Kitap | Alec Nove: Uygulanabilir Bir Sosyalizmin Ekonomisi (1983 Yılı)

Yazarın Önsözü

‘‘Sosyalizm’’ sözcüğü güçlü duygular; coşku, siniklik ve düşmanlık duyguları uyandıran bir etki yapar. Sosyalizm ya gelecek adil bir topluma; ya da serfliğe giden yoldur. Sosyalizm, ya kaçınılmaz tarihsel süre cin bir sonraki evresi; ya da trajik bir sapma, aldatılmış kitlelerin güce susamış ajitatör-entellektüellerce içine çekildiği bir çıkmaz sokaktır. Kendi tutumumun ne olduğu ilerideki sayfalarda görülecek. Ama şimdilik, ikisinden herhangi biri doğrultusunda propaganda yürütmeyi amaçladığıma netlik kazandırmak isterim. Benim amaçladığım, şimdiden ana rahmine düşmüş bir bebeğin ömür süresi içinde ulaşılabilecek, işleyen ve uygulanabilir türde bir sosyalizmin nasıl olabileceğini araştırmaktır Son yirmi beş yılımı Doğu Avrupa’nın ‘‘Sosyalist’’ ülkelerini inceleyip anlamaya çalışmakla geçirdim. Sosyal-demokrat bir ortamda büyüdüğüm, Bolşeviklerce tutuklanan bir Menşeviğin oğlu olduğum için, çevremden Sovyet gerçekliğine bir parça eleştirel yaklaşmayı miras aldım: Sosyalizm gerçekten buysa, başka yerde olmayı tercih ederdim. (Bereket versin başka yerde idim!)

Kuşku yok ki, Sovyet sisteminin büründüğü biçim ‘‘ihanet’’le, ya da Stalin’in kişiliğine bağlı olarak şekillenmedi. Burada sistemin nasıl geliştiğini anlatmaya çalışırken, ekonomik yöne özel bir dikkat ayırdım. Sosyalizmin Sovyetler’de uygulanan çeşidiyle Marx’ın bakışındaki çelişkileri ortaya koyan eleştirmenleri dinledim. Farklılıklar olduğu belli; ama önee onları sıralayıp, sonra da Marx’ın, daha doğrusu Lenin’in bakışına uymuyor diye SSCB’nin gerçekliğini eleştirmeye yetecek kadar da değil. Peki ya, bakışın kendisi pratiğe geçirilemez ve çelişkilerle doluysa? Reel dünyada başarılamayacak bir şeyi yapamadılar diye Stalin’i ve ardıllarını ‘‘suçlama’’nın bir anlamı olur mu? Stalin’le ardıllarının reel dünyada işledikleri suçlar ve aşırılıklar, bir ölçüde benimsedikleri öğretiden kaynaklanıyor olabilir mi? (Sadık bir Marksist ortaya çıkıp, öğretinin hümanist olduğunu, despotik bir toplumu ya da kitlesel baskıyı tasarlamadığını belirterek protesto etmeye kalktılarsa, Hıristiyan öğretiye sahip öteki ülkelerde olup bitenler -Hıristiyanların kendilerinin nice kurbanlar verdikleri- anımsatılabilir kendisine! Bir ekonomist olarak, merkezi planlamanın işleyiş mantığının merkezi despotizmin pratiğine çok kolayca ‘‘uyduğunu’’ görünce, sarsıldım.

Çok güzel de alternatif ne? Marx, ütopyacı sosyalizmle bilimsel sosyalizmi ayırıyordu. Kitabın ilk bölümünde açımlanacak nedenlerden yola çıkarak Marx’ın sosyalizminin ütopyacı olduğuna inanıyorum. ‘‘Bilimsel bir sosyalizm’’ olabilir mi? Gerek tarihin o yolda ilerlediğinin ‘‘Bilimsel olarak’’ kanıtlanabilmesi anlamında, gerekse ‘‘Sosyalist’’ adını vereceğimiz kusursuz bir toplum tasarımı anlamında, hayır. Kusursuz ve optimal hiçbir şey yoktur. Onun için akla uygun bir beklenti hem despotizmden hem de hoş görülemez bir verimsizlikten akla uygun ölçülerde uzak durarak işleyebilecek bir şey olabilir.

TAMAMINI OKUMAK İÇİN İNDİRİNİZ

Paylaş

Bir Yanıt Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir