“Barış ve kalkınma” ile Kazan-kazan İş Birliği Arasındaki İlişki Sorunu
Emperyalizme, Hegemonyacılığa ve Savaşlara Karşı Mücadele
Ferdi Bekir, Ekim 2025
Bu yazıda Dünya Sosyalizmi Ansiklopedisi’nden (Pekin 2020) yararlanılmıştır. “Barış ve kalkınma” ile Kazan-kazan İş Birliği Çin’in 1980’lerden bu yana savunduğu ve pratikte uyguladığı en temel dış politika teorisidir. Bu teori Çin Komünist Partisi’nin dünyada içinde bulunduğumuz dönemi ve bu dönemde öne çıkan trendleri analiz ederek vardığı bir yargıdır. ÇKP artık “sosyalizmin bittiğinin” iddia edildiği 1980’lerde şu görüşü ortaya atmıştır: “Çağımızın özü değişmemiştir, Marx ve Lenin’in savunduğu gibi çağın özü hala kapitalizmden sosyalizme geçiştir. Bu kaçınılmazdır, içinde bulunduğumuz dönem “Barış ve kalkınma” stratejik hedefi için mücadele etmeyi gerektiriyor; bu mücadele dünyayı sosyalizme, komünizme daha fazla yaklaştıracaktır”.
“Barış ve kalkınma” ile Kazan-kazan İş Birliği arasındaki ilişki sorunu bugünün uluslararası ilişkileri ve bugünün dünya ekonomisi koşullarında önemli ve merkezi bir sorundur. Çin hükümeti açısından “Barış ve kalkınma” ile “kazan-kazan iş birliği” arasındaki ilişki, bir diğerini karşılıklı güçlendiren ve karşılıklı bağımlılık içeren bir ilişkidir. Barış ve kalkınma hem zengin Küresel Kuzey ülkelerinin ve halklarının talebidir, hem de gelişmekte olan Küresel Güney ülkelerinin ve halklarının talebidir, fakat barış ve kalkınma başta açlık susuzluk ve hastalıklarla boğuşan Afrika olmak üzere Meksika dahil Latin Amerika ve Asya ülkelerinin ve halklarının kolektif talebidir, dünya komünist ve sosyalistleri bu taleplerin gerçekleşmesi için mücadeleyi enternasyonalist bir hedef olarak dış politika programlarına almalıdırlar.
Barış ve kalkınma, ulaşmak istediğimiz nihai hedefi veya arzulanan durumu temsil eder, bunun sağlandığı durumda emperyalizm ve hegemonyacılık inine sokulacaktır. Kazan-kazan iş birliği ise bu hedefe ulaşmak için gerekli olan strateji veya süreçtir.
Barış ve kalkınma hedefi kazan-kazan iş birliğinin temelidir
Öncelikle, ülkeler arası başarılı bir iş birliğinin başlaması için istikrarlı ve müreffeh bir uluslararası ortam gereklidir.
Barış
Barış dünyada kalkınma için gerekli olan istikrarı sağlar: Çatışma, ekonomik ve siyasi yaptırımlar veya savaş durumunda ülkeler arası güven yoktur. Ticaret yolları kapanır, yatırımlar çok risklidir ve diplomatik kanallar çöker. Bir tarafın kazancının diğerinin kaybı olarak görüldüğü sıfır toplamlı bir ortamda kazan-kazan iş birliği yapamazsınız. Barış, ülkeler arası uzun vadeli sözleşmeler, ortak girişimler ve kültürel alışverişler için gereken öngörülebilirliği ve güvenliği sağlar.
Kalkınma
Kalkınma, ülkelerde ekonomik kapasite ve talep yaratır, bir ülke gelişirken altyapılar inşa etmeli, ülkedeki iş gücünü eğitmeli ve vatandaşlarının satın alma gücünü artırmak durumundadır. Bu da üretilen mallar için yeni pazarlar, yeni yatırım fırsatları ve teknolojik ve bilimsel iş birliği için ülkeler arası yeni ortaklaşmalar yaratır. Gelişmiş veya gelişmekte olan bir ekonomi diğer ülkeler açısından daha fazla tercih bir ortaktır. Kısaca söylersek barış ve kalkınma temeli olmadan, “kazan-kazan” fikrinin kendisi uygulanamaz hale gelir. Barış ve kalkınma iş birliğinin üzerinde gelişebileceği gerçekçi ve verimli bir zemindir.
Ülkeler Arası Kazan-Kazan İş Birliği Barış ve Kalkınmanın itici Gücüdür
Çatışmacı rekabet yerine, aktif bir biçimde kazan-kazan iş birliğini sürdürmek, barış ve kalkınmayı yaratmanın ve sürdürmenin en etkili yollarından biridir.
Kazan-kazan iş birliği Ülkeler Arası Ekonomik bağımlılığı teşvik eder: Ülkeler ticaret ve tedarik zincirleri aracılığıyla birbirleriyle derinlemesine entegre olduklarında–örneğin, bir ülke hammadde, diğeri teknoloji, üçüncü bir ülke de üretim montaj işini yaptığında–, ülkeler arası çatışmanın maliyeti önemli ölçüde artar. Bir ülkenin önemli bir ekonomik işbirliği ortağıyla savaşa girmesi, kendi tedarik zincirinizi sabote etmek anlamına gelir olur. Çünkü ekonomik işbirliği üzerinden karşılıklı bağımlılık, barışçıl ilişkileri sürdürmek için güçlü bir teşvik yaratır. Bu, ilerici uluslararası ilişkiler teorisinin de temel ilkelerinden biridir.
Kazan-kazan iş birliği Ülkeler Arası Ortak çıkarları ve güveni teşvik eder: Örneğin temiz enerji alanında ortak araştırma, işbirlikçi altyapı projeleri veya sınır ötesi çevre koruma gibi kazan-kazan projeleri, ulusların çıkarlarını uyumlu hale getirir. Birinin başarısı, diğerinin başarısı anlamına gelir. Bu, ülkeler Arası güven oluşturur ve ülkeler arası ilişkileri potansiyel bir rekabetten ortaklığa dönüştürür. Böylece kazan-kazan iş birliği karşılıklı olarak tüm ülkelerde kalkınmayı hızlandırır: Hiçbir ülke kalkınma için ihtiyaç duyduğu tüm sermayeye, teknolojiye ve kaynaklara sahip değildir. Kazan-kazan iş birliği sayesinde ülkeler şunları yapabilir:
- Ürünleri için yeni pazarlara erişim sağlayabilirler.
- Sanayilerini geliştirmek için doğrudan yabancı sermaye yatırımı çekebilirler.
- Ülkelerine İleri teknoloji ve bilgi transferi sağlayabilirler.
- Bulaşıcı Hastalıklar, felaketler, yoksulluk ve iklim değişikliği gibi ortak sorunların çözümünde iş birliği yapabilirler.
Ortaklaşa paylaşılan refah, genellikle çatışmaya yol açan eşitsizlikleri ve kaynak kıtlıklarını azaltır. Kısacası, kazan-kazan iş birliği, ülkeler arasında barışı savaştan daha kazançlı ve ülkelerin kalkınmasını ortaklaşa paylaşılan kaynaklar aracılığıyla daha ulaşılabilir kılar ve ülkelere karşılıklı fayda sağlayan bir ağ örer.
Kazan-kazan iş birliğinin karşıtı: Sıfır Toplamlı Çatışmacı Zihniyet
“Barış ve kalkınma” ile Kazan-kazan İş Birliği ilişkisini tam olarak anlamak için, Kazan-kazan İş Birliğinin karşıtı olan sıfır toplamlı veya “kazan-kaybet” zihniyetiyle karşılaştırmak gerekir.
Sömürgecilik, Emperyalizm ve hegemonyacılık: Bu, aslında “kazan-kaybet” modelidir. Sömürgeci emperyalist güçler, sömürgeleştirilmiş ve bağımlı olan ülkenin barış ve kalkınmasının pahasına kendi kalkınması için kaynak ve zenginlik elde etti ve o ülkeyi yağmaladı.
Ticari ve Ekonomik Korumacılık ve Ticaret Savaşları: Bir ülke, bir başkasının ekonomik kazancının kendi kaybı olduğuna inandığında, rakip ülkeye karşı gümrük ve ticaret engelleri diker. Bu durum genellikle misillemelere yol açarak küresel ekonomik büyümeyi ve ülkelerin kalkınmasını engeller ve ülkeler arası barışı baltalar ve diplomatik sürtüşmelere neden olur.
Soğuk Savaş ve Bloklaşma Siyaseti dönemi geride kalmalı: O dönemde dünya büyük ölçüde etki alanlarına bölünmüştü; iş birliği her blokun kendi içiyle sınırlıydı ve genellikle bir blok diğerinin jeopolitik yenilgisini hedefliyordu. “Kazan-kazan” işbirliği modeli, bu modası geçmiş soğuk savaş çerçevesini açıkça reddetmektedir.
Sonuç
“Barış ve kalkınma” ile Kazan-kazan İş Birliği arasındaki İlişki simbiyotik ve nedenseldir: Barış ve Kalkınma bu dava için mücadele edilmeden otomatik elde edilemez. Barış ve Kalkınma ortamı aktif olarak inşa edilmeli ve sürdürülmelidir. Kazan-Kazan İş Birliği, birbirine bağlı, küreselleşmiş olan günümüz dünyasında Barış ve Kalkınmayı inşa etmenin ve sürdürmenin temel mekanizmasıdır. Biri olmadan diğeri sürdürülebilir bir şekilde var olamaz. Kazan-kaybet yaklaşımıyla kalkınmayı sürdürmek kısa vadeli bazı kazanımlar sağlayabilir, ancak uzun vadede istikrarsızlığa ve çatışmaya yol açar.
Tersine, karşılıklı fayda sağlayan işbirlikçi bağlar kurmadan barışa erişilebileceğini beklemek kırılgan ve mevcut duruma boyun eğen pasif bir stratejidir. Bu nedenle, kazan-kazan iş birliği, ülkelerin bugünkü acil çıkarlarını nihai olarak ulaşmaya çalıştığımız evrensel barış ve ortaklaşa kalkınma hedeflerine bağlayan—ve emperyalizmi ve hegemonyacılığı inine sokmaya çalışan– pratik bir yoldur. Avrupa’daki ülkelerin Avrupa Birliği’ni kurması dünyanın bu bölgesinde kazan-kazan işbirliğini belirli bir ölçüde sağlamış ve Avrupa ülkeleri arasında barış ortamına ve ülkelerin kalkınmasına katkıda bulunmaktadır. Fakat her şeye karşın Avrupa Birliği içindeki bazı büüyük güç konumundaki ülkeler hem bu bölgede hem dünya ölçeğinde hegemonyacılık tutumundan vaz geçmemeiştir.
