeni maddeler alanı, mekanik ve otomasyon alanı veya nükleer enerji gibi önemli bazı sanayiler arasında bir seçim yapmak için araştırma yapılmalı bunlardan uygun görülenlerin geliştirilmesine odaklanılmalıdır.
– Meta ekonomisinin (ÇN.: Pazar için meta üretimi kastediliyor.) geliştirilmesi hedefiyle sanayide çok sektörlü farklı mülkiyet yapılarına dayanan ekonomik yapının kurulmasına devam edilmeli. Bu farklı sektörlerin ( ÇN.: kamu dışı sektör kastediliyor.) geçici değil uzun vadeli işlev göreceği dikkate alınmalı aynı zamanda sektör/mülkiyet yapısı tercihlerinde en yararlı en karlı sektöre – hangi sektör olursa olsun – özel dikkat gösterilmeli. Tüm sektörlerin bütünsel güçleri geliştirilmeli, kalkınmaya hizmet eden bütün kaynaklar harekete geçirilmeli; üretimin gelişmesine katkıda bulunacak ve yatırım yapabilecek bütün sektörlerin harekete geçirilebilmesi için uygun bir çevrenin yaratılması doğrultusunda politikalar belirlenmelidir.
Kalkınma sürecinde azami avantaj sağlamak için sanayii sektörünün içinde ve dışında yer alan işletmeler arasında iş birliği ve ortaklık geliştirilmeli. Devlet işletmeleri ekonominin gelişmesinde büyük rol oynamıştır, dolayısıyla bunların çalışmalarının etkinliğini ve verimliliğini yükseltmek için gerekli yöntemler bulunmalıdır. Öte yandan, devlet işletmelerinin yeniden düzenlenmesi, reforma tabi tutulması veya halka açılması işlemleri iyi ve kararlı bir biçimde uygulamaya sokulmalıdır. 9. Parti Merkez Komitesi’nin 9. Tam Katılımlı Oturumu’nda kabul edilen kararla uyumlu biçimde devlet sektöründe güçlü ve kapsamlı bir reform sürdürülmelidir. İş alanı yaratılmasına katkıları ve tüm toplum gerekli daha fazla metalar ürettiği için kamu dışı sektörün geniş ölçüde gelişmesi teşvik edilmelidir. Devlet kendi kaynaklarından yatırım yapmadan -bu sektörden -vergi geliri de sağlamakta ve kendi kaynaklarını daha stratejik alanlara yatırabilmektedir, bunlar da önemli bir avantajdır. hâlâ yatırım yapma ihtiyacı olmadan gelirler kazanması nedeniyle devlet-dışı ekonomik sektörler yaygın biçimde geliştirilmeli. Politik, ekonomik ve toplumsal bakımlardan bütün ekonomik sektörlere eşit yaklaşım gösterilmelidir .
– Dış dünya ile bütünleşmenin teşviki, ekonomik ortaklıklar, iki taraflı antlaşmaların imzalanmasına aktif katılım, bölgesel ve bölgelerarası ikili antlaşmalar konularında ve aynı zamanda üretimin gelişmesini hızlandırmak için iç pazarın ve tüketimin genişletilmesi türünden uygun makro-ekonomik politikalar belirlenmelidir. Uluslararası bütünleşme için “kapılar açılmalı”, Vietnam sanayisi dünya sanayisi ile, özellikle de komşu ülkelerin sanayileriyle ilişkilenmeli, %100 yabancı yatırıma dayalı dış yatırım teklifleri geri çevrilmemeli ; yabancı ülkelerden teknoloji ve yatırım çekmek için “özel ekonomik bölgeler” kurulmalıdır. Yüksek kârlılık getiren hem miktarı, hem de yüksek kaliteyi gözeten bazı ihracat ürünleri oluşturmayı hedeflemeliyiz. İhracat ile ithalat birlikte düşünülmeli, sadece ihracata odaklanılmamalıdır, ithalatın da avantajlarından yararlanılmalıdır. Dünyadaki ekonomik süreçler üzerine düşüncelerimizi yenilemeli, dünya ekonomisiyle uyumlu çalışabilmek için yasal sistemimizde ve politikalarımızda ayarlamaları tamamlamalı, yabancı sermaye için uygun altyapıları inşa etmeli ve dış ekonomi ile dış ticaret alanlarında insan kaynaklarımızı eğitip geliştirerek ülkemiz ile dünya arasındaki kopuklukların üstesinden gelmeliyiz.
