Sosyalist Ülkelerde Sermaye ve Ücretli Emek Nasıl Dengeleniyor?

Çin-Vietnam-Küba’da Sermaye ve Ücretli Emek Arasındaki İlişkiler

Cem Kızılçeç, Ekim 2025

Çin’de bir iş görüşmesi

Pratikte bugün sosyalizmde ısrar eden Çin-Vietnam-Küba ve diğer sosyalist ülkeler istikrarlı bir ekonomik ve toplumsal gelişme ve kalkınmayı sürdürmek ve uyumlu emek-sermaye ilişkileri kurmak için çalışmaktadırlar. Öncelikle bu ülkelerdeki hükümetlerin komünist partilerin hegemonyası altında olan işçi hükümetleri (devletleri) olduğu açık bir gerçekliktir.

 Çin, Vietnam ve Laos’ta bir işgücü ve sermaye pazarı mevcuttur, hükümetlerin işgücü pazarını düzenleyici rolü tamamlayıcı ve ikincildir. İşçiler işyerlerini kendi tercihleri ile belirlemektedir. Küba ve Demokratik Kore’de ise işgücü ve sermaye pazarı büyük ölçüde merkezi olarak hükümet tarafından düzenlenmektedir ve işgücü pazarının rolü oldukça sınırlıdır. İşçilerin çalıştıkları işyerleri hükümet atamaları yoluyla belirlenir.

Sosyalist Ülkelerde emek-sermaye ilişkilerinde uyum ve uzlaşma nasıl sağlanıyor

Marx ve Lenin’in belirttiği gibi sosyalizm komünizmin ilk birinci aşamasıdır… Sosyalist ülkelerin tüm çabaları ülkelerini bu birinci aşamaya doğru ilerletmektir. Fakat bugünkü sosyalist ülkelerin sahip olduğu sosyalizm ve bu ülkelerdeki sosyalist toplumsal sisteminin özü olan sosyalist kamu mülkiyeti üretim ilişkileri henüz bu sosyalizm aşamasından oldukça uzaktır.

Sosyalist ülkelerdeki ücretli emek-sermaye ilişkileri kapitalist ülkelerdeki durumdan oldukça farklıdır, kapitalist ülkelerde oldukça sık çatışmalar, grevler, direnişler görmek mümkündür. Fakat sosyalist ülkelerde bu tür çatışmalar oldukça nadirdir.

Sosyalizmin ilk başlangıç (ön) aşamasında olan sosyalist ülkeler, sermaye ve ücretli emek arasındaki çelişkiyi doğru ele almayı, üretimde verimlilik ve toplumsal eşitlik arasında denge kurmayı, kurumsal düzenlemeler ve politika ayarlamaları yoluyla emek ve sermaye arasında uyumlu ve koordineli bir gelişme ilişkisi sağlamayı hedeflemektedirler. Çin ve Vietnam’daki ücret istatistiklerine baktığımızda işçi ücretlerin yıllık reel artış oranları ülkenin Milli Gelir artışlarından daha yüksektir. İşçilerin ücret dışı kazanımları, sosyal haklar, toplumsal gelişme, kültürel gelişim, eğitim, belediye hizmetleri ve konut alanında büyük ilerlemeler kaydetmiştir.  

Sosyalizmin Başlangıç Aşamasında Sermaye ve Ücretli emek arasındaki Çelişki Varlığını Sürdürür

Bkz. Xi Jinping: 2020’den bu yana içinde olduğumuz yeni gelişme aşaması da dahil olmak üzere sosyalizmin ilk başlangıç aşamasında […] sermayenin kar peşinde koşan niteliği ile sosyalist üretimin temel amacı (ÇN. halka maddi ve kültürel hizmet) arasında belirli düzeyde bir çelişki olması kaçınılmazdır. Biz de bundan dolayı diyalektik yaklaşarak bir yandan sermayeden yararlanmalı, diğer yandan sermayenin verdiği zararları önlemeliyiz”. Aynı şekilde “timsah zihniyetli sermaye sahiplerinin” pervasızca hareket etmesine izin vermemeyi ve aynı zamanda sermayenin bir üretim faktörü olarak işlevini tam olarak yerine getirmesi için gereken kontrolleri sağlamayı başarmamız gerekiyor”.

Xi Jinping: “Çin’de çeşitli sermaye türleri bulunuyor, bunlar devlete ait sermaye, kolektif sermaye, özel sermaye, yabancı sermaye ve karma mülkiyetli sermaye şirketleri gibi […]”. Sosyalist pazar ekonomisinde, sermayenin kâr arayışında olması ile işçilerin onurlu çalışma ve onurlu ücret talepleri arasında içsel bir gerilim ve çelişme vardır. Pazardaki özneler olarak sermaye sahipleri (devlet sermayesini kontrol eden özneler dahil) iç ve dış pazarlarda rekabet güçlerini korumak zorundadır, ancak işçilerin haklarının korunması ve geliştirilmesi sosyalist toplumun sosyal istikrarının temelini oluşturur. İkisi birbirine bağımlı ve uzlaşmaz olup, dinamik bir denge gerektirir. ‌Fakat sosyalist ülkelerde tüm kamu sermayeli şirketleri karlılığı baş hedef olarak ele almaz, hükümet bir kısım kamu sermayeli şirketlere halka sunulan toplumsal hizmetleri ucuzlatma görevi verir ve kamu sermayeli şirketlere karlarını sınırlamalarını emreder. Küba ve Demokratik Kore’de henüz yerleşik bir sosyalist Pazar ekonomisi kurulmadığı için ve işletmelerin yönetim özerklikleri sınırlı olduğu için verimlilik ve karlılık kriterleri ve karlılık hedefleri hükümet tarafından merkezi olarak belirlenmektedir.  

Sosyalist Hükümetlere İşçi Ücretleri ve Çalışma Koşulları Eleştirileri

Bu eleştiriler sosyalist ülkelerin içinden de geldiği gibi çeşitli Uluslararası işçi hakları kurumlardan, hatta Batılı hükümetler tarafından da gelmektedir.  Halen gelişmekte olan ülke aşamasında olan sosyalist ülkelerde, işçi ücretlerinin ve işçilerin çalışma koşulları ve işçi haklarının korunması açısından ideal bir durumun olmadığı açıktır. Bunun nedeni sosyalist hükümetlerin ve iktidarda olan işçi partilerinin karşılaştıkları sorunlar ve karşı karşıya bulundukları ikilemlerle ilgilidir. Birincisi bu ülkeler çok güçlü bir ekonomik kalkınma baskısı altındadırlar, buna güçlü dış kapitalizmin sermaye ve teknoloji baskısı da eklenmektedir. Ekonomik kalkınma baskısı, nüfuslarının büyük olması ve halkın güçlü bir şekilde yoksulluktan kurtulmak istemesine bağlıdır. Ayrıca sosyalist ülkelerin sermaye ve teknoloji kaynakları çok kıt fakat işgücü çok boldur. Bu onların kapitalist ülkelerle ekonomik rekabette büyük zorluklar çekmesine yol açmaktadır. Sosyalist ülkelerin ekonomide dışa kapanmaları Sovyet modeli deneyinde de görüldüğü gibi, daha ileri olan dış dünyadan elde edilecek birçok ticari ve ekonomik fırsatın kaçırılmasına yol açmaktadır. Sosyalist ülkelerin kendi çıkarları doğrultusunda dünya ekonomisi ile bütünleşmelerinin kaçınılmaz bir zorunluluk olduğu ortaya çıkmıştır.  

Sosyalist ülkelerde sermayenin kıt olması bir üretim faktörü olan sermayeyi işgücü karşısından daha değerli bir konuma getirmektedir. Diğer bir neden ise kapitalist ülkelerden sosyalist ülkeye sermaye ve teknoloji çekme ihtiyacından gelmektedir. Eğitimli ve ucuz işgücü kapitalist sermayeyi ülkeye çekmede büyük avantaj sağlamaktadır. Bütün bu nedenlerle sosyalist hükümetler sermayenin hızla büyümesini teşvik etme ve işçilerin refahını arttırma ikilemi arasında en doğru dengeyi tutturmak için çaba sarfetmektedirler. İşçilerin refahını ihmal ettikleri takdirde sosyalizmin idealinden uzaklaşmış olacaklar, sermayenin hızlı gelişmesini sağlamadıkları takdirde kapitalist ülkelerden gelen ekonomik ve ticari baskılar karşısında yeterince güçlü olamayacaklardır. Diğerleri arasında en gelişkin konumda olan Çin dahi hala bu baskıları yaşamaktadır. Çin’in kapitalist ülkelere büyük sermaye ihracı dahi iki nedene dayanmaktadır, birincisi kendi kalkınmasını sürdürmek, ikincisi kendi ürettiği mallar için Pazar elde etmektir, güçlü kapitalist ülkeler ellerinde tuttukları pazarları sosyalist ülkelere kaptırmamak için çok sayıda fiili  ve hukuki engeller çıkarmakta Dünya Ticaret Örgütünün koyduğu kuralları ayaklar altına almaktadırlar.

Göçmen İşçiler sorunu

 Sosyalist ülkeler kapitalist dünyadan gelen ekonomik rekabetin baskısına çözüm olarak ve kırsal kesimlerdeki insanların hızla zenginleşme arzularına yanıt olarak yurtiçi işçi göçünü kolaylaştırmışlardır. Bu göçmen işçiler önce birkaç yıllığına kentlere gitmekte hızla para yapmak için uzun saatler çalışarak, hatta iki işte birden çalışarak birikim yapmaya çalışmaktadırlar. Göçmen işçi akışı sermaye için ucuz işgücü ve kendi haklarını savunmasını bilmeyen ve örgütsüz olan işgücü anlamına gelmektedir. Sermaye sahiplerinin onların bu durumunu sömürmek istemeleri karşısında işçi işveren çatışmaları da çıkmaktadır. Sosyalist hükümetlerin bu işçi işveren çatışmalarına çözüm bulma ve işçileri koruyan yasal düzenlemeler getirmesi gecikmektedir, hatta yasal düzenlemeler bile istenen başarılı sonuçları getirmemektedir; çünkü ilgili taraflar (işçi-işveren) birçok durumda kısa vadeli çıkarlarla kendi aralarında anlaşmakta, ücret ve çalışma koşullarını kendi istedikleri gibi düzenlemek istemektedirler. Hükümet iş sözleşmesi yapılması zorunluluğu getirmesine rağmen bu yasaya uyulmamaktadır; bu durumun nedeni işçilerin eğitimsizliği, deneyimsizliği ve örgütsüz olmasıdır. Sendikalar bu durumu aşmak için göçmen işçilerin örgütlenmesini hızlandırmaktadır.  

     Örneğin Vietnam İş Kanunu’na göre, hem çalışanlar hem de işverenler kanuna uygun olarak iş sözleşmelerini tek taraflı olarak feshedebilirler. Ancak, kanunda işverenlerin tek taraflı fesih için katı koşullar getirilmişti. Bir işveren iş sözleşmesini yasadışı olarak feshederse, çalışanı işe geri almalı ve yasadışı fesih nedeniyle çalışanın kaybettiği ücret, ödenek ve en az iki aylık ücret ve ödenek tutarında tazminat ödemelidir. Şimdi bu kanun katı görülerek yumuşatılmıştır: yeni İş Kanunu, bir çalışanın işe alım sırasında yanlış bilgi vermesi veya geçerli bir neden olmaksızın beş iş günü üst üste işe gelmemesi durumunda, işverenin çalışanın kusuru nedeniyle iş sözleşmesini tek taraflı olarak feshetme hakkına sahip olduğunu öngörmektedir. Ayrıca sosyalist ülkeler girdikleri uluslararası ticaret anlaşmalarının baskısı sonucunda ücret ve çalışma koşullarını iyileştirmek zorunda kalmaktadırlar:

  Trans-Pasifik Ticaret Ortaklığı için Kapsamlı Anlaşma (CPTPP), AB-Vietnam Serbest Ticaret Anlaşması’nın imzalanması ve yürürlüğe girmesiyle Vietnam, işçi haklarının korunmasını bu uluslararası anlaşmaların gerekliliklerine daha uygun hale getirmek için yasal düzenlemelerini hızlandırmak durumunda kalmıştır.

     Tüm bu baskılara karşın sosyalist hükümetler son 30 yıl içinde işçilerin ücretlerinde, çalışma saatlerinde ve çalışma koşullarında adım adım ciddi iyileştirmeler yapmışlar ve işçilerin desteğini kazanmışlardır. Çin çalışma saatlerini iki kez azalmıştır: 1994 yılında haftalık çalışma süresi 48 saat iken 44 saate indirilmiştir, 1995 yılında çalışma süresi günde 8 ve 40 saatlik hafta olarak indirilmiştir. Ancak bu yasalar mevcut durumun tamamen değişmesiyle başarısız olmuştur. Örneğin, Çin ve Vietnam’da ortalama çalışma saatleri yasal çalışma saatlerinin çok üstüne çıkmış durumda, Çin’de 2024 yılında ortalama çalışma saati 48’e, Vietnam’da ise 51’e çıkmıştır.

Paylaş

Bir Yanıt Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir