Deng Xiaoping: Gana Cumhurbaşkanı ile Görüşme ve Deng Xiaoping’in Verdiği En Büyük Ders
Zhang Weiwei, Deng Xiaoping ve dönemin diğer üst düzey Çin liderlerine tercümanlık yapmış bir siyaset bilimci ve yazardır. Halen Fudan Üniversitesi’nde profesör olarak görev yapmaktadır.
Çeviren: Ali Elik

Deng Xiaoping, 1985’te, Gana Cumhurbaşkanı Jerry Rawlings’le bir araya geldi. Çin’de reformlar iyi gidiyordu, Deng keyifliydi: “Sanırım kendi yolumuzu bulduk,” dedi. Rawlings’e Xiamen kentine gitmesini önerdi – o dönem yeni kurulan özel ekonomik bölgelerden biriydi. Çin’in şu anki lideri Xi Jinping, o zamanlar Xiamen belediye başkan yardımcısıydı.
Rawlings ile görüşürken ona “sakın Çin modelini birebir kopyalama,” dedi Deng. “Kendi yolunu kendin çizmelisin.” Çin’den çıkarılacak en büyük ders neydi? Deng şöyle yanıtladı: “Gerçeklerden yola çıkmak. Kendi ülkenin koşullarına göre kendi politikalarını geliştir. Süreci dikkatle izle, iyi olanı koru, yanlış olanı düzelt. Benden alabileceğin en büyük ders bu olur.”
Rawlings, Çinlilerin çok mantıklı insanlar olduğunu söyledi. “Bizimkiler böyle değil,” dedi. “Batı bize bir model sunuyor, kopyalamamızı istiyor. Ama buradaki adam, dünyanın en büyük ülkesinin lideri, bana Çin’i bile kopyalama diyor. Bunu sadece büyük bir uygarlığın lideri söyleyebilir.”
Deng Xiaoping’in Dört Özelliği
Deng Xiaoping ile geçirdiğim zamanlardan aklımda kalan dört temel özelliği şöyle özetleyebilirim:
Birincisi, ileri vizyonu. 80’li yaşlarında bile Deng uzun vadeli bir stratejistti. Kendisinin göremeyeceği gelecek on yılları konuşurdu. Kendine verdiği görev, ülkeye yüz yıl boyunca yön verecek temel ilkeleri belirlemekti.
İkincisi, düşünme tarzı. Deng sürekli düşünürdü. Dışişleri’nden kendisine bir brifing verildiğinde, her zaman koltukta tek başına sigarasını içerek sessizce düşüncelere dalardı. Bu görüntüsü hâlâ gözümün önünde.
Üçüncüsü, pragmatizmi. Deng, bir şeyin işe yarayıp yaramadığını küçük ölçekte denemeden asla geniş çapta uygulamaya koymazdı.
Dördüncüsü, özgüveni. Deng büyük bir orduya komuta etmiş, devrim yıllarında çetin savaşlara katılmış ve uzun kariyerinde birçok iniş çıkış yaşamıştı. Bu engin hayat tecrübesi ona bir tür görkem ve vakar kazandırmıştı; dünyayı kavramaya dair kendinden emin bir duruşu vardı. Bir yabancı devlet adamı, Deng’e Sovyetler Birliği’nin toplam 1 ay süren Çin-Vietnam savaşına dahil olup olmayacağını sormuştu. Sonuçta Sovyetler askeri olarak Çin’den çok daha fazla güçlüydü. Deng, en küçük bir endişe belirtisi göstermeden basitçe yanıtladı: “Afganistan’ı bile alamayan bir süper güç Çin’e nasıl saldırmaya cesaret edebilir?”