Rosa Luxemburg’un Demokrasi ve Devlet Üzerine Görüşleri: Lenin ve Troçki’ye Eleştirileri
Yazar: Michael Harrington
Amerikan Demokratik Sosyalistleri hareketinin kurucusu Michael Harrington demokrasi ve sosyalizm arasındaki ilişki üzerine çok sayıda yazı kaleme almıştır. Bu makalede Harrington, Rosa Luxemburg’un Demokrasi üzerine görüşlerini tartışıyor.
Rosa Luxemburg şöyle yazıyor: “Lenin diyor ki: Burjuva devleti, işçi sınıfını bastırmanın bir aracı, sosyalist devlet ise burjuvaziyi ezmenin bir aracıdır. Bu basitleştirici yaklaşım esas unsuru göz ardı etmektedir: Burjuva sınıf egemenliği, —dar çizilmiş belirli sınırların ötesinde– halk kitlelerinin bütününün politik öğrenimine ve eğitimine gereksinim duymaz. Proletarya diktatörlüğü için ise bu politik öğrenim ve eğitim olmadığı takdirde [proletarya diktatörlüğü] var olamaz bu proletarya diktatörlüğü için yaşamsal bir şey ve unsur ve onun teneffüs edeceği havadır”.
Biraz aşağıda Rosa Luxemburg devam ediyor: “Bu diktatörlük teorisinin Leninist-Troçkist anlayışındaki dillendirilmeyen ön varsayım şudur: sosyalist devrimin, devrimci partinin cebinde hazır bulunduğu ve sadece enerjik bir biçimde uygulanması gereken bir reçete meselesi olduğudur. Bu maalesef böyle değil! Sosyalizmin bir iktisadî, sosyal ve hukukî sistem olarak pratikte gerçekleştirilmesi, bir sürü hazır reçetenin çok uzağında, tamamen geleceğin sisleri arasında duran bir meseledir. Programımızda bugün elimizde olan şey, genellikle negatif karakterde olan tedbirlerin aranmak zorunda olunacağı bir yönü gösteren az sayıdaki yol işaretleridir. Sosyalist iktisatın yolunu açmak için ilk önce neleri kaldırmamız gerektiğini tahminen biliyoruz, ancak sosyalizmin esaslarını iktisadın, hukukun, bütün toplumsal ilişkilerin içerisine yerleştirmek için her adımda alınması gereken binlerce somut, pratik büyük ve küçük tedbirler üzerine elimizde hazır bir reçete gibi sosyalist parti programı ve bir sosyalist öğreti kitabı mevcut değildir.
Bu bir eksiklik değil, tam aksine, bilimsel sosyalizmin ütopik [sosyalizm] karşısındaki bir avantajdır: Sosyalist toplum sistemi sadece tarihsel bir ürün olabilir ve olmalıdır; kendi deneyim okulundan doğan, gerçekleşme anında, canlı tarihin oluşumunun içinden çıkan, aynen parçası olduğu organik doğa gibi, gerçek toplumsal gereksinimlerin tatmin edilmesi için araçları yaratma, yani ödevle birlikte çözümünü getirme adeti olan tarihsel bir üründür.
Eğer bu böyleyse, o zaman sosyalizmin doğası gereği zorla kabul ettirilemeyeceği, emirnamelerle uygulamaya sokulamayacağı çok açıktır. Sosyalizm– mülkiyete karşı vs. – bir dizi şiddet tedbirini zorunlu kılar. Negatif olan, tasfiye kararnamelerle gerçekleştirilebilir, ama sosyalist inşa, yani pozitif olan bu şekilde gerçekleştirilemez. Bu yepyeni bir alandır. Binlerce sorun. Sadece deneyim düzeltmeler yapabilme ve yeni yollar açabilme durumundadır”.
Bir sayfa sonra Rosa Luxemburg şu kehanet dolu gözlemi yapar:
Lenin ve Troçki genel seçimlerinden çıkan temsilî kurumların yerine Sovyetleri, çalışan kitlelerin tek gerçek temsili organları olarak açıkladılar. Ancak ülke bütünündeki politik yaşamın baskıya alınmasıyla, bu meclislerin çalışmaları da giderek sakat olmak zorunda kalıyor. Genel seçimler, engelsiz basın ve toplantı özgürlüğü, özgür düşünce mücadelesi olmaksızın, her kamu kurumundaki yaşam, içinde sadece bürokrasinin işleyen tek unsur kalacağı biçimde ölür, yalancı yaşama dönüşür.
Böylece kamu yaşamı yavaş yavaş uykuya dalar, birkaç düzine parti önderi tükenmez enerjileri ve sınırsız idealizmleri ile işleri yönlendirir ve yönetirler; gerçekte ise aralarındaki bir düzine mükemmel beyin yöneticidir ve zaman zaman işçi sınıfının elit bir kesimi önderlerinin konuşmalarını alkışlamak, hazır kararları oybirliğiyle onaylamak için toplantılara çağrılır, yani özünde kayırıcı klik politikası uygulanır – bu bir diktatörlüktür, ancak bu proletaryanın değil, bir avuç politikacının diktatörlüğü, yani burjuva anlamında, Jakoben egemenliği anlamındaki bir diktatörlüktür (Sovyet kongrelerinin üç aydan altı aya çıkarılması!). Hatta daha da ötesi: böylesi durumlar kamu yaşamının bozulmasına neden olacaktır.. Suikastlar, rehinelerin kurşuna dizilmeleri vs. Bu, hiç bir partinin kurtulamayacağı karşı konulamaz, objektif bir yasadır.
Leninist-Troçkist teorinin temel hatası, aynı Kautsky gibi, demokrasinin karşısına diktatörlüğü koymaktır. Soru, gerek Bolşeviklerde, gerekse de Kautsky’de »diktatörlük veya demokrasi«dir. Kautsky doğal olarak kararını demokrasiden yana veriyor, hem de sosyalist devrime alternatif olarak gösterdiği burjuva demokrasisinden yana tutum alıyor.
Lenin ve Troçki ise demokrasi yerine diktatörlüğe ve böylece bir avuç insanın diktatörlüğüne, yani burjuva tarzı bir diktatörlüğe karar kılıyorlar. Her ikisi de, gerçek sosyalist politikadan aynı şekilde uzak olan iki karşıt kutuptur. Proletarya iktidarı ele geçirdiğinde, Kautsky’nin »ülkenin olgun olmaması« bahanesiyle verdiği tavsiyede olduğu gibi sosyalist devrimden feragat ederek sadece demokrasiye yönelemez. Bu Enternasyonalizme, devrime ihanet etmek anlamına gelir.
[Proletarya] en enerjik, en dik başlı, en merhametsiz bir biçimde hemen sosyalist tedbirleri uygulamaya başlamalı, yani diktatörlük kurmalıdır, ama sınıfın diktatörlüğünü, bir parti veya kliğin diktatörlüğünü değil. Sınıfın diktatörlüğünü, yani en geniş açıklık, halk kitlelerinin en faal dizginsiz katılımı biçiminde, en sınırsız demokrasi altında.
Luxemburg, özgürlükçü fikirlerini “proletarya diktatörlüğü” adına savundu. Bu makaledeki Luxemburg yorumu doğruysa, onun Marx’ın “proletarya diktatörlüğü” terimine vermek istediği anlam ve Marx’ın eserlerinde içkin olan “proletarya diktatörlüğü” kavramı, demokratik bir yorumdur.
