Gabriel Rockhill: 1968 Düşüncesi Miti ve Fransız Entelijansiyası Bölüm 1-2 ve 3

Haziran 2023

Monthly Review Dergisi’nden Çeviren: Erman Çete

Siyasal İktisat.com web sitesinden alınmıştır

Küçük burjuva, sınıf mücadelesinden korkar ve onu mantıksal sonucuna ve ana hedefine taşımaz.” Lenin [*] Dönek Kautsky Eserinden

Gabriel Rockhill’in 1 Haziran 2023 tarihinde Monthly Review dergisinde yayınlanan “1968 Düşüncesi Miti ve Fransız Entelijansiyası: Tarihsel Meta Fetişizmi ve İdeolojik Gerileme” başlıklı yazısını Erman Çete siyasaliktisat.com için çevirdi. Yazıyı üç parça halinde yayınlayacağız. “1968’in Diyalektik Bir Analizi” ve “İdealist Analoji” başlıklarını taşıyan Birincikısmını “Tarihsel Meta Fetişizmi” başlıklı ikinci kısım takip edecek. Son 3. kısım “Sonuçları Sebeplerle Karıştırmak” ve “Fikirlerin Uluslararası Siyasal İktisadı: Eleştirinin Sol Sınırını Kontrol Etmek” başlıklarını taşıyor.

Yazının orijinaline https://monthlyreview.org/2023/06/01/the-myth-of-1968-thought-and-the-french-intelligentsia-historical-commodity-fetishism-and-ideological-rollback/ adresinden ulaşabilirsiniz.

Bölüm 1-   1968’in Diyalektik Bir Analizi

Olaylar, tarihin gerçek diyalektiğidir.”Antonio Gramsci[1]

Her büyük toplumsal ve siyasi hareket gibi, Mayıs 1968 olayları diye anılan olayların da birçok farklı yönü ve iç çelişkileri vardır. Tek bir anlam çerçevesinde kolayca özetlenemezler ve farklı grupların iktidar için yarıştığı, farklı yönlere ittiği ve çektiği sınıf mücadelelerinin alanı olmuşlardır. Bu durum geçmiş için olduğu kadar bugün için de geçerlidir, zira tarihsel anlam üzerindeki mücadele olayın kendisi geçtikten çok sonra da devam eder.

‘68’e diyalektik yaklaşım, olayların sonsuz karmaşıklığını kabul etmekle başlar ve aynı zamanda temel özelliklerinden bazılarını anlamlandıran sezgisel bir çerçeve oluşturmak için onlardan somut olarak soyutlanır. Bu çerçeve daha yüksek ya da alçak bir soyutlama seviyesinde konumlandırılabilir, bu da çok katmanlı bir analize, yani olayı en makro seviyesinde ele alabilen ya da mikro gelişmelere odaklanabilen bir analize olanak tanır. Elbette böyle bir analizin işleyebilmesi için farklı ölçekler arasında tutarlı bir ilişki olması gerekir, böylece ölçekler iç içe geçebilir.

Bu çalışmanın amaçları doğrultusunda, spesifik bir unsura geçmeden önce genel çerçeveyi kısaca özetleyeceğim: Fransız entelijansiyasının rolü ve daha spesifik olarak Fransız teorisi olarak adlandırılan şey. Fransa’daki ‘68 ayaklanmalarında en az iki büyük güç iş başındaydı. Bir yanda, kısmen savaş sonrası genişleyen orta sınıf tabakası ve hızla artan öğrenci nüfusu tarafından yönlendirilen baby-boom kuşağının gençlik ve öğrenci hareketi vardı. Bu hareket büyük ölçüde düzen karşıtı bir ethos ile karakterize ediliyordu ve Michel Clouscard’ın ‘transgresif liberteryenizm’ (bazen Daniel Cohn-Bendit gibi açık antikomünizm ile sorunsuz bir şekilde birleşiyordu) olarak adlandırdığı şeyle doluydu. Öte yandan, Avrupa tarihindeki en büyük greve ve işçi sınıfı için elle tutulur kazanımlara yol açan büyük bir işçi seferberliği vardı.[2] Birincisi, özgürlükçü ve kültürelci yönelimleri de dahil olmak üzere büyük ölçüde Yeni Sol’a bağlıyken, ikincisi bazen emeğin sermayeye karşı mücadelesinin Eski Sol politikalarıyla bağlantılı olarak tanımlanmıştır.[3]

Burjuva tarihi, ‘68’den her şeyden önce Paris’in göbeğindeki öğrencilerin önderliğindeki isyanların görüntüsünü muhafaza etmiştir: Latin Mahallesi’ndeki barikatlar, Sorbonne’un işgali, özgürlükçü sloganlar vs. Entelijansiyanın önemli bir kesimi, özellikle de anarşist, Maoist, Troçkist, özgürlükçü sosyalist ve Marksist akımlar, bu isyanları destekleyen yazılar yazdılar ve sık sık sokaklarda ve çeşitli işgallerde onlara katıldılar. Marksist-Leninist entelektüeller genel olarak, goşist olmakla ve devrimci bir duruma olan hayali inanca bağlı olmakla eleştirdikleri, sesi daha gür çıkan öğrencilerin çoğunun örgütsüz küçük burjuva ve antikomünist politikalarının stratejik netliğini sorguladılar.[4] Aynı zamanda, bu entelektüellerin çoğu gençlik ayaklanmasını sınıf mücadelesinin yeni bir aşaması için önemli bir katalizör olarak kabul ettiler ve işçilerin seferber edilmesini kararlılıkla desteklediler.

Göreceğimiz gibi, entelijansiyanın bu farklı kesimleri, Fransız teorisi olarak bilinen fenomene büyük katkılarda bulunanlar olarak küresel çapta öne çıkanlar değildi.[5] Aksine, ‘68 düşünürleri olarak pazarlananlar –Michel Foucault, Jacques Derrida, Jacques Lacan, Pierre Bourdieu ve diğerleri– tarihsel işçi hareketinden kopuk ve çoğu zaman bu hareketi küçümseyen kişilerdi. Aynı zamanda öğrenci hareketine de düşmanca ya da en azından oldukça şüpheci yaklaşıyorlardı. Her iki anlamda da ‘68 karşıtı düşünürler ya da en azından gösterilere şüpheyle yaklaşan teorisyenlerdi. Onları ‘68’in radikal teorisyenleri olarak pazarlayan küresel teori endüstrisi tarafından teşvik edilmeleri, bu tarihsel gerçeği büyük ölçüde görünmez hale getirmiştir.

TAMAMINI OKUMAK İÇİN İNDİRİNİZ

Paylaş

Bir Yanıt Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir