Xi Jinping: Marksizmi İncelemek ve Pratikte Uygulamak Ne Demektir?

Halkla yakın bağlar Marksizm’in en ayırt edici özelliğidir. Marx’a göre tarihsel edim kitlelerin edimidir.

Marx’ın Doğumunun 200. Yıl Anma Toplantısında Konuşma, 4 Mayıs, 2018

Engels bir eserinde şöyle demişti: “Bilimin doruklarına tırmanmak isteyen bir ulusun teorik düşünce temeline sahip olmaksızın bunu başarması mümkün değildir.” Aynı şekilde, eğer biz Çinliler ulusal yeniden canlanmayı gerçekleştirmek istiyorsak, teorik düşünce temeline sahip olmaksızın bunu başaramayız. Marksizm Partimiz ve ulusumuz için yol gösterici bir teoridir ve öyle kalmaya da devam edecektir. Dünyayı anlamak, onun gelişmesinin altında yatan örüntüleri kavramak, dünyanın hakikatini keşfetmek ve değişimi ateşlemek için kullandığımız güçlü bir teorik araçtır. Marksist fikirler ve teoriler geniş kapsamlı ve bir çok alanı projektör altına almıştır, tekrarlanan araştırmalarda bile geçerliliğini korumaktadır.

Çinli Komünistler yeni dönemde hala Marx’ı incelemeli ve araştırmalı, Marksizmi araştırmalı ve Pratik içinde uygulamalı ve sürekli olarak onun güçlü bilgisinden ve teorilerinden esin almaya devam etmelidir. Böylece, yeni dönemde “beş yönlü”[1] genel plan ile “Dört Kapsamlı”[2] stratejinin koordineli bir şekilde ilerletilmesi çabalarımızla Çin sosyalizmini daha kararlı olarak, daha güvenle ve bilgelikle sahiplenecek ve geliştireceğiz; böylece dalgaları yarıp ileriye doğru yelken açarken rotamızı daima ulusal yeniden canlanma hedefine doğru tutmamızı başaracağız.

Marx’ı incelemek Marksist düşüncenin insan toplumunun gelişiminin derinliğindeki örüntüler (yasalar) üzerine yaptığı araştırmayı incelemeyi ve onu pratikleştirmeyi gerektirir.

Marx yaptığı araştırmada insan toplumunun nihai olarak komünizme doğru ilerlediğini–bu önlenemez olan tarihsel eğilimi– ortaya çıkardı. Marx ve Engels geleceğin toplumunda (komünist toplum) “birimizin özgürce gelişmesinin hepimizin özgürce gelişiminin koşulu olduğu bir topluluğa sahip olacağımız” ve “proleterlerin zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyleri olmadığını aksine kazanacakları bir dünyanın var olduğunu” sıkı bir şekilde savundular.

Marx tarihin akışının ilerletilmesinin, sadece ve sadece insanların kendilerinin efendileri, toplumun ve insan gelişiminin efendileri olmasına bağlı olduğunu ve ancak bu yolla komünizm idealinin zorunlu olarak adım adım -halihazırdaki mevcut koşulların sürekli bir biçimde dönüştürülmesi yoluyla- gerçekleştirileceğini sıkı bir şekilde savundu.

 Marksizm Komünistlerin sarsılmaz idealleri ve inançlarının kuramsal temelini inşa etmiştir. Diyalektik ve tarihsel materyalizmin–her ikisinin– dünya görüşleri ve yöntemleri üzerine tam bir kavrayışa sahip olmamız ve komünizmi gerçekleştirmenin seyir yolu üzerindeki kilometre taşlarını adım adım kazanmayı içeren tarihsel bir süreç olduğunu eksiksiz bir biçimde bilince çıkarmamız olmamız gerekiyor.

Bizler soylu Komünizm idealimiz ile Çin sosyalizmi müşterek idealimizi ve aynı zamanda halihazırda kendimizi bağladığımız bugünkü çabaları bir bütünlük içinde görmeli, Çin sosyalizminin dört teması olan- Çine özgü sosyalizminin kültürü, sistemi, kuramı ve seyir yolu- temalarında özgüvenimizde ısrar etmeli ve Çinli komünistlerin inanç ve ideallerine bağlı kalmaya devam etmeliyiz. Bizler Marx’ı örnek almalı ve yaşamımız boyunca komünizm için mücadele etmeliyiz.

