Türkiye İşçi Partisi Lideri Erkan Baş’ın “Yaşamak İçin Sosyalizm”
Kitabı Sosyalizmi Nasıl Savunuyor?
Mayıs 2025


Editör: Cemre Alagöz, Deep Seek desteği ile hazırlanmıştır.
Ayrıntılı Bir Özet
Bu yazı 2023 Genel Seçimlerinde halktan yaklaşık 1 milyon oy alarak, Türkiye’de sosyalizme duyulan ilgiyi yansıtan Türkiye İşçi Partisi ve onun Genel Başkanı Erkan Baş’ın görüşlerini tanıtmayı amaçlıyor. Erkan Baş’ın “Yaşamak İçin Sosyalizm” adlı kitabı, kapitalizmin günümüzdeki krizlerini ve yarattığı sorunları analiz ederek sosyalizmi bir alternatif olarak sunan, Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı’nın düşüncelerini ve partisinin perspektifini
yansıtan bir eserdir. Kitap, teorik tartışmalarla birlikte Türkiye’nin somut koşullarına ve sosyalizm mücadelesinin pratik yönlerine de odaklanmaktadır.
Üçüncü Baskıya Önsöz
Kitabın önsözleri, eserin yazılış amacını ve güncelliğini vurgular. Yazar, sosyalizmin bir ütopya değil, insanlığın ve gezegenin karşı karşıya olduğu sorunlara karşı gerçekçi ve zorunlu bir çıkış yolu olduğunu belirtir. Özellikle üçüncü baskıya önsözde, kitabın ilk yayımlanışından bu yana geçen sürede kapitalizmin krizlerinin
derinleştiği, eşitsizliklerin arttığı ve sosyalizme olan ihtiyacın daha da belirginleştiği ifade edilir.
Erkan Baş, önsözde, “Sosyalizm, insanlığın binlerce yıllık eşitlik, özgürlük, adalet ve kardeşlik arayışının ürünüdür,” diyerek sosyalizmin tarihsel köklerine işaret eder.
Ayrıca, kitabın amacının “sosyalizme dair kafalardaki soru işaretlerini gidermek, sosyalizmi anlaşılır kılmak ve sosyalizmin günümüz sorunlarına nasıl çözümler ürettiğini göstermek” olduğunu belirtir. Kapitalizmin yarattığı umutsuzluğa karşı bir umut yeşertme amacı güdüldüğü vurgulanır: “Bu kitap, ‘başka bir dünya mümkün’ diyenlerin sesine ses katmak, umudu büyütmek için yazılmıştır.”
1. BÖLÜM: YAŞADIĞIMIZ ÇAĞ
Bu bölüm, çağımızın temel belirleyeni olarak kapitalizmi ve onun yarattığı sorunları ele alır.
• Bugünkü Dünyada Var Olan İntikamcı Kapitalizm:
Erkan Baş, günümüz kapitalizmini “intikamcı kapitalizm” olarak tanımlar.
Bununla kastedilen, sosyalizmin 20. yüzyıldaki kazanımlarının ve sosyalizmin tehdidinin ortadan kalkmasıyla birlikte kapitalizmin, işçi sınıfı ve emekçilerin tarihsel kazanımlarına karşı acımasız bir saldırı başlatmasıdır. “Kapitalizm, sosyalizmin ve işçi hareketinin güçlü olduğu dönemlerde vermek zorunda kaldığı ‘tavizleri’ geri almak için adeta intikam alırcasına saldırıyor.” Bu süreçte sosyal devlet uygulamaları tasfiye edilmiş, sendikal haklar kısıtlanmış, güvencesizlik yaygınlaşmıştır. Yazar, bu durumu şöyle ifade eder:
“Neoliberalizm adı altında pazarlanan bu vahşi saldırı, emeğin tüm mevzilerini yok etmeyi hedeflemektedir.”
• Hani Sosyalizm Ölmüştü?:
Bu alt başlıkta, 1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılışı ve Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından ilan edilen “tarihin sonu” ve “sosyalizmin ölümü” tezlerine meydan okunur. Baş, bu tezlerin kapitalizmin ideolojik bir zafer narası olduğunu, ancak yaşanan krizlerin, savaşların, eşitsizliklerin ve ekolojik yıkımın kapitalizmin insanlığa bir gelecek sunamadığını açıkça gösterdiğini savunur. “Sosyalizmin ‘öldüğü’ ilan edildiği günden bu yana dünya daha iyi bir yer olmadı, aksine sorunlar daha da derinleşti.” Sosyalizmin bir hayalet olarak kapitalizmin üzerinde dolaşmaya devam ettiği, çünkü kapitalizmin çelişkilerinin sosyalizmi sürekli gündeme getirdiği belirtilir. “Kapitalizm var oldukça, sosyalizm de bir alternatif olarak var olmaya devam edecektir.”
• Kapitalizm Nedir?:
Erkan Baş, kapitalizmi temel özellikleriyle tanımlar: Üretim araçlarının özel mülkiyeti, emek gücünün meta haline gelmesi, artı değer sömürüsü ve kâr amaçlı üretim. Kapitalizmin özünde bir sömürü sistemi olduğunu vurgular:
“Kapitalizm, bir avuç sermayedarın milyonlarca emekçinin ürettiği değere el koyması üzerine kurulu bir sistemdir.” Sistemin sürekli bir büyüme ve kâr maksimizasyonu zorunluluğu içinde olduğu, bunun da krizlere ve yıkıma yol açtığı anlatılır. Rekabetin acımasızlığı, piyasanın “görünmez elinin” aslında sermayenin çıkarlarını gözettiği ifade edilir.
• Kapitalizmin Yarattığı Tablo:
Bu bölümde, kapitalizmin somut sonuçları rakamlar ve örneklerle ortaya konulur.
o Eşitsizlik: Dünyada ve Türkiye’de gelir ve servet dağılımındaki adaletsizlik vurgulanır. “Dünyanın en zengin yüzde 1’lik kesimi, geri kalan yüzde 99’un toplam servetinden daha fazlasına sahip.” Bu durumun sadece ekonomik değil, aynı zamanda ahlaki ve politik bir sorun olduğu belirtilir.
o Yoksulluk: Milyonlarca insanın temel ihtiyaçlarını karşılayamadığı, açlık ve sefalet içinde yaşadığı bir dünyada, üretilen zenginliğin adil paylaşılmamasının sonucu olarak yoksulluğun sürdüğü anlatılır.
o İşsizlik ve Güvencesizlik: Teknolojik gelişmelere rağmen işsizliğin kronik bir sorun haline geldiği, çalışanların ise düşük ücretler, uzun çalışma saatleri ve güvencesiz koşullarda çalışmak zorunda bırakıldığı belirtilir. “İşçiler, her an işlerini kaybetme korkusuyla, daha kötü koşullarda çalışmaya razı ediliyor.”
o Savaşlar ve Emperyalizm: Kapitalizmin kâr ve pazar arayışının
emperyalist savaşlara, çatışmalara ve militarizme yol açtığı ifade edilir.
“Silahlanmaya ayrılan devasa bütçeler, insanlığın temel sorunlarının çözümü için kullanılsaydı, dünya çok daha farklı bir yer olurdu.”
o Ekolojik Yıkım: Kâr hırsının doğal kaynakların acımasızca
tüketilmesine, iklim değişikliğine ve çevresel felaketlere neden olduğu vurgulanır. “Kapitalizm, sadece insanı değil, yaşadığımız gezegeni de yok ediyor. Doğa ve ekoloji, kapitalizmin bitmek bilmeyen kâr arayışının kurbanı oluyor.”
o Yabancılaşma: İnsanın kendi emeğine, ürettiği ürüne, doğaya ve diğer insanlara yabancılaşması kapitalizmin bir sonucu olarak ele alınır. Rekabetin, bireyciliğin ve tüketimciliğin insanları yalnızlaştırdığı belirtilir.
2. BÖLÜM: SOSYALİZMİN TEMEL KAVRAMLARI
Bu bölüm, sosyalizmin temel değerlerini ve ilkelerini açıklar, bu kavramların kapitalist düzendeki çarpıtılmış anlamlarına karşı sosyalist bir perspektif sunar.
• Özgürlük:
Sosyalizm, özgürlüğü sadece biçimsel haklarla sınırlı görmez; gerçek özgürlüğün ekonomik ve toplumsal koşullara bağlı olduğunu savunur. “Açlık sınırında yaşayan bir insan için oy kullanma özgürlüğü ne ifade eder? Gerçek özgürlük, insanın kendi geleceğini belirleyebilmesi, potansiyelini gerçekleştirebilmesi, sömürüden ve baskıdan kurtulmasıdır.” Kapitalizmde özgürlüğün genellikle sermayenin özgürlüğü anlamına geldiği, emekçilerin ise ekonomik zorunluluklar nedeniyle özgürlüklerinin kısıtlandığı belirtilir.
Sosyalizm, “herkesin yeteneklerini özgürce geliştirebildiği, yaratıcılığını ortaya koyabildiği bir toplum” hedefler.2
• Eşitlik:
Sosyalizm, insanlar arasında fırsat eşitliğini ve toplumsal eşitliği savunur. Bu, herkesin aynı olacağı anlamına gelmez; tam tersine, farklılıkların zenginlik olarak görüldüğü, ancak kimsenin doğuştan gelen ya da sonradan edinilen ayrıcalıklara sahip olmadığı bir düzeni ifade eder. “Eşitlik, herkesin temel ihtiyaçlarının karşılandığı, sağlık, eğitim gibi temel hizmetlere ücretsiz ve nitelikli bir şekilde ulaştığı, kimsenin kimseyi sömürmediği bir toplum demektir.” Gelir ve servet dağılımındaki adaletsizliğin ortadan kaldırılması, sosyalist eşitlik anlayışının temelidir.
• Adalet:
Sosyalist adalet anlayışı, hukuki adaletin ötesinde toplumsal-ekonomik adaleti hedefler. “Adalet sadece mahkemelerde değil, hayatın her alanında sağlanmalıdır. Üretilen zenginliğin adil paylaşımı, emeğin hakkının verilmesi, toplumsal adaletin temelidir.” Kapitalist sistemin doğası gereği adaletsiz
olduğu, çünkü sömürü üzerine kurulu olduğu vurgulanır. Sosyalizm, “herkese hak ettiğini veren, kimsenin mağdur edilmediği bir adalet sistemi” kurmayı amaçlar.
• Dayanışma:
Kapitalizmin rekabetçi ve bireyci anlayışına karşı sosyalizm, dayanışmayı ve kolektif hareket etmeyi temel bir değer olarak görür. “İnsan insanın kurdu değil, yoldaşıdır. Sorunlarımızı ancak birlikte hareket ederek, birbirimize destek olarak çözebiliriz.” Sınıf dayanışması, uluslararası dayanışma ve ezilenlerin dayanışması sosyalist mücadelenin önemli unsurlarıdır.
• Barış:
Sosyalizm, savaşların ve çatışmaların temelinde kapitalist rekabetin, pazar ve kaynak paylaşımı kavgasının yattığını savunur. Bu nedenle, kalıcı barışın ancak sömürünün ve emperyalizmin ortadan kaldırıldığı sosyalist bir dünyada mümkün olabileceğini belirtir. “Sosyalizm, halkların kardeşliğini ve barış içinde bir arada yaşamasını savunur. Silahlanmaya değil, insana yatırım yapar.”
• Laiklik:
Kitapta Laiklik, sosyalizmin vazgeçilmez bir ilkesi olarak tanımlanır. Din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması, inanç özgürlüğünün güvence altına alınması, ancak dinin siyaset ve toplumsal yaşam üzerinde bir baskı aracı olarak kullanılmaması gerektiği vurgulanır. “Laiklik, aklın ve bilimin egemenliğini, düşünce özgürlüğünü ve toplumsal ilerlemeyi savunur. Kimsenin
inancından dolayı ayrımcılığa uğramadığı, kimsenin de kendi inancını başkalarına dayatmadığı bir toplum hedefler.”
• Yurtseverlik:
Sosyalist yurtseverlik, milliyetçilikten ve şovenizmden farklı olarak, kendi halkının ve ülkesinin çıkarlarını, emperyalizme karşı bağımsızlığını ve diğer halklarla eşit ve kardeşçe ilişkilerini savunmak olarak tanımlanır. “Gerçek yurtseverlik, ülkenin doğal kaynaklarının ve emeğinin yağmalanmasına karşı çıkmak, halkın refahı ve mutluluğu için mücadele etmektir.” Bu, “halkının bağımsızlığını, özgürlüğünü ve refahını istemek, bunun için mücadele etmek” anlamına gelir.
• Planlama:
Kapitalizmin anarşik ve kriz üreten piyasa mekanizmasına karşı sosyalizm, ekonominin halkın toplumsal ihtiyaçlarınaa göre planlanmasını savunur.
“Planlama, kaynakların akılcı ve verimli kullanılmasını, üretimin toplumsal ihtiyaçlara göre yönlendirilmesini, krizlerin ve israfın önlenmesini sağlar.” Bu planlama, merkezi bir bürokratik dayatma değil, demokratik katılımı esas alan bir planlama anlayışıdır. “Halkın kendi geleceğini planlamasıdır.”
• Kamuculuk:
Temel üretim araçlarının (fabrikalar, bankalar, topraklar, enerji kaynakları vb.) ve stratejik hizmetlerin (sağlık, eğitim, ulaşım, iletişim) özel mülkiyetten çıkarılıp toplumsal mülkiyete geçirilmesini ifade eder. “Kamuculuk, üretilen zenginliğin bir avuç sermayedarın değil, tüm toplumun yararına kullanılmasını sağlar. Temel ihtiyaçların kâr amacıyla değil, bir hak olarak karşılanmasının güvencesidir.”
• Doğa:
Sosyalizm, insanın doğanın bir parçası olduğu ve doğayla uyum içinde yaşaması gerektiği anlayışını benimser. Kapitalizmin kâr hırsının yol açtığı ekolojik yıkıma karşı, sosyalizmin doğayı koruyan, sürdürülebilir bir üretim ve tüketim modelini hayata geçireceğini savunur. “Doğa, gelecek kuşakların da hakkı olan ortak varlığımızdır. Sosyalizm, ekolojik dengeyi gözeten, doğayla barışık bir yaşamı hedefler.”
3. BÖLÜM: TÜRKİYE’NİN SOSYALİZM İHTİYACI
Bu bölüm, sosyalizmin evrensel ilkelerinin Türkiye’nin özgün koşullarında neden ve nasıl bir gereklilik olduğunu ele alır.
• Niçin Türkiye İçin Sosyalizm?:
Türkiye’nin yaşadığı derin ekonomik krizler, yüksek işsizlik, yoksulluk, gelir adaletsizliği, dışa bağımlılık, demokratik hak ve özgürlüklerdeki oluşan gerileme, toplumsal kutuplaşma gibi sorunların temelinde kapitalist sistemin yattığı belirtilir. “Türkiye’nin sorunları, mevcut kapitalist düzen içinde çözülemez. Bu sorunların köklü çözümü ancak sosyalizmle mümkündür.” Sosyalizm, Türkiye için “bir tercih değil, bir zorunluluktur.”
• Türkiye’de Kapitalizmin Özellikleri:
Türkiye kapitalizminin kendine özgü yapısal sorunları ve kendine özgü nitelikleri incelenir.
o Bağımlılık: Türkiye ekonomisinin uluslararası tekellere ve emperyalist merkezlere çeşitli biçimlerde (borç, teknoloji, pazar vb.) bağımlı olduğu, bu bağımlılığın ülkenin kalkınmasını engellediği ve siyasi bağımsızlığını zedelediği vurgulanır. “Türkiye, emperyalist sistemin bir parçası olarak, kendi kaderini tayin etme hakkından büyük ölçüde yoksundur.
Ekonomik kararlar, genellikle dış güçlerin ve uluslararası sermayenin dayatmalarıyla şekillenmektedir.”
o Gericilik: Sermaye sınıfının kendi iktidarını sürdürmek için sık sık gerici, otoriter ve anti-demokratik politikaları desteklediği, laikliğin aşındırıldığı, toplumsal yaşamın dinselleştirilmeye çalışıldığı ifade edilir. “Sermaye, emekçilerin birliğini kırmak ve sömürüyü derinleştirmek için dini ve milliyetçi duyguları sönürmekten çekinmemektedir.”
o Sömürü: Türkiye’de emek sömürüsünün yoğun olduğu, işçi sınıfının düşük ücretler, uzun çalışma saatleri, kötü çalışma koşulları ve sendikasızlaştırma politikalarıyla karşı karşıya olduğu belirtilir.
“Türkiye, Avrupa’nın en uzun çalışma saatlerine ve en düşük asgari ücretlerinden birine sahip ülkeler arasındadır. İş cinayetleri bir kader haline gelmiştir.”
4. BÖLÜM: SOSYALİZM NASIL KURULACAK?
Bu bölüm, sosyalizmin hedefine ulaşmak için izlenmesi gereken strateji, örgütlenme ve mücadele biçimlerine odaklanır.
• Sosyalizm İçin Nasıl Bir Parti?:
Sosyalist mücadelenin öncü bir partiye ihtiyaç duyduğu belirtilir. Bu partinin, işçi sınıfının ve emekçilerin partisi olması, demokratik merkeziyetçilik ilkesiyle çalışması, teori ve pratiği birleştirmesi, kitlelerle güçlü bağlar kurması gerektiği vurgulanır. “Sosyalist parti, sadece seçim dönemlerinde ortaya çıkan bir yapı değil, hayatın her alanında mücadeleyi örgütleyen, emekçilerin bilinç ve örgütlülük düzeyini yükselten bir öncüdür.” Partinin, “üyelerinin aktif katılımına dayanan, eleştiri-özeleştiri mekanizmalarını işleten, yenilenmeye ve öğrenmeye açık” bir yapıda olması gerektiği ifade edilir.
• Sosyalizm İçin Nasıl Bir Mücadele?:
Sosyalizmin kuruluşunun uzun soluklu ve çok yönlü bir mücadeleyi gerektirdiği anlatılır. Bu mücadelenin sadece parlamenter alanla sınırlı kalmayacağı; sendikal mücadele, kitle hareketleri, kültürel mücadele, ideolojik mücadele gibi birçok alanı kapsaması gerektiği belirtilir. “Sosyalizm, masa başında değil, sokakta, fabrikada, okulda, yani hayatın her alanında verilecek bir mücadeleyle kurulacaktır.” Sınıf mücadelesinin bu sürecin motor gücü olduğu vurgulanır. Barışçıl yolların esas olduğu ancak egemen sınıfların direnişi karşısında meşru savunma hakkının da gündeme gelebileceği ima edilir.
• Sosyalizm İçin Nasıl Bir Program?:
Sosyalist bir iktidarın hayata geçireceği acil ve temel hedefleri içeren bir programın ana hatları çizilir. Bu programda genellikle şunlar yer alır:
o Temel üretim araçlarının ve bankaların kamulaştırılması.
o Demokratik bir planlamayla ekonominin halk yararına yeniden
düzenlenmesi.
o Çalışanlar için tam istihdamın sağlanması, çalışma saatlerinin
kısaltılması, ücretlerin yükseltilmesi.
o Sağlık, eğitim, barınma gibi temel hizmetlerin ücretsiz ve nitelikli bir şekilde sunulması.
o Kadınların toplumsal ve ekonomik yaşama eşit katılımının sağlanması, cinsiyet eşitliğinin hayata geçirilmesi.
o Doğanın korunması ve ekolojik dengenin gözetilmesi.
o Tam demokratik hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması,
bağımsız ve adil bir yargı sisteminin kurulması.
o Emperyalist bağımlılık ilişkilerine son verilmesi, barışçıl ve eşitlikçi bir dış politika izlenmesi. “Sosyalist program, halkın en acil taleplerine yanıt verirken, aynı zamanda sosyalist bir toplumun temellerini atmayı hedefler.”
5. BÖLÜM: SIKÇA SORULAN SORULAR
Bu bölümde sosyalizme dair yaygın önyargılar, yanlış anlamalar ve eleştirilere yanıtlar verilir.
• “İnsan doğası bencildir, sosyalizm insan doğasına aykırıdır.” Hatalı Görüşü
Yanıt: İnsan doğasının sabit ve değişmez olmadığı, toplumsal koşullar tarafından şekillendiği belirtilir. Kapitalizmin bencilliği ve rekabeti körüklediği, oysa insanın dayanışma ve yardımlaşma gibi özelliklere de sahip olduğu vurgulanır. “Sosyalizm, insanın bencilliğini değil, toplumsallığını ve dayanışma duygularını geliştirecek koşulları yaratmayı hedefler.” “Tarih boyunca insanlar komünal topluluklarda da yaşamışlardır, bu da insanın sadece bencil olmadığını gösterir.”
• “Sosyalizmde herkes eşit olacaksa, kimse çalışmak istemez, tembellik yaygınlaşır.” Hatalı Görüşü
Yanıt: Sosyalist eşitliğin herkesin aynı ve sözüm ona “tam eşit” olması anlamına gelmediği, “herkesten yeteneğine göre, herkese emeğine göre” (ve komünist aşamada ” herkese ihtiyacına göre”) ilkesinin geçerli olacağı belirtilir.
Çalışmanın bir zorunluluk değil, bir yaratıcılık ve topluma katkı aracı olarak görüleceği bir düzen hedeflenir. “İnsanlar sadece para için değil, topluma faydalı olmak, kendini gerçekleştirmek için de çalışır. Sosyalizm, çalışmayı angarya olmaktan çıkarıp anlamlı bir faaliyete dönüştürecektir.”
• “Sosyalizm diktatörlüktür, özgürlükleri kısıtlar.”
Yanıt: Sosyalizmin hedefinin tam tersine, gerçek özgürlüklerin ve
demokrasinin hayata geçirilmesi olduğu savunulur. Kapitalizmdeki biçimsel demokrasinin, sermayenin egemenliği nedeniyle sınırlı kaldığı, oysa sosyalizmin “halkın kendi kendini yönettiği, en geniş anlamda bir demokrasiyi”
hedeflediği belirtilir. Yaşanan reel sosyalizm deneyimlerindeki hataların ve bürokratikleşmenin sosyalizmin özünden kaynaklanmadığı, tarihsel koşulların ve yanlış uygulamaların sonucu olduğu ifade edilir. “Sosyalizm, proletarya diktatörlüğü kavramıyla işçi sınıfının ve emekçi halkın çoğunluğunun
egemenliğini kasteder, bu da aslında en geniş demokrasidir.”
• “Sosyalizm deneyimleri (Sovyetler Birliği vb.) başarısız oldu, çöktü. Sosyalizm uygulanamaz bir sistemdir.” Hatalı Görüşü
Yanıt: Sosyalizm deneyimlerinin insanlık tarihinde önemli kazanımlar (eğitim, sağlık, sosyal güvenceler, faşizme karşı mücadele vb.) sağladığı, ancak hatalar, bürokratikleşme, dış kuşatma ve iç sorunlar nedeniyle sürdürülemediği belirtilir. Bu deneyimlerden dersler çıkarılması gerektiği, ancak bunun sosyalizmin bir ideal ve alternatif olarak geçersiz olduğu anlamına gelmediği vurgulanır. “Kapitalizm de yüzlerce yıllık bir süreçte, pek çok kriz ve devrim yaşayarak bugünkü haline gelmiştir. Sosyalizm de tarihsel bir süreçtir ve gelecekteki deneyimler geçmiştekilerden ders alarak daha başarılı olacaktır.” “Dünyadaki yaşanmış sosyalizm deneyimleri, sosyalizmin ‘ilk denemeleri’ olarak görülmelidir.”
• “Sosyalizmde özel mülkiyet olmayacak mı? Evim, arabam elimden alınacak mı?”
Yanıt: Sosyalizmin hedefinin üretim araçlarının özel mülkiyeti olduğu, kişisel kullanım eşyalarının (ev, araba, kişisel eşyalar vb.) özel mülkiyetinin deva edeceği belirtilir. “Sosyalizm, insanların emeğiyle edindiği kişisel mülkiyete değil, başkalarının emeğini sömürerek zenginleşmeyi sağlayan sermaye mülkiyetine karşıdır.”
• “Sosyalizmde din yasaklanacak mı?”
Yanıt: Sosyalizmin laikliği savunduğu, din ve devlet işlerini ayırdığı, ancak bireylerin inanç özgürlüğüne saygı gösterdiği belirtilir. Kimsenin inancından dolayı baskı görmeyeceği, ancak dinin siyasi veya toplumsal bir baskı aracı olarak kullanılmasına izin verilmeyeceği ifade edilir. “Sosyalizm, insanların vicdani özgürlüğünü güvence altına alır.”
SON SÖZ YERİNE
Yazar, son söz bölümünde sosyalizmin bir umut ve insanlığın geleceği için bir zorunluluk olduğunu yineler. Kapitalizmin yarattığı yıkıma karşı mücadelenin ve sosyalist bir alternatifin inşa edilmesinin aciliyetini vurgular. “Yaşamak için, insanca bir yaşam için sosyalizmden başka bir yol yoktur.” Okuyucuları bu mücadeleye katılmaya, umudu büyütmeye ve başka bir dünyanın mümkün olduğuna inanmaya davet eder. “Gelecek, sosyalizmdedir.”
EK: YAŞAMAK İÇİN SOSYALİZM KONUŞMALARI
Kitabın sonundaki bu bölüm, Erkan Baş’ın çeşitli konuşmalarından veya söyleşilerinden alıntılar içeriyor. Örneğin, bir snippet’te Cumhurbaşkanlığı Sarayı hakkındaki düşünceleri yer almaktadır: “Gerçekten dünyanın en gereksiz işlerinden biriydi… O sarayın inşasının temeli buydu mantığı buydu. İhtişam, gösteriş, şov, görgüsüzlük falan bence bunların hepsi var ama Türkiye buradan yönetiliyor mesajı verecekleri bir yapıyı inşa etmeye çalıştılar. Dolayısıyla Türkiye’nin oradan yönetilemeyeceğini göstermemiz gerekiyor başlangıç noktası bu olmalı.”
Sarayın geleceği hakkında ise halkla birlikte karar verilmesi gerektiğini, “utanç müzesi yapmak var, üniversite yapmak var, ne bileyim çocuk bahçesine çevirmek var…” gibi fikirler olduğunu belirtir. Bu bölüm, yazarın güncel siyasi konulara ve pratik hedeflere dair daha somut görüşlerini yansıtabilir.
Genel Değerlendirme
“Yaşamak İçin Sosyalizm”, sosyalizmi hem teorik temelleriyle hem de Türkiye’nin güncel sorunlarına bir çözüm önerisi olarak sunan, akıcı bir dille yazılmış, geniş bir kitleye hitap etmeyi amaçlayan bir kitaptır. 3
Erkan Baş, karmaşık kavramları basitleştirerek, bol örnek ve güncel atıflarla sosyalizmin neden bir alternatif olduğunu anlatmaya çalışır. Kitap, özellikle sosyalizme yeni ilgi duyanlar veya sosyalizme dair önyargıları olanlar için bir giriş niteliği taşırken, aynı zamanda sosyalist mücadele içinde yer alanlar için de bir motivasyon ve dayanma kaynağı olmayı hedefler. Kitabın Temel tezi, kapitalizmin insanlığa ve gezegene daha fazla acı ve yıkımdan başka bir şey vaat etmediği, bu nedenle eşitlikçi, özgürlükçü, adil, dayanışmacı ve doğayla barışık bir yaşam için sosyalizmin kaçınılmaz bir seçenek olduğu görüşüdür.