– Ekonominin yönetim mekanizmaları ile sanayiin yönetim mekanizmalarını reformdan geçirmeliyiz. Bu reformların hedefi destekleme mekanizmasını ortadan kaldırlıp iş mekanizmalarının belirleyici olması yönünde ilerlenmesidir. Devlet, iş hayatına idaresi müdahalede bulunmamalı, ekonomik birimleri yalnızca yasalarla yönetmeye çalışmalıdır. Ekonomik birimleri, özellikle devlet işletmelerini pazarla bağlantılı olarak iş mekanizmasıyla çalışır hale getirmekte kararlı olmalıyız, bunların üretimleri pazarı dikkate almalıdır. İşletmelerin çalışma biçimi, üretimde özerk (ÇN.: Sadece kısmi bağımlılık anlamında) iş-ticaret alanında özgür olmalıdır. Ekonomik birimler, kendi finansmanlarını kendileri karşılamakta, gelirlerini bölüşmede ve devlet bütçesine vergi ödeme yükümlülüklerini yerine getirmeleri kaydıyla kendileri sorumluluk almalıdır. Hükümet her düzeyde cesur ve kararlı olmalıdır. Uygun olmayan mekanizmalar ve politikalar zamanında değiştirilmelidir. Devletin yönetim kadroları, iş idaresi kadroları ve bilimsel-teknolojik kadrolar, sanayideki insan kaynaklarının eğitimi ve yeniden eğitiminin planları yapılmalıdır. İyi yetişmiş kadrolardan bir havuzumuz olmalıdır.
– Özellikle sanayiin dış dünya ile istikrarlı bir bütünleşmeye sağlamak bakımından bütün koşulları hazırlamak konusuna dikkat edilmelidir. Uluslararası pazarlar ile ülke pazarını birleştirmeliyiz. Sanayinin gelişmesi için önemli bir faktör olarak meta pazarı geliştirilmelidir. İşletmeler, uluslararası pazarların yanı sıra ülke pazarlarında da başarılı olma kapasitelerini ve rekabet güçlerini yükseltme konusuna odaklanmalıdırlar. Aynı zamanda bunlarla birlikte, bilimsel-teknolojik pazarın, sermaye pazarının ve işgücü pazarının eşzamanlı olarak gelişmesini sağlamamız gerekir.
– Sanayinin faaliyetleriyle ilgili olan herhangi bilginin zamanında ve tam olarak elde edilmesine çalışmak gerekir. Vietnam’ın sahip olduğu uygun faktörleri geliştirmek, çıkan fırsatlardan yararlanmak, dezavantajları azaltmak, istikrarsızlıklardan olumsuz etkilenmemek için uygun ve zamanında çözümler üretebilmek için uluslararası ve bölgesel durumu düzenli olarak izlemek gerekiyor. Ulusal sanayileşme ve modernleştirme stratejisiyle uyumlu olduğu kanıtlanmış ürünlerin geliştirilmesiyle birlikte uzun süredir itibar kazanmış olan ve rekabet üstünlüğü bulunan sanayi ürünlerin seçilip bunların üretimine odaklanmak gerekiyor.
– Yatırım çabalarında düzeni geliştirmeli ve düzeni yeniden sağlamalıyız. Bir yatırım projesine başlamak için herhangi bir karar almadan önce iyi hazırlık yapmalı ve yapılacak yatırımın başarı kalitesini güvence altına alacak bütün kaynakları harekete geçirmeliyiz. Kalkınma oranına uyumlu olarak kilit önemde olan yüksek nitelikli projeler üzerinde yoğunlaştırmalı; yatırım çabaları üzerinde gözetimi geliştirilmeli ve yatırım yakından izlenmeli; ülke içi ve dıştan gelen yatırımlar için uygun koşullar yaratılmalıdır. Sanayinin gelişmesi için dış yatırımın çekilmesi çabalarına devam edilmeli; bu dış kaldıraçla pazar geliştirilmeli, teknoloji ve idari sistem yenilenmelidir.
Önemli stratejik yatırımcıları çekmeye çalışmalı, dış yatırımlarda büyük ölçekli yüksek teknolojili projelere öncelik verilmeli; ağır sanayinin geliştirilmesi, ihracata dönük ürünlerin geliştirilmesi ve yan sanayiler üzerine odaklanılmalıdır.
Ulusal sanayileşme ve modernleştirmede gelecek dönemlerin planları
2006-2010 dönemi için sanayinin genel yönelimleri
2006’dan 2010’a kadarki dönemde sanayinin gelişme planı, özel bir önem taşıyor. Bu dönem, sanayileşme ve modernleşme sürecini hızlandırmak ve 2020 yılına kadar Vietnam’ı bir sanayi ülkesi yapma hedefiyle sürdürülen mücadele sürecinin merkezinde yer alan bir etmendir. Ve 2000- 2010 on yıllık toplumsal-ekonomik gelişme stratejisinin tamamlanmasının ikinci evresidir. Dünyanın yanı sıra ülkenin içinde bulunduğu avantajları ve zorlukları değerlendirerek beş yıllık (2006-2010) sanayi planı aşağıdaki yönelimleri belirlemiştir:
– İşletme ölçeklerinin çeşitlenmesi, farklı mülkiyet biçimlerine sahip işletmelerin oluşturulması hedefi. Ve bunlarla birlikte uluslararası iş birliği, özellikle çok uluslu şirketlerle sürdürülen ilişkilerle sağlanan bilgi ve kaynaklardan yararlanarak bütün ülke çapında birleşmiş bir ağ oluşturacak şekilde yeni bir sanayi yapısı geliştirilmelidir. Bu hedef çerçevesinde, yüksek teknolojili sanayi ürünleri, çevre sorunu açısından temiz sanayiler ve yoğun bilgi içeren sanayiler giderek daha fazla pay almalıdır. Bu ağırlık sanayinin etkinliği ve rekabet gücünü güçlendirmek için çok önemlidir .
– Bütün olanakların ve sanayilerin uygun bir biçimde geliştirilmesi temelinde hem ülkenin tüm bölgeleri hem de sanayi üretim ağı birlikte geliştirilmelidir. Kaynaklara uygun bir bölüşüm yapısı oluşturulmalıdır. Her bölgenin, her yörenin pazar fırsatları avantajları değerlendirilmelidir. İşletmelerin mülkiyet biçimleri ve işletme ölçekleri çeşitlendirilmelidir. Üretimde bilimsel ve teknolojik katkı oranı yükseltilmelidir. Sanayide ve inşaat sektörünün ürünlerinde ulusal katma değerin payı yüksek olmalıdır. Hizmet sektörünün gelişmesi, kentlerin gelişmesi ve çevrenin korunmasını sanayi ve inşaat sektörünün geliştirilmesi ile eşgüdümlü yürütmeliyiz.
– Sanayi ülkesi olabilmek için gerekli temel inşa edilmeli; sanayi üç grup halinde geliştirilmelidir:
1) rekabet avantajı olan sanayi grubu;
2) sermaye malları üreten sanayi grubu;
3) uzun vadeli geleceğimizi garantileyecek potansiyel sanayi sektör ve ürünler grubu.
2006-2010 döneminde sanayin gelişmesinin hedefi ihracat ve bölgesel ve uluslararası sanayii ile aktif biçimde bütünleşmek olarak düşünülmelidir. Bu amaçla ülkenin karşılaştırmalı avantajları değerlendirilmelidir. Avantajlarımız özellikle tarımsal-ormancılık-su ürünleri işleme sanayi, giyim ve tekstil sanayi, ayakkabı sanayi, gemi inşa sanayi, cihaz imalat sanayi, mekanik ve elektronik montaj sanayi, motosiklet sanayi, ağaç işleme sanayilerindedir. Aynı zamanda ülke iç pazarının gelişmesine önem verilmelidir. Bağımsız bir kapasiteyi ve ulusal ekonominin özerkliğini garanti altına almak için üretim araçlarını üreten sanayi grubunun gelişmesine gerekli derecede öncelik verilmelidir. Uzun vadeli geleceğimizi garantileyecek potansiyel sanayi grubu çerçevesinde, yüksek bilimsel-teknolojik düzey içeren ürünler ve savunma sanayi sektöründe seçme yapılarak belirli ürünler geliştirilmelidir. Enerji sanayi geliştirilmeli ve enerji tasarrufu ve malzeme tasarrufu sağlayan teknolojiler uygulanmalıdır. İmalat mühendisliği sektörü sanayi ve mekanik-elektronik sektör geliştirilmelidir. Enformasyon ( IT ) teknolojisine, biyolojik teknolojiye, yardımcı yan sanayiye özel önem verilmelidir. Sanayi ihracata, sanayi trafiğin gelişmesine, sanayi inşaat işlerinin gelişmesine, sanayi hizmet sektörüne hizmet etmeli ilkelerini hayata geçirmeliyiz. Sanayinin gelişme çizgileri, kırsal bölgelerde emeğin yeniden yapılandırılmasına ve zanaatçılığın yeniden yapılandırılmasına hizmet edecek şekilde, tarımın modernleşmesi ve sanayileşmesine göre düzenlenmelidir. Bu yolla bütün bölgeler ve yörelerde dengeli ve istikrarlı bir gelişme sağlanmalıdır. İmalat sanayilerine hammadde ve malzeme girdisi sağlayan bölgeler için özel politikalar ve mekanizmalar oluşturulmalıdır.
– Sanayi gelişme bölgeleri, sanayi grupları ve ülkenin bütün bölgelerinde sanayi noktaları oluşturmak amacıyla başlatılan plan ve projeler tamamlanmalı ve kilit önemdeki sanayi bölgeleri belirlenmelidir.
– Bölgesel ve uluslararası sanayi ile iş birliği ve entegrasyon geliştirilmeli, adım adım Vietnam sanayisi, bölgelesel ve uluslararası sanayi sisteminin bir halkası durumuna gelmelidir.
Sanayinin gelişiminde 2010 yılı hedefleri
Önümüzdeki dönemde ülkedeki ve uluslararası durumla ilgili öngörüler temelinde 2006-2010 döneminde sanayi tarafından başarılması gereken başlıca hedefler şunlardır:
– Sanayide ortalama büyüme oranı %15.2 ile %15.5 arasında olmalı. (2001’den 2005’e kadar geçen dönemde ortalama tahmin 10.3 idi.
9. Parti Kongresi tarafından on yıllık dönem için tahmin edilen hedef büyüme %10 ile %10.5 arasındaydı). 2010’a kadar maden çıkarım sanayi, toplam sanayi üretim değerinin %7.8’i kadar bir paya sahip olmalı; imalat sanayisinin payı % 88.3; elektrik, su ve gaz sanayisinin payı ise %3.9 olmalı. 2010 yılına kadar sanayi ve inşaat sektörünün ülkenin toplam milli gelir içindeki payının %43 – %44’lük bir düzeye ulaşması için mücadele etmeliyiz. Devlet mülkiyetindeki sanayinin payı 2005’de %34.9’dan 2010’da yaklaşık olarak %31’e düşmeli, devlet sektörü dışındaki sanayi 2005’te %28.9’den 2010’de %33’e yükselmeli ve dış yatırımlara dayalı sanayi sektörü %35.4’ten %36’ya çıkmalı.
– Ülkedeki ve uluslararası pazarlardaki genişlemeyi ve bu pazarlarda gücümüz pekiştirmek için sanayinin rekabet kapasitesi yükseltilmeli.
– Elektrik, kömür, inşaat çeliği, işlenmiş fosfat, NPK fosfat, üre, nitrojen gübre, montaj otomobil gibi temel sanayii ürünleri bakımından ekonomideki arz ve talep arasında denge sağlanmalı.
-Elbise, ayakkabı, yazı kağıdı, bisiklet lastiği, otomobil lastiği, motorsiklet lastiği, televizyon gibi) temel tüketim metalarının ve yüksek nitelikte ve pazardaki satın alma gücüyle kıyaslandığında hala oldukça pahalı olan (hazır giyim eşyaları, konserve süt, bitkisel yağ, bira, sigara gibi) bazı tüketim metalarının arzı sağlanmalı.
– İhracat hacminde hızlı bir artış elde etmeye çalışmalı (ihracata dönük sanayi dallarındaki ortalama büyüme oranı yıllık olarak %16’ya ulaşmalı; işlenmiş ürünlerin ve yüksek teknoloji içeren ürünlerin ihracatı artırılmalı; sanayii ürünlerinin ihracat oranı, bütün ülkenin toplam ihracat hacminin %77-80’i düzeyine çıkmalı. İşlenmiş sanayi ürünlerinin ihracat oranındaki artışın 2010’a kadar %65-70 olması için uygun koşullar yaratılmalı.
Kilit önem taşıyan sanayii sektörleri için hedeflerimiz
Yukarıda söz edilen amaçlar ve hedefler temelinde gelecek beş yılda sanayi sektörleri için gelişme planı şöyle tanımlanabilir :
– Rekabet avantajı olan sanayii grubu:
Bu sanayi grubu, üretim kapasitesi, fiyat, nitelik ve pazar kriterlerini iyi karşılayan bir grup olup aynı zamanda ülkenin işgücü ve kaynaklar bakımından karşılaştırmalı avantajından da yararlanır ve aynı zamanda uluslararası ekonomik bütünleşme sürecinde de rekabet gücünü geliştirebilir. 2001’den 2005’e kadar geçen dönemde elde edilen tecrübeler ışığında, hem ülke içi hem de uluslararası pazarlarda sanayinin potansiyelinin gelişmesinin yanı sıra yatırımların da artması bakımından gelecek dönemde üzerinde odaklanılması gereken sanayiler şunlardır: tarımsal işleme, ormancılık ve su ürünleri; giyim ve tekstil sanayileri; ayakkabı ve deri sanayi; mekanik-elektronik montaj sanayi; gemi inşa sanayi.
Bu sanayiler, doğal kaynaklardan yararlanma, işçiler için çalışma alanı yaratmak, pazarlarda bu ürünlere büyük talep bulunması, kalkınmaya önemli sermaye yatırım kaynaklarını (özel sektör, yabancı yatırım) çekmeleri nedeniyle önemlidir. Ve bu sanayi dallarının 2006-2010 döneminde genel kalkınma için büyük bir dürtü sağlayacak olan ihracatı geliştirme gibi avantajlara sahiptir.
– Gelecek beş yıl içinde bu sanayi grupları, imalat süresini yavaş yavaş azaltmak, tasarım kalitesini geliştirmek, iş gücünün beceri düzeyini yükseltmek, dış teknolojik alımlar yapmayı hızlandırmak ve uluslararası entegrasyon için rekabet gücü yüksek olan ürünlerin sayısını artırmak bakımından ve kısaca ürettikleri ürünlerin katma değerini artırmak için yeniden yapılandırılmalıdır. Bu sanayi gruplarının gelişmesi bakımından bireylerden ve yabancılardan yatırım çekmek gerekiyor. Özellikle, gemi inşa sanayisiyle ilgili olarak bu sanayinin daha ileri gelişme göstermesi için hükümet bonoları ile borçlanarak sermaye sağlamayı etkili biçimde kullanmalıyız. Aynı zamanda, gemicilik sektöründe ülke içinde üretilen kısmı artırmak bakımından gemi-inşasında kullanılan demir plakalar üretmek üzere bir fabrika için yatırım yapmalıyız.
– Sermaye malları üreten sanayi grubu : Bu sanayi grubunun en büyük önemi ulusal ekonominin bağımsızlık ve özerkliğini artırabilmesidir. Bu sanayi grubu, elektrik, petrol, kömür, temel kimyasallar, maden filizleri, mekanik ile ilgilidir. Bu gruba, özelde sanayinin, genelde ise ülke ekonomisinin temeli olarak bakılır. Bu grubun rollerinden birisi, diğer sanayi ürünlerinin niteliğinin yanı sıra fiyatı üzerine doğrudan bir etkisi olmasıdır. Diğer sanayilerin gelişmesine yardımcı olması ve hammaddeler, yakıt, makinalar, cihazlar, aksesuarlar bakımından onlara temel girdileri sağlamasıdır. Bu sanayi grubunun gelişmesi; rekabet avantajı olan sanayi grubu ve gelişme potansiyeli olan sanayi grubu için uygun koşullar yaratacaktır. Gelecek dönemde bu sanayi grubunun daha da gelişmesi, iç talebi rahatlatacak, yatırımları yükseltecek, ürünlerin katma değerini yavaş yavaş artıracak, yerel kaynakların etkili kullanımını sağlayacaktır. Aynı zamanda, işçi sağlığını koruyup ekolojik çevre kirliliğini önleyecek çalışmalar için düşünülen önemli projelerin tamamlanmasını kolaylaştıracaktır .
– Gelişme potansiyeli olan sanayiler grubu: Şu anda düşük bir rekabet kapasitesi olan ancak gelişme potansiyeli vaat eden bir sanayi grubudur. Bu grup, yeni bilimsel ve teknolojik gelişmeleri uygulamalı, yüksek katma değer içeren ürünler üretmeli, kalifiye iş gücü kullanmalı, uluslararası bütünleşme yönünde gelişme göstermeli, ürünlerini ithalatı azaltacak şekilde iyileştirmeli, yabancı pazarlardaki paylarını genişletmelidir. Bu grup aşağıdaki ürünleri kapsamaktadır: elektronik bileşenler ve donanım üretimi; ilaç sanayisiyle ilgili kimyasalların üretimi; kozmetik kimyasalları, temizleme kimyasalları; mühendislik araçları imalatı; yeni teknolojilerden yararlanan ürünler. Gelecek dönemde bu grubun gelişme yönelimi, dış yatırımları çekmek, yeni teknolojileri aktif bir biçimde uygulamaya çalışmak, teknoloji transferini yavaş yavaş gerçekleştirmek, yardımcı yan sanayiyi geliştirmek, 2010 -2020 döneminde bu grubun gelişme gereksinimini karşılamak için son derece kalifiye işçilerin eğitimine yoğunlaşmalıyız.
Sanayinin ihracat ve ithalat hedefleri
Ülkede meta ihracatının hacmi, 2006-2010 döneminde ortalama olarak yıllık %13-%14 büyüme oranına ulaştı. 2010 yılına kadar ihracatın değerinin 67 milyar ABD dolarına ulaşması bekleniyor. Sanayinin hedefi, 2005’te %76 olan sanayi ürünlerinin ihracat oranını 2010’da %77-80’e çıkartarak ,ihracatta sanayi ürünlerinin payını 47-50 milyar ABD dolarına yükseltmek gerekiyor .
Şimdi söz konusu sanayi ürünlerinin durumunu inceleyeceğiz:
– Malzeme ve yakıt grubu: Şu anda malzeme ve yakıt grubu esas olarak iki üründen oluşuyor: ham petrol ve kömür toplam ihracat malları hacminin %24-%26’sını oluşturuyor. Ne var ki, petrokimya rafinerilerinin faaliyete geçmesiyle birlikte, ihraç edilen ham petrol, iç tüketimde kullanılacağı için yavaş yavaş azalacaktır. Bugün ihraç edilen ham petrol ile ülke içinde kullanılanın oranları 50/50 dir. Doğal kaynakların işlenmeksizin ihraç edilmesini sınırlandırılması politikasına bağlı olarak ihraç edilen kömür önümüzdeki bir ya da iki yıl için 11 milyon ton düzeyinde kalacak ve 2010’a kadar yavaş yavaş 8 milyon tona düşecektir. Bu grubun ihracatın toplamındaki payı, gelecek 5-7 yıl içinde %10-13’e kadar düşecektir .
– Maden ürünleri grubu: 2006-2010 döneminde maden filizi sanayi, Vietnam’ın yalnızca gerekli olduğunda maden ürünleri ihracatına yönelmesi ve onaylanan projeler temelinde her türden madenin çıkartılmasında seçmeci biçimde yoğunlaşılmalıdır. Bu politikanın amaçları, ham petrol ve fosil kömür türünden yakıtların ihracatının yerine yavaş yavaş bunların yurtiçinde işlenmesine geçilmesiydi. Bu politikanın başarılması için sondajların ve işleme sanayisinin güçlendirilmesi gerekmektedir. Koşullar izin verdiği ölçüde Sin Queyen bakırını, yıllık 600 bin ton ihracat kapasitesiyle Lam Dong alüminyum boksit tesisini ve tahmini olarak yıllık 2 milyon ton kapasiteli alüminyum ve boksit çıkarılan Dak Nong’dakiler türünden maden çıkartma tesislerinin gelişmesini hızlandırmak gerekiyor. Bunlara yurtiçinden ve yurtdışından yatırımcılar da çekilmelidir.
– İşlenmiş sanayii ürünleri grubu: Hali hazırda bu grubun ihracat hacmi, toplamın %50’sini buluyor. Bu grubun hedefi, 2010 yılına kadar ülkenin toplam ihracat hacminin %60-70’ini oluşturmaktır. 2010’a kadar grubun başlıca önemli ürünleri, oldukça büyük bir pazar payına sahip olan ve çok fazla işgücü istihdam eden giyim-tekstil ve ayakkabı-çorap sanayileri olacaktır . Ayrıca, elektrik kabloları ve telleri, elektronik aksam, bilgisayarlar, plastik ürünler, bazı mekanik ürünler (otomobil, motorlu makinalar, tarım makinaları, gemi inşası ve tamiri, bisiklet, aksesuar) türünden yüksek katma değerli ve yüksek potansiyele sahip kilit önemde yeni ihraç metalarını arttırmak için uluslararası pazarlara girmek gerekiyor. Aynı zamanda, tarımsal-ormancılık-su ürünleri işleme sanayinde, el zanaatları ve ağaç işleme türünden emek yoğun ürünlerin işlenmesine de büyük bir dikkat göstermek gerekiyor. Dolayısıyla, potansiyel ürün gruplarını ve yeni ürün gruplarının gelişimini birleştirerek ihracatla ilgili iyi sonuçlar veren ürün gruplarından maksimum avantaj elde etmek gerekiyor.
İthalat :
2006-2010 döneminde meta ithalat hacminin ortalama yıllık büyüme oranının %12-%13 düzeyinde olması bekleniyor. Sanayide gerekli malzemeler, makinalar, cihazlar, (petrol çıkarma ve gaz) donanımlarının toplam ithalatı 2010 yılına kadar 30 milyar ABD doları olacak. Bu rakam, ülkenin toplam ithalatının (65-67 milyar ABD doları) % 46’sını temsil ediyor. Tarımda kullanılan gübreler, tüketime sunulan tamamlanmış otomobil, bitmiş çelik, her türden kağıt-yüksek nitelikte kağıt ülkede üretilmiyor gibi ürünlerin bulunduğu bazı metalar da buna katılırsa rakam 42 milyar ABD dolarına, yani ithalat hacminin %55’ini oluşturuyor . Sanayi ürünleri ithalatı böylece sanayi ürünlerinin ihracatının %78’ine denk geliyor. 2006-2010 döneminde sanayileşme ve modernleşme sürecine hizmet eden malzemeler, aygıtlar ve ileri teknoloji ürünlerinin ithalatına öncelik verilmesi gerekiyor. İthalatı yaparken aynı zamanda ülke içinde üretilen metaların rekabet kapasitesini yükseltme ve ihracatı güçlendirme hedefini gözetmeliyiz. Teknolojilerin asıl üretildiği ülkelerden modern donanım ithalatı üzerinde yoğunlaşmalı, geri teknolojilerin ya da ara teknolojilerin ithalatının sınırlandırılması gerekiyor; ülkemizde üretilebilen tüketim mallarının yanı sıra yine ülke içinde üretilebilen malzemeler, donanım ve metaların ithalatını da en aza indirmek gerekiyor.
Yatırım hedefleri
Yapılan tahminlere göre 2006-2010 döneminde tüm toplumun toplam yatırım sermayesi, 1850-1960 katrilyon DONG olmalı, sanayi ve inşaat alanlarındaki yatırım bunun %44.6’sı, yani 825-874 katrilyon DONG’ye denktir. Bu da 2001-2005 dönemine kıyasla yaklaşık iki kat bir artış anlamına geliyor. Bu konuda görevler şunlar olmalı:
– Sanayide imalat sektörünün payının artırılması ve ürünlerin çeşitlendirilmesi için sanayinin yeniden yapılandırılması gerekiyor. Bu amaçla yatırımlar yapılması için bütün sektörlerden kamu dışı ve yabancı yatırım sektörü maksimum kaynak sağlanmalıdır. Aralarında petrol sanayinin de bulunduğu sanayi için doğrudan yabancı sermaye kaynağının 2006-2010 arası beş yıllık dönemde 13-14 milyar ABD dolarına ulaşması bekleniyor.
– Enerji ürünleri üretim sanayi, yüksek teknolojili sanayiler, enerji tasarrufu sanayisi, elektronik sanayisi, enformasyon teknolojisi, yardımcı yan sanayi, ihracat üretimi sanayisi ve kırsal tarıma hizmet sanayisi bakımından yatırımlara büyük bir önem verilmelidir.
– 2006-2010 Ulusal Sanayi Teşvik Uygulamaları Programı’nın planlanması tamamlanmalı; bu programla ilgili teşvikler, 2006-2010 dönemi için 336 milyar DONG olacaktır .
Her sanayide kilit önemdeki projelerin tamamlanmasıyla ilgili olarak, şirket yönetim kurullarının ve yatırım proje gruplarının yönetim kapasitelerinin geliştirilmesi, güçlendirilmesi gerekmektedir. Bunların yatırımların uygulanma sürecinde sorumlu olmaları için onlara verilen yetkilerin artırılmasına dikkat etmeliyiz. Bunun yanı sıra projelerin yarım kalmaması için yeterli kaynağı baştan bulmak ve bütün sermaye kaynaklarının seferber edilmesine büyük özen göstermek gerekiyor.
