Çinli Strateji Uzmanı: ABD’nin Yeni Ortadoğu Planı Başarısızlığa Mahkum
Yazar: Chen Shu Çin-Arap Araştırmaları Enstitüsü Uzmanı ve Gazeteci, 7 Temmuz 2025

Türkiye, İran, Suudi Arabistan ve Mısır gibi kendi tarihsel derinliğine, büyük nüfusa ve siyasi etkisine yaslanan aktörlerin bulunduğu bir coğrafyada İsrail’in tek merkezli bir düzen kurması neredeyse imkânsız.
Çin Ningxia Üniversitesi Çin-Arap Araştırmaları Enstitüsü Direktörü ve onemli bir think tank olan CICIR’ın eski başkan yardımcısı Li Shaoxian, dikkat çeken yorumlar yaptı.
Li’ye göre “ABD’nin İsrail’i Orta Doğu’da şekillendirici aktör olarak öne çıkarmak istemesi gerçekçi değil”.
Çinli Orta Doğu uzmanı Li Shaoxian’a göre, ABD’nin “İsrail öncülüğünde” yeni bir Orta Doğu düzeni inşa etme hayali gerçekçi değil. ABD’nin bu beklentisi, bölgenin çok katmanlı ve karmaşık jeopolitiğini yeterince hesaba katmıyor.
2003 Irak Savaşı’ndan sonra güç dengeleri 1) İran, 2) Türkiye, 3) İsrail ve Arap ülkeleri arasında şekillendi. Bu dengeyi basitçe değiştirmek mümkün değil.
2023’ten itibaren İran’ın bölgedeki etkisi azaldı; İran’ın Arap ülkeleriyle olan çelişmeleri de yumuşamaya başladı. Buna karşılık İsrail, Arap ülkeleri arasında giderek daha büyük bir güvensizlik ve endişe kaynağı haline geliyor.
Li’ye göre, ABD’nin İsrail merkezli stratejisi bu yüzden uzun vadede tutmayacak.
Li, Çin’in İran ve Suudi Arabistan arasında yaptığı arabuluculuk rolüne atıf yaptı.
Öte yandan Li’nin yorumları Çin’in geleneksel dış politikası ile de uyumlu. Çin’in Ortadoğu’daki dış politikası tamamen dengeleyici bir aktör olmak yönünde.
Li’nin yorumlarına bakılırsa bu çerçeveden bakılınca Abraham anlaşmalarının genişletilmesi de Arap ülkeleri açısından artık anlamlı bir seçenek değil.
Li’nin yorumlarına bakılırsa Ortadoğu’da yeni bir dengeleme dönemi başladı.
Aslında bu ara süreç Suriye’de rejimin düşmesi ile başladı ve dengeler tamamen değişti.
Hatta yeni dengeleme süreci başlangıcını Ukrayna savaşına ve Rusya’nın bölgede etkisiz hale geldiği döneme kadar götürebiliriz. İsrail’in bu ara dönemde hegemon bir güç olarak öne çıkmaya çalışması ya da ABD tarafından Bölgeye böyle bir gündemin dayatılması söz konusu hegemonik boşluğu doldurmaya yönelik idi. Bu başta Türkiye olmak üzere bir çok önemli bölge ülkesinin tepki ve huzursuzluğunu çekiyor..
Ancak görünen o ki bu boşluk doldurulamadı. ABD’nin bu hayalleri ve İsrail’in hırsı yüksek yoğunluklu savaş ortamında savaşı uzun süre devam ettirmeyi göze alamadı.
Bu ABD için hem prestij kaybına neden olacaktı hem de çok ciddi bir ekonomik külfet ortaya koyacaktı.
İsrail in savaş Mühimmatların azalması meselesi bile tam anlamıyla çözülemedi.
Öte yandan ABD ve İsrail’in bu planları, bölgedeki tarihsel, sosyolojik ve jeopolitik gerçekleri ciddi biçimde gözden kaçırıyor.
İsrail’in askeri yetenekleri tek başına kalıcı bölgesel liderlik için yeterli değil. Orta Doğu’da meşruiyet, yalnızca sert güç değil, siyasi rızayı gerektiriyor.
Türkiye, İran, Suudi Arabistan ve Mısır gibi kendi tarihsel derinliğine, büyük nüfusa ve siyasi etkisine yaslanan aktörlerin bulunduğu bir coğrafyada İsrail’in tek merkezli bir düzen kurması neredeyse imkânsız.
Aslında İsrail de bunun farkında ancak uluslararası mekanizmaların etkisiz kalmasından dolayı sert güce yönelerek yoğun bir tahkimat yapmaya çalışıyor.
Bölgedeki çok-kutupluluk eğilimi ve birçok faktörden oluşan etkiler hegemonya girişimlerini sürekli törpülüyor.
