İkinci TİP’in (1975-1987) Burjuvazi üzerine Düşünceleri

İkinci TİP’in Askeri-bürokratik Zümre Üzerine Görüşleri

TİP’in  MDD’cilerle ortak teorik zemini

Kemal Okur

TİP PROGRAMINDAN ALINTILAR

Behice Boran kimdir? - Dokuz Eylül | Güncel İzmir Haberleri

Türkiye’de tekelci burjuvazi, diğer burjuva sınıfları kendisine müttefik yapamadı

Yoğunlaşma ve merkezileşme özellikleri bakımından Batı’daki benzerlerinden geri düzeyde olan Türkiye’deki tekelleşme eğiliminin önünde daha alabileceği mesafe bulunmaktadır. Tekeller arası rekabet henüz ileri kapitalist ülkelerdeki düzeye çıkmamıştır. Tekellerle banka sermayesi arasındaki bütünleşme tamamlanmış olmaktan uzaktır. Tasarrufları doğrudan toplayıp yatırımlara aktarma ihtiyacı, büyük işletmelerle bankaları karşı karşıya getirmektedir. Ancak bu karşı karşıya gelme, banka sisteminin küçük ve orta sanayi üzerindeki hegemonyasını etkilememektedir. Sonuç olarak, tekelci büyük sermaye, burjuvazinin diğer kesim ve dalları üzerinde hegemonyasını tam olarak kurup onu kendine bağımlı kılarak yeni bir sınıfsal ittifak biçimi oluşturamamıştır.

Egemen sınıflar ittifakı içindeki çözülme ve sürtüşmeler ise politik düzeyde bir iktidar boşluğu yaratmaktadır.

Orta burjuvazi ile tekelci burjuvazi arasındaki çelişme

“Orta Burjuvazi İle İlişkiler de Bozulmuştur.” Egemen sınıflar arası ittifak ve ilişkiler bozulduğu gibi orta burjuvazi ile de ilişkiler bozulmuştur… Ayrıca, tekel dışı sermayenin tekelci sermayeyle olan çatışması temel, uzlaşmaz bir çelişki değildir, oysa işçi sınıfı ile çelişkisi bu niteliktedir.

TİP  “Sivil-asker-aydın zümreyi” nasıl görüyordu: Küçük burjuva radikalizmi teorisi

Küçük burjuva radikalizmi ile burjuvazi arasındaki çelişme var. Özellikle hızlı tekelleşme dolayısıyla…. 1960 bir darbe değildi, Burjuvazinin karşılaştığı sorunları çözemez hale geldiği bir sırada, küçük burjuva radikalizmi bu iktidarın 1950 – 1960 arası aldığı biçime ve uygulamalara karşı çıkmış ve bunun sonucunda 27 Mayıs hareketi meydana gelmiştir.

TİP 1960-1971 arasını nasıl görüyordu: “çok partili demokrasi” burjuvazinin güdümünden çıkmaktaydı: (Tırnak içinde burjuva demokrasisi- yani gelişkin Batı demokrasisi yok diyor)

1971 nasıl oluştu:  27 Mayıs hareketi ister istemez demokrasiden yana ve bunun için de halk kitlelerinden yana 1961 Anayasasını da birlikte getirmiştir.

İşverenlerin sendika seçme özgürlüğünü engellemeleri, işçilerin direnişlerine, fabrikaları işgallerine yol açtı. Gençlik hareketleri Üniversite ve eğitim konularını aşarak politik sorunlara yöneldi, eylemler birbirini izledi. Toplumsal hareketlilik, yürüyüşler ve boykotlar esnafa ve bürokrasinin çeşitli kesimlerine kadar yayıldı.

Başka bir önemli gelişim de küçük burjuva radikalizminin güçlenmesi, ülke politikasında etkin rol oynamaya yönelmesiydi. Bir bölüm asker, sivil kadrolar ve aydınlar sosyal adaletçi reformlar istiyorlar, bunun için de yönetim biçimini değiştirmek gereğini duyuyorlardı. Bu küçük burjuva kadro ve aydın kesimleriyle burjuvazi arasındaki çelişme ve sürtüşme, özellikle tekelleşme yönelişi dolayısıyla keskinleşerek sürüyordu.

Bu toplumsal gelişmelerin doğurduğu sorunlar ve çalkantılarla A.P. iktidarı başa çıkamıyordu. Bu iktidarın, ta­şınmaz malları ve tarım gelirlerini vergileme konusundaki hazırlıkları, Türkiye kapitalizminin özellikle sanayi kesiminin satış sorunu ve buna bağlı olarak düşük kapasite kullanımı ile karşılaşması Adalet Partisini (Demirel) burjuvazinin bazı çevrelerine de ters düşürüyordu.

TİP’in  Sivil-asker-aydın zümre analizi (Burda, MDD’cilerle oldukça yakınlaşıyor–Kıvılcımlı ve Mihri Belli )

Sivil asker kadrolar (Başlığı biz koyduk)

Bağımsızlığına yeni kavuşmuş geri ülkelerde küçük burjuva aydınlar, yerli burjuvazinin yokluğu veya güçsüzlüğünden, devlet ve ordu kadrolarını kendilerinin oluşturmasından dolayı artan etkinlikleriyle toplumlarında, küçük burjuva aydınların Batı’da oynamadıkları bir rol oynamış ve oynamaktadırlar. Türkiye’de de küçük burjuva aydınların büyük bir kesimi devletin sivil ve asker kadrolarını doldurmuşlar, bu ve diğer nedenlerle Osmanlı İmparatorluğunun son döneminden bu yana ülkenin tarihinde aktif olmuşlar, burjuva demokratik hareketlerde önemli rol oynamışlardır.

Küçük burjuva aydın kesim konusunda şu noktalar göz önünde tutulmalıdır: 1) Bu tabaka düzenle kaynaşıp uyuşan, burjuvaziyle işbirliği halinde olan, tekellerin yüksek gelirli yöneticileri olarak onlarla uyum içine giren üst kademe bürokrat ve teknokrat kesim ile, yaşam düzeyleri ve koşulları emekçi kitlelerden farklı olmayan, hatta bir kesimiyle altında olan kalabalık memur kitlesi, öğretmenler ve tekelleşmenin kendilerini sermayeden giderek daha çok uzaklaştırdığı teknik elemanlar olarak ikiye bölünmüş durumdadır.

2) Oyak, Meyak gibi kuruluş ve girişimlerle sivil-asker kadroların, bütününde düzenle kaynaştırılması çabaları sürdürülmektedir.

 3) Bu kaynaştırma çabalarına ve kaynaşma olgusuna karşın, sivil-asker kadroların hiç değilse bir kesimi ile burjuvazi arasındaki çelişki ve çekişme süregelmektedir. Bu kadrolar bir yanıyla daha uzlaşıcı bir duruma girerken, bir yanıyla da daha radikalleşmekte ve reformcu, antiemperyalist nitelikleri daha belirginleş­mektedir.

Ülkemizde istek ve görüşlerini bilinçli olarak dile getiren bu kesim içinde ilerici elemanlar çoktur. Bunlar Sosyal adaletçi, sosyal demokrasiye ve küçük burjuva sosyalizmine yatkındırlar. Bağımsızlıkçı bir potansiyelleri vardır. Sosyalist aydınların önemli bir bölümü bu kesimden çıkar. Ayrıca bu kesimin genellikle üyeler ve yöneticiler arasında egemen durumda bulunduğu küçük burjuva aydınlarının ilerici demokratik kuruluşları ve meslek örgütleri, ülkenin demokratik güçleri arasında önemli bir yer tutmaktadır.

Paylaş

Bir Yanıt Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir