Canut Yayınevi’nden Sosyalizm Üzerine İki Ciltlik Kitap: Sovyet Deneyi ve Yarının Sosyalizmi

Cem Kızılçeç
Canut Yayınevi Sinan Dervişoğlu’na ait iki ciltlik önemli bir kitabı bugünlerde 8 Mart 2025’ten itibaren okuyuculara ulaştıracak, kitaba idefix ve diğer internet web sitelerinden ulaşılabilecek. Ayrıca kitabın elektronik EPUB versiyonu da yayınlanacak.
Yazar Hakkında
SİNAN DERVİŞOĞLU, 1958’de Erzurum’da doğdu. Galatasaray Lisesi’ni ve Boğaziçi Üniversitesi Mühendislik Fakültesini bitirdi. 1980 öncesinde değişik müstear isimler altında Yurt ve Dünya,
Yürüyüş ve Genç Öncü dergilerinde yazıları yayınlandı. 1980 sonrasında İktidar Yolu, Hedef, Fabrika, Politika Gazetesi; Yön, Komünist dergilerinde ve İleri Portal ile Yazı Portal sitelerinde çok sayıda makale yayınladı.
Türkiye Sosyal Tarih Araştırma Vakfı (TÜSTAV)’da Yönetim Kurulunda görev aldı ve Mustafa Suphi Vakfı’nın kurucusu ve yönetim kurulu üyesi olarak çalıştı. Sinan Dervişoğlu’nun TKP arşivlerinden
derlediği iki kitabı “TKP 1926 Viyana Konferansı” ve “Büyük Kırılma: 1927 TKP MK Tutanakları” TUSTAV tarafından basıldı. Yazar halen Türkiye İşçi Partisi Parti Meclisi üyesidir.
Cilt 1; Sovyet Deneyine Yeni Bir Bakış – Sovyet Deneyi ve Yarının Sosyalizmi
Yazar Sinan Dervişoğlu “Sovyet Deneyi ve Yarının Sosyalizmi” ana başlığı altında iki ciltlik bir kitap ile sosyalizm nedir ve sosyalizm nasıl inşa edilmelidir? tartışmasına yeni bir bakış açısı ile katkıda bulunuyor. Sinan Dervişoğlu kendi elli yıllık sosyalizm pratiği içinde biriktirdiği gözlem ve araştırmaları kapsamlı bir çalışma ile bizimle paylaşıyor.
“Sovyet Deneyine Yeni Bir Bakış” başlıklı Birinci Cilt, “Bugünün ve Yarının Sosyalizmi” başlıklı İkinci Cilt ile tamamlanmış; kitabın İkinci Cildi bir yandan ayakta kalan Çin, Vietnam ve Küba’da sosyalizmin başarılarını ele alırken, diğer yandan ideal bir sosyalist toplumun nasıl inşa edilebileceğini tartışıyor.
Yazarın Birinci Cilde girişte yaptığı vurgu dikkat çekici: 20. Yüzyılda Yaşadığımız Büyük Travmayı Atılıma Çevirebiliriz! Birinci kitap yıkılan sosyalist ülkeleri bu trajik sona götüren nedenleri tartışıyor. Dile kolay, 1989’daki zirve noktasında dünyada 9’u Avrupa’da, 8’i Asya’da, 6’sı Afrika ve 1 tanesi Latin Amerika’da olmak üzere Marksist-Leninist partilerin iktidarda olduğu 24 sosyalist ülke vardı. Dünya nüfusunun % 32’si bu ülkelerde yaşıyordu. Kısa bir dönem sonra bu sayı 5’e indi. Şüphesiz bu geçici geriye gidiş sosyalizmin sonu olmadı ve sosyalizm davası hala ilerlemeye devam ediyor. Nitekim Avrupa Sol Partisi’nin önemli teorisyenlerinden Micheal Brie (Almanya Rosa Luxemburg Vakfı) 2016 yılında yazdığı makalede Çin, Vietnam ve Küba’daki gelişmeleri değerlendirerek “sosyalizmin üçüncü dalgasının” (3.0 versiyonu) ortaya çıktığını ve geliştiğini savundu. Yazar Sinan Dervişoğlu bununla birlikte bugün hala ayakta olan sosyalist ülkelerin başarılarına eleştirel bir mesafe koyuyor ve bu ülkelerin olası risklere karşı korunmaları için siyasi ve hukuki sistem alanında reformlarda ısrar etmelerini gerekli görüyor.
Yazara göre Rusya’daki Şubat ve Ekim devrimleri veya 2. Dünya Savaşı ortamında gerçekleşen Doğu Avrupa ülkelerinin devrimleri Komünist partilere “dışsal” olan elverişli koşullarda gerçekleşmiş; bu devrimlerin işçi ve köylü kitle desteği zayıf kalmış ve kurulan iktidarlar oldukça kırılgan olmuştur. Bu kırılgan iktidarı her ne pahasına olursa olsun elde tutma güdüsü ilerdeki yıllarda sosyalist bir toplumsal dönüşüm için gerekli olan kurumların zedelenmesine yol açmıştır. Örneğin Sovyet meclislerinin Parti kontrolüne pasif bir enstrümana dönüşmesi gibi.
Oysa Çin, Küba ve Vietnam devrimlerinde komünist önderler ve kadrolar yaratıcı siyasi açılımlarla devrimleri ilerletmiş, politik iktidar büyük ve ağır bedeller ödendikten sonra ele geçirilmiştir. Çin, Küba ve Vietnam partileri ülkelerinin her bir bölgesinde iktidarı ayakta tutacak kadro ve kitle desteğine sahip olmuştur. Bu ülkelerin partileri SBKP’de Gorbacev döneminin ikinci yarısında başlayan sağa savrulmadan etkilenmeden kendi bağımsız yollarında ilerlediler. Çin’de 1978 sonrası reformlarda dünya sosyalizm tarihinde ilk kez köylüleri bastırmadan ve yoksullaştırmadan, hiçbir kitlesel zorlama olmadan sanayileşmeyi ileri aşamalara yükseltme yolu izlenmiştir. Bu üç ülkeyi ayakta tutan nitelikler, partilerin bürokratizme ve kitlelerden kopup, kitlelerin üzerinde ayrıcalıklı bir siyasi zümrenin oluşmasına karşı çıkmalarıydı. Bu ülkelerin partileri aldıkları siyasi ve ekonomik kararlarda konsensüsü, kitlelerin onay ve desteğini canlı tutma kararlılığı içinde olmuşlar, parti ve devlet örgütleri ile halk kitleleri arasındaki ilişkiler her zaman canlı ve şeffaf olmuş, Parti önderliği hiçbir zaman tabanda yaşananlara ve hissedilenlere sağır kalarak, “Marksizm-Leninizmin haklılığı” adına gerçeklerden kopup kendisini sanal hale gelen bir dünyanın içine hapsetmemiştir.
Yazar böylece bugün hala ayakta kalan ve yaşamlarını sürdüren sosyalist ülkelerin neden bu trajik son ile karşılaşmadan sosyalizm çerçevesi içinde kalan reformlarla ilerleyebildiklerini inceliyor ve Türkiye’de yaygın kabul gören sosyalist kampın çöküşünden sonra, dünyanın “sosyalizmin olmadığı sosyalizm sonrası bir çağa” (post-sosyalizm çağına) girdiği görüşüne itiraz ediyor.
Bununla birlikte yazar bugün hala ayakta kalan sosyalist iktidarların başarılarına eleştirel bir mesafe koymaya çalışıyor. Yıkılan ve ayakta kalan bugünkü sosyalist toplumlarda kapitalizmden komünizme geçiş döneminde oldukları için kapitalist topluma ait belli kategorilerin (ekonomi de dahil) varlığını sürdürmesi kaçınılmaz, fakat işçi sınıfı siyasi irade koyarak eski kapitalist topluma ait bu kategorileri yönetebilmeli ve adım adım ortadan kaldırmalıdır. Çin, Küba ve Vietnam’ın uyguladığı Pazar ekonomisi bu çerçeve içinde değerlendirilmelidir. Sosyalizmi inşa sürecinde bugün ve geçmişte yaşanan tıkanıklar büyük ölçüde Marksist teoride var olan teorik boşlukları giderme ve teoride yenileşme çabalarının başarısız olmasıyla bağlantılıdır. Sosyalizmin özü katılım ve kitlelerin inisiyatifine dayanmaktır; parti-devlet bütünleşmesi ve devlet odaklı bir sosyalizm inşa modeli aşılmalıdır.
Yayın Editörü: Cem Kızılçeç
ISBN: 978-605-4923-84-7
Sayfa adedi: 455
Yazar: Sinan Dervişoğlu
İlk Baskı 2025
Kitap Seti 2 Cilt
Kitap formatı Ciltsiz
2. Hamur kağıt
Web satış Tanıtım Yazısı
Cilt 2; Bugünün ve Yarının Sosyalizmi- Sovyet Deneyi ve Yarının Sosyalizmi (Çin-Küba-Vietnam)
Yazar Sinan Dervişoğlu— kendi elli yıllık sosyalizm pratiği içinde biriktirdiği gözlem ve araştırmalarla– Sovyet Deneyi ve Yarının Sosyalizmi ana başlığı altında iki ciltlik bir kitap ile sosyalizm nedir ve sosyalizm nasıl inşa edilmelidir? tartışmasına yeni bir bakış açısı ile katkıda bulunuyor. “Sovyet Deneyine Yeni Bir Bakış” başlıklı Birinci Cilt, “Bugünün ve Yarının Sosyalizmi” başlıklı İkinci Cilt ile tamamlanmış; kitabın İkinci Cildi bir yandan ayakta kalan Çin, Vietnam ve Küba’da sosyalizmin başarılarını ele alırken, diğer yandan ideal bir sosyalist toplumun nasıl inşa edilebileceğini tartışıyor. Yazar Birinci Ciltte yanıtlanmayan sorulara kitabın İkinci Cildinde yanıt veriyor. İdeal sosyalizmde 20.yüzyıl sosyalizm inşa modelinde gördüğümüz parti-devlet içi içe geçmesi ve devlet odaklı sosyalizm inşa modeli aşılmalıdır. Yazar Sinan Dervişoğlu’na göre inşa ettiğimiz sosyalist toplum henüz kapitalizmden komünizme geçiş döneminde olduğu için kapitalist topluma ait belli kategorilerin (ekonomi dahil) varlığını sürdürmesi kaçınılmazdır, fakat işçi sınıfı siyasi irade koyarak eski kapitalist topluma ait bu kategorileri yönetebilmeli ve bu kategorileri adım adım ortadan kaldırmalıdır.
Çin, Küba ve Vietnam’ın uyguladığı Pazar ekonomisi bu çerçeve içinde değerlendirilmelidir. Sosyalist ülkelerin emperyalizm ve dünya kapitalizmi karşısında eli güçlendikçe ideoloji ve politika alanlarında çok sesliliğin önü açılmalı, tek partili siyasi sistem; partinin devletle iç içe geçmesi; parti içinde farklı eğilimlerin yasaklanması gibi pratiklerden kaçınılmalıdır. Sosyalizmin özü başlıca iki öğeden oluşur, siyasal sistemde demokratik katılım ve ekonomide “birleşmiş üreticilerin ortaklaşa planladıkları ve uyguladıkları üretim.”
Sosyalizmin inşasında belirleyici olan siyasettir; dolayısıyla öncelikle sosyalist ülkelerdeki politik sistem ve siyasal partiler sistemine bakmalıyız– bu ülkelerde tek bir komünist partisinin varlığı ve Parti-Devlet bütünleşmesi çok önemli ve çürütücü bir sorundur. Bu sorunu hem sosyalizmin yıkıldığı ülkelerde hem de bugün yaşayan sosyalist ülkelerde görüyoruz.
Yazar bu iki sorunun getirdiği sonuçları detaylı bir biçimde tartışıyor. Sosyalist ülkelerin siyasal siteminin tek partili bir sistem olması da ciddi sorunlara yol açmıştır; bunun yerine sosyalizmin inşasını destekleyen çok partili ve halka açık ve şeffaf bir siyasi rekabetin olduğu bir sistem, hatta siyasal partilerin belirleyici olmadığı bir siyasal sistem olmalıdır: siyasal sistemin tayin edici merkezini Parti’den emekçi meclisine taşımak…devrimin kazanımlarını güvence altına alan sosyalist hukuk sistemine ve kurumlara bağlı kalmak kaydıyla, farklı görüşlerin örgütlenip kendini ifade edebileceği bir temsilciler meclisini siyasetin merkezine yerleştirmek, ve politik çoğulculuğu teşvik etmek çok daha uygun olacaktır.
Sosyalizmin ekonomik sistemi sadece işçi denetimini ve ekonomik planı değil, bir Pazar ekonomisini gerektirir: Sosyalizm altında Pazar ekonomisi emekçilerin tüketiciler olarak taleplerini, onların ürünlerden beklentilerini yansıtan bir barometre olmanın ötesinde, onların sosyalizm için yeni fikir ve projeler üretmelerine katkıda bulunur.
Çin, Küba ve Vietnam’ın başarılarının sırrı katılıma büyük alan açmaları, kitlelerin inisiyatifini kullanmaları ve bürokratik bir tabakanın oluşmasını önlemeleridir. Şimdilerde bu ülkelerde yaşayan yurttaşlar diğer kapitalist ülkelere seyahat ederek, karşılaştırma yapabilmekte ve anayurtlarındaki toplumsal sisteme destek vermektedirler. Yazar bununla birlikte bugün hala ayakta olan sosyalist ülkelerin başarılarına eleştirel bir mesafe koyuyor ve bu ülkelerin olası risklere karşı korunmaları için siyasi ve hukuki sistem alanında reformlarda ısrar etmelerini gerekli görüyor. Yazara göre sosyalizmde ısrar eden bu ülkeler henüz parti-devlet bütünleşmesi ve devlet odaklı bir sosyalizm inşa modelini aşamadıkları için ciddi sorunlar yaşayabilirler ve yıkılma riski taşıyorlar. Bu iktidarlar, Parti ve devlet liderleri tabandaki emekçilerle doğrudan, şeffaf ve hesap vermeye dayanan bir ilişki kuramadıkları takdirde, toplumda sorunlar belli ölçüde birikip bir bunalımın çanları çalmaya başladığında iktidar kaybedilebilir.
Yayın Editörü: Cem Kızılçeç
ISBN: 978-605-4923-85-4
Sayfa adedi: 272
Yazar: Sinan Dervişoğlu
İlk Baskı 2025
Kitap Seti 2 Cilt
Kitap formatı Ciltsiz
2. Hamur kağıt
