Prof. Song Guoyou: ABD Dış Ticaret Stratejisinin Ayarlanması ve Olumsuz Etkileri: Yeni Washington Uzlaşması

08 Temmuz 2024 Pekin

Yazar, Fudan Üniversitesi Amerika Araştırmaları Merkezi’nde müdür yardımcısı ve profesör olarak görev yapmaktadır

Aşağıdaki makale Song Guoyou tarafından kaleme alındı Contemporary World Dergisinden alınmıştır, Sayı 6, 2024’te bu dergide yayınlanmıştır.

Özet

ABD’nin dış ticaret stratejisi, Soğuk Savaş’ın sona ermesinden bu yana birbirini izleyen ABD hükümetlerinin serbest ve açık dış ticaret stratejisini değiştiren büyük bir uyum sürecinden geçmiştir. ABD’nin dış ticaret stratejisindeki ayarlamalar, ABD’nin iç siyasi ve ekonomik durumundaki değişikliklerin ve uluslararası yapıdaki ayarlamaların bir ürünüdür. ABD’nin dış ticaret stratejisindeki ayarlamaların amacı ABD’nin ekonomik, güvenlik ve stratejik çıkarlarını korumak ve böylece ABD hegemonyasının çıkarlarına hizmet etmektir. ABD’nin dış ticaret stratejisinde yaptığı bu düzenlemede, iç politik kaygılar, belirgin korumacı özellikler ve ciddi bir güvenlik merkezci eğilim ile birincil faktör haline gelmiştir. ABD Trump ve Biden dönemlerinde Müttefikler arasındaki ticareti genişletmiş ve ithal ikamesi politikalarına ve endüstriyel destek politikalarına daha fazla vurgu yapmıştır. ABD’nin dış ticaret stratejisinin ayarlanmasının geniş kapsamlı sonuçları vardır. Ulusal düzeyde, çeşitli departmanlar arasındaki ticari karar alma sorumluluklarını ve ekonomik faydaların farklı gruplar ve bölgeler arasındaki dağılımını değiştirmiştir; küresel düzeyde, sadece jeopolitik ve küresel ekonomik rekabeti yoğunlaştırmakla kalmamış, aynı zamanda dünya ekonomisi ve Çin-ABD ekonomik ve ticari ilişkileri üzerinde de büyük bir olumsuz etkiye sahip olmuştur.


Uluslararası düzendeki derin değişimle birlikte, ABD’nin dış ticaret stratejisi de büyük değişiklikler geçirmiştir. Trump yönetimi tarafından teşvik edilen ticari korumacılık, Trump’ın görevden ayrılmasıyla birlikte ortadan kalkmadı, ancak giderek ABD hükümetinin dış ticaret stratejisinin temel içeriği haline geldi. “Washington Uzlaşısının” öncülük ettiği liberalizm ve açıklık, yerini yavaş yavaş “Yeni Washington Uzlaşısının” öncülük ettiği realizme ve korumacılığa bırakmıştır. Yeni durumda, dış ticaret stratejisi yalnızca ABD’nin ekonomik çıkarlarına hizmet etmekle kalmıyor, aynı zamanda jeopolitik bir araç ve ABD hegemonyasını sürdürme çıkarlarına hizmet eden büyük güç rekabetinin bir aracı haline geliyor. Büyük bir küresel ticari ve ekonomik güç olarak, ABD’nin dış ticaret stratejisinin ayarlanması sadece küresel ekonomik ve siyasi manzarayı yeniden şekillendirmekle kalmamış, aynı zamanda ABD’nin kendisi, uluslararası ticaret, jeopolitik ve uluslararası ilişkiler üzerinde de derin bir olumsuz etkiye sahip olmuştur.

Bölüm 1. Amerikan Dış Ticaret Stratejisinin Ayarlanmasının Tarihsel Arka Planı

ABD ticaret politikasının tarihsel gelişimine bakıldığında, dış ticaret stratejisinde yapılan büyük ayarlamaların hepsi önemli tarihsel düğüm noktalarında gerçekleşmiştir. Trump yönetimi tarafından başlatılan ve Biden yönetimi tarafından güçlendirilen dış ticaret stratejisi ayarlaması da derin bir tarihsel arka plana sahiptir. Bir yandan, ABD’nin iç siyasi ve ekonomik durumundaki derin değişiklikler, ABD’nin ticaret stratejisinin yeniden düzenlenmesine yol açmıştır. İç ve dış siyasi ve ekonomik politikaların kesişme noktası olan ticaret politikası, büyük ölçüde bir ülkenin iç siyasi ve ekonomik durumunun yansımasıdır. ABD’nin bu kez ticaret stratejisinde yaptığı büyük ayarlama da iç siyasi ve ekonomik durumundaki köklü değişikliklerin sonucudur.

Siyasi açıdan, ABD’deki iç siyasi kutuplaşma giderek daha ciddi hale gelmekte ve ABD başkanlık seçimlerinde kilit eyaletlerin önemi giderek daha belirgin hale gelmektedir. Hem 2016 hem de 2020 ABD başkanlık seçimlerinin nihai sonuçları, bazı salıncak (iki tarafa da kayabilecek) eyaletlerdeki oy verme durumuna bağlıydı. Seçimi kazanmak için Cumhuriyetçiler ve Demokratlar salıncak eyaletler için yarışmak zorundadır ve kilit salıncak eyaletlerdeki insanların ticaret konusundaki görüşleri ABD hükümetinin ticaret politikalarını formüle etmesinde başlangıç noktası haline gelmiştir.

 Bazı kararsız eyaletler, özellikle de Wisconsin, Michigan, Pennsylvania ve Ohio gibi “Pas Kuşağı” olarak bilinen kararsız eyaletler, serbest ticaretin yalnızca çok uluslu şirketlerin özel çıkarlarını tatmin ettiğine ve bunun sıradan halkın çıkarlarına zarar verdiğine ve bu nedenle kısıtlanması gerektiğine inanarak küresel ticarete giderek daha olumsuz bakmaktadırlar.

2016 ABD başkanlık seçimlerinde Trump’ın Hillary’yi yenebilmesinin nedeni büyük ölçüde kamuoyu algısındaki değişiklikleri kavramasıydı. Trump’ın yönetimi sırasında formüle edilen korumacı ticaret politikaları, önemli kararsız eyaletlerin ABD dış ticaretine yönelik olumsuz tutumunu daha da güçlendirdi.

Biden yönetimi iklim değişikliği ve göç gibi diğer iç siyasi konularda Trump’tan çok farklı olsa da, dış ticaret konularında Trump’a benzer bir pozisyona sahip ve hatta bir adım daha ileri giderek siyasi hesaplara dayalı sözde “ABD işçilerini koruma merkezli” bir ticaret politikası önerdi.

Demografik yapı bakımından işçiler ABD nüfusunun nispeten sınırlı bir oranını oluşturmasına karşın, işçilerin çoğu başkanlık seçimlerinin sonucunu belirleyebilecek olan siyasi açıdan kilit önemdeki eyaletlerde yaşamaktadırlar. Dahası, bu işçiler ekonomik küreselleşmenin kurbanı olduklarına inanmaktadır. Bu nedenle hem Cumhuriyetçi hem de Demokrat partiler, imalat işçilerinin desteğini kazanmak için kaçınılmaz olarak işçilerin, özellikle de imalat işçilerinin çıkarlarına dayalı ticaret politikaları oluşturacak ve bu da ABD dış ticaret politikasının artan korumacılığına yol açacaktır.

TAMAMINI OKUMAK İÇİN İNDİRİNİZ

Paylaş

Bir Yanıt Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir