Kemal Okur: Sosyalist Kamp İçinde Bölünmenin Dersleri; SBKP ve ÇKP’nin Geçmişe Dair Düşünceleri  

Çin liderleri 1956 ile 1959 arasındaki dönemde Sovyetler Birliği ilişkilerinde meydana gelecek bir parçalanmanın ABD emperyalizmini çıkarlarına hizmet edeceğini ve bu ülkeyi hem Çin hem de dünya sosyalist hareketi karşısında güçlendireceğini düşünmüştü. Bu nedenle genellikle yazılanların aksine Çinliler çelişkileri dondurmayı, çatışma alanını sınırlamayı ve yatıştırmayı hedeflemişlerdi. Bilindiği gibi Çin arşivlerinden yayınlanma 2005’lerde izni verilen yeni belgeler Çinlilerin en azından 1961 yılı başlarına kadar Kruşçev’in olumlu yönde değişebileceği umudunu beslediklerini söyleyebiliriz. Bununla birlikte Çin Sovyet ilişkilerini geri dönülmez bir bozulma sürecine gitmesinin 1959 yaz ayında gerçekleşen bir olayla bağlantılı olduğu öne sürülmektedir  Çinlilerin, Kruşçev’e  karşı güvenlerini ve umutlarını tamamen yitirmeleri ise SBKP’nin Ekim 1961’deki kongresinden itibaren oluşmaya başladığı genel kabul görmektedir.

Çin ve Sovyet liderleri arasındaki ilişkileri bozulma sürecine veya ilişkilerin sorunlu olduğu sürece baktığımızda bu süreçler içinde çeşitli iniş çıkışlar ve kısmi uzlaşmalar ve birbirlerine karşı taktik ilişkiler geliştirdiklerini görebiliyoruz. Örneğin, bir yandan kuşkular ve rekabet sürerken Çinliler Sovyetler Birliği’nin sosyalist kampının lideri olarak kalması gerektiği gereksinimini önemli görmüşler ve bunun Batının sosyalist kampı bölmesini zorlaştıracağına savunmuşlardır. Bu olgu Çin’in dış ilişkiler bakanı ve aynı zamanda ÇKP Merkez Komitesi uluslar arası ilişkiler grubu başkanı olan Chen Yi’nin  hazırlamış olduğu raporda bu gerçekler yansıtılmaktadır. Mao Zedung,  bu rapor taslağını okuduktan sonra üzerinde az  sayıda değişiklik yaptıktan sonra bu raporu onaylamış tüm üst düzey parti ve devlet örgütlerine dağıtmıştı. Bu raporda Sovyetler Birliği önderliğindeki sosyalist kampın gücünün artmış oluşunun 1958 yılındaki uluslar arası durumda gelişmelerde belirleyici bir rol oynadığı belirtiyor ve bunun detaylı bir biçimde açıklıyordu. Raporda partiye yapılan uyarıda emperyalizmin, karşı-devrimcilerin ve revizyonistlerin her türlü fırsatı değerlendirmeye çabalayacaklarını, sosyalist ülkelerin bazı iç zayıflıklarını kullanarak çeşitli sabotajlar ve huzursuzluklar çıkartmaya çabalayacaklarını savunuyordu. Raporda üzerinde durulan diğer bir olasılık ise şöyle tanımlanmıştı: ABD tüm imkanlarını ortaya koyarak kendisini barış sever bir maske arkasına gizlemeye çalışacak böylece belirli bazı uluslar arası sorunlar üzerinde Sovyetler Birliği  ile belirli bir detant(uzlaşma)  süreci başlatmak isteyecektir. Amerika, Çin’e karşı ise güçlerini birleştirerek saldırı olanakları peşinde koşacak ‘ Çin’i tecrit politikası izleyecek ve sosyalist ülkeler arasındaki birliği görmezden gelen özellikle Çin ile Sovyetler Birliği arasındaki birliği görmezden gelen her türlü çabayı sarf edecektir. Bu belge aynı zamanda dünyanın o günlerde iki kampa bölündüğünü kabul etmekteydi.

Belgedeki diğer görüşler şöyleydi: Bugün ABD’nin bir dünya savaşı çıkarmaya cesaret edemediği, buna karşın savaş kışkırtıcılarının umutsuz bir şekilde bir dünya savaşı veya bölgesel savaş kışkırtmaları riski bulunduğunu vurgulanıyordu. Söz konusu belge “yoldaş Kruşçev  önderliğindeki SBKP’nin Merkez Komitesi’nin ve Sovyetler Birliği’nin sosyalist kamp içindeki önderlik statüsünün” önemini vurgulamıştı. Belge sosyalist ülkeler arasındaki birlik özellikle  de Çin  ve  SB arasındaki birlik açısından emperyalistlerin ve revizyonistlerin  sızabileceği  her hangi bir çatlağa olanak verilmemesi gerektiğinin belirtmişti. Çinli liderler kendilerine ABD emperyalizminden gelen ulusal ve güvenlik tehdidini en öncelikli sorun olarak görüyorlardı. ABD’nin biri Tayvan olmak üzere iki Çin yaratmaya çalışacağını ve Tayvan üzerinde sürekli bir işgal ve kontrol peşinde koşacakları korkusunu taşıyorlardı. O günlerde Chiang Kai-shek Tayvan’da  sürekli kışkırtıcı demeçler veriyor  Çin topraklarını kurtarmaktan söz ediyordu. Aynı günlerde Sovyet liderlerinin Tayvan boğazında meydana gelen Çin ile ABD arasındaki çatışmalarda Çin’e aktif destek verdiklerini görebiliyoruz, bu koşullarda Sovyet liderleri  Çin’e çeşitli önemli askeri araç gereç ve danışman sağlanma sözü vermişti.

1958 eylülünde Kruşçev,  Moskova’daki Çin elçisiyle görüşerek Tayvan boğazındaki Çin hava kuvvetlerinin güçlendirilmesi için Sovyet desteği vermeyi teklif etmişti. Böylece ABD’ye ve Milliyetçi güçlerin bölgedeki  deniz kuvvetlerine karşı bir caydırılıcık  sağlanacaktı. Fakat bu teklifi düşünen Mao 10 gün sonra verdiği yanıtta bu teklifi nazik bir biçimde reddetmişti. Mao Zedung burada Çin askeri güçleri içinde Sovyet etkisinin yayılmasından endişe etmişti. Bu olgu da Mao Zedung’un bir yandan rekabetçi ve kuşkucu, diğer yandan tedbirli davranma yanını  göstermekteydi. 1959 yılı başında Kruşçev, Çinli liderlere gönderdiği bir mesajda gelecek 21. Kongre’de yapacağı bir açıklamada SB’nin bundan böyle artık sosyalist kampın lideri olmaktan vazgeçeceğini ve SBKB nin uluslararası sosyalist hareketi merkezi konumunda olmaktan vazgeçeceğini bildirmişti. Bu mesajı alan ÇKP liderleri buna hemen tepki vermiş Zhou Enlai’yi Moskova’ya göndermişti. Zhou Enlai Moskova’ya gittiğinde önce Sovyet lideri Suslov ile görüşmüş ardından Kruşçev  ile görüşerek onları bundan vazgeçmeye ikna etmişti. Zhou Enlai böyle bir açıklamanın düşmana bize karşı kullanacağı bir koz vermekle eş anlamlı olacağını ve  dünyanın iki kamp arasında bölündüğü koşullarda SB’nin sosyalist kampın merkezinde ve önderlik konumunda bulunması gerektiğini savunmuştur. Beş gün sonra yapılan SBKP kongresinde konuşan Zhou Enlai sosyalist kamp içindeki ülkelerin ve özellikle Çin ve SB arasındaki güçlü birliğin emperyalizme karşı savaşta caydırıcı rolünü işaret etmişti.

Aynı dönemde Çin’deki parti ve devlet kadroları arasında SB karşısında kibirli ve böbürlenmeci eğilimler ortaya çıkmıştır. Moskova’daki Çin elçisi Ocak 1959’da merkeze yazdığı önemli bir raporda bu soruna değiniyor bazı yoldaşların ulu orta bir biçimde SB’nin Çin kadar etkili yöntemlere sahip olmadığını ve bizim SB’den öğrenecek bir şeyimiz bulunmadığını konuştuğundan bahsediyordu. Bu tip kişiler Çin’in kaydetmiş olduğu başarılara uygunsuz bir biçimde vurgular yapıyor, hatta Çin’in gelişme hızını abartıyordu. Elçinin raporuna göre bu tür söylem ve davranışlar Çin-Sovyet ilişkileri açısından büyük bir risk taşımaktaydı. Bu belgeyi hemen değerlendiren Mao Zedung bu belgedeki sorunlar ciddi bir şekilde ele alınmalıdır, dilerseniz  Partinin sekretaryası bu konuyu üzerinde bir tartışma yürütsün diyerek not düşmüştü. Belgeyi parti başkan yardımcı Liu Shia şi’ ye ve parti genel sekreteri Deng Xiaoping’e göndermişti. Bu sorunlar tartışıldıktan sonra Dış işleri bakanı bir talimat taslağı hazırlayarak taslağı Mao Zedung’un onayına sunmuştu. Mao  bazı değişiklikler ve yorumlarla birlikte bu talimatı ve ekli belgeyi üst düzey görevlilere dağıttırmıştı. Belgede geçen eleştiriler arasında şu ifadelere yer veriliyordu: ‘Bazı yoldaşlar bizim S.B ve diğer kardeş ülkelerden birçok yönlerden  daha parlak ve daha iyi olduğumuzu düşünüyor görünmektedir. Bu insanlar sadece bize saygı ve dikkat gösterilmesini beklemekte buna karşın diğerlerini hiçbir şekilde dikkate almamaktadırlar. Bu insanlara göre bizim onlardan öğreneceğimiz hiçbir şey yoktur, hatta bazıları komünist hareketin merkezinin Çin’e kaydığını dillendiriyorlar.