Marx’ı incelemek, Marksist düşüncenin halkın tarihin yaratılmasındaki konumunu yüksekte tutma üzerine yaptığı araştırmayı incelemeyi ve onu pratikleştirmeyi gerektirir.

 Halkla yakın bağlar Marksizm’in en ayırt edici özelliğidir. Marx’a göre tarihsel edim kitlelerin edimidir. İnsanların özgürlüklerini kazanmalarına sağlamalarına katkıda bulunmak Marx’ın yaşam boyu peşinde koştuğu amacıydı. Daima temel konumumuzun halkın konumu olmasını güvence altına almalı, aynı zamanda temel misyonumuz olarak halkın refahı/iyiliği için mücadele ettiğimizi hiçbir zaman unutmamalıyız; “halka tüm kalbimizle hizmet etme” temel politikamıza bağlı kalmalı ve kitle çizgisi ilkemizi hayata geçirmede ısrar etmeliyiz. Aynı zamanda halkın temel konumuna ve yaratıcılığına saygı duymalı, daima onlarla yakın bağlar içinde olmalı, gücümüzü aşılmaz büyük bir duvara dönüştürmeli ve halkı birleştirmeli ve onlara tarihi ileriye doğru itmelerinde rehberlik etmeliyiz. İşte bunlar bizim için tarihin örüntülerine saygı duyan kaçınılmaz bir tercihtir ve biz komünistlerin (Partimizi ilk kurduğumuzda) bağlandığımız misyonumuza sadık kalmaya devam etmek için kendi inisiyatifimizle üstlendiğimiz bir sorumluluktur.

Marx’ı incelemek, Marksist düşüncenin üretim ilişkileri ve üretici güçler üzerine yaptığı araştırmayı incelemeyi ve onu pratikleştirmeyi gerektirir.

Marksizm bir yandan maddi üretici güçlerin tüm toplumsal varoluşun maddi ön koşullarını oluşturduğunu, diğer yandan maddi üretici güçlerin gelişimindeki belirli bir evreye uygun gelen bu üretim ilişkilerinin bütünlüğünün toplumun ekonomik temelini oluşturduğunu savunur. Üretici güçler toplumsal ilerlemeyi güdüleyen en devrimci ve en dinamik etkenlerdir. “İnsanların kullanımına dahil olmuş olan üretici güçlerin toplamı bir toplumun niteliğini belirler.” (Marx-Engels Alman İdeolojisi)

 Üretim ilişkileri ile üretici güçler ve ekonomik temel ile üst yapı arasındaki karşılıklı etkileşim ve karşılıklı sınırlama toplumsal gelişimin tüm gidişatını yönetir. Ülke düzleminde– üretici güçlerin özgürleştirilmesi ve geliştirilmesi sosyalizmin temel görevidir; aynı zamanda bu görev Çinli komünistlerin keşif çabasını sürdürdüğü ve çözümleri gerçekleştirmek için üzerinde büyük çaba sarf ettiği başlıca ilgi alanıdır.

Çin Halk Cumhuriyeti’nin kuruluşundan itibaren ve özellikle reform ve açılım döneminin dahil olduğu 70 yıl içinde, partimiz halka -ulusal düzlemdeki- üretici güçleri özgürleştirmede ve geliştirmede kararlı çabalarla öncülük etti ve batıda birkaç yüz yıl sürmüş olan gelişimi kısa bir dönem içinde sağladı, böylece kazandığımız bu yeni üretici güçler ülkemizin hızlı bir şekilde yükselmesinin itici gücü olarak onun dünyanın en büyük ikinci ekonomisi olmasını sağladı. Bütün alanlarda cesaretle, yaptığımız reformları derinleştirmek, ülkemizin üretici güçlerinin zindeliğini üretim ilişkilerinde ayarlamalar ve dengelenmeler yaparak canlandırmak ve ekonomik temelin gelişimimin gereklerine yanıt verecek şekilde üstyapıyı iyileştirerek ilerlememiz gerekiyor. Bunları yaptığımız takdirde Çin sosyalizminin gelişiminin üretim ilişkilerini ve üretici güçleri yöneten örüntülere (gelişme yasalarına) daha iyi uyum sağlayabilmesini güvence altına alabiliriz.

Marx’ı incelemek Marksist düşüncenin halk demokrasisi üzerine görüşlerini incelemeyi ve uygulamayı gerektirir.

 Marx ve Engels’in belirttikleri gibi, “Proletarya hareketi, işçi sınıfının öz-bilinçli, bağımsız ve işçi sınıfının muazzam çoğunluğuna dayanan ve bu muazzam çoğunluğun yararına olan hareketidir,” “işçi sınıfı iktidara geldikten sonra eski devlet aygıtıyla yönetmeye devam edemez,” işçi sınıfı “önceki mevcut devlet gücünü parçalamalı ve bu devlet gücünü, gerçekten demokratik yeni bir iktidar ile” değiştirmelidir. Devlet organları halkı kontrol etmekten onlara hizmet etmeye doğru dönüşmeli ve bu devlet organları kamunun denetim ve gözetimini kabul etmelidirler.

Çin’e özgü sosyalist politik ilerleme yoluna bağlı kalmalı bir yandan sosyalist demokrasisinin gelişimini güçlendirmeli diğer yandan partinin önderliği ilkesini, ülkenin halk tarafından idaresi ve hukukun egemenliğine dayalı yönetişimin pürüzsüz bir şekilde bütünleştirmeye özen göstermeliyiz. Aynı zamanda ülkenin halk tarafından idaresinin kurumsal güvencelerini güçlendirmeli, Çin’in yönetişim sistemi ve yönetişim kapasitesinin modernleştirilmesi çabalarımızı hızlandırmalı, halkın coşkusunu, inisiyatifini ve yaratıcılığını tamamıyla harekete geçirmesini sağlamalı ve daha etkili ve sağlam bir halk demokrasisi uygulamalıyız.

Marx’ı incelemek çalışmak Marksist düşüncenin kültürel gelişim üzerine düşüncelerini incelemeyi ve uygulamayı gerektirir.

 Marx, farklı ekonomik ve toplumsal çevrelerde yaşayan insanların farklı fikirler ve kültürler ürettiğini savunmuştur. Fikirler ve kültür toplumun ekonomik temeli tarafından belirlenmesine karşın, ideoloji, fikirler ve kültür de ekonomik temele karşı etkide bulunur. İleri ve gelişkin fikirler ve ileri kültür kitlelerce bir kez kavrandığı takdirde ideoloji, fikirler ve ileri kültür çok etkili maddi güçler haline gelirler, diğer taraftan eğer eskimiş ve yanlış fikirler ortadan kaldırılmazsa toplumsal gelişimin önünde bir pranga olurlar.  Kuramsal araştırma ve bilinç düzeyi ve kültürel güven ulusal ilerlemenin önemli güçleridir, ileri gelişkin değerler ve zihinlerin özgür olması toplumsal canlılığın kaynağıdır. Kültür hem ulusun ruhunu dönüştürür hem de bu ruhu biçimlendirir. Çin’in bugünkü gerçekliklerinin zemininde kalarak, ülkemiz geleceği, tüm dünyayı ve modernleşmeyi kucaklamalıdır. Yönlendirici düşüncemiz olarak, Marksizmin üstyapı içindeki kilit konumunu sağlamlaştırmalı, ileri bir sosyalist kültür geliştirmeli ve sosyalist kültürel-etik (ahlaki) ölçütlere bağlı kalınmasını güçlendirmeliyiz. Ayrıca toplumsal gelişimin tüm alanlarında merkezi sosyalist değerlerin içselleştirilmesini güvence altına almalı, güzel geleneksel kültürümüzü yaratıcı bir biçimde dönüştürmeli ve yenilikçi gelişimini teşvik etmeliyiz. Aynı zamanda halkın politik farkındalık ve ahlaki düzeylerini yükseltmesine yardımcı olmalı, halkın iyi bir kültürü takdir edebilmesine yardımcı olmalıyız. Bunları yaptığımız takdirde Çin kültürüne yeni parıltılar eklemeyi sürdüreceğiz.

Marx’ı incelemek, Marksist düşüncenin toplumsal gelişim üzerine düşüncelerini incelememizi ve uygulamamızı gerektirir.

 Marx ve Engels geleceğin toplumunda (ÇN. Komünizm )”üretimin herkes için zenginlik sağlayacak şekilde planlanacağını” ve aynı zamanda “herkes tarafından sağlanan zevklere herkesin katılacağını” öngörmüşlerdi. Engels paha biçilmez çalışmaları sonucunda, Marx’ın Komünist Partisi ManifestosuGotha Programının Eleştirisi, Kapital ve diğer eserlerinde ortaya koyduğu bir dizi görüşünü bütünleştirdi. Böylece, Engels sosyalizm koşulları altında toplumun “herkese sağlıklı ve yararlı bir iş, bol refah koşulları ve serbest özgür zaman, en hakiki ve en tam özgürlüğü” nasıl verebileceğini Marx’a uygun bir biçimde açıkladı.

 İnsanlar daha iyi bir yaşamı arzulamaktadırlar ve bizim hedefimiz bunu gerçekleştirmeleri için onlara yardım etmektir. Bizler halk-merkezli kalkınma felsefemize bağlı kalmalı, halkı daha fazla ilgilendiren en acil ve ivedi meselelere odaklanmalı ve insanların yaşam standartlarını sürekli güvence altına almalı ve geliştirmeliyiz. Toplumsal adalet ve eşitliği ilerletmeli, daha kaliteli bir çocuk bakımı, eğitim, istihdam, sağlık hizmetleri, yaşlı bakımı, barınma ve toplumsal yardımlardan faydalanma imkanlarını sağlamlaştırmalıyız. Bu yolla reformun ve kalkınmanın meyvelerinin tüm halkımızın adil bir şekilde faydalanmasını güvence altına almalıyız. Bunu yaptığımız takdirde, çok-yönlü kapsamlı bir insani gelişimi ilerletecek ve herkes için ortaklaşa refahı gerçekleştireceğiz.

Marx’ı incelemek Marksist düşüncenin insan ve doğa arasındaki ilişki üzerine görüşlerini incelememizi ve uygulamamızı gerektirir.

 Marx’ın “insan doğadan yaşar” derken anlatmak istediği şey:  doğanın insana yalnızca bereketli topraklar ve bol balıklarla dolu nehirler, göller, okyanuslar gibi yaşamda varoluş araçlarının kaynağını sağlamadığı aynı zamanda insana üretim araçlarının kaynağını da sağladığı gerçeğidir.

Doğal dünya içinde insanın varlığını sürdürdüğü doğal koşulları oluşturur. Eğer biz insanlar doğa ile birlikte üretirken, doğa ile birlikte yaşarken ve doğa ile birlikte kendimizi geliştirirken, ona iyi davranırsak doğa bize hediyelerini bahşedecektir, ancak tersine “eğer insan bilgisinin kuvvetiyle ve yaratıcı dehası sayesinde doğa güçlerine boyun eğdirirse doğa da ondan intikamını alacaktır.” (Engels)

Doğa yaşamın anasıdır, insan ve doğa biyotik bir komün (topluluk) oluştururlar ve insanlık doğanın yüceliğini görmeli ve ona saygı göstermelidir, doğanın yollarını takip etmeli ve onu korumalıdır. Bizler, insan ve doğa arasındaki uyumu sağlamalı, berrak suların ve yemyeşil dağların paha biçilmez varlıklar olduğunu ciddi bir biçimde bilince çıkarmalı ve ısrarla bu anlayışa göre davranmalı, Çin toplumunun tüm kesimlerini birlikte davranarak ekolojik bir uygarlık inşa etmek için harekete geçirmeli ve güzel bir Çin’i birlikte inşa etmeliyiz. Bunu yaptığımız takdirde, halkımız berrak sular ve yemyeşil dağlar içinde yaşarken doğanın, yaşamın ve varoluşun güzelliğinin değerini bilmelerini güvence altına alabiliriz aynı zamanda ve üretimi arttıran, daha iyi yaşam düzeyi sağlayan ve sağlıklı bir ekosistemi güvence altına alan türden bir sürdürülebilir kalkınma modelini izleyebiliriz.

Marx’ı incelemek Marksist düşüncenin dünya tarihi üzerine görüşlerini incelememizi ve uygulamamızı gerektirir.

Marx ve Engels şöyle demişti: “gelişmiş üretim tarzıyla, ticaretle ve bunların doğal sonucu olarak çeşitli uluslar arasındaki iş bölümü ile çeşitli ulusların başlangıçtaki kendi içlerine kapalı yapıları yıkıldıkça, tarih de dünya tarihi haline dönüşür.” Marx ve Engels’in o yaşadıkları günlerde yaptıkları bu öngörüler o zamandan beri artık bir gerçeklik olmuştur, tarih ve gerçeklik bu öngörünün bilimsel değerini artan bir şekilde kanıtlamıştır. Bugün, insanlığın birliğinin küreselleşen niteliği hiç olmadığı kadar kapsamlı ve derindir ve ülkeler arasındaki karşılıklı bağlantılar ve karşılıklı bağımlılık her zamankinden daha sık ve yakınlaşmıştır. Birleşmiş bir dünyada yaşıyoruz, her kim bu yeni dünyayı reddeder, onlar bu dünya tarafından reddedilecektir.

 “Beslenen canlılar birbirlerine zarar vermezler, paralel giden yollar birbirlerine müdahale etmez.”

Bizler dünya tarihi perspektifi içinde kalmalı ve bugünün dünyasında karşılaştığımız sorunları ve gelişme trendlerini incelemeliyiz. Barışçıl bir gelişme yolunu, bağımsız bir barışçıl dış politikayı ve karşılıklı yarar sağlayan bir dünyaya açılım stratejisini izlemeye devam etmeliyiz. Diğer tüm ülkelerle iş birliğini genişletmeyi sürdürmeli, küresel yönetişim sistemine etkin bir şekilde katılmalı ve daha fazla alanlarda ve daha yüksek bir seviyede tüm ülkelerle ortaklaşa gelişim ve karşılıklı yarar dayalı iş birliğini gerçekleştirmeliyiz. Ne başkalarına boyun eğmeli ve bundan daha da önemlisi başkalarını yağmalamamalıyız. Bu şekilde, diğer tüm ülkelerin halkları ile birlikte çalışarak insanlığın geleceği ortaklaşa paylaştığı bir geleceği kucaklayan bir dünya komününü (topluluğunu) -ortak kader topluluğunu- inşa etmek için birlikte çalışabilir ve daha güzel (yeşil/ekolojik) bir dünyayı yaratabiliriz.

Marx’ı incelemek, Marksizm’in Marksist siyasal partinin gelişimi üzerine düşüncelerini incelememizi ve uygulamamızı gerektirir.

Marx, Komünistlerin “proletaryanın tümünün çıkarlarından ayrı ve onlardan bağımsız çıkarlarının olmadığını”, “işçi sınıfının burjuvaziye karşı mücadelesinin geçmesi gereken her aşamada, her yerde hareketin bütününün çıkarlarını temsil ettiklerini” ve “büyük çoğunluğun çıkarları doğrultusunda çalıştıklarını” belirterek, bir komünist toplum kurma mücadelesi verdiklerini vurgulamıştır. Bir komünist parti, “tüm dünyanın görebileceği ölçütler koymalı ve bu ölçütlerle ne kadar ilerlediğini değerlendirmelidir.”

Bir Marksist siyasal parti ile diğer siyasal partiler arasındaki temel fark, Marksist partinin her zaman halkın yanında yer alması ve onun çıkarları için dövüşmesidir. Şanlı mücadelemizi, şanlı projemizi, şanlı davamızı ve büyük rüyamızı koordine etmeliyiz. Siyasi sadakatimizi korumak, büyük resmi gören bir düşünceye sahip olmak, partinin önderlik çekirdeğinin yolunda gitmek ve saflarımızı sıklaştırmak noktalarında bilincimizi kuvvetlendirmeliyiz. Parti üzerinde tam ve sıkı bir yönetişim çabası yürütmeye devam etmeli, partimizi siyasal bakımdan pekiştirmeye, bütün alanlarda partinin önderliğinin güçlenmesi ve desteklenmesine, Merkez Komitesinin otoritesinin ve onun merkezileşmiş birleşik önderliğinin güçlendirilmesine en yüksek önceliği vermeliyiz. Hakikate bağlı kalmalı ve hatalarımızı düzeltmeli, Komünistlerin siyasal karakterini daima korumalı… Partiyi daima içinde bulunduğumuz çağın ön saflarında, halkın gönülden desteğini alabilen, kendini yenileme cesaretine sahip olan ve tüm sınamalar karşısında sağlam çıkabilen canlı bir Marksist yönetişim (iktidar) partisi haline getirmeliyiz.


[1] Beş yönlü yaklaşım: İpek Yolu projesinde 5 yaklaşım: Politikalarda Ülkeler arası koordinasyon, Altyapılarımızı birbirine bağlamak; Engelsiz ticaret; Mali ve Finansal bütünleşme; Haklar arası daha yakın bağlar.

[2] Dört Kapsamlı strateji kavramı:  (Xi Jinping’in ortaya attığı kavram) bugün Parti’yi ve ülkeyi etkileyen en temel sorunları ele almaktadır: Kapsamlı bir şekilde müreffeh bir toplum inşa etmek, kapsamlı bir şekilde reformu derinleştirmek, kapsamlı bir şekilde hukukun üstünlüğünü uygulamak ve kapsamlı bir şekilde Parti disiplinini güçlendirmek.

Paylaş

Bir Yanıt Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir