Kapitalist Toplumda Sosyalizm için Mücadele Teorisi: Marx, Engels ve Lenin’den Bugüne Düşünceler ve Pratikler

Ferdi Bekir, Onur Şahin, Temmuz 2025

Giriş

Ayrım web sitesi yazarı Can Soyer’in son yazısında (Bağımsızlık Demokrasi Sosyalizm: https://www.ayrim.org/guncel/bagimsizlik-demokrasi-sosyalizm/) “sosyalizm için mücadele” başlığı altında ifade edilen bazı belirsizlikler ve boşluklar beni bu yazıyı yazmaya kışkırttı. Ne yazık ki bazı yoldaşlar tek yanlı ve ampirik bir biçimde “söylem inşası” işine odaklanıyorlar. Bunun kötücül sonucu aslında “sosyalizm için mücadele” açısından   Marksizmin doğuşundan bu yana adım adım inşa ettiği teorik temelin unutturulması olacaktır.

Bu yazıda kapitalizm altında veya kapitalist bir toplumda “sosyalizm için mücadele” üzerine klasik Marksist yazarlar —Marx, Engels ve Lenin— ve bugün bilimsel sosyalizm üzerine çalışan çağdaş akademisyenler tarafından savunulan en yaygın görüş veya tanımları tartışacağız.  Bu aslında teorik bir sorundur, ancak Marksist siyasi aktivistler için büyük pratik önemi vardır. Marx, Engels ve Lenin’in bu konudaki merkezi görüşü, devrimci özne olarak örgütlenmiş proletaryaya vurgu yapar ve aynı zamanda burjuvazi ve emperyalist burjuvaziye karşı sınıf mücadelesini motor – itici güç olarak ele alır. Çağdaş sosyalizm araştırmacıları, var olan bu merkezi görüşlere ideolojik mücadele veya demokratik yollar hakkında bazı yeni düşünceler ilave etmişlerdir.

Kapitalizm altında sosyalizm için verilen mücadelede ihmal edilemeyecek önemli boyutlar vardır:

1) Ekonomizmin ötesine geçen bir sınıf mücadelesi vermenin zorunluluğu

 2) Sosyalist Bilinçlenme üzerine üyelerine planlı ve örgütlü hizmet sunan Marksist bir partinin varlığı…

3) Devrimle birlikte eski devlet aygıtını belirli başarılı reformlarla dönüştüremez isek, bazı kangrenleşmiş parçaları kesip atamaz isek, sosyalizmin inşasını başarma çabamız ciddi sorunlarla karşılaşacaktır.

 4)Kapitalizmden komünizmin ikinci aşamasına geçişin toplumsal sistemi olarak sosyalizm (sosyalist toplum). Bkz. Marx, Gotha Programı’nın Eleştirisi

Bu arada reformist yolları öneren Avrupa komünizmi ve demokratik sosyalizm vb. okulların bile bir dereceye kadar kapitalizmi aşmayı hedeflediğini söyleyebiliriz. Kapitalizm altında sosyalizm için verilen mücadelenin neden sadece kriz anlarında üstleneceğimiz bir misyon değil de sürekli olarak verilmek gereğini iyi kavramalıyız; çünkü kapitalizm normal gelişme dönemlerine bile azami kâr amaçlı üretim yapısı nedeniyle kendi içsel temel çelişkilerini tümüyle aşamamaktadır.  

Bugünkü Sosyalizm Araştırmacılarının Bazı Görüşleri

Bugünkü araştırmacıların bir bölümüne göre, kapitalizm altında sosyalizm mücadelesi nedir sorusunu tartışırken Gramsci’nin “pozisyon savaşı” kavramı klasik ve çağdaş Marksist görüşler arasında bir köprü olabilir. Post-Marksist okulların veya demokratik sosyalizm okulunun kapitalizm altında sosyalizm mücadelesi nedir sorusuna verdikleri yanıtlara girersek bu tartışma oldukça karmaşık hale gelecektir; bu nedenle bu okulların görüşlerini tartışmayacağım… Kapitalizm altında sosyalizm mücadelesi nedir sorusuna yanıt verirken bilimsel sosyalizmin sistemik devrim vurgusuna bağlı kalmalıyız.

Bugünkü bazı araştırmacılara göre proletarya diktatörlüğü kavramı tartışmalı bir teori olmaya devam etmekle birlikte, klasik bir Marksist ilke olarak sahip çıkılması gereken bir kavramdır. Çağdaş akademisyenlerin görüş ayrılıkları olduğu noktalardan biri de yeni sosyal hareketlerin sosyalizm için mücadeleye desteğinin sağlanmasının önem derecesi hakkında farklı görüşlere sahip olmalarıdır. Kapitalist toplumda sosyalizm mücadelesi, klasik Marksist yazarlar ve bilimsel sosyalizmin çağdaş akademisyenleri tarafından genel kabul gördüğü üzere, kapitalist devleti alaşağı etmek ve sosyalist bir toplum kurmak için örgütlü işçi sınıfı tarafından yönetilen devrimci bir dönüşüm gereği etrafında odaklanmaktadır.

Sosyalizm İçin Mücadele En çok kabul gören 5 temel görüş:

Kapitalizm altında sosyalizm mücadelesi nedir üzerine ve az ya da çok farklı görüşler olmasına karşın en çok kabul gören temel görüşler şunlardır:

1) Değişim ve devrimin motoru olarak sınıf mücadelesine sarılmak: Sosyalizm, ahlaki çağrılar, yakınmalar veya elitlerin iyilikseverliği ile değil, proletarya tarafından burjuvaziye karşı yürütülen yoğunlaştırılmış sınıf mücadelesi ile gerçekleştirilir. Kapitalizm, doğası gereği buna yol açan çelişmeleri içerir ve belirli koşullarda bu çelişmeler proletarya ile burjuvazi arasında sert çatışmayı yaratır.

2) Hedefimiz: Burjuva devletinin devrimci tarzda devrilmesi: Klasik Marksistler (Marx, Engels, Lenin), mevcut kapitalist devletin burjuvazinin hakimiyetinin bir aracı olduğunu savunmuşlardır. Bu nedenle, Marx’a göre işçi sınıfı bu devlet aygıtını sosyalist amaçlar için basitçe “ele geçirip kullanmayı kesinlikle düşünmemelidir; bu büyük bir hata olacaktır”; aksine bu devlet aygıt parçalanmalı ve bunun yerine yeni bir devlet biçimi olan proletarya diktatörlüğü kurulmalıdır” görüşünü savunmuştur. Lenin, Devlet ve Devrim adlı eserinde: Marx’ın Paris Komünü analizinden yararlanarak bunu en güçlü şekilde vurgulamıştır. Burjuva devleti — ordu, bürokrasi, yargı organları, polis tüm bunlar — kapitalist sömürüyü sürdürmek için yapılandırılmıştır ve ortadan kaldırılmalıdır. Fakat Japonya Komünist Partisi’nin ünlü lideri olan Tetsızo Fuwa’ya göre Lenin’in bu eseri yazdığı günlerde Marx ve Engels’in devlet konusundaki 7 önemli yazısına ulaşamamıştı; bu nedenle bazı hatalar yapması kaçınılmazdı[1]

Tartışmalarda Bugünkü Güncel Odak Noktası: Bazı çağdaş sosyalizm araştırmacıları devrimin alabileceği biçimleri (ayaklanma, uzun süreli kriz ve sürekli açık kitle eylemleri, kitlesel genel grev yolu olarak) tartışırken, kapitalist devletin temel yapılarının değiştirilmesi gerektiği temel fikri —sadece devletin ele geçirilmesi edilmesi değil—, bilimsel sosyalist okulun görüşlerinin merkezinde yer almaya devam etmektedir.

3) Sosyalizm İçin Mücadelede Devrimci Öncü-Gelişkin Bir Partinin Gerekliliği:

Sınıf Bilinci veya Bilimsel sosyalist bilinç: Kapitalizm koşulları altında işçiler, kendiliğinden/spontane sendikal bilinç (daha iyi ücretler/koşullar için mücadele bilinci) geliştirebilirler. Bilimsel sosyalist bilinç—kapitalist düzenin alaşağı edilmesi ve yerine sosyalist bir toplumun inşa edilesi fikirleri— ve aynı zamanda parti üyelerinin siyasi bilinci ise sosyalist bilinçlenme üzerine üyelerine planlı ve örgütlü hizmet sunan Marksist teorileri iyi kavramış olan bir partinin varlığını gerektirir.  

Örgütlenme ve önderlik: Mücadeleyi örgütlemek, strateji ve taktikler geliştirmek, işçi sınıfı içine yayılan çeşitli burjuva ideolojileriyle mücadele etmek ve devrimin gelişimini yönlendirebilmek için disiplinli, teorik temeli sağlam ve öncü nitelikli bir Marksist parti şarttır. (Lenin, Ne Yapmalı? broşürü bu konuda temel bir eserdir).

Güncel Bağlam: Günümüzün bilimsel sosyalistlerinin çoğu, devrimci bir partinin gerekliliğini hala vurgulamaktadır, fakat bu partinin spesifik yapısı ve taktikleri tarihsel deneyimlere ve bugünkü güncel koşullara göre tasarlanmalıdır.

4) Ekonomizmin Ötesine geçmek: İktidar için Siyasi Mücadele: Bir yandan kapitalizm içinde kalan reformlar için mücadele ederken (daha iyi ücretler, daha iyi yaşam ve eğitim koşulları, demokratik haklar) gerekli olmakla birlikte, —ki bu mücadeleler işçi sınıfının gücünü ve kapasitesini arttıran mücadelelerdir; işçi sınıfının örgütlenme kapasitesini de arttırır (sendikal mücadele), fakat bu mücadeleler yeterli değildir.  Kapitalizm altında sosyalizm mücadelesinin asıl merkezi biçimi, doğrudan devlet iktidarını ele geçirmeyi amaçlayan siyasi bir mücadele olmalıdır. Yalnızca ekonomik kazanımlara odaklanmak (“ekonomizm”), işçi sınıfını kapitalist sistemin içinde hapseder. Nitekim Engels, her devrimin temel sorununun “devlet iktidarı” olduğunu vurgulamıştır.

5) Kapitalizmden Komünizmin ikinci aşamasına Geçiş Aşaması Olarak Sosyalizm:

Devrimin acil hedefi, aşağıdaki özelliklerle tanımlanan sosyalizmdir (veya bazı gelişkin kapitalist ülkelerde devrimin acil hedefi komünizmin alt aşaması olan ve Marx’ın Gotha Programı’nın Eleştirisi eserinde özelliklerini tanımladığı gelişkin sosyalizmdir.[2]

İşçi Devleti (Proletarya Diktatörlüğü): İşçi sınıfının kendi kurduğu kurumları (sovyetler/konseyler, işçi partileri) aracılığıyla elinde tuttuğu siyasi iktidar, burjuvazinin karşı devrimini bastırır ve toplumu yeniden düzenler.

Toplumsal Mülkiyet: Burjuvazinin temel üretim araçlarının (fabrikalar, bankalar, büyük toprak mülkleri) kamulaştırılması ve bunları toplumsal mülkiyet altına alınması (sosyalist devlet mülkiyet, kooperatif veya komünal mülkiyet biçimleri).

Planlı Ekonomi: Kâr amaçlı anarşik kapitalist üretimin, toplumsal ihtiyaçları en iyi bir biçimde karşılamayı amaçlayan demokratik ekonomik planlama ile değiştirilmesi.

Devletin sönüp Gitmesi: Sınıf çatışmaları azaldıkça ve (Marx’ın Gotha Programı’nın Eleştirisi eserinde belirttiği —en ileri gelişmiş kapitalizm içinden doğan gelişkin sosyalizm—) komünizme doğru ilerledikçe, bir baskı ve zor aygıtı olarak devlet gereksiz hale gelir ve yavaş yavaş “sönüp gider”.

Bugün Bilimsel Sosyalizm Okulu İçinde Görülen Nüans Farklılıkları ve Tartışmalar

Devrimin Biçimi: Farklı görüşler arasında Devrimin gerekliliği üzerinde mutabakat sağlanmış olsa da, devrimin olası biçimleri konusunda tartışmalar sürmektedir – ayaklanma yoluyla kopuş mu, yoksa kitlesel eylemlerle birleşik uzun süreli siyasi kriz mi (bkz. “pozisyon savaşı” mı, “manevra savaşı” mı? – Gramsci’nin görüşleri).

Seçim Siyaseti ve burjuva parlamentolarına karşı tutum: Çoğu bilimsel sosyalist, burjuva parlamentolarını öncelikle propaganda ve örgütlenme platformları olarak görür, sosyalizmi gerçekleştirmenin araçları olarak değil. Burjuva parlamentolarına Katılım taktiksel olmakla birlikte, devrimci hedefler her şeyden önemlidir.

Yeni Toplumsal Özneler Tartışması: Bazı çağdaş sosyalizm akademisyenleri, devrimci mücadelede geleneksel sanayi proletaryası hareketi dışındaki hareketlerin (örneğin, ırkçılık karşıtı hareketler, feminist, barış, çevreci hareketlerin yani yeni toplumsal hareketlerin) rolünü araştırırken, üretimi durdurma ve üretim araçlarını ele geçirme yeteneğine sahip bir kolektif özne olarak işçi sınıfının merkezi rolünü vurgulamaktadır.

Devlet Teorisi: Kapitalist devletin kesin doğasının nasıl tanımlanması gerektiği ve Kapitalist devletin devrilmesi ve onun yerine koyacağımız yeni yapı için en iyi stratejilerin ne olduğu konusunda, tarihsel deneyimlerden (hem başarılar hem de başarısızlıklar) yola çıkan tartışmalar devam etmektedir.

Sosyal Demokrasi veya Demokratik Sosyalizm ile Bilimsel Sosyalist Okul Arasında Uzlaşma Noktaları Olabilir Mi?

Bilimsel sosyalizm, sosyalizmin parlamento çoğunluğunu kazanarak ve burjuva devletinin mevcut eski orijinal çerçevesi içinde kalınarak yapılan çeşitli siyasi, ekonomik veya toplumsal reformlar uygulayarak adım adım kademeli olarak gerçekleştirilebileceği fikrini açıkça reddeder. Bu reformist yol (Sosyal Demokrasi veya demokratik sosyalizm okulu ile ilişkilendirilir), ve bu yolun nihayetinde kapitalizmi güçlendirdiği eleştirisi yapılır.

Bu reformist okullarla bilimsel sosyalist okul arasında belirli tarihsel koşullarda kısmi uzlaşma ve hatta daha ileri düzeyde bir uzlaşma söz konusu olabilir, bu tarihsel koşullarda sosyalizmi inşa etmenin temel ön koşulu olarak burjuva devlet aygıtının yıkılmasına ve onun yerine işçi devletinin kurulmasına yol açan devrimci bir kopuşun gerekliliği üzerine uzlaşma sağlanır.

Özün özü: bilimsel sosyalist okulun görüşüne göre, kapitalizm altında sosyalizm için mücadele etmek, öncü-gelişkin niteliklere sahip bir partinin önderliğinde işçi sınıfının bağımsız örgütlenmesini ve devrimci bilincini inşa etmek, bir devrim yoluyla devlet iktidarını ele geçirmek, burjuva devletini yıkmak, proletarya diktatörlüğünü kurmak ve toplumun sosyalist dönüşümünü başlatmak amacıyla kesintisiz bir siyasi ve ekonomik sınıf mücadelesi yürütmek anlamına gelir.


[1] Bkz. Tetsuzo Fuwa, Lenin’in Devlet ve Devrim Eserine Eleştirel Bir Yaklaşım, çev. Deniz Kızılçeç (İstanbul: Canut Yayınları, Kasım 2015), https://canutyayinevi.com/urun/leninin-devlet-ve-devrim-eserine-elestirel-bir-yaklasim/

Tetsuzo Fuwa bu hatalarla ilgili olarak şu ifadeleri kullanmıştır: “Lenin’in “diktatörlük” “doğrudan şiddete dayanan” veya “otoritenin hiçbir yasa ve kanunla engellenmediği” iktidardır formülasyonundaki görüşü, Çarlığın despot yönetimini yıkmayı hedefleyen halkın silahlı ayaklanmasından, yani şiddete dayanan devrimden başka yol olmadığı Rus demokratik devrimi gibi, şiddete dayalı devrim ile kurulmuş, devrimci bir hükümet için doğruydu. Ancak bunun tüm devrimci iktidarların genel bir niteliği gibi bütün devrimlere uygulanabilir olduğu söylenemez, dolayısıyla bu nitelik, devrim sonrası kurulan halkın iktidarının temel tanımı olarak kullanılmamalıdır…

Lenin’in, Marx’ın devlet üzerine teorisini özetlediği Devlet Üzerine Marksizm makalesinde ve Devlet ve Devrim eserinde, Marx ve Engels’in bütün yaşamları boyunca zenginleştirdikleri ve olanağını aradıkları ‘mecliste çoğunluğu kazanarak yapılacak devrim’ görüşü bulunmuyordu. Bu yüzden, her ülkedeki özgün duruma göre farklılık göstermesi beklenen Marx ve Engels’in devrim teorisi, şiddete dayanan devrim olarak kalıplaşmış bir teoriye dönüştürülmüştü.

Lenin’in bu yorumu dünyadaki komünist hareketlerde uzun bir süre için derin ve olumsuz etki yaratmıştır. Demokratik cumhuriyet, — 1935’teki Komintern’in -Komünist Enternasyonal 7. Kongresi’ne kadar komünist hareket içerisinde gerektiği gibi değer görmemiştir, üstelik Marx ve Engels’in mecliste çoğunluk yoluyla devrim üzerine teorilerinin gerçek değerinin anlaşılması ise gecikmiş ve bir 20 yıl daha almıştır”.

[2] Geri ülkelerdeki (bugünkü Çin, Vietnam, geçmişte Rusya’da (1930-1970) gelişkin sosyalizm az gelişkin sosyalizmin aşılması ile dalga dalga inşa edilir ve bu tip ülkelerde gelişkin sosyalizme ulaşmak oldukça uzun bir tarihi dönemi kapsar. Veya gelişkin sosyalizm Marx’ın Gotha Programı’nın Eleştirisi eserinde özelliklerini tanımladığı gibi — en ileri gelişmiş kapitalist ülkelerin sosyalist devrimlerinin içinden doğar. Genel kabul gören görüşe göre bugünkü Çin ve geçmişin sosyalist Demokratik Almanya’sı ve Sovyetler Birliği dahil hiçbir sosyalizm inşa deneyi Marx’ın yukarıdaki eserinde gördüğümüz gelişkin sosyalizm aşamasına ulaşmamıştır. Bu nedenle Deng Xiaoping ve Yuri Andrapov 1970’lerin sonunda sosyalizmin başlangıç aşaması kavramı üzerinde araştırmaya başlamışlardır. ÇKP 1987 yılından bu yana Çin’in hala sosyalizmin başlangıç aşaması içinde olduğunu ve 2049 yılında daha sosyalizm açısından daha ileri bir aşamaya geçeceğini savunmaktadır.

Paylaş

Bir Yanıt Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir