Duan Zhenhua: II. Dünya Savaşının Niteliği: Savaş Ne Zaman Dünya Anti-Faşist Savaşına Dönüştü?
İkinci Dünya Savaşı’nın Dönüm Noktaları
Yazar Duan Zhenhua, Savaş Tarihi Uzmanı, Prof. 2024-01-22

Büyük Güçler arasında savaş ilan tarihleri:
Sovyetler Japonya’ya Karşı: Mayıs 1939
İngiltere ve Fransa Almanya’ya Karşı: 3 Eylül 1939
Almanya Sovyetler Birliğine Karşı: 22 Haziran 1941
Japonya ABD’ye Karşı: 7 Aralık 1941
Japonya’nın Çin’i işgali: 18 Eylül 1931
İkinci Dünya Savaşı’nın dönüm noktaları dünya çapında tarihi ve askeri araştırmaların odak noktasıdır. Bu dönüm noktaları, Uluslararası Anti-Faşist İttifak’ın kurulması, ABD’nin savaşa girmesi, Sicilya Muharebesi ve Stalingrad Muharebesi gibi stratejik ve operasyonel seviyeleri kapsamaktadır.
Bu olaylar savaşın gidişatını değiştirmiş, devletler ve büyük güçler dengesindeki değişiklikleri yansıtırken strateji ve taktiklerin uygulanışını da ortaya koymuştur. Savaş tarihinin verdiği dersler ve ortaya çıkardığı gerçekler günümüz dünyası için hala büyük önem taşımaktadır. “Dünya Anti-Faşist Savaşı” olarak da bilinen İkinci Dünya Savaşı’nın başlangıç tarihine ilişkin iki temel görüş bulunmaktadır.
Bir görüşe göre Dünya Anti-Faşist Savaşı’nın başlangıç tarihi 1939’dur, çünkü o dönemde Avrupa büyük güçler için ana savaş alanıydı, üç Avrupalı güç arasındaki savaşın başlangıcı bu büyük küresel savaşın başlangıç noktası olarak seçilmiştir. Almanya 1 Eylül 1939’da Polonya’ya saldırmış, İngiltere ve Fransa da iki gün sonra Almanya’ya savaş ilan etmiştir ki, bu da Dünya Anti-Faşist Savaşı’nın başlangıç tarihidir.
İkinci görüş ise İkinci Dünya Savaşı’nın başlangıç tarihinin 18 Eylül 1931’de Japonya’nın Kuzeydoğu Çin’i işgali olduğunu savunmaktadır. Çoğu araştırmacı Dünya Anti-Faşist Savaşının 2 Eylül 1945 tarihinde Japonya’nın Faşist hükümetinin resmen teslim olmasıyla sona erdiği konusunda hemfikirdir.
İkinci Dünya Savaşının Niteliği
Küresel ölçekteki ikinci dünya savaşı, üç faşist mihver devlet olan Nazi Almanya’sı, İtalya Krallığı ve Japonya İmparatorluğu ve onların uydu ülkeleri ile anti-faşist müttefik devletler olan Amerika Birleşik Devletleri, Sovyetler Birliği, Birleşik Krallık-İngiltere, Çin Cumhuriyeti (milliyetçi Çin) ve dünyanın dört bir yanındaki diğer birçok anti-faşist güç arasında yaşandı. Savaş Avrupa’dan Asya’ya ve Atlantik’ten Pasifik’e kadar uzanıyordu.
60 ülke ve bölge ve 2 milyardan fazla insan bu anti-faşist savaşa dahil oldu. Savaşın asıl öz niteliği dünya anti-faşist savaşıydı. 1929’da dünyadaki ekonomik kriz Almanya içindeki iç siyasi çatışmaları yoğunlaştırdı.
Nazi Partisi hızla büyüyerek Alman Üçüncü İmparatorluğunda (Reich) en büyük parti haline geldi. Ocak 1933’te Adolf Hitler iktidara geldi. Şubat ayında Hitler, Meclis’e bir kundaklama saldırısı planladı. Mart ayında Almanya Faşist Yetki Yasası’nı kabul etti, bunu bir dizi faşist yasa tasarısı izledi ve ertesi yılın Ağustos ayında Devlet Başkanlığı Yasası yürürlüğe girdi. Devlet hayatında kapsamlı bir yeniden yapılanmaya gidildi ve son derece merkezi bir siyasi sisteme dayanan faşist siyasi sistem kuruldu, silahlanma ve savaş hazırlıkları hızlandırıldı.
1931 yılında Japonya, Kuzeydoğu Çin’i işgal ederek 18 Eylül Olayı’nı yarattı ve böylece dünyanın doğusundaki ilk savaş kaynağını oluşturdu. 1931’deki 18 Eylül Olayı’ndan itibaren Japonya savaş ve faşizm yoluna girmiştir.
*18 Eylül 1931’de 29. Japon Piyade Alayı’nın Bağımsız Garnizon Biriminden Teğmen Suemori Kawamoto, Çin’in Mukden kenti (şimdiki adı Shenyang) yakınlarında Güney Mançurya Demiryoluna ait bir demiryolu hattının yakınında küçük bir dinamiti patlattı. Patlama o kadar zayıftı ki, yolu yok edemedi ve trenler yollarına devam edebiliyorlardı. Japon İmparatorluk Ordusu, bu olayla ilgili olarak Çinli muhalifleri e suçladı ve Japonya’nın altı ay sonra kukla Mançukuo devletini kurduğu Mançurya’nın işgaline yol açan bu olayı tam bir istila bahanesi yaptı. Bu komplo, 1932 Lytton Raporu tarafından ifşa edildi ve araştırma raporu Japonya’yı diplomatik tecrite mahkum etti ve Mart 1933’te Japonya Milletler Cemiyeti’nden çekilmek zorunda kaldı.
1936’daki “26 Şubat” olayından sonra, Japon askeri faşistleri ordunun kontrolünü ele geçirdi ve Başbakan Hirota Koki liderliğindeki sivil faşist siyasi-askeri zümre hükümetin kontrolünü ele geçirerek Japonya’yı tam bir faşist rejim haline getirdi.
*26 Şubat Olayı 26 Şubat 1936 tarihinde Japonya’da İmparatorluk Kara Kuvvetleri’nin genç subayları tarafından örgütlenen bir darbe girişimi idi.
Dünya Anti-Faşist İttifakı ve Cephesinin Tarihçesi
Birinci adım, Haziran 1941’de St James’s Sarayı Deklarasyonu olarak adlandırılan İngiltere liderliğindeki Batılı Güçlerin ittifakı ve deklarasyonudur.
İkinci adım, Temmuz 1941’de imzalanan ve Birleşik Krallık ile Sovyetler Birliği arasında askeri bir ittifak oluşturan Anglo-Sovyet Anlaşmasıdır.
Üçüncü adım ise 14 Ağustos 1941’de İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri arasında imzalanan Atlantik Antlaşması’dır.
Dördüncü adım, 24 Eylül 1941’de Sovyetler Birliği de dahil olmak üzere diğer anti-faşist Müttefikler, 14 Ağustos 1941’de İngiltere ve ABD tarafından ortaya konan ortak politika ilkelerini takip etmeyi ve benimsemeyi kabul ettiler.
Savaşın Tarihçesi
1943 yılında Almanya, Dünya Anti-Faşist Savaşında kilit bir rol oynayan Stalingrad Muharebesinde (17 Temmuz 1942 – 2 Şubat 1943) yenildi.
8 Eylül’de Faşist İtalya ve 8 Mayıs 1945’te Faşist Almanya teslim oldu.
15 Ağustos 1945’te Faşist Japonya teslim olduğunu açıkladı. Ve savaş, Dünya Anti-Faşist İttifakı’nın faşizmi yenmesiyle sona erdi.
İkinci Dünya Savaşı’nın En Önemli Dönüm Noktası
İkinci Dünya Savaşı insanlık tarihinin gelişimini derinden değiştirmiştir. Savaşın etkisi her düzeyde siyaset, ekonomi, askeri, diplomasi, kültür ve bilim ve teknolojiyi kapsamıştır. İkinci Dünya Savaşı objektif olarak bilim ve teknolojinin gelişmesini teşvik etmiş, havacılık teknolojisi, atom enerjisi, ağır toplar ve diğer alanların gelişmesine ve ilerlemesine yol açmıştır. Dünya Savaşı’nın dönüm noktaları birçok tarihçi ve askeri uzman tarafından incelenen önemli bir konudur. Bu küresel savaşın dünya tarihi üzerinde derin bir etkisi olmuştur ve bazı dönüm noktaları bu savaşın sürecinde büyük değişikliklere yol açmıştır. Bu makalede İkinci Dünya Savaşı’nın dönüm noktalarını inceleyecek ve bu dönüm noktalarının savaşın gidişatını ve sonucunu nasıl etkilediğini analiz edeceğiz.
Dünya Savaşı’nın dönüm noktaları üzerine yapılan çalışma ikiye ayrılabilir: stratejik ve operasyonel dönüm noktaları.
Savaşta stratejik dönüm noktası, tüm savaş durumu üzerinde önemli bir etkisi olan bir karar veya olayı ifade ederken, operasyonel dönüm noktası belirli bir muharebedeki kilit bir zafer veya yenilgiyi ifade eder.İlk olarak, stratejik bir perspektiften bakıldığında, 1 Ocak 1942’de 26 ülke Washington’da Birleşmiş Milletler Deklarasyonunu imzalayarak uluslararası anti-faşist ittifakın oluşumunu başlattılar. Bu ittifakın oluşumu tüm savaş durumu üzerinde büyük bir etki yaratmış ve Müttefiklerin nihai zaferinin temelini atmıştır.Buna ek olarak, ABD’nin 1941 sonunda savaşa girmesi de Müttefik kuvvetlerin gücünü ve moralini büyük ölçüde arttırmıştır.Operasyonel savaşlar düzeyinde bakarsak, bazı kilit muharebeler ve olaylar savaşın gidişatı üzerinde önemli etkiler yaratmıştır.Örneğin, Temmuz 1943’te Müttefik kuvvetler İtalya’nın Sicilya adasına çıkarma yapmış ve bu adayı başarıyla ele geçirmiştir.
Bu muharebe İtalya’nın teslim olmasında bir dönüm noktası olmuştur. Ayrıca Stalingrad Muharebesi de İkinci Dünya Savaşı’nda çok önemli bir yer tutmuştur. Stalingrad muharebesi Ağustos 1942’de başlamış ve Şubat 1943’e kadar sürmüştür. Sovyet-Nazi Almanyası savaşları Anti-Faşist Dünya savaşının temel muharebelerinden biri olmuştur. Sovyet ordusu bu savaşta kesin bir zafer elde etmiş ve stratejik bir karşı saldırı başlatarak Alman Nazilerini Sovyetler Birliği’nden sürmüştür.
Bu dönüm noktaları İkinci Dünya Savaşı’nda önemli roller oynamıştır.
Birinci olarak, savaşın gidişatını ve sonucunu değiştirmişlerdir. Stratejik düzeyde, Uluslararası Anti-Faşist İttifak’ın kurulması ve Amerika Birleşik Devletleri’nin savaşa girmesi Müttefiklere daha fazla güç ve kaynak sağlamış, bu da Faşist Mihver güçlerinin yenilgisini hızlandırmıştır. Savaşın operasyonel düzeyinde, önemli çarpışmalardaki zafer veya yenilgi genellikle belirli bir bölgenin veya ülkenin kaderini belirlemiş ve tüm savaş durumu üzerinde önemli bir etki yaratmıştır.
İkinci olarak, bu dönüm noktaları savaşta yer alan farklı ülkelerin güçlerini de karşılaştırılmalı olarak göstermektedir.
Örneğin, Stalingrad Muharebesi’nde Sovyetler Birliği’nin nüfus ve kaynak avantajları Almanya’nın askeri üstünlüğünü mağlup etmiştir. Stalingrad Muharebesi aynı zamanda Sovyet-Alman savaşında önemli bir dönüm noktası olmuştur.
Benzer şekilde, Müttefik kuvvetlerin Sicilya Savaşı’ndaki zaferi, ABD ve İngiltere’nin askeri ve ekonomik-mali üstünlüğünün bir yansıması olmuştur. Ayrıca bu dönüm noktaları, farklı ülkelerin savaşta kullandıkları farklı strateji ve taktikleri de yansıtmaktadır. Örneğin, Stalingrad Muharebesi’nde Sovyetler Birliği büyük ölçekli alay taktikleri kullanmış ve Alman saldırısına karşı koymak için sokak savaşı taktiğini başarıyla uygulamıştır.
Örneğin, Sicilya Muharebesi’nde Müttefikler bu adaya denizden çıkarma operasyonlarını gerçekleştirmek için stratejik aldatma ve hava desteği taktiklerini akıllıca kullanmışlardır. Genel olarak, İkinci Dünya Savaşı’nın dönüm noktaları, savaşın tarihteki önemini ve etkilerini anlamak açısından kritik önem taşımaktadır.
Bu dönüm noktaları sadece savaşın sürecini ve sonucunu değiştirmekle kalmamış, aynı zamanda farklı ülkelerin sahip olduğu güçlerdeki değişimleri ve savaşan farklı ülkeler tarafından kullanılan strateji ve taktikleri de yansıtmıştır.
Bu dönüm noktalarının analizi sayesinde, İkinci Dünya Savaşı’nın tarihsel durumunu ve etkisini daha iyi anlayabilir ve günümüz dünyasındaki siyasi ve ekonomik örüntüyü ve gelişme eğilimlerini daha iyi kavrayabiliriz.
Anti-Faşist Savaşın Başlangıç Tarihi Her Ülke İçin Farklıdır
İngiltere ve Fransa 3 Eylül 1939’da Almanya’ya savaş ilan etti; ABD’nin Japonya’ya savaş ilan etmesi ise Japon ordusunun ABD’deki Pearl Harbor deniz üssüne saldırdığı 8 Aralık 1941’e kadar gerçekleşmedi. Amerika Birleşik Devletleri dağın tepesinde oturup savaşan kaplanların mücadelesini izledi ve Japonya Pearl Harbor saldırısını gerçekleştirene kadar onların kavgasından faydalanmayı sürdürdü. Yani ABD için anti-faşist savaş 7 Aralık 1941’de başladı. Sovyetler Birliği’nin anti-faşist savaşı ise 22 Haziran 1941’de patlak veren Sovyet-Alman savaşıyla başladı.
Bu olaydan önce Sovyetler Birliği Mayıs-Eylül 1939 arasında Japonya’ya karşı savaş halindeydi, bu savaş sadece iki ülke arasında Uzak Doğu’daki çıkarları için bir rekabetten ibaretti. Sovyet-Japon savaşının Çin’in Japonya’ya karşı 1937’de başlayan direnişiyle doğrudan bir ilişkisi yoktu. Japonya o dönemde faşist bir devlet olmasına rağmen Sovyet-Japon savaşı anti-faşist bir savaş değildi.
Dahası Sovyetler Birliği Almanya ile “Sovyet-Alman Saldırmazlık Paktını imzalamıştı ve Sovyetler Faşist Almanya’nın Polonya’ya saldırmasını fırsat bilerek Polonya’nın doğu bölgelerini işgal etti. (17 Eylül 1939)… Bu dönemde Sovyetler Birliği’nin Alman faşistleriyle hala “dostane” ilişkileri vardı. Çin’in anti-faşist savaşı 18 Eylül 1931’de saldırgan Japon ordusunun Kuzeydoğu Çin’e saldırması ve işgal etmesiyle başladı.
Çin hükümeti ABD, İngiltere ve Sovyetler Birliği’nden aktif destek istedi ve Çin milliyetçi hükümeti Temmuz 1937’de halkın ve Çin Komünist Partisi’nin baskısı ve diğer nedenlerle işgale karşı kısmi bir direniş başlattı.
Dünya Anti-Faşist Savaşının Bazı Dersleri
Günümüz dünyasında, dünyadaki karışıklıklar ikinci dünya savaşının yaşandığı günlerdeki kadar keskin olmasa da, tarihin bize bıraktığı dersler hala büyük önem taşımaktadır. Bu önemli dersleri aklımızda tutmalı, barış ve kalkınma fırsatlarına değer vermeli ve dünya barışı ve kalkınma sürecini ilerletmek için çaba göstermeliyiz.
Aynı zamanda tarihten ders ve tecrübe çıkarmalı, keşfetmeye ve yenilikler yapmaya devam etmeli ve bugün tüm dünyanın karşı karşıya olduğu meydan okumaların ve sorunların çözümüne katkıda bulunmalıyız.
Sonuç olarak, İkinci Dünya Savaşı’nın dönüm noktası derinlemesine incelenmeye ve tartışılmaya değer olan önemli bir konudur. Bu dönüm noktalarının analizi ve anlaşılması yoluyla tarihi daha iyi anlayabilir, mevcut durumu daha iyi kavrayabilir ve gelecekteki gelişmelere daha gerçekçi bakabiliriz. Komünist Enternasyonal’in Faşizm ve Savaş karşısındaki 1935’den sonraki genel çizgisi ve birleşik cephe ilkesi bazı “sol” veya sağ taktik hatalara karşın, ve bu stratejinin bazı ülkelerde uygulanmasında ciddi sağ ve “sol” hatalar ortaya çıkmasına karşın doğru ve başarılı bir strateji olmuştur. Tüm halklar ve tüm insanlık ve tüm barışsever ülkeler barış ve kalkınmanın desteklenmesi sürecine katkıda bulunmak için birlikte çalışmalıdır.
