Trend Analizi: Dünyadaki Başlıca 9 Trend 2025-2026’da Ne Yönde Değişecek?

Ocak 2025

Çin Sosyal Bilimler Akademisine bağlı Dünya Ekonomisi ve Siyaseti Enstitüsü Araştırması

Günümüzde, bir asırdır görülmemiş büyük değişimler hızlanmakta ve dünya yeni bir çalkantı ve değişim dönemine girmektedir. 2025 yılına baktığımızda, ekonomik küreselleşme, uluslararası yapı, küresel yönetişim, siyasi kutuplaşma, sanayi üretim zincirlerinin yeniden yapılandırılması, Asya-Pasifik bölgesi ekonomilerinin yükselişi, yapay zekada baş döndürücü gelişmeler, jeopolitik çatışmalar ve iklim değişikliğine müdahale gibi 9 başlık altında dikkat edilmesi gereken önemli trendler göze çarpmaktadır.  

Trend 1. Ekonomik küreselleşme derin bir yeniden şekillenme geçiriyor

Ekonomik küreselleşme ikili bir rol oynamaktadır. Bir yandan, küreselleşme ivmesi önemli ölçüde artmıştır. Trumpçı  “Önce Amerika” stratejisi küreselleşmeyi geri döndürme çabasını daha da zorlayacak, küresel ekonomik düzeni bir kez daha olumsuz etkileyecek ve dünya ekonomisinin parçalanmasını yoğunlaştıracaktır.

Öte yandan, ekonomik küreselleşme yeni bir tablo ortaya koymakta ve yeni bir aşamaya girmektedir. Çin kapsayıcı, eşitlikçi ve düzenli bir üç boyutlu ekonomik küreselleşmeyi savunmakta ve ülkeler arası açık işbirliğini teşvik etmektedir. Çin birinci olarak, ülkeler arası işbirliğini derinleştirme, gelişmekte olan ülkelerin küresel ekonomiye entegre olmalarına yardımcı olmak, altyapı, üretim kapasitesi, ekonomi ve ticaret alanlarında işbirliğini güçlendirmek, ülkeler arası ekonomik bağlanabilirliği artırmak ve ortak kalkınmayı teşvik etmek için küresel “Kuşak ve Yol” projesini teşvik etmektedir.

Çin  ikinci olarak, küresel ekonomik yönetişimde adaleti teşvik etmekte, Dünya Ticaret Örgütü, G20 ve BRICS mekanizmaları çerçevesinde işbirliğini derinleştirmekte, çok taraflı ticaret sistemini korumak için çaba sarf etmekte, şeffaf ve etkin kuralları teşvik etmekte ve gelişmekte olan ülkelerin çıkarlarını dikkate almaktadır.

Çin Üçüncü olarak, üst düzey dışa açılımı daha da genişletecek, Çin’e giren yabancı yatırım erişimini ve fikri mülkiyet korumasını iyileştirecek, en az gelişmiş ülkelerden gelen bazı ürünlere sıfır gümrük vergisi uygulayacak ve küresel ekonominin kapsayıcı büyümesini teşvik edecektir. Artan küresel belirsizlik ortamında Çin’in bulduğu çözüm, kalkınmanın önündeki engellerin yıkılmasına yardımcı olacak ve ekonomik küreselleşmeye daha güçlü ve daha dayanıklı bir uzun vadeli ivme kazandıracaktır.

Trend 2. Çok kutupluluk trendi inişli çıkışlı bir şekilde ilerliyor

Dünyadaki çok kutupluluk trendi derinleşmeye devam ediyor. Çin ekonomisi istikrarlı bir ilerleme kaydetmektedir. Çin’in üretim çıktısı, dünya toplam üretiminin %35’ini oluşturmakta ve ABD, Japonya, Almanya ve diğer sekiz büyük ekonominin toplamını aşmaktadır. Bu konuda bakınız  https://marksizm.org.tr/?p=5335  Bugünkü Dünyayı Değiştiren Başlıca Dört Toplumsal Çelişme

Çin, yeni enerji alanında olağanüstü avantajlara sahiptir. Uluslararası Enerji Ajansı, 2030 yılına kadar dünyadaki yenilenebilir enerji kurulu kapasitesinin yaklaşık %60’ının Çin’den geleceğini öngörmektedir.

Çok kutupluluk trendinin bir ifadesi olarak Küresel Güney’in yükselişi hız kesmeden devam ediyor.

IMF, 2024’ten 2029’a kadar yükselen pazarların ve gelişmekte olan ekonomilerin toplam milli gelirlerinin küresel toplam içindeki payının yüzde 41’den yukarı doğru istikrarlı bir şekilde artacağını öngörmektedir. Önümüzdeki dönemdeki ekonomik büyüme oranı gelişmiş ülkelerinkinden çok daha yüksek olacaktır. Fakat çok kutupluluğun gelişme trendi aynı zamanda  meydan okumalarla da karşı karşıyadır. Avrupa bölgesi içeresinde merkezkaç güçlerin yoğunlaşması ve Avrupa’nın stratejik özerkliğinin zayıflamasıyla birlikte güç çeşitlenmesi ve çok merkezli bir trend göstermiştir. Küresel Güney’deki ülkeler arasındaki siyasi sistem, gelişmişlik düzeyi, kültürel gelenekler ve ekonomik çıkar farklılıkları, bazı Batılı ülkeler için gelişmekte olan ülkeler arasında çatışma ve zıtlaşmaları kışkırtmanın bir aracı haline gelmiştir.

Gelişmekte Olan Pazar Ülkeleri Kavram Nedir, Hangi Ülkeleri İçerir?

‌Asya: Çin, Hindistan, Endonezya, Malezya, Filipinler, Tayland, Vietnam, vb. Bu ülkeler büyük bir işgücüne ve pazar potansiyeline sahiptir ve ekonomileri son yıllarda büyümeye devam etmiştir.

‌Latin Amerika: Brezilya, Meksika, Arjantin, Şili, Kolombiya, vb. Bu ülkeler kaynak bakımından zengindir, fakat ekonomileri daha istikrarsızdır.

‌Afrika: Nijerya, Güney Afrika, Mısır, vb. Afrika kıtasındaki yükselen pazar ülkeleri, özellikle de kaynak zengini bazı ülkeler, son yıllarda hızlı bir ekonomik büyüme yaşamıştır.

‌Orta Doğu ve Kuzey Afrika: Türkiye, Suudi Arabistan, vb. Bu ülkeler önemli coğrafi konumlara sahiptir ve petrol gibi kaynaklar bakımından zengindir. Ayrıca Putin yönetimindeki Rusya, büyük bir ekonomik ölçeğe ve büyük bir pazar etkisine sahip olan önemli gelişmekte olan pazar ülkelerinden biridir.

Gelişmekte Olan Ülkeler

‌Doğu Asya ve Pasifik: Endonezya, Kamboçya, Laos, Myanmar, Malezya, Filipinler vb.

‌Avrupa ve Orta Asya: Ermenistan, Kazakistan, Kırgızistan, Rusya, Ukrayna, Türkiye, vb.

‌Latin Amerika ve Karayipler: Arjantin, Bahamalar, Brezilya, Şili, Kolombiya, Küba, vb.

Orta Doğu ve Kuzey Afrika: Mısır, Fas, Tunus, Cezayir, vb.

‌Güney Asya: Hindistan, Bangladeş, Pakistan, Sri Lanka, vb.

‌Sahra Altı Afrika: Nijerya, Güney Afrika, Kenya, Gana, Tanzanya, vb.

Bu gelişmekte olan ülkeler farklı ekonomik özelliklere sahip olmakla birlikte genel olarak yetersiz altyapı inşası, tekil ekonomik yapı ve düşük kişi başı gelir gibi sorunlarla karşı karşıyadır. Bununla birlikte, küreselleşme ve bölgesel işbirliğinin derinleşmesiyle birlikte, bu ülkeler yavaş yavaş küresel ekonomik sisteme entegre olmakta ve hızlı ekonomik büyüme, dönüşüm ve iyileştirme gerçekleştirmeleri beklenmektedir.

Trend 3. Küresel yönetişimin itici güçlerinin dönüşümü

Küresel yönetişimin temel platformu olan Birleşmiş Milletler ciddi meydan okumalarla karşı karşıyadır ve Dünya Bankası, Uluslararası Para Fonu ve Dünya Ticaret Örgütü gibi çok taraflı kurumların reform çabaları meydan okumalarla karşıdır. Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa gibi gelişmiş ülkelerin ekonomik kalkınması uzun süredir yavaş seyretmekte ve Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa gibi gelişmiş ülkelerin uluslararası sorumluluklar üstlenme istekleri azalmaktadır. Beyaz Saray’a döndükten sonra Trump, Dünya Sağlık Örgütü ve Paris Anlaşması’ndan tekrar çekilmek için bir kararname imzaladı. Birçok Avrupa ülkesinde katı göç politikalarını ve ticari korumacılığı tercih eden ve iklim değişikliği konusundaki uzlaşıyı sorgulayan sağcı güçlerin etkisi artmaya devam ediyor. Çin tarafından temsil edilen küresel Güney, küresel yönetişim sisteminde değişiklikleri teşvik etmek için giderek önemli bir güç kaynağı haline gelmektedir.

 Önümüzdeki dönemde Çin, Brezilya, Güney Afrika ve diğer ülkeler, Şanghay İşbirliği Örgütü, Asya-Pasifik Ekonomik İşbirliği, BRICS ve G20 dönem başkanı ülkeler olarak, konuların ve gündemlerin belirlenmesinde inisiyatiflerini tam anlamıyla kullanacak, yoksulluğun azaltılması, iklim finansmanının uygulanması, sürdürülebilir kalkınma ve üretim tedarik zinciri istikrarı gibi küresel Güney’in temel kaygılarını tartışmaya odaklanacak, küresel yönetişimin “Güney (çağı) Zamanına” girmesine yardımcı olacak ve küresel yönetişim sisteminin daha adil ve rasyonel  bir yönde gelişmesini teşvik edecektir.

Trend 4. Amerika Birleşik Devletleri ve Batı ülkelerinde derinleşen İç siyasi kutuplaşma

Amerika Birleşik Devletleri ve Batı ülkelerindeki iç siyasi kutuplaşma giderek daha ciddi bir hal almaktadır. Sağ Popülizm fırtınası ana akım burjuva siyasete nüfuz etmeye ve onu derinden etkilemeye devam ediyor. Siyasi kutuplaşma, Amerika Birleşik Devletleri ve Batı ülkelerinin siyasi ekolojisinin önemli bir özelliği haline gelmiştir. Amerika Birleşik Devletleri’nde, Demokrat Parti ve Cumhuriyetçi Parti arasındaki politika farklılıkları ve ideolojik çatışmalar daha belirgin hale gelmiş ve partiler arasındaki çatışma daha yoğun hale gelmiştir.

Avrupa’daki siyasi kutuplaşma da göz ardı edilemez. Avrupa Parlamentosu seçimlerinin yeni turunda aşırı sağ parti grubunun sandalye sayısı arttı. Siyasi kutuplaşma sadece ABD ve Batılı ülkelerin iç siyasi yapılanmaları üzerinde derin bir etkiye sahip olmakla kalmıyor, aynı zamanda iç ve dış politikalarını da daha belirsiz hale getiriyor. Gelecekte, ABD ve Batı ülkelerindeki siyasi partilerin kutuplaşması ve toplumsal kutuplaşmanın neden olduğu popülizm ve ekonomik milliyetçilik gibi küreselleşme karşıtı trendler daha somut bir politika etkisine sahip olacak ve bu da göçmen politikalarını sıkılaştırmak, sanayide ABD’ye geri dönüşü teşvik etmek ve korumacılığı teşvik etmek gibi yurtiçinde ve yurtdışında giderek daha fazla “dışlayıcı politikalar” izlemelerine veya dünyada daha fazla “sağa kayma” etkisi oluşturmak için yayılmalarına neden olacaktır. Dünya daha da sağa kayacak sağ kanat muhafazakâr güçler güçlenecektir. 

Trend 5. Küresel sanayi üretim zincirlerinin istikrarında düşüş

Küresel sanayi zincirinin yeniden inşası, büyük güçler arasındaki oyunlardan ve jeopolitik risklerden derinden etkilenmiş ve bu nedenle küresel sanayi zincirlerinin istikrarı azalmıştır.

Birincisi, Amerika Birleşik Devletleri “Çini dışlama” stratejisini benimseyerek teknolojik açıdan üstün Batılı şirketleri Amerika Birleşik Devletleri’nde yatırım yapmaya zorlamış ve cezbetmiş, böylece kendi teknolojik önderliğini garanti altına almaya çalışıyor. Aynı zamanda ABD, gümrük tarifeleri gibi engelleri diğer ülkeleri zorlamak için bir araç olarak kullanmış ve sanayi üretim zinciri işbirliği ilişkisinin politika belirsizliği nedeniyle bozulmaya devam etmesine neden olmuştur.

İkinci olarak, jeopolitik risklerdeki artış, ülkelerin sanayi üretim zincirlerinde jeopolitik düzenlerini yeniden değerlendirmelerine neden olmuştur. Bunun sonucunda üretimin bölgeselleşmesi ve parçalanması küresel iş bölümünü zayıflatmış ve sanayi üretim zinciri içinde işbirliği ilişkilerindeki istikrar ve güven hızla azalmıştır. Sanayi üretim zincirinin istikrarını güçlendirmek amacıyla çeşitli ülkeler tarafından alınan tedbirler, çeşitli ülkelerin ekonomik verimliliği ve meta fiyatları üzerinde muazzam bir baskıya yol açarak küresel kaynak tahsisinin verimliliğini azaltacak ve küresel ekonomik büyümeyi aşağı doğru çekecektir. Buna paralel olarak Çin, Çin Uluslararası Tedarik Zinciri Tanıtım Fuarı’nı düzenlemeye devam etmekte ve “Kuşak ve Yol” uluslararası işbirliği mekanizmasının sanayi üretim zincirinin modernleşme düzeyini geliştirmedeki küresele ölçekte olumlu rolünü oynamaya devam etmektedir ve küresel sanayi üretim zincirinin sürdürülmesinde “dengeleyici” bir rol oynamaya devam edecektir.

Trend 6. Asya-Pasifik Bölgesi küresel ekonomik büyümeye öncülük edecek

2024 ve 2025 yıllarında Asya-Pasifik bölgesinin ekonomik büyüme hızı yavaşlayacak, fakat yine de küresel ortalamadan daha yüksek olacaktır.

Sözlük: Asya-Pasifik Bölgesi, Asya ve Pasifik Okyanusu kıyısındaki ülke ve bölgeleri kapsayan geniş bir coğrafi kavramdır.

 Asya-Pasifik’in kapsamı farklı tanımlara göre değişiklik göstermektedir. Aşağıda ana sınıflandırmalar yer almaktadır: Geniş tanımlı Asya Pasifik bölgesi şu ülkeleri içerir: Geniş anlamda Asya-Pasifik bölgesi, Pasifik Okyanusu’nun her iki yakasındaki ülke ve bölgeleri kapsayan Pasifik Kıyıları bölgesinin tamamını kapsamaktadır:

  • Doğu Asya:Çin (Hong Kong, Makao ve Tayvan dahil), Japonya, Güney Kore, Kuzey Kore, Moğolistan ve Rusya’nın Uzak Doğusu.
  • Güneydoğu Asya: Vietnam, Laos, Kamboçya, Tayland, Myanmar, Malezya, Singapur, Endonezya, Filipinler, Brunei, Doğu Timor.
  • Güney Asya: Hindistan, Pakistan, Bangladeş, Sri Lanka, Nepal, Butan, Maldivler.
  • Orta Asya: Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan, Tacikistan, Türkmenistan.
  • Okyanusya: Avustralya, Yeni Zelanda.
  • Amerika: Kanada, Amerika Birleşik Devletleri, Meksika, Peru, Şili ve diğer Kuzey ve Güney Amerika ülkeleri.

Dar anlamda Asya-Pasifik Bölgesi şu ülkeleri içerir: Dar anlamda, Asya-Pasifik bölgesi esas olarak Batı Pasifik bölgesini ifade eder ve bu bölge esas olarak şunları içerir

  • Doğu Asya:Çin (Hong Kong, Makao ve Tayvan dahil), Japonya, Güney Kore, Kuzey Kore, Moğolistan ve Rusya’nın Uzak Doğusu.
  • Güneydoğu Asya: Vietnam, Laos, Kamboçya, Tayland, Myanmar, Malezya, Singapur, Endonezya, Filipinler, Brunei, Doğu Timor.
  • Okyanusya: Avustralya, Yeni Zelanda.
  • Bölgedeki Büyük ekonomik güçler

Asya Pasifik bölgesi, dünyanın ekonomik açıdan en dinamik bölgelerinden biridir. İşte başlıca ekonomik güçlerden bazıları:

  • Çin: Eksiksiz bir sanayi sistemine sahip dünyanın ikinci büyük ekonomisi.
  • Japonya: Teknoloji ve üretimiyle ünlü, oldukça gelişmiş sanayileşmiş bir ülke.
  • Güney Kore: Yüksek teknoloji endüstrileri ve kültür endüstrileri iyi gelişmiştir.
  • Avustralya: Önde gelen maden ve tarım ihracatıyla kaynak temelli bir ekonomi merkezi.
  • Hindistan: Demografik getiri ve gelişmiş bir bilgi teknolojisi endüstrisi tarafından yönlendirilen bir ekonomik mucize.
  • Asya Pasifik Bölgesindeki Diğer önemli ülkeler
  • Singapur: Etkin devlet yönetimi ve modern kentsel yapısıyla bilinen finans merkezi.
  • Malezya: Petrol ve gaz kaynakları bakımından zengin, çok kültürlü bir ülke.
  • Endonezya: Zengin doğal kaynaklara sahip dünyanın en büyük takımada ülkesi.

Özetle:Asya-Pasifik bölgesi, Doğu Asya’dan Amerika’ya kadar geniş bir ülke yelpazesini kapsamakta ve önemli ekonomik ve kültürel çeşitliliğe sahip birçok ülke ve bölgeyi içermektedir. Geniş anlamda Pasifik Kıyıları bölgesini içerirken, dar anlamda Batı Pasifik bölgesine odaklanmaktadır.

Sözlük: Batı Pasifik bölgesi: Asya-Pasifik bölgesi hala dünyanın en dinamik ekonomik bölgesi ve küresel ekonomik büyümeyi yönlendiren kilit bir motor olacaktır. Batı Pasifik bölgesi birçok ülkeyi kapsamaktadır, aşağıda bu bölgedeki başlıca ülkelerden bazıları verilmiştir:

Asya ülkeleri: Çin, Japonya, Güney Kore

‌Güneydoğu Asya ülkeleri: Kamboçya, Laos,Vietnam, Myanmar

Ada ülkeleri: Filipinler, Malezya, Singapur, Brunei

Okyanusya ülkeleri: Avustralya, Yeni Zelanda, Palau

Bu ülkeler sadece coğrafi olarak yakın olmakla kalmayıp, aynı zamanda kendilerine özgü kültürel ve tarihi geçmişlere de sahip olduklarından Batı Pasifik bölgesi çeşitlilik arz eden bir ailedir