Xinhua haber ajansında çalışan bazı görevliler de açıkça SB’nin önderliğinin sadece ekonomik gelişim başarıları açısından doğru olduğunu söylüyorlar. Moskova’daki bazı Çinli diplomatların arasında bazılarının söylemlerine göre Çin’deki parti ve devlet liderleri öylesine yetkindi  ki,  bunlar Sovyet partisinde hemen başkan seçilebilecek kapasitede idiler. Çin Xinhua haber ajansı Kuruşçev’in Merkez Komitesi’ne sunduğu önemli bir raporu ‘Bu raporda yeni bir şey yok gerekçesi ile yayınlamamıştı’.  Bütün bu olumsuz örnekler söz konusu talimatta güçlü bir şekilde eleştiriliyordu. Ocak 1959’da Çin’in çok önemli bir kutlama mesajı Sovyet tarafına dört gün gecikmeli olarak ulaşmış, Sovyet ajansı Çin’in  mesajını ellerine geçmesine kadar diğer sosyalist ülkelerin mesajlarını bekletmiş ve daha sonra Çin’den gelen bu mesajı diğerlerinin önüne koymuştu. Bu örnek de Sovyet tarafının bu konulara ne kadar önem verdiğini göstermek için talimata dahil edilmişti. 1959 yıllarının Ekim ayında Kruşçev, Çinli liderlerle bir zirve toplantısı yapmıştı. Burada sertleşen konuşmalar içerisinde Kuruşçev  kızmış ve Çin’in  SB’nin önderliğine verdiği desteğin sahte olduğunu savunmuştu.

Çin-Sovyet  ilişkilerini etkileyen önemli bir olay da  20 Haziran 1959’da Moskova’nın yazdığı bir mektupla- daha önce üzerinde anlaşılan- atom bombasının proto tipini ve bununla ilgili teknik verileri Çin’e veremeyeceğini bildirmesiydi.

Burada gösterilen gerekçe batı ile sürdürülen atom bombası  test yasağı ve sınırlamaları görüşmelerinin sürdürülmekte olmasıydı. Kruşçev’in buradaki tercihinde etkili olan asıl endişe güvenilmez bir müttefik olan Çin’in nükleer silahlar edinmesinden endişe etmesi, ikincisi öte yandan Çin’in, SB’yi kendi kontrolü dışında ABD ile bir çatışmaya sokma olasılığı idi. Kruşçev, Çin’in nükleer programına verilecek bir desteğin Batıyla yürüttüğü detant çabalarına zarar vereceğini düşünmekteydi. Bu ani ve beklenmedik mektup, Çinli liderleri Sovyetler Birliği konusunda belirli bir kuşkuya sokmuştu: Sovyetler Birliği ABD ile uzlaşmayı sağlayabilmek için Çin’in çıkarlarını feda edebilirlerdi, hatta ABD ile yan yana Çin’e karşı tavırlar geliştirebilirlerdi. Buna rağmen üç gün sonra yapılan parti Merkez Komitesi siyasi bürosu  toplantısında bu yeni durumu analiz eden Mao Zedung ve önde gelen liderler Kruşçev’in buradaki çabasının ardındaki niyeti, ABD başkanı ile bir zirve gerçekleştirmek amacını sağlamak için Batı’ya karşı verdiği bir taviz olarak değerlendirmişti. Bekleyip görülecekti. Mao Zedung bu olaydan 4 ay sonra yaptığı bir değerlendirmede Çin’in Sovyet yoldaşlarla birlik içinde olmada başarı kazanması gerektiğine vurgu yapmıştı. Fakat aynı günlerde başta özellikle Mao Zedung olmak üzere Çinli liderler içerdeki ‘sağcıların davranışları ile  Kruşçev’in Çin’i boyun eğdirme çabaları arasında bağlantılar kurmaktaydı.

Aynı günlerde Çin-Hindistan sınır çatışması meydana gelmişti. Bu olayı duyan Kruşçev olayı Çinliler tarafından SB’nin ABD ile  geliştirmeye çalıştığı detant çabalarını sabote etmeyi hedeflediğini düşünmüştü. Kruşçev’in bu düşüncesi SB’nin olaydan  sonra yayınladığı bildiride de yansıtılmıştı. Bu bildirinin ardından Çin-Sovyet ilişkileri bir daha gerilmişti. Kruşçev bir ay sonra ABD’ye ve hemen dönüş yolunda Pekin’e uğramış oldukça kendinden emin ve başarılı bir hava vermeye çalışmıştı. Bu Mao’yu daha da tahrik etmişti. Çünkü toplantıda Kruşçev söze ABD’lilere  Çinde tutuklu olan 5 Amerikalının serbest bırakılacağının sözünü verdiğini söyleyerek girmiş ve Çinlilere onların serbest bırakılması tavsiyesinde bulunmuştu. Buna karşılık Mao Zedung bu olay karşısında hoşnutsuzluğunu açıkça  belli etmiş ve bu konudaki karar verme hakkının ve bunun zamanın Çinliler tarafından karar verilmesi gerekliğini ihsas etmişti. Kruşçev ısrar ediyordu, fakat Mao boyun eğmiyordu fakat Çinliler yine de Kruşçev’in bu pazarlığını esas olarak ‘bir hata’ olarak değerlendirmişler ve çelişmeyi kontrol altında tutmaya çalışmışlardı.

Bu Kruşçev-Mao zirvesi Hindistan meselesi konuşulana kadar iyi kötü sürmüş , fakat konuşmalar bu noktaya gelince toplantı aşırı biçimde sertleşmişti. Kruşçev ısrarla SB’nin bu konuda yaptığı açıklamayı savunuyor ve “5 km kare fazla 5 km kare az, bu önemli değil”  diyordu. Kruşçev : “Eğer bu açıklamayı yapmasaydık,  tüm sosyalist kamp Hindistan’a cephe almış gibi görünecekti, bu açıklama ile sorunun sadece  Çin ile Hindistan arasında bir sorun olduğunu vurgulamak istemiştik” dedi. Çinliler ısrarla olayları Hintlilerin başlattığını  söylemesine karşın Kruşçev buna inanmak istemiyordu. Zhou Enlai gibi çok sabırlı bir lider toplantıda sinirlenmiş siz hangi verilere güveniyorsunuz,  bizimkine mi yoksa Hintlilere mi?  şekilde konuşmuş ardından toplantıda bir ağız dalaşı ortaya çıkmıştı. Buna karşın Çinliler stratejik güvenlik çıkarları nedeni ile çelişmeleri daha da  keskinleştirmemeye çabalamışlardı. Mao Zedung bu zirveden sonra yapılan bir siyasi büro toplantısında Kruşçev’in Amerikan başkanı hakkında hayalci umutlar beslediğini ve onun Amerikan emperyalizminin özünü göremediğini ve sahip olduğu revizyonizme yatkın olan eğilimini ortaya koyduğunu belirtmiş şu ifadeleri kullanmıştı:  ‘Birliğe önem vermeli münakaşalar ve tartışmalar açmamalı olayları sakin bir biçimde izlemeliyiz’

Pekin’den Moskova’ya dönen Kruşçev,  8 Ekim’de savaş ve barış sorununu ele alan kapsamlı bir konuşma yaparak ‘savaşa özlem duymanın akılcı olmayacağını’ söylemişti, bu konuşma ile ilgili raporu alan Mao Zedung raporu okuduktan sonra önde gelen parti liderlerine dağıtmış ve 2 gün içinde bu rapor üzerine bir toplantı yapılmasını önermişti. Bu toplantıda varılan sonuç şuydu:    ‘Kruşçev’in bu konuşmasındaki değerlendirmeler bizim daha önceki görüşlerimizi doğrulamaktadır, birliği esas olan mücadele yaklaşımını benimsemeli, tartışma açmamalı ve sakin tutumumuzu korumalıyız’

Mao Zedung, Amerika’nın stratejik baskısı altında olan Çin’de Sovyet  desteğinin sürdürülmesine büyük önem veriyordu. 14 Ekim’de Kruşçev’i överek onun Amerika ziyaretinde Tayvan sorunu üzerine doğru ve kararlı bir tutum sergilediğini açıkladı. 14 Ekim’de Mao bir önceki zirvede doğan olumsuz havayı dağıtmak için  Moskova’ya bir mesaj iletti. Mesajda  bir önceki zirvede bazı özel sorunlar üzerinde çıkan farklılıkların sadece 10 parmaktan biri olduğunu, 9 parmağın öteki bir parmaktan etkilenmemesi gerektiğini söylemişti. Pekin statükonun korunmasının gerekli olduğunu düşündüğünü Sovyet  tarafına anlatmak istiyor ve şu ifadeyi kullanıyordu: Biz Tayvan sorunu yüzünden ABD ile bir savaş başlatma niyetimiz yoktur, bunun için on, yirmi hatta otuz , kırk yıl dahi bekleyebiliriz. Bütün bunlar bazı araştırmacılar tarafından Çinlilerin çatışma yaratılmasının sorumluluğunu diğer tarafa yüklemek amacı ile yaptığı sakin ve soğuk kanlı değerlendirmeler olarak düşünülebilir. Fakat gerçek şu ki Çin’in o günkü zor uluslar arası koşullarda sosyalist kampla ve S.B ile birliğe ihtiyacı olduğu da açıktır. Çinliler için ekonomik ve güvenlik sorunları öncelikliydi. Mao Zedung, 3 Aralık’ta şirin bir tatil kentinde siyasi büro üyeleri ile 3 günlük bir toplantı düzenleyerek uluslar arası durumu tartışmıştı. Mao bu toplantıda yaptığı değerlendirmede emperyalizmin sosyalist sistemi ve dünyadaki  bağımsızlık hareketini yok etme nihai hedefinden vazgeçmediğini, emperyalizmin oportünizmi ve revizyonizmi teşvik ederek sosyalizmi içerden, kendi içinden barışçıl evrim yoluyla dönüştürmeyi hedeflediğini belirtmişti. Mao Zedung,  bu toplantıda  Kruşçev üzerine detaylı bir kişisel analiz de yapmıştı : ‘ O iyi Marksist değil, fakat tamamen revizyonist de değil, o ve onun etrafındakiler çok nahif insanlar, o Marksizmi anlamamaktadır ve kolayca emperyalizm tarafından aldatılabilmektedir. Kanımca onun iki yönde gelişmesi mümkündür. Ciddi bir bozulma yönünde ilerleyebilir veya olumlu ve iyi bir yönde değişip gelişebilir, bu iki olasılık olmakla birlikte onun bu hatasını sonunda düzeltebileceğini düşünmeli ve bu anlamda ona güven duymalıyız’              

Bu arada Aralık ayında Moskova’da yapılan Merkez Komitesi toplantısına Suslov, Çin’i değerlendiren önemli bir rapor sunmuştu. Bu raporda daha öncekinden farklı olan önemli bazı fikirler savunmaktaydı: ‘Meselenin özü şudur: ÇKP liderleri son zamanlarda başarılarını abartma eğilimine girmişlerdir  ve Çin’deki sosyalist üretim ilişkilerinin gelişkinlik düzeyine abartmaktadırlar. Onların iç ve dış politikadaki hatalarında Mao etrafındaki kişi kültünün büyük etkisi bulunmaktadır.”  Kendi görüşleri de bu doğrultuda olan Kruşçev  4 Şubat 1960 da Varşova paktı liderleriyle yaptığı bir zirve toplantısında Mao’yu hedef alan değerlendirmeler yapmış onun eski kafalı bir galoş olduğunu ifade etmişti. Bu olaydan 20 gün sonra Mao Zedung siyasi büroyu toplayarak Varşova zirvesini ve Kruşçev’in değerlendirmelerin ele almışlardır. Toplantıda yapılan değerlendirmede Kruşçev’in batı ile bir uzlaşma zemini yaratmaya çalıştığını Çin’e karşı çıkarak batıdan olumlu puanlar toplamayı hedeflediği düşünülmüştür.

Çinlilerin ilk vuruşu

İşte ilk kez bu toplantıda, Kruşçev’in Çin karşıtı tutumuna karşı, bir karşı vuruş yapılması kararı verilmişti ve Sovyetler için hala önemli bir bayrak olan Lenin’in doğum gününde modern revizyonizme karşı teorik mücadele amaçlı makaleler yazılacaktı.  Yugoslav modern revizyonizmini baş hedef olarak ele alan: Yaşasın Leninizm! başlıklı üç bölümlük bir makale yayınlanmıştı. Sovyet tarafı da bu makalelere yanıt şeklinde makaleler yayınlamıştı. Burada gördüğümüz şey, Mao Zedung’un dünya sosyalist hareketinde gördüğü liderlik boşluğunu doldurmak için kendisini öne atmaktan alıkoyamamış olmasıydı.

Sovyet tarafında Suslov’un yaptığı değerlendirme doğrultusunda, Mao’nun Stalin gibi kişi kültüne kapıldığı ve ikinci bir Stalin haline gelmeye başladığı düşünülmekteydi. Yukarıdaki bu makaleleri Mao kendi eliyle hazırlamış ve arkadaşlarıyla gözden geçirmişti. Makalede Kruşçev ve Sovyet liderlerinin revizyonist olmadıkları söyleniyordu. Bu iyi niyetli insanların asıl sorununun ‘hatalı düşünceler olduğu’ savunuluyordu. Çeşitli Çin arşiv belgelerine göre Çinlilerin ilk kez 1962 yılının sonunda Aralık ayında ‘uluslar arası alanda revizyonizme karşı Marksizmin önderliği için mücadele taktiği kararı alınmıştır. Bu kararın hazırlığı Temmuz ile Kasım  arasında tartışılmıştır.  Makalelerdeki ‘bu açık teorik meydan okumanın çelişmeleri keskinleştirici açıktı, o günkü tecrübe yetersizliğinin belirimi şuydu: Çinliler, çok yönlü ve karmaşık bir dizi sorunu ve farklılığı teorik mücadele yoluyla çözülebileceği beklentisi içindeydiler. Batılılarla Sovyetler arasında U2 gözetleme uçağı krizi ortaya çıktığında Mao Zedung, Kruşçev’in tepkisini değerlendirmiş ve onun revizyonizminin henüz  tamamen şekillenmemiş olduğunu, fakat genel olarak onun yarı- revizyonist olduğu söylemişti. Ona getireceğimiz olumlu eleştiriler sınırlı bir etkide bulunabilir, fakat bugün onun olumsuz öğretmenleri çeşitli batılı liderler daha etkili onun üzerinde daha etkili olmaktadırlar. Çinliler bu tip krizlerin Sovyet liderlerinin gerçeği görmelerine yardımcı olabileceğini düşünüyor ve bu konuda olumlu niyetler besliyorlardı. 9 Haziran 1960’da Mao Zedung, ABD’nin  silah üretimi ile ilgili bir rapor hazırlatarak, ABD’nin silahlanmamakta ısrar etmesinin nedenini tekelci kapitalistlerin daha büyük bir askeri yapıya ihtiyaç duyması ve daha büyük bir askeri stoka sahip olma ihtiyacı olmasını neden olarak göstermişti. Mao bu raporu yaptığı iki cümlelik bir ek değerlendirme ile Kruşçev’e göndermiş nazik bir biçimde Kruşçev’in ABD’ye değil Çin’e güvenmesi gerektiğini yazmıştı. Sovyet tarafı U2 krizinin arkasından Çinlilerin verdikleri desteği fırsatçılık olarak değerlendirmekteydi. “Çinliler kendi dış politikalarını daha doğru olduğunu kanıtlamak istiyor, uluslar arası alanda bu tür krizlerin çıkmasından memnun  oluyor hatta bu krizlerden yararlanmaya çalışıyorlardı.”

Bu nedenle Sovyet tarafı Romanya Komünist partisinin kongresinde gerçekleşen partiler buluşmasında Çinlileri daha fazla sıkıştıracak hücumlar planlamışlardı. Romanya Bükreş toplantısı öncesinde Çinliler yaptıkları değerlendirmede Kruşçev’in kendisini zor durumda hissettiğini ve uluslar arası destek ihtiyacı içinde olduğunu düşünüyorlardı. Bugün Kruşçev başarısız olup devrilirse bu durum tüm Sovyet toplumunu ve genel durumu olumsuz etkileyecektir diyorlardı. Bu nedenle ona destek verilmeliydi. Çinliler  bu arada ikinci bir olasılık alternatif analizi yapmışlardı:  Bu alternatif analize göre Romanya’da Kruşçev ve Sovyet tarafı bizim onların yürüttüğü batıyla bir uzlaşma zemini yaratma çabasına sorun çıkarttığımızı düşünecekler ve bu nedenle bu toplantıda bizi cezalandırmak ve Kruşçev’i korumak isteyebilirler. Deng Xiaoping, bu değerlendirmeyi toparladıktan sonra Mao’nun yanına giderek ona bilgi vermişti. yapılan ortak siyasi büro toplantısında Mao Zedung şu yönlendirici önermeyi ‘yapmıştı’: ‘İki yönlü bir mücadeleye hazırlıklı olmalıyız, birincisi onların bizi cezalandırma çabasına ikincisi onların bizi alt etme çabasına karşı çıkmalıyız, diğer deyişle batıyla çıkan  son krizin ve başarısızlığın kızgınlığını bize boşaltmak istemeleri söz konusu olabilir. Böylece bize karşı bir zafer elde etme çabası önemli bir olasılıktır.”

 22 Haziran’da Çin delegeleri Bükreş’te Sovyet tarafı ile 6 saatlik bir görüşme yaptılar.  Bu görüşmede Çin’deki hazırlık toplantısındaki görüşler doğrultusunda, Kruşçev’in kızıp, köpürmesine olanak sağlayarak genellikle sakin ve suskun kalmayı tercih etmişlerdi. Fakat bu serbestlikten yararlanan Kruşçev bir çok eleştiri ve alaycı ifade kullanmaktan kaçınmamıştı:  ‘Bir büyük ileriye atılım kampanyası sürdürüyorsunuz, fakat halkınızın büyük çoğunluğu bir pantolon alamayacak kadar yoksul’ ‘Stalin’i o kadar çok sevdiğinize göre, onun mezarını Pekin’e taşımayı niye düşünmüyorsunuz? Size onun mezarını verebiliriz.” Sizler doğu rüzgarının batı rüzgarına üstün bir hale geldiğini sürekli söylüyorsunuz, herhalde Çin bizim üzerimize çıkmak ve  tüm dünyaya hakim olmak istiyor.

Çinli delegeler bu toplantıdan sonra yaptıkları değerlendirmede, Sovyet  tarafının Bükreş’teki uluslararası toplantıda Çin’i cezalandırma niyetini açıkça ortaya çıktığını düşünmüşlerdi. Ayrıca nitekim beklendiği gibi olmuş ve Sovyet ve Doğu Avrupa partileri birbiri ardına Çinlilere hücum etmişlerdi. Bu olay Pekin’e boyun eğdirme amaçlı sürpriz bir saldırı olarak değerlendirilmişti. 1960 yılının Ağustos ayında Pekin’e yakın bir sahil kentinde üst düzey parti yöneticilerinin katıldığı önemli bir çalışma konferansı düzenlenmiş ve 35 gün boyunca çeşitli önemli başlıklar konuşulmuş ve tartışılmıştı. Bu toplantı içinde 14 Temmuz’da Zhou Enlai 3 gün süren bir konuşma yaparak Çin-Sovyet ilişkilerini değerlendirmişti. Zhou Enlai:  Artık Kruşçev  ABD’yi en tehlikeli ve en büyük düşman olarak görmemektedir. Bu yüzden bizimle sorunlar çıkartmaktadır, fakat biz Çin’in çıkarları dünya devriminin çıkarları Sovyet devleti ve halkının çıkarları için birlik için mücadele etmeli ve bölünmeyi önlemek ve geciktirmek için çabalamalıyız.” Toplantı sürerken 16 Temmuz’da Rusya’dan gelen bir mektup tüm Sovyet uzmanlarının Çin’den geri çağrılacağını haber verilmişti. Bu yeni durum Çinlileri şok etmesine karşın soğukkanlı değerlendirilmeye çalışılmıştı:

“Kruşçev’e ya da ABD’ye yalvarıp dilenmemize gerek yok. Neden dış yardım almak zorunlu olalım. Biz de Lenin ve Stalin gibi onların gittikleri yoldan giderek  tek ülkede sosyalizmi inşa etmeye çabalamalıyız.”

O günlerde ileri atılım ve komünler dolayısıyla, çeşitli biçimlerde ciddi ekonomik sorunlar yaşayan Çinliler, Sovyet tarafının bunlardan yararlanarak kendilerini boyun eğdirmek istediklerini düşünmüşlerdi. Konferansın sonunda 10 Ağustos’ta Mao yaptığı toparlayıcı bir değerlendirmede şu ifadeleri kullanmıştı:  ‘Gök başımıza yıkılmayacaktır, kendimizi sonsuz endişelere sokmamıza gerek yok, eninde sonunda bize makine ve ekipman veremeyebilirler’ veya Çin’i sosyalist kampın dışında tutabilirler. Karşılıklı yardım anlaşmasını işlemez hale getirebilirler, Çin’e karşı askeri tehditler uygulayabilirler, hatta bize ABD ile birlikte hücum edebilirler.  Bu uç örneklerde belirttiğim gibi, bu tip şeylerden daha fazlası olamaz onun için paniğe kapılmaya gerek yok”

Bu koşullarda Mao gerçek durum hakkında sadece 12000 parti yöneticisine bilgi verilmesini ve tartışmanın ve olumsuz havanın sınırlı düzeyde tutulması talimatını vermişti:  “Sabırsızlığa gerek yok, bu iş daha 10 yıl sürebilir.”  Toplantı Mao’nun tavsiyesi ile bu konuda bir karar belgesi çıkartmayı uygun görmemişti. Zhou Enlai toplantıdaki tartışmalarda Sovyet liderlerinin hatalarının kısmi diyebileceğimiz  bir niteliğe sahip olduğunu ve onların Tito grubu ile eş görülmemesi  gerektiğini söylemişti:  “Bizim dediğimiz şey o bir yarı revizyonist veya sağ eğilimli bir oportünisttir, o tek bir konuda dahi doğru bir şey söylediğinde ona  destek vermeliyiz.  43 yıldır sosyalizmi uygulayan Lenin’in doğduğu ve 8 milyon parti üyesine 200 milyon nüfusa ve faşizm karşı zafer kazanmış olan bir ülkenin sosyalizmi  istemeyeceği hayal bile edilemez.’

Bu arada Sovyet ve Çin desteğine ihtiyacı olan Vietnam ve Ho Şiminh bu toplantının sürdüğü günlerde Çin’e gelmiş ve  Mao Zedung, Zhou Enlai ve Deng Xiaoping  ile görüşmüştü.  Ho Şi minh Amerikan emperyalizmine karşı birliği sağlamak için bütün komünist partileri bir araya getirmeye çabalıyordu. Mao Zedung ona şöyle bir yanıt vermişti: “Sen gerçekten iyi niyetlisin senin görüşlerin bence esas olarak iyi görüşlerdir, fakat sana bir konuda katılmıyorum, iki tarafı yüzde elli elli suçu bölmek doğru değil. Senin birliği güçlendirmek istemen iyi bir şey fakat,  gerçek dost  gerçek  düşman kimdir? sorununda  Kruşçev ile uzun zamandır farklılıklarımız var.” 

Böyle söylemesine rağmen Mao Zedung  Ho Şi Minh’in önerisini  kabul ederek Sovyet tarafı ile farklılıkları çözmek amacıyla bir konferans düzenlenmesine kabul etmişti. Üç gün içinde Ho Şiminh  Moskova’ya  uğrayıp tekrar Pekin’e dönmüş ve bu ortak konferansı organize etmişti.  15 Eylül’de Deng Xiaoping ve Peng Zhen başkanlığında bir Çinli heyet Moskova’ya komünist partileri toplantısına gönderildi.  10 Eylül’de  Mao’nun gözden geçirdiği bir mektup Sovyet elçisine verildi. Bu mektubun amacı Bükreş’teki saldırıyı ciddi bir şekilde eleştirmekti. Dolayısıyla Moskova’da bir hafta süren görüşmeler bu mektubun etkisinde yapılmıştı. Moskova’dan dönen heyetle konuşan Mao politikamız mücadelede ısrar etmektir, fakat mücadele bölünmeme sınırları içersinde sürdürülmelidir ifadesini kullanmıştı.. 

5 kasım 1960’da Çin’in ikinci adamı olan Liu Shaoşi çok büyük bir üst düzey heyet ile Moskova’ya gönderilmişti. Bilindiği gibi Nisan 1959’da Mao çekilerek devlet başkanlığını Liu’ya bırakmış Mao Zedung sadece parti başkanı olarak kalmıştı . Liu Shaoşi ile konuşan Kruşçev ona iki taraf  birbirine sırt vermeden yapması mümkün değil, başarılı olmamız  mümkün değil, tartışmalar kaçınılmazdır bazen daha büyük sorunlarda ortaya çıkabilir. Her şeye rağmen birlikte hareket etmeliyiz‘ ifadesini kullanmıştı.  Brejnev ve  Kruşçev Liu Shaoşi ve heyetini havalimanında  sıcak bir şekilde karşılamışlardı. O günlerde Moskova’da Ekim Devrimi’nin kutlama töreni söz konusuydu. Kruşçev ve Brejnev,  Lenin mozolesine ziyarette Liu’nun kendilerinin önüne geçmesine izin vermiş ve bu kez yapılacak görüşmelerin başarılı geçmesini istediklerini ortaya koymuşlardı. 9 Kasım’da Kruşçev önemli bir konuşma yaparak birliğe vurgu yapmıştı. Kruşçev bu konuşma öncesinde Suslov ve önemli birkaç Sovyet lideri Liu’ya yollayarak hiçbir endişeniz olmasın bu konuşmada anlaşmazlıklara yer vermeyeceği ve birlik üzerinde duracağını mesajını iletmişti. Mikoyan bu toplantının sonunda Deng Xiaoping ile yaptığı görüşmede Sovyet tarafının ticaret, yardım ve uzman desteği sorunlarını değerlendirme sözü vermiş ve SB’nin Çin’in ekonomik gelişmesine yardım etmeye istekli olduğunu belirtmişti. Fakat 10 Kasım’da Çinliler Kruşçev’in bu konuşmasına beklenmedik bir saldırgan konuşmayla cevap vermişlerdi,  bu tutumun arkasında Çinlilerin kuşkuculuğunun yattığı ve kibir yaklaşımının değerlendirilmesi yapılmaktadır. Çünkü Çinliler Kuruşçev’in bir tür komplocu  olduğuna inanmaya başlamışlar, güler yüzlü davranırken dahi arkadan çeşitli  komplolar planladığını düşünmeye başlamışlardı.

Kruşçev, onlara sıcak yaklaştığında ilk verdikleri tepki, kuşku ve çekinip savunma ve kapanma tutumu olmaktaydı. Bu sıcaklığın amacı yapacağı bir oyunu gizlemek için idi.  Çinlilerin Bükreş olayına yanıt vermek amacıyla yazdığı mektup önemli bir tartışma başlığı olmuştu. Kruşçev ve Sovyet tarafı Bükreş tartışmasının yankısını bu toplantıdan uzak tutmaya çalışmalarına rağmen sosyalist kamp içerisinde otoritelerini korumak açısından bu mektubu mahkum etmekten vazgeçmek  istememişlerdi.  

14  Kasım’da  Deng Xiaoping, toplantıda Kruşçev’e sert yanıt veren bir konuşma yaparak,  onu büyük devlet şövenizmi ve ağabey parti davranışları göstermekle eleştirmişti. Deng Xiaoping’in konferanstaki bu konuşması büyük bir kargaşaya yol açmış diğer komünist partilerin temsilcileri kürsüye yürüyerek Çinlileri dogmatizm, milliyetçilik ve sosyalist hareket içinde bölücü faaliyetler yürütmekle suçlamışlardı.

Moskova konferansı bir çöküşün eşine gelmişti, çünkü  Çinliler herhangi gibi sonuç bildirgesinde SBKP’nin yirmi ve yirmi birinci Kongreleri’ni olumlayan bir ifade söz konusu olduğunda veya ÇKP’nin bölücü ve milliyetçi komünizm şeklinde suçlanması halinde sonuç bildirgesini imzalamayacaktı. Bu arada Ho Şiminh bir arabulucu grup organize ederek iki tarafı uzlaştırmaya çaba göstermeye başladılar. Sonuçta iki taraf da kendi politikalarından taviz vermeden nasıl taviz vereceklerini düşünmeye başlamışlardı.  23 Kasım’da Kruşçev 2. konuşmasında bu yönde ilk adımı attıktan, sonra ardından Deng Xiaoping  de yumuşamaya başlamıştı.

Çinliler, Pekin merkez ile yaptıkları görüşmelerden sonra, 28 Kasım’da  taviz verme kararı aldılar.  O gece yarısı Ho Şiminh , Liu Shaoşi’ye uğrayarak  Kruşçev ile ikisi arasında özel bir görüşme teklif etti. 

5 yıl sonra Ho Şi Minh bu konuşma teklifinin Kruşçev’den geldiğini açıklamıştı. Fakat Çinliler Ho Şi Minh’in  davetini kabul etmediler. Ertesi gün iki taraf arsında sözlü bir anlaşmaya varıldı. Çinliler SBKP’nin 20. Kongresi’nin olumlanmasının bildirgeye girmesine onay verdiler, buna karşın bildirgede grupçuluğa ve milliyetçi komünizme karşı herhangi bir ifade kullanılmayacaktı.

Böylece Moskova konferansı 1 aralık 1960’ta başarılı bir şekilde kapanmıştı. Bu toplantıdan sonra Liu Çin cumhurbaşkanı olarak Sovyetler’de bir hafta boyunca süren bir devlet ziyareti sürdürmüş ve çeşitli kentleri gezmişti.  Leningrad’ta ve diğer kentlerde büyük kalabalıklar onu karşılamış ve Liu çok etkili konuşmalar yapmıştı. Her yerde yaşasın Çin-Sovyet birliği bayrakları dalgalanıyordu. Liu Moskova’dan olumlu izlenimlerle dönmüş ve Moskova konferansı temelinde bazı iyileştirmeler olabileceği umudu doğmuştu. Ho Şiminh de ülkesine dönerken Mao’ya uğramış ve konuyu onunla konuşmuştu. Mao ona şöyle konuşmuştu: “Son görüşmemizde herhalde seni abartılı konuşarak paniklettim, şimdi o konuşmamızı hatırladığımda konuştuklarımı biraz komik buluyorum.” 

TAMAMINI OKUMAK İÇİN İNDİRİNİZ

Paylaş

Bir Yanıt Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir