Aşk: Lenin’in Aşk Üzerine Görüşleri
Çeviren: Ferdi Bekir

Çevirenin Notu: Büyük öğretmenimiz Lenin’in keskin eleştiriler ile daima sağlam ve net bir duruş sergilediğini biliriz. Sunduğumuz bu metin, kapitalist medeniyetin bireyler arası ilişkileri nasıl yozlaştırdığını ele almakta; bu bağlamda Bir Bardak Su Teorisi üzerine Lenin’in yaptığı çarpıcı eleştiriyi içermektedir.
Bir Bardak Su Teorisi
Gençliğin cinsel yaşama ilişkin sorunlardaki değişen zihniyeti tabii ki “ilkesel”dir ve bir teoriye dayanıyor. Bazıları bu zihniyetlerini ‘devrimci’ ve ‘komünistçe’ diye niteliyorlar. Öyle olduğuna içtenlikle inanıyorlar. Benim gibi bir ihtiyara bunlar sökmüyor. Her ne kadar katı bir çileci değilsem de, gençliğin -bazen de ergenlerin- sözümona ‘yeni cinsel yaşamı’ bana çoğu zaman katıksız burjuvaca bir şey, burjuva genelevlerinin genişletilmesi olarak görünüyor. Biz komünistlerin aşk özgürlüğünden anladığı şey ile bunun arasında hiçbir ortak yan yoktur. Komünist toplumda cinsel yaşamın dürtülerini, aşk gereksinimini tatmin etmenin, ‘bir bardak su içmek’ kadar basit ve önemsiz olduğu şeklindeki meşhur teoriyi elbette biliyorsunuzdur. Bu Bir Bardak Su Teorisi, gençliğimizin bir kesimini çıldırttı, delirtti! Delikanlılar ve genç kızlar için bir felaket oldu. Bu teorinin yandaşları, onun Marksist bir teori olduğunu iddia ediyorlar. Toplumun ideolojik üstyapısındaki bütün görüngüleri ve değişiklikleri dolaysız olarak ve kestirmeden, toplumun ekonomik temelinden türeten böyle bir Marksizmi ben reddediyorum. Mesele bu kadar basit değil. Friedrich Engels diye bir zat, tarihsel materyalizmle ilgili olarak, bunu çoktan tespit etti.
Meşhur bir bardak su teorisini tamamen anti-Marksist ve üstelik sosyal olmayan bir teori olarak görüyorum. Cinsel yaşamda yalnızca doğa vergisi olan değil, ister yukarı, ister aşağı düzeyde olsun, kültür haline gelmiş olan şey de rol oynar. Engels, “Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni” adlı eserinde, genel cinsel dürtünün bireysel cinsel aşka doğru gelişmesinin ve incelmesinin ne kadar önemli olduğuna işaret etmişti. Cinsiyetlerin birbirleriyle ilişkisi, basit bir şekilde toplumun ekonomisi ile, fizyolojik bakış açısıyla düşünsel olarak yalıtılan bir fiziksel ihtiyaç arasındaki karşılıklı etkileşimin ifadesi değildir. Bu ilişkileri kendi başına ve tüm ideoloji ile bağı içinden kopararak dolaysız bir şekilde toplumun ekonomik temellerine indirgemek istemek, Marksizm değil, rasyonalizm (usçuluk) olurdu. Bunun lamı-cimi yok! Susuzluğu gidermek gerek. Ama normal bir insan, bataklık kenarındaki su birikintisine eğilip oradaki çamurlu sudan içer mi? Ya da ağzı birçok dudağa değmekten yağlanmış bir bardaktan? Hepsinden önemlisi, işin toplumsal yanıdır. Su içmek elbette bireysel bir meseledir. Ama aşkta iki hayat söz konusudur, ve üçüncü, yeni bir hayat da doğabilir. Bu olayda geneli ilgilendiren bir yan, topluma karşı bir görev vardır.
Bir komünist olarak, Bir Bardak Su Teorisine, “aşk özgürlüğü” şatafatlı etiketini taşısa da, en küçük bir sempatim yok. Üstelik bu aşk özgürlüğü ne yenidir ne de komünistçedir. Anımsarsınız ki, özellikle geçen yüzyılın ortalarına doğru bu, edebiyatta “gönlün özgürleşmesi” diye lanse edilmişti. Burjuvazinin pratiğinde ise bedenin özgürleşmesi olarak kozadan çıktı. O zamanki vaazlar bugünkülerden daha yetenekliydi, pratikte nasıl olduğunu ama yargılayacak durumda değilim. Sakın eleştirimle asketizmi öğütlediğim sanılmasın. Aklımdan bile geçmiyor! Komünizm asketizmi değil, bilakis tatmin edici bir cinsel yaşamla da yaşama zevkini ve gücünü getirmelidir. Fakat görüşüme göre bugün oldukça sık görülen cinselliğin abartılması, keyif ve hayat enerjisi vermiyor, bilakis onu azaltıyor. Devrim zamanında bu kötüdür, çok kötüdür.
Özellikle gençliğin hayat enerjisine ihtiyacı var. Sağlıklı bir spor, jimnastik, yüzme, uzun yürüyüş, her türden kültürfizik, zihinsel ilgi alanlarında çeşitlilik. Mümkün olduğunca kolektif olarak birlikte öğrenme, inceleme, araştırma! Tüm bunlar, gençliğe, cinsel problemler üzerine sonu gelmez konferanslar ve tartışmalardan ve sözüm ona hayatın tadını çıkarmaktan daha fazla şey verecektir: Sağlam vücut, sağlam zihin! Ne keşiş ne Don Juan ne de şu cahil kesimin orta yolcu tavrı. Şu bizim genç yoldaşı tanıyorsunuz. Mükemmel bir delikanlı, son derece yetenekli. Yine de ondan iyi bir şey çıkmayacağından korkuyorum. Bir kadından diğerine yalpalayıp duruyor. Bu, siyasi mücadele için, devrim için işe yaramaz. Gönül işleriyle politikayı birbirine karıştıran kadınların güvenilir ve mücadelede dayanıklı oldukları konusunda bahse girmem. Aynı şekilde, her kadının peşinden koşan ve kendini her genç kadına kaptıran erkeklerin güvenilir ve mücadelede dayanıklı oldukları konusunda da… Hayır, hayır, devrimle bu, ikisi bir arada yürümez!
Kaynak: Clara Zetkin, Lenin On the Woman Question (New York: International Publishers, 1934), https://www.marxists.org/archive/zetkin/1920/lenin/zetkin1.htm