2024 yılında Asya-Pasifik bölgesinin ağırlıklı ortalama ekonomik büyüme oranı yaklaşık yüzde 4.6 olacaktır. Bu küresel orandan yüzde 4 puan daha yüksek olabilir ve küresel ekonomik büyümeye katkısı yaklaşık yüzde 60 olacak. 2023’ün ardından, 2024’te Çin’in ekonomik büyüme oranı yine Asya-Pasifik bölgesinin genel ekonomik büyüme oranından daha yüksek olacak ve bölgesel ekonomik büyümeyi yönlendirmede öncü güç rolünü oynamaya devam edecektir. IMF tarafından Ekim 2024’te yayımlanan Dünya Ekonomik Görünümü tahminlerine göre, güçlü iç talep, uluslararası turizm sektörünün toparlanması, küresel tedarik zincirinde aksama riskinin azalması ve bölgesel ticari işbirliğinin derinleşmesi sayesinde, Çin’in temsil ettiği Asya’daki yükselen pazarların ve gelişmekte olan ekonomilerin ekonomik büyümesi 2025 yılında %5 civarında kalacak ve küresel ekonomik büyüme sürecinde etkin bir rol oynamaya devam edecektir.

TREND 7. Bilim ve Teknolojide Yapay Zeka Ekonomik ve Toplumsal Kalkınma İçin Yeni Bir İvme Yaratacak

İnsanlar 8 Ocak 2025’te Amerika Birleşik Devletleri’nin Las Vegas kentinde düzenlenen Tüketici Elektroniği Fuarı’ndaki Yushu Teknoloji sergi alanında bir robot gösterisini izledi.

Las Vegas Tüketici Elektroniği Fuarı (CES) 7-10 Ocak tarihleri arasında gerçekleştirildi. Yapay zeka (AI) teknolojisinin yönlendirdiği yeni uygulamalar ve yeni çözümler bu fuarın en önemli gündem maddesiydi ve AI akıllı gövdeler katılımcılar arasında sıcak bir konu haline geldi. Yapay zeka (AI) teknolojisinin geniş ölçekli uygulaması, küresel bilim ve teknoloji ile ekonomik manzarayı yeniden şekillendirecektir. İlk olarak, yapay zeka üretim verimliliğini artırıyor ve ekonomik büyümeyi hızlandırıyor.  İmalat endüstrisinde, sanayi robotlar ve akıllı üretim sistemleri üretim süreçlerini, kalite kontrolünü ve tedarik zinciri yönetimini optimize eder ve sanayi rekabet gücünü artırır; Hizmet sektöründe akıllı müşteri hizmetleri, otomatik çeviri ve finansal risk kontrolü gibi uygulamalar insan-bilgisayar etkileşim süresini kısaltmakta ve işletme maliyetlerini düşürmektedir.

İkincisi, yapay zeka tüm sektörleri güçlendiriyor ve teknolojik atılımları hızlandırıyor. Yapay zeka, Ar-Ge verimliliğini artırmak ve biyotıp, kuantum hesaplama, iklim enerjisi ve diğer alanlarda ilerlemeyi teşvik etmek için bilimsel araştırmalara yardımcı oluyor.

 Tıp alanında, yapay zeka ilaç taramasını hızlandırır ve kanser gibi hastalıkların tedavisinin doğruluğunu artırır;

 İklim enerjisinde yapay zeka, enerji tahsisini optimize eder ve yenilenebilir enerji kullanımının verimliliğini artırır.

Üçüncü olarak, yapay zekanın işgücü pazarı üzerinde derin bir etkisi vardır. Görev yapılandırmasını optimize ederek ve üretim verimliliğini artırarak iş kalitesini iyileştirmiş ve aynı zamanda teknolojik ikame nedeniyle düşük vasıflı ve tekrarlayan işleri etkileyerek istihdam pazarındaki yapısal çelişkileri ağırlaştırmıştır. Yapay zeka teknolojisindeki hızlı ilerlemenin başlıca nedeni, çip hesaplama gücünün iyileştirilmesi, Çin ve Amerika Birleşik Devletleri’ndeki yüksek yoğunluklu yatırımlar ve küresel açık kaynak teknoloji işbirliği ekosistemidir. Yapay zeka hızla gelişirken, teknolojik boşluklar, sosyal eşitsizlik ve uluslararası çatışmalar gibi riskleri de beraberinde getirecektir.

Trend 8.Jeopolitik çatışmalar daha karmaşık hale geliyor

Jeopolitik çatışmalar son derece belirsiz ve öngörülemez hale gelmektedir. Trump yönetiminin hem Rusya hem de Ukrayna’nın güvenlik kaygılarına yanıt vermek için net bir planı yok ve Biden’ın görev süresi boyunca belirlenen bağlayıcı kurallar ve Ukrayna yanlısı yerel grupların etkisi nedeniyle yeni politika düzenlemelerinin uygulanması zor olabilir.

Avrupa, Rusya’ya karşı Ukrayna’ya yardım politikasını uygulamaya devam edecek ve ABD’nin politikalarını değiştirdiği bir dönemde Ukrayna’ya yardımda “öncü” rolünü oynayacaktır. İsrail-Filistin çatışmasında, Katar, Mısır ve ABD’nin arabuluculuğunda Gazze bölgesinde ateşkes ve esir değişimi anlaşması yürürlüğe girdi, fakat Filistin ve Gazze’de uzun vadeli sürdürülebilir barış için beklentiler hala iyimser değil. ABD tarafından önerilen ateşkes planında Filistin’in devlet kurma hakkından bahsedilmiyordu ve Arap ülkeleri ile İsrail arasında uzlaşma sağlanması öngörülmüyordu. Trump göreve geldikten sonra İsrail’e verdiği tam desteği güçlendirdi ve İran’a yönelik “aşırı baskıyı” yeniden başlatarak bölgesel riskleri arttırdı. Buna ek olarak, “Ortadoğu’nun kalbi” olan Suriye’deki siyasi durumun aniden değişmesi ve çeşitli siyasi gruplar arasındaki mücadeleler de bölgedeki güç boşluğunu ve kaosu daha da kötüleştirecektir.

Trend 9.  İklim değişikliğinin ele alınması Risklerle ve tehlikelerle birlikte fırsatları da beraberinde getiriyor

Uluslararası Meteoroloji Örgütü ve Birleşmiş Milletler verilerine göre, 2025 yılında küresel sıcaklıklar, sıcaklık artış eşiği olan 1’e yaklaşmaya devam edecektir. Sanayi öncesi seviyelerin 5 santigrat derece üzerinde, hatta 1.7’e yaklaşabilir. İklim değişikliği aşırı hava koşullarında artışa neden olacak, bu da enerji ve gıda arzı üzerinde olumsuz bir etki yaratabilecektir. Trump’ın yeniden seçilmesi, ABD enerji ve iklim politikalarının etkinliğini ve sürekliliğini azaltacaktır. İngiliz iklim bilimi ve politika ağı “Carbon Brief muhalafet grubu”, Trump’ın “yeni döneminde” ortaya çıkacak ek kirli emisyonların, son beş yılda (2019-2024) rüzgar enerjisi, güneş enerjisi ve diğer temiz teknolojilerin küresel ölçekte yaygınlaştırılmasıyla tasarruf edilen toplam enerjinin iki katından fazlasını geriye çekeceğini ve ekoloji için olumsuz etkide bulunacağını değerlendirdi.

 Çin, uluslararası iklim değişikliği işbirliğinde önemli bir ülke olarak sorumluluğunu göstermeye devam ediyor. Fotovoltaik/güneş ışığı enerjisi, rüzgar enerjisi ve diğer endüstrilere yaptığı yatırımlar, gelişmekte olan ülkelerde temiz enerji uygulamasının maliyetini etkili bir şekilde düşürmüş ve yenilenebilir enerjinin uygulanmasını teşvik etmiştir.

Avrupa Birliği dünyanın en büyük iklim koruma finansmanı sağlayıcısıdır. Çin ve AB yeşil ortaklıklarını daha da güçlendirebilir ve küresel iklim yönetişiminin teşvik edilmesi ve yönlendirilmesinde daha önemli bir rol oynayacak olan yeşil teknoloji ve iklim finansmanı alanlarında daha yakın bir işbirliği gerçekleştirebilir.

Paylaş

Bir Yanıt Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir