Barışçıl Devrim ve Lenin’in Rusya’da Devrimin Barışçıl Gelişmesine Gösterdiği Dikkat 

Tetsuzo Fuwa

Mayıs 17,  2024

1930 doğumlu olan Fuwa üniversitede Fizik eğitimi aldı. 1953-66 yılları arasında Demir Çelik İşçileri Sendikası’nda çalıştı. 1966 yılında sendikanın Merkez Komite üyeliğine seçildi.1970 yılında Japonya Komünist Partisi parti sekreteryası başkanlığına seçilen Fuwa, 1982’de Merkez Komitesi yürütme kurulu başkanlığına ve 2000 yılında Parti Merkez Komitesi başkanlığına seçildi. 2006 yılına kadar Japonya Komünist Partisi Başkanlığını yürüttü. Yazar şu anda parti ile bağlantılı Sosyal Bilimler Enstitüsü’nün direktörlüğünü yapmaktadır. Bu yazı Canut Yayınevi tarafından yayınlanan “Lenin’in ‘Devlet ve Devrim’ Eserine Eleştirel Bir Yaklaşım” adlı eserinden alınmıştır.

Cem Kızılçeç’in Notu: Marx, Engels, Lenin ve günümüzün sosyalistleri-komünistleri devrimin barışçıl gelişimi, sosyal devrimin barışçıl bir biçimde sosyalizme ilerletilmesi üzerine önemli değerlendirmeler yaptılar. Bu kitapta bu konu üzerine daha önce hiçbir yerde yayınlanmamış kaynakları bulabiliyoruz. Konunun teorik ve pratik değeri birçok yeni olayla birlikte artıyor. Nepal’de 2005 yılında gerici hükümete karşı gerilla savaşı sürdüren Maoist Komünist Partisi hükümeti zor duruma sokunca, birçoğu kentlerdeki barışçı sosyalist ve komünist partilerden oluşan 7 siyasi Parti araya girmiş ve gerici hükümetinin işini bitiren bir uzlaşmaya varmıştı. 2006 yılında Komünist-İlerici-Sosyalist güçlerin ve etnik kimlik talepli partilerin uzlaşması devrimin barışçıl gelişiminin önünü açtı ve Nepal devrimi barışçıl yoldan zafere ulaştı. 2007 yılından itibaren Komünist partilerin ve etnik azınlık kimlik partilerinin belirleyici konumda olduğu hükümetler Nepal’i yönetmeye başladı. Bu tarihten itibaren devletin tüm kurumları adım adım dönüşüme uğratıldı… Bugün Nepal’in komünist partileri barışçı bir şekilde sosyalizme geçiş stratejisi doğrultusunda ilerliyorlar. Bkz. Nepal’de Sosyalizme Barışçı Bir Biçimde İlerlemeyi Olanaklı Kılacak Anayasayı Yürürlüğe  Koyduk.. Link  https://marksizm.org.tr/yolumuz-acik-nepalde-sosyalizme-barisci-bir-bicimde-ilerlemeyi-olanakli-kilacak-anayasayi-yururluge-koyduk/

Burada Marx’ın şu parlak görüşlerini aktarmak istiyorum: “Her toplumsal devrimin ilk eylemi politik devrimdir” (Alman İdeolojisi)  “Yani politik devrim zorunlu bir açılış fakat bizim hedefimiz eski eski toplumsal düzenin yerine–eskiyi çözüp— yeni toplumsal düzeni inşa etmektir”.  Her devrim, toplumdaki eski düzeni (toplumsal düzeni) çözer, bu işi yaptığı ölçüde toplumsaldır.  Her devrim, eski iktidarı alaşağı eder, bunu yaptığı ölçüde politiktir…

Tetsuzo Fuwa Ne yazdı:

Devrimin barışçıl gelişmesi sorunu ile ilgili olarak Lenin’i inceledigimizde şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: Lenin, devrimin barışçıl gelişmesinin imkan ve şartlarının geliştiği koşullarda o imkanları gerçekliğe dönüştürebileceği bir politika üretmekte dikkat çeken bir siyasi öngörü, kararlılık ve önderlik yeteneği göstermişti.

1917 Yılı Nisan – Temmuz Arası Dönemde Barışçıl Gelişim Tartışması

Lenin, Şubat devriminden sonra, İsviçre’den St. Petersburg’a dönüş yolu üzerinde, devrim için tasarladığı taktik politikasını değiştirerek üstün liderliğini gösterdi. Lenin İsviçre’den yola çıktığında kararlı bir şekilde “devrimin bir sonraki adımının” temel politikasını silahlı ayaklanma olarak düşünüyordu. Ancak eve dönüş yolunda, Şubat devriminin sonucu olarak Rusya’da ikili bir iktidar yapısının oluşması şeklindeki anormal gerçek durumu öğrenince kısa bir süre içindeyeni bir fikir geliştirdi. Devrimin çıkarları uğruna bu özgün durumu aşmak için tek politik taktik, devrimin barışçıl bir biçimde ilerletilmesi olabilirdi. Lenin, İsviçre’yi terk edip dört gün sonra Rusya’daki St. Petersburg’a vardığında oradaki işçi ve askerlere, devrimin barışçıl gelişimini savunan Nisan Tezi konuşması ile seslendi. Ancak Lenin’in devrimin barışçıl bir biçimde ilerletilmesi politikası o günlerde halkın iktidarını barışçıl yollarla kurmayı savunan bir politika değildi.

Devrimin barışçıl bir biçimde geliştirilmesi sorununda Lenin’in düşündüğü bu politika, barışçıl gelişime imkân sağlayan tarihsel şartlar ve barışçıl gelişimin yolları ve araçları açısından Marx ve Engels’inkinden büyük oranda farklıydı. Marx ve Engels çalışan sınıfın kendi iktidarını, meclisteki çoğunluğa dayanan bir biçimde barışçıl yollarla tesis etmenin imkanını vurguluyorlardı. Öte yandan Rusya’da, Sovyetler meclisleri şeklindeki halk iktidarı çoktan tesis edilmişti ve kitlelere baskı uygulayan eski Çarlık rejimi zaten dağıtılmıştı. Sovyet meclisleri, zaten iktidara sahip olduklarından ve durumu gerçekte kontrol ettiklerinden iktidar sorununun esas noktası şimdiden halledilmişti.

O halde Lenin’in o günkü barışçıl gelişim politikası ne anlama geliyordu?

1917 Şubat devriminden sonra oluşan durumda üzerinde en çok tartışılan konu, halkın iktidar organları olarak Sovyetlerin, buradaki işçi ve asker temsilcilerin geçici burjuva hükümetine “nedensiz güven” duymaları yüzünden —-Lenin’in Nisan Tezlerinde böyle geçiyor —- dolayı iktidarı gönüllü bir şekilde bu hükümete vermeleriydi. Bu yüzden, bu durumu aşmanın yolu kitlelere, iktidarı geçici burjuva hükümetine vermedeki bu yanlışı anlatmaktan ve Sovyet meclislerinde iktidarı tekrar Sovyetlerin kendi ellerinde tutma iradesi gösterecek ve bu iradeyi pratiğe dönüştürecek bir çoğunluk oluşturmaktan geçiyordu. Lenin’in (Bütün iktidar Sovyetlere!) sloganının anlamı buydu. İşte bu görevler, Lenin’in Rus Devrimindeki, devrimin barışçıl gelişimi politikasıydı. Buradaki en devrimci görev halka gerçek durumu “açıklama” ve “uyarı” çalışmasıydı.

Lenin şöyle yazıyordu: Kitlelerin şunu görmeleri sağlan malıdır: İşçi Temsilcilerinin oluşturdukları Sovyetler, devrimci hükümetin tek mümkün şeklidir. Bu yüzden bizim görevimiz, bu hükümet burjuvazinin etkisine boyun eğdiği sürece, temsilcilerin taktiklerindeki yanılgıları sabırlı, sistematik ve ısrarcı bir şekilde, kitlelerin pratik gereksinimlerine uygun bir biçimde açıklayabilmektir. Biz Bolşevikler azınlıkta olduğumuz sürece, bir yandan hataları açığa çıkarma ve eleştiri çalışması yürütmeye devam ederken öte yandan da bütün bir devlet iktidarının İşçi Temsilcileri Sovyetlerine geçmesinin gerekliliğini uyararak, halk yığınlarının yanılgılarını kendi deneyimleriyle düzeltebilmeleri için çalışmış oluyoruz. [1]

İktidarın burjuva geçici hükümetten Sovyetlere barışçıl bir yolla geçirilmesi politikası, yüzeysel bir bakış açısıyla, Bolşevik hükümetinin ardından gelen basit ve tek yönlü doğrusal bir plan gibi gözükmektedir: Bu basit kavrayışa göre: 1) Bolşevikler halkı ikna edecekler ve Sovyet meclislerinde çoğunluğu kazanacaklar; 2) Bolşeviklerin çoğunluğa sahip olduğu Sovyetler devlet iktidarını ele geçirecek; 3) Böylece inşa edilen Bolşevik iktidarı, devrimi bir sonraki aşamaya taşıyacaktı. Bu hatalı basit kavrayış bugün bile yaygın bir şekilde geçerliliğini sürdürüyor.

Oysa, Lenin “Temmuz Karşı-Devrimi Olayından” sonra yaptığı analizde “Bütün İktidar Sovyetlere!” talebiyle bağlantılı olan barışçıl gelişim politikasının iki unsuru olduğunu şöyle açıklıyordu: ‘‘Birinci olarakeğer Sovyetlerin iktidarı kendi ellerinde tutma iradesi olabilseydi, o günkü koşullarda “hiç kimse, hiçbir sınıf, ne kadar önemli olursa olsun hiçbir güç… iktidarın Sovyetlere geçişine karşı direnemez ve bu geçişi önleyemezdi.” Başka bir deyişle, iktidarın Sovyetlere geçmesinin barışçıl bir şekilde gerçekleşebilmesi mümkündü.[2]

İkinci olarak, Sovyetler iktidarı bir kez eline aldığı takdirde “Devrimin barışçıl bir biçimde ilerlemesi mümkün olabilirdi. Bu durumda ise Sovyetler içindeki sınıflar ve partiler arasındaki mücadeleler mümkün olanen barışçıl ve acısız biçimi alabilirdi.” [3]

Lenin’in Barışçıl gelişim politikası yukarıdaki bu iki unsura sahipti. Bu unsurların ikincisinde görüldüğü gibi, Lenin’e göre Sovyet meclisleri, siyasi partilerin yan yana çalışacağı ve birbirleriyle rekabet edeceği bir arena olabilirdi. Veya da Sovyet meclisleri içinde iktidar değişikliklerinin partiler arasında mücadele veya rekabet yöntemleri ile barışçıl bir şekilde meydana geleceği bir alan olarak ele alınıyordu. Lenin bu düşünceyi daha da açarak şöyle izah etti:  “Sınıf bileşimleri bakımından Sovyetler, diktatörlüklerinin hazır bir şekli olan işçi ve köylü hareketinin organıydılar. Onlar tüm devlet iktidarını elde tutma iradesini göstermiş olsalardı küçük burjuva gruplarının en temel günahı olan kapitalistlere güvenmeleri olgusu gerçekten alt edilir ve bu süreçte kendi tutumlarından aldıkları ders ve deneyle eleştirilmiş olurdu. Sovyet meclislerinin iktidarı tek başına ve paylaşmadan kullanmaları halinde, Sovyet meclisleri içinde iktidarı elde tutan sınıf ve partilerin değişmesi barışçıl bir şekilde gelişebilirdi. Bu, halk için en kolay ve en avantajlı yol olurdu. Bu yol, en az acıya yol açan yol idi ve bu yüzden de en büyük güçle bunun için mücadele etmek gerekiyordu.” [4]

Devrimin barışçıl gelişimi iki unsura sahipti: Birincisi iktidarın Sovyetlere barışçıl bir şekilde geçmesi ve ikincisi Sovyet meclisleri içinde iktidarı elde tutan partilerin barışçıl bir şekil de değişebilmesi. Bu önemli bir noktadır çünkü siyasal sürecin gelişimi içinde herşeyi kapsayan tek bir sloganı (Bütün İktidar Sovyetlere) vurguluyor olsak da Lenin’in süreçte iki olasılık gördüğünü açıklayabiliriz. Bu olasılıklar, iktidarın Sovyetlere geçmesi sürecinde, Sovyet meclisleri içindeki siyasi partilerin güç dengelerindeki değişime bağlı olarak ortaya çıkabilecekti.  

Bu birinci olasılıkta, sadece ve sadece Bolşeviklerin Sovyetlerde çoğunluğu güvenceye almasından sonra, Sovyetler iktidarı, burjuva geçici hükümetten geri alabilirlerdi. Bu durumda iktidarın Sovyetlere geçmesi, doğrudan bir biçimde Bolşevik partililerden oluşan bir Bolşevik hükümetinin kurulması ve devrimin yeni ve daha ileri bir aşamaya taşınması anlamına gelirdi.

İkinci olasılıkta ise, Menşevikler ve Sosyalist Devrimciler Partisi’nin Sovyetler’de çoğunluğu elde tutmaları koşulunda iktidar Sovyetlere geçebilirdi. Bu durumda bütün iktidarı elin de tutan Sovyet hükümeti, aslında geçici hükümetten temelde bir farklılığı bulunmayan bir Menşevik-S.D. ittifak hükümeti olacaktı. Böylesi bir durumda eğer her bir partinin faaliyetleri ile halkın bu faaliyetlere yönelik eleştiri ve değerlendirmelerinin gelişmesi sonucu Bolşevikler azınlıktan çoğunluğa geçebilirlerse, Sovyetler içinde iktidarın barışçıl bir biçimde değişmesi suretiyle bir Bolşevik hükümeti kurulacaktı.

Lenin, Temmuz 1917′ deki o kritik Temmuz karşı-devrimci darbesi olayından önce, muhtemelen yukarıdaki gibi detaylı bir açıklama yapmayı gereksiz bir karmaşıklıktan kaçınmak için tercih etmedi. Yalnızca durum değiştikten ve devrimin barışçıl gelişimi ihtimali ortadan kalktıktan sonra –Eylül ayından sonra– Lenin geriye bakarak yaptığı değerlendirmelerde devrimin böylesi iki olası yolu izleyebileceği değerlendirmesini yapmıştı. Daha sonra bu durum çok büyük bir öneme sahip olacaktı

KARŞI DEVRİMCİ KORNİLOV AYAKLANMASINDAN SONRA DEVRİMİN BARIŞÇIL GELİŞİM TARTIŞMASI

Temmuz Olayının verdiği fırsatla burjuva Kerenski geçici hükümeti, askeri despotizme karşı bir tutum aldı. Eş zamanlı olarak o günlerde, General Kornilov tarafından yönlendirilen ve liberal Kadet Partisi ile ittifak yapan askeri karşı devrim güçleri, doğrudan kendi kontrollerinde olacak bir askeri despotizm kurmak için Kornilov ayaklanması olarak anılan ayaklanmayı başlattılar. Sovyetler tarafından desteklenen Kerenski geçici hükümeti ise bu isyana karşı koydu ve ayaklanmayı bastırdı, karşı devrimi iskambil kâğıtları gibi devirdi. Bu olaylar sürecinde Sovyetler güçlerini geri kazandı. Diğer taraftan, Menşevikler ve Sosyalist Devrimcilerin, liberal-monarşist Kadet Partisi ile koalisyonu reddetme kararı ile birlikte bir siyasi atmosfer değişikliği meydana geldi.

Lenin, siyasi durumdaki bu yeni gelişmenin verdiği fırsatı kullanarak, tekrar tekrar devrimin barışçıl gelişimini savundu. Devrimin yeniden istenen yolda ilerleyebilme imkânına dikkat çekti ve bu ihtimali, ne kadar küçük olursa olsun, gerçekleştirmek amacıyla azami gayret gösterilmesi çağrısında bulundu. Moskova’daki Merkez Sovyet’te çoğunluğa sahip olan Menşeviklere ve Sosyalist Devrimci Partiye, iktidarı derhal tek başına Sovyetlere geçirmelerini önerdi. Onlara daha sonraki politik gelişmelerin seyrini Sovyetler içinde bulunan partiler arasındaki barışçıl mücadeleler ve rekabete bırakma ve Sovyet meclisleri içinde bu yolla iktidar değişimini kabullenme çağrısını yaptı.

Lenin, bu barışçıl mücadele önerisini ilk defa, Kornilov Ayaklanması bastırıldıktan hemen sonra 1 Eylül’de yazdığı Uzlaşmalar Üzerine başlıklı makalesinde şöyle ifade ediyordu:

“Siyasette uzlaşma terimi, belirli bazı taleplerden vazgeçmek, bir tarafın diğer tarafla anlaşarak taleplerinin bir kısmından feragat etmesi anlamına gelir.” [5]

Lenin, yukarıdaki cümleyle yazısına başlayarak, Bolşeviklerin devrimci proletaryanın diktatörlüğünü amaçlamalarına rağmen Rus devriminde meydana gelen hızlı veözgün gelişmelerinyeni bir uzlaşma gerektirdiğini belirtti. Aşağıdaki tavizleri Sosyalist Devrimcilere ve Menşeviklere öneri olarak sundu: 

Lenin: Bolşeviklerin Oluşacak Yeni Hükümete Katılması Şart Değil:

“Bizim payımıza düşen uzlaşma ve taviz, bütün iktidarın Sovyetlere verilmesi şeklindeki Temmuz olayı öncesi talebimize geri dönmek ve bununla birlikte Sovyetlere karşı sorumlu olacak Sosyalist Devrimcilerden ve Menşeviklerden oluşan bir hükümeti kabul etmektir.  “Şimdi ve yalnızca şimdi, belki birkaç gün ya da bir veya iki hafta zarfında böyle bir hükümet kurulabilir ve bu hükümet mükemmel barışçıl bir şekilde pekiştirilebilir…” “Uzlaşma toplamda iki taraf için şu anlama gelecektir: Bolşevikler bu oluşacak hükümete katılmak için bir talepte bulunmayacaktır… Bolşevikler iktidarın proletaryaya ve yoksul köylülere derhal verilmesini talep etmekten ve aynı zamanda bu talebe yönelik mücadelenin devrimci yöntemlerini kullanmaktan da vazgeçeceklerdir…

“Menşevikler ve Sosyalist Devrimciler hâlihazırda hükümeti elde tutan blok olarak bundan sonra (uzlaşmanın sağlanmış olduğunu varsayarak) tamamen ve yalnızca Sovyetlere karşı sorumlu bir hükümet kurmayı kabul edecek, aynı zamanda Sovyetler yerel düzeylerde de ülkenin tamamında da bütün iktidarı devralacaktır… Bunun karşılığında bizler –Bolşevikler– devrimin barışçıl bir şekilde ilerleyeceği, Sovyetlerdeki partiler arası çekişmelerin barışçıl bir şekilde aşılacağı, gerçekten tam bir propaganda özgürlüğünün gerçekleşeceği ve derhal Sovyetlerin bileşimi (yeni seçimlerle) ve işleyiş tarzında yeni bir demokrasi kurulması beklentisi içinde olacaktık. [6]   Lenin’in bu teklifi az önce yukarıda açıkladığım iki farklı barışçıl gelişim olasılığından ikincisini ifade ediyordu.

Lenin, bu makaleyi 1 Eylül’de bitirdi, fakat 3 Eylül’e kadar parti yayın organının yazı işlerine gönderemedi. Yeraltı örgütsel çalışmasının güçlükleri bolşeviklerin hızlı haberleşmelerine engel oluyordu. Fakat hükümet cephesindeki şartlar bu iki gün zarfında öyle bir şekilde değişti ki, barışçıl devrim ihtimali Lenin için kaybolmuş gözüktü. Bunun üzerine Lenin makaleyi yazı işlerine üzerine bir not ekleyerek gönderdi. (Makale Labochy Putga zetesinde 6 Eylül tarihinde yer aldı.)

Lenin’in 3 Eylül tarihini koyduğu ilave notta şu ifadeler geçiyordu: “Cumartesi gününün (2 Eylül) ve bugünün (Pazar günü) gazetelerini okuduktan sonra kendi kendime, bir uzlaşma önermek için belki de çok geç olduğunu söylüyorum. Belki barışçıl gelişimin hala mümkün olduğu o kısa günler geçmiş olabilir de… Şimdi yapılabilecek tek şey, gazete editöründen bu notlara şu başlığı koymasını istemek: “Gecikmiş Düşünceler.” Belki gecikmiş düşünceler dahi bazen ilgi görebilir.” [7]

Rusya’daki siyasi durum bu günlerden sonra daha çok değişiklikler ve dönüşler geçirdi ve devrimci sürecin barışçıl gelişim yoluna girme ihtimali birden fazla kez yeniden ortaya çıktı. Fakat, Bolşevikler kolektif bir bütün olarak herkesten daha kararlı bir şekilde, silahlı başkaldırıya doğru ilerliyorlardı ve Lenin onların başlarındaydı. Buna karşın Lenin, yine de herhangi bir fırsat belirdiğinde, barışçıl gelişim yoluna girmek için defalarca önerilerde bulundu. Nitekim Lenin şöyle diyordu: “Herhangi bir devrimin barışçıl gelişimi, genel anlamda söylersek, oldukça nadir ve zordur. Çünkü devrim, en keskin sınıf zıtlıklarının azami derecede alevlenmesi ve açığa çıkmasıdır. Fakat Rusya gibi köylü bir ülkede, proletarya ve köylü birliğinin, adaletsiz ve caniyane bir savaş tarafından bitkin düşürülmüş insanlara barışı sağlayabileceği bugünkü koşullarda, bu birliğin o ülke de tarihte ilk defa köylülüğe bütün toprağı verebileceği bir zamanda, işte bu istisnai tarihsel anda; devrimin barışçıl bir şekilde gelişimi, bütün iktidarın Sovyetlere geçmesi halinde mümkün ve muhtemeldir…” [8]   “Şehir işçileri ve yoksul köylüler arasındaki ittifak, iktidarın Sovyetlere geçirilmesi yoluyla hemen şimdi başarılabilirse çok daha iyisi olur. Bolşevikler devrimin barışçıl gelişimini güvence altına almak için her şeyi yapacaklardır.” [9]

“Rusya demokrasisi, şu anda devrimler tarihinde çok nadir karşılaşılan bir olasılıkla karşı karşıyadır: Sovyet Meclisinin ve Sosyalist Devrimci ve Menşevik partilerin Kurucu Anayasal Meclisi kararlaştırılmış tarihte daha fazla gecikme olmadan toplantıya çağırma olasılığı… böylece devrimin barışçıl gelişimini teminat altına alarak…”   “Tüm iktidarı ele geçirerek, Sovyetler bugün hala- ve bu muhtemelen son şanslarıdır- devrimin barışçıl gelişimini, temsilcilerin halk tarafından barışçıl bir şekilde seçilmesini ve Sovyetler içinde partilerin barışçıl bir şekilde birbirleriyle mücadele etmesini sağlayabilir; pratik içinde halk çeşitli partilerin programlarını sınayabilir ve iktidar barışçıl bir şekilde bir partiden diğerine geçebilir.”  [10]

Fakat, Menşevikler ve Sosyalist Devrimciler Lenin’in bu önerilerini reddettiler ve karşı devrimci ordu ile gizli bir anlaşma içinde olan Kadet partisi ile hareket etmeyi seçtiler. Barışçıl gelişime yolunu açılan kapının tam ve kesin olarak kapanmasıyla, olaylar Ekim’deki silahlı Bolşevik ayaklanmasına doğru koşar adım ilerlemeye başladı.

Lenin’in Rusya’da Devrimin Barışçıl Gelişimine Gösterdiği Büyük Dikkat

Lenin’in siyasi yaşamının bütününe bakarak şunu söyleyebiliriz: Lenin’in devlet ve devrim hakkındaki araştırmasının sonuç yargısı olan, “şiddete dayalı devrimi” devrimlerin gelişiminde de kaçınılmaz ve “genel bir kural olarak” gören görüşü daha çok yanlış bir “kuramsal” araştırma sürecinden çıkarılan “kuramsal bir sonuçtur.” Lenin körü körüne şiddete dayalı yolları barışçıl yollara tercih eden, yalnızca ve yalnızca şiddete dayalı yol diyen devrimcilerden değildi. En etkileyici olan ise, Lenin’in karmaşık ve çok değişkenlik gösteren durumlar altında barışçıl devrimin gelişmesi için en küçük olanağı ve fırsatı yakalamak adına gereken her bedeli ödemeye razı olmada gösterdiği kararlılığı idi.

Barışçıl gelişim konusunu ele aldığı 1917 Temmuz Karşı Devrimci Olayından sonra, barışçıl gelişme konusunda yazdığı ilk makale olan Uzlaşmalar Üzerine makalesinde, böyle bir fırsatın olduğu inancıyla Lenin, söz konusu fırsatın değerini hararetle şöyle vurgulamıştı:  “Şimdi ve yalnızca şimdi, belki birkaç gün ya da bir iki hafta zarfında böyle bir hükümet kurulabilir ve bu hükümetin tamamen barışçıl bir şekilde pekişmesi sağlanabilir. Bu olasılıklar, bütün birRus devriminin barışçıl ilerlemesini güvence altına alabilir ve dünya çapındaki barışa doğru harekete ve dünya çapında sosyalizmin zaferine giden yolda büyük adımlar atmak için fevkalade olumlu fırsatlar sağlayabilir.

Kanımca, Dünya devriminin ve devrimci yöntemlerin partizanları olan Bolşevikler, sadece ve sadece devrimin barışçıl gelişimi uğruna bu uzlaşmaya razı olabilirler ve olmalıdırlar. Bu fırsat ki tarihte son derece nadir ve son derece değerlidir ve bu fırsat tarihte arada bir ortaya çıkar.” [11]

Ekim Devriminden hemen önce yazılan ve barışçıl gelişme için son çağrıyı yaptığı Devrimin Görevleri adlı makalesinde Lenin, bir kez daha Rusya’daki bütün parti üyelerinin o acı dolu ve pahalıya mal olacak şiddete dayalı yoldan kaçınmalarını sağlamak için, şiddet yoluyla gerçekleşecek devrimin kaçınılmaz olduğu durumun olası sonuçları ile barışçıl yolun sonuçlarının karşıtlığını ortaya koyan bir karşılaştırma yaptı ve şöyle yazdı:

“20 Nisan hareketinden Kornilov ayaklanmasına kadar devrimin gelişiminin tüm gidişatı gösteriyor ki, eğer bu fırsat kaçırılırsa burjuvazi ile proletarya arasında çok acı bir iç savaşın çıkması kaçınılmazdır. Bu kaçınılmaz karmaşa bu iç savaşı biraz daha yakınlaştıracaktır. Bugünkü durum, insan aklının algılayabileceği bütün verilerin ve etkenlerin kanıtladığı gibi, yukarıdaki programı yürüten ve yoksul köylüler tarafından desteklenen işçi sınıfının tam zaferiyle sonuçlanmalıdır. Bununla birlikte bu iç savaş çok çok zor ve kanlı olabilir ki, bu iç savaşa girildiği takdirde on binlerce toprak sahibinin, kapitalistin ve onları destekleyen görevlinin hayatına mal olacaktır.

Proletarya, bu devrimi korumak için- ancak bu yalnızca yukarıda ortaya konan programı uygulayarak mümkün olabilir- her türden fedakarlıkta bulunmakta tereddüt etmeyecektir. Diğer yandan proletarya, Sovyet meclislerinin ellerindeki bu son şansı devrimin barışçıl gelişimini güvence altına almak için kullanmaları durumunda Sovyet Meclislerini her türlü yolla destekleyecektir.” [12]

Lenin, devrimin şiddete dayalı olarak gerçekleşmesinin kaçınılmaz olduğu görüşünü savunan kuramsal vargısından daha çok emin oldukça, keskin bir biçimde devrimin barışçıl bir biçimde ilerlemesi olasılığına herkesten daha fazla değer verdi. Lenin o ateşli günlerde bu olasılığı sürekli olarak yeniden değerlendirdi. Lenin, “tarihte olağanüstü nadir olan” ve zor olan, buna karşın halk için daha az acılı olan bu gelişim olasılığını gerçekleştirmek için hararetle mücadele etti. Kanımca, Lenin’in bu konudaki kararlı siyasi tutumu bu yazılarda kuvvetli bir şekilde ortaya çıkmaktadır. İşte tarihin bu sayfası Rus Devriminin tarihinde teori ve pratiğin karmaşıkve kapsamlı bir biçimde birleştiği sayfalardan biri olarak böyle yazılmıştı.

Yazarın diğer eserleri:

Devletin Ders Kitapları Ve Japonya’nın Yürüttüğü Savaşlar

Klasikleri İncelemek- Parlamentoda Çoğunluğa Dayalı Devrim

Klasikleri İncelemek- Marx’ın Gelecek Toplum Üzerine Teorisi

Marx’ın Kapitali’nin Bütün Üç Cildini Yeniden Okumak. (Bu eser 7 ciltlik bir eserdir.)

Bugünkü Dünyada Asya, Afrika ve Latin Amerika

Marx’ın ‘Gotha Programının Eleştirisi’ Eserini Yeniden Okumak

Pekin’de ÇKP İle 5 Gün

“Müdahale ve Sahtecilik” – JKP Sovyet Hegemonyacılığına Karşı Duruyor.

Stalin ve Büyük Güç Şovenizmi


[1]Rus Devriminde Proletaryanın Görevleri, LCW,Cilt24:s.23.

[2]Sloganlar Üzerine, LCW,Cilt 25:s. 186.

[3]A.g.e.

[4]A.g.e.

[5]Uzlaşmalar Üzerine, A.g.e., 309.

[6]A.g.e., 310-311.

[7]A.g.e., 314.

[8]Rus Devrimi ve İç Savaş, LCW,Cilt 26:s.36-37.

[9]A.g.e., 41.

[10]Devrimin Görevleri, A.g.e., 67.

[11]Uzlaşmalar Üzerine, A.g.e., 310-311.

[12]Devrimin Görevleri, A.g.e., 67-68

Paylaş

Bir Yanıt Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir