Yeni Araştırmalar: Marksist Felsefenin Pratik Görüşü Özne, Nesne ve Pratik Arasındaki Diyalektik İlişkiyi Nasıl Ele Alıyor?
Derleyen: Deniz Kızılçeç

Giriş yerine notlar: İşçi sınıfının ihtiyacı pratik ve devrimci diyalektik
Bu yazıda, Marksizmin pratik görüşü ve Özne, Nesne, Pratik arasındaki organik ve diyalektik ilişkileri ana hatları ile ele alacağız.Bu yazı Marksizmin pratik görüşünü “pratik materyalizmi” inceliyor, Marksizmin pratik görüşünde en temel pratik üretim faaliyetidir (üretken emek faaliyeti). Bu görüş Marx’ın tarihsel materyalizm görüşü ile tamamen uyumlu bir ilişki içindedir…. Burjuva felsefeleri, burjuva sınıfının görüşü genel olarak üretim faaliyetini (üretken emek faaliyetini) aşağılıyor. Batı felsefesinde sadece Hegel’de emek faaliyetine karşı kısmen olumlu bir bakış açısı var, fakat o da sadece zihinsel emeği görüyor, maddi üretim emeğini, üretken emeği görmezden geliyor. Bu nedenle, örneğin postmarksist Zizek, Hegel’in ilk postmodern düşünür olduğunu savunuyor. Sovyet Marksizminde ekonomik determinizm egemen, yani Sovyet Marksizm yorumunda emek faaliyetinin öznel boyutu eksik.
Sovyet Marksizminde üretken emek faaliyeti sadece zorunluluklar alemine hapsoluyor, üretken emeğin özgürlükler aleminin anahtarı olduğu anlaşılmıyor. Sovyet Marksizmi’nde burjuva felsefesinin emeği aşağılayan bakış açısı aşılamamış oluyor, emek sosyolojik-iktisadi bir kategori olarak görülüyor denilebilir. Günümüzün çağdaş felsefi akımlarında teorik felsefeden (aydınlanmadan) pratik felsefeye doğru bir eğilim görülüyor.
Postmodern düşünürler emek-dışı insan pratiğini temel alıyor. Batı Marksizmi ve Hegelci-Marksizm insanın düşünce pratiğine odaklanıyor. Habermas etik faaliyete odaklanıyor… Heidegger ve Adorno estetik-sanatsal faaliyete odaklanıyor… Wittgenstein, ise dil üzerine odaklanıyor; Foucault ve Derrida için en önemli pratik faaliyet politik faaliyet…
Bu şekilde bu düşünürler üretken emek faaliyetinin belirleyici, merkezi, temel niteliğini sorguluyorlar.
Bu şekilde kapitalizm eleştirisi, üst-yapı ve kültür eleştirisine kayıyor…. Bunların felsefi görüşlerinde pratik ve diyalektik sadece insanlığın üretken emek pratiğinden kopuk olmakla kalmıyor, insanlığın bütünsel pratiğinden de kopuk, dolayısıyla bunların diyalektiği insan pratiğinden kopuk bir felsefi diyalektik—zihin dünyasında yaratılan bir diyalektik—- olmaktan ileri gitmiyor.
Althusser
Althusserci teorik devrimde “hakiki Marx” arayışı ilk önde gelen değerdi, onun “kapitalizmin eleştirisi” ise en iyi ihtimalle metodolojik ideoloji eleştirisinde görünmez konumda kalmaktan öteye gidemedi, bu okuma sonunda Althusserci teorik devrim kendisini bilinçsizce siyasi ve kültürel determinizmin özcü rutinine düşürdü.
Lefebvre
Lefebvre’nin gündelik yaşamın eleştirisi teorisine bakarsak, varoluşçuluğun mantığını (existentialism), hümanizmi veya da neo-Hegelci Marksizmi görebiliyoruz. Bkz. (Lefebvre. On the State – From Hegel to Stalin and Mao Zedong, s 241-242)
Lefebvre gündelik hayatın eleştirisi teorisini ortaya attığında, onun savunduğu teorik değerler insanın toplumsal devrim yoluyla özgürleşmesi temasından uzaktı, bu teori Batılı kültürel eleştirel teorinin değerlerinin etkisi altındaydı.
Zizek: Klasik Marksizm Çözüm Olamaz
Zizek’in söyleminin biçimleri kapitalist topluma direniş niteliği taşısa da, Zizek felsefesi temel olarak hala söylemsel bir felsefedir ve onun diyalektiği pratik ve devrimci niteliklerden büyük ölçüde yoksundur.
Bugün dünyanın en radikal solcusu olarak ilan edilen Zizek’in Paralax Görüşü eserindeki Paradoks okumasındaki niyetine baktığımızda bile, Zizek Paradoks’un en radikal müdahale olmasına karşın “hiçbir şey yapmamakla” sonuçlandığını eleştirel bir şekilde ifade ediyor. (Bkz Slavoj Zizek: The Parallax View (Paralax Görüşü), Massachusetts Institute of Technology, 2006, p. 6) John Gray özetle bugünkü kapitalizme yönelik bu tür bir Zizek eleştirisinin temelde içi boş bir çığlık olduğuna işaret etmektedir .
Zizek, “devrim sonrası çağda” Marksizmin klasik teorik çerçevesinin devrim Batı’daki toplumsal sorunları çözemeyeceğini, bu nedenle Marksizmi Batı’nın tarihsel bağlamına uyacak şekilde yaratıcı bir şekilde geliştirmenin kaçınılmaz hale geldiğini ileri sürüyor. Zizek’e göre çağdaş solun birinci görevi, mevcut kapitalist düzenin sunduğu sözde seçeneğe karşı çıkmaktır – bu sözde seçenek kapitalizmi daha insani, daha demokratik, daha adil ve daha hoşgörülü hale getirmeyi meşrulaştırmaya çalışıyor. Zizek’e göre bugün çıkmaz bir sokak içinde bulunduğumuz, küresel kapitalizm çağında gerçek kurtuluş planını keşfetmek zorunlu hale gelmiştir. Zizek’e göre kilit noktalardan biri de Marksist materyalist diyalektiği yeniden canlandırma ve yorumlama ihtiyacıdır.
Zizek’in Öznesi Lümpen Proletarya ve marjinal toplumsal gruplar
Zizek’in günümüzdeki devrimci özne üzerine görüşü varoluşçu bakıştan esinleniyor ve bu bakış açısına dayanarak toplumdaki lümpen proleterya ve marjinal toplumsal grupları önemli özgürlükçü güçler olarak tanımlıyor. Zizek getirdiği özne tanımıyla klasik proletarya kavramından “içi boş özne” (entityless) kavramına geçmek istiyor, Zizek’e göre bu geçiş içinden geçtiğimiz çağın çağrısıdır.
Özne-Pratik-Nesne Üçlü Kategori Zinciri
Hakikatin ölçütü üzerine tartışmada, özne ve nesne sorunu odak noktası haline gelmektedir
Marksist pratik kavramı, Marksizmin teorik sistemi içinde önemli bir konuma sahip olan pratiğin özü, nitelikleri ve biçimleri üzerine Marksist teorileri içerir. Pratik kavramı, insanın maddi üretim faaliyetlerini, politik faaliyetlerini (sınıf mücadelesini), bilimsel deney ve teorik araştırma eylemlerini, sanatsal yaratma faaliyetini içeren kapsamlı bir genel kavramdır. İnsan pratiğinin politik pratik veya sınıf mücadelesi pratiği ile sınırlanması “Politik Marksizm” akımının görüşlerinden biridir ve oldukça sınırlı ve gerçeklerden kopuk bir görüştür. Pratik bakış açısı, aynı zamanda Marksist epistemoloji (bilgi) teorisinin birincil ve temel bakış açısıdır.
19. yüzyıldan itibaren insan etkinliklerinin içerik, kapsam ve ölçek açısından giderek daha fazla zenginleşmesiyle birlikte, insanın maddi-ekonomik faaliyetleri, siyasi faaliyetleri, sanatsal yaratım faaliyetleri, bilimsel deney faaliyetleri görülmedik sıçramalar kaydetmiştir. Dolayısıyla bu değişimler insanın yargılama ve akıl yürütme gücünü etkileyici bir şekilde yükseltmiştir, Marx ve Engels için bu yeni durumu geleneksel üretken emek kavramıyla ve geleneksel maddi üretim (emek) faaliyeti açıklamak olanaksız hale gelmiştir. Sonuç olarak, Marx-Engels açısından insan faaliyetlerini daha yüksek bir düzlemden ele almaya ve teorileştirmeye acil bir ihtiyaç vardı. İşte, Marx ve Engels’in eski felsefi pratik kavramını aşıp dönüştürmeleri ve bilimsel pratik kavramını oluşturmaları bu arka planda gerçekleşmiştir. 1845 baharında Marx, “Feuerbach Üzerine Tezler” eserinde ilk kez Marksist pratik kategorisini net olarak ortaya koydu ve kısa bir süre sonra “Alman İdeolojisi” ve diğer eserlerinde insanın maddi üretim pratiğini ve maddi üretim pratiğinin diğer tüm insan faaliyetleri içindeki kilit konumunu daha net bir biçimde ortaya koydu, böylece Marksist bilimsel pratik kavramını oluşturdu.
Marksist pratik görüşü, pratiğin, insanların amaçlı ve bilinçli olarak dünyayı dönüştürdüğü nesnel ve maddi bir etkinlik olduğunu savunur. Buna göre pratik, insanlara özgü nesnel bir etkinliktir ve insan bu nesnel etkinlikte kendi özsel güçlerini ve yeteneklerini nesnel maddeye dönüştürür, Marx bunu öznenin nesnelleşmesi olarak tanımlar. Bu süreçte nesne, öznenin gereksinim ve ihtiyacına göre yapı değişikliğine ve biçim değişikliğine uğrar. Böylece öznenin nesnelliğinin anlamı, öznenin nesnel faaliyeti yoluyla veya öznenin nesnelleşmesi yoluyla nesneye nüfuz etmesi ve nesneyi dönüştürmesi anlamına gelir. İnsanın pratik faaliyetlerinin tüm sonuçları, aslında öznenin nesnelleşmesinin sonuçlarıdır.
Pratik aşağıdaki temel özelliklere sahiptir:
Birincisi, pratik nesnel ve maddi niteliklere sahiptir.
Pratik, insanın doğal ihtiyaçlarını karşılamak için dış dünya ile etkileşim içinde gerçekleşmesi gereken bir faaliyettir, pratiğin amaçları, araçları ve sonuçları da nesnel ve maddidir. Marx şöyle yazmıştı, “Feuerbach’ın eski materyalizmi insan faaliyetini nesnel bir faaliyet olarak görmüyor”.
Pratik, belirli bir insan amacı ve insan hedefi tarafından yönlendirilen bilinçli ve amaçlı bir faaliyet olmasına rağmen, tamamen salt manevi-zihni/entelektüel bir faaliyet değildir. İnsan pratiği, insanın gerçek ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla gerçeklik alanında doğrudan değişiklikler yapmak için maddi üretim iş aletleri kullanır aslında manevi-zihni/entelektüel faaliyet kendi başına hiçbir şeyi değiştiremez ve dönüştüremez.
İkincisi, pratik, doğrudanlık ve edimsellik niteliğine sahiptir.
Pratik aynı zamanda öznel bir etkinliktir, yani pratik nesneyi fiilen dönüştüren gerçek edimsel ve duyumsal bir etkinliktir ve nesneyi gerçeklik içinde dönüştürür. Pratik aynı zamanda nesnel bir etkinliktir; pratik etkinlik kaçınılmaz olarak nesnel dünyada belirli değişikliklere neden olur ve böylece insanın zihnindeki zihinsel varoluş,— insan pratiği aracılığıyla—- gerçek bir varoluş haline gelir, böylece pratik doğrudan gerçeklik niteliği elde eder.
Üçüncüsü, pratik, inisiyatif ve yaratıcılık niteliklerine sahiptir.
Hayvanın bildik içgüdüsel faaliyetlerinden (yaşam faaliyetinden) farklı olarak, insan pratiği, insanın düşünceleri tarafından yönlendirilen bir faaliyettir, bu insan faaliyeti sadece doğal nesnelerin biçimlerini değiştirmez, aynı zamanda insan bizzat kendi yaşam etkinliğini kendi iradesinin ve bilincinin nesnesi/hedefi haline getirir, böylece insan doğa içinde kendi amaçlarını gerçekleştirir.
Pratiğin yaratıcı olması, en öncelikle insanın özsel güçlerinden biridir ve buradan kaynaklanır, insanın yaratıcılığı ve özsel güçleri pratik içinde ortaya çıkar ve sürekli gelişir, aslında çok eski tarihe bakarsak insanın bilinci ve düşünmesi daha önce sahip olduğu hayvan bilincini adım adım aşması yoluyla ortaya çıkmıştır.
İnsanlar nesneleri üretken emek faaliyetinde kullandığı maddi üretim/emek aletleri yaparak dönüştürür (mızrak, ok, balta, çekiç, kazma, orak), aynı zamanda konuşma, dil, kelimeler vb. yardımıyla manevi, entelektüel, kavramsal bir dünya inşa eder, böylece sürekli gelişen ve kapsamı genişleyen insani doğayı ve insani dünyayı yaratır. İnsanileşmemiş dünya sonsuzdur, dolayısıyla insanın dünyayı insanileştiren faaliyeti de hiçbir zaman sona ermeyecektir.
Dördüncüsü, pratik niteliği gereği hem toplumsal hem de tarihsel bir faaliyettir.
Pratik, insan ile doğanın diyalektik birliğini gerçekleştiren toplumsal bir faaliyettir. Bu toplumsal faaliyet insan ile doğanın diyalektik birliğini sağlayan temel bağlantı olduğu gibi aynı zamanda toplumsal faaliyet insan toplumunu oluşturan, insanları bir araya getiren temel bağlantıdır.
Aynı zamanda, pratik tarihsel bir faaliyettir, gelecek nesiller her zaman kendilerinden önceki nesillerden miras aldıkları pratik başarılara dayanarak yeni yaratımlar yaparlar, her nesil kendinden önceki nesillerin biriktirdiği temel insan güçlerini, üretken yeteneklerini miras alır, her nesil kendinden önceki nesillerin biriktirdiği temel insan güçlerini, üretken yeteneklerini kendi etkinliklerine katar ve dahil eder, böylece kendi pratik kapasitesini ve pratik yeteneklerini güçlendirir.
Bu nedenle, insan pratiği daima daha önceki gelişimin birikmiş tüm başarılarını içeren bir faaliyettir ve herhangi bir toplumun bireyleri, kendi pratiklerini geçmişten miras alınan bu insan güçleri ve insan yetenekleri sayesinde geliştirir.
Bu nedenle pratik, pratik içindeki bireylerin yalıtık, tesadüfi veya gelişigüzel düzensiz faaliyetleri değildir, aksine pratik insanların birbiriyle ilişkili ve toplumsal yaşamın tüm alanlarına nüfuz eden evrensel faaliyetleridir, bu olguyu belirleyen şey de pratiğin dinamik olma, yaratıcı olma, toplumsal ve tarihsel olma niteliklerine sahip olmasıdır.
Başta maddi-ekonomik üretim pratiği, siyasi pratik (sınıf mücadelesi) ve bilimsel deneylerin gerçekleştirilmesi olmak üzere çeşitli pratik biçimleri vardır. Bunlardan maddi-üretim pratiği, insanın en temel pratik faaliyetidir, insanların doğal ihtiyaçlarını karşılamak için maddi mallar ve geçim araçları üretmeleri, diğer tüm faaliyetlerini belirleyen ve insan toplumunun maddi temelini oluşturan en temel ve en birincil faaliyettir.
Toplumsal İlişkiler ve Sınıf Çelişmeleri
İnsanın toplumsal ilişkiler pratiği, insanların kendi aralarındaki ilişkileri koordine ettiği ve maddi üretim pratiği içinde ortaya çıkan toplumsal çelişkileri çözmeye çalıştığı bir pratik faaliyettir.
Sınıflı bir toplumda temel toplumsal çelişkiler, genellikle sınıf çelişkilerine ve sınıf mücadelelerine yol açan sınıflar arası ilişkiler olarak kendilerini gösterir.
Buınlardan ikincisi yani sınıf mücadelesi sınıflı toplumun ilerlemesi ve gelişmesi için doğrudan itici güç rolünü oynar.
Bilimsel deneyler ve bilim & teknoloji üzerine teorik araştırmalar, insanların doğa yasalarını keşfetmesine ve anlamasına hizmet eden böylece nesneler hakkında doğru bilgi edindikleri pratik bir etkinliktir. Diğer pratik faaaliyetlerden ayrı bir pratik faaliyet olarak bilimsel deney bilim ve teknoloji üzerine teorik araştırmalar faaliyeti, bugünkü çağdaş toplumda ve toplumun ilerlemesinde giderek daha önemli bir rol oynamaktadır.
Pratiğin doğrudan gerçekliği/edimselliği vardır, bu nedenle pratik ile teori arasındaki ilişki ve etkileşimde son tahlilde pratik belirleyici bir rol oynamaktadır. Lenin, bunu şöyle ifade etmişti: “Pratik (teorik) bilgiden daha yüksektir, çünkü pratik sadece evrensel olma niteliğine değil, aynı zamanda dolaysız gerçeklik niteliğine de sahiptir“.
İNSAN PRATİĞİ İÇİNDE MADDİ ÜRETİM PRATİĞİNİN TEMEL ZEMİN KONUMUNDA OLMASI
Marx gibi Mao’da, maddi üretim pratiğinin rolünü net bir biçimde kabul etmişti: “Marksistler, insanın maddi üretim etkinliğini en temel etkinlik olarak, diğer tüm pratik faaliyetlerinin belirleyicisi olarak kabul eder.”
Pratik, insan toplumunun gelişmesinin doğanın gelişmesinden farklı olan öz niteliğini yansıtır. İnsanların ve insan toplumunun pratiği vardır, fakat doğanın bir pratiği söz konusu değildir.
Marx bunu şöyle ifade etmişti: “Bütün toplumsal yaşam, özünde pratiktir.”
Pratik aynı zamanda insanın öznel dünyası ile nesnel dünyanın birliğinin gerçekleştiği gerçekçi bir temeldir. Pratik, insanla nesnel dünya arasındaki köprüdür. Pratik, tüm toplumsal ilişkilerin temelidir ve tüm toplumsal yaşamın içeriğini oluşturur.
Bizler, sadece ve sadece Marksizmin pratik görüşünün sağladığı projektör ile toplumları ve toplumların sosyo- ekonomik biçimlerin gelişimini doğal bir tarihsel süreç olarak anlayabilir, toplumsal gelişmenin nesnel yasasını keşfedebilir ve insanın toplumsal tarihini ve toplumsal yaşamını anlayabilir ve ona yeni bir yön verebiliriz. Marx bu konuyla bağlantılı olarak şöyle yazmıştı: “Nesnel hakikatin insanın düşüncesine (correspond)uygun olup olmayacağı sorusu teorik bir sorun değil, pratik bir sorundur. İnsan hakikati pratik içinde kanıtlamalıdır, yani insan düşüncesinin edimselliğini (Wirklichkeit) ve düşüncesinin gücünü, düşüncesinin gökte değil bu dünyaya ait olduğunu [Diesseitigkeit] pratikte kanıtlamalıdır.”
Pratik, hakikati veya izlenen bir yolun doğru olup olmadığını sınayabileceğimiz ve değerlendirebileceğimiz biricik ölçüttür. Bugünkü sosyalizm az gelişkin ülkelerde inşa edilmeye başlamış olmasına karşın, insanın özgür, çok yönlü ve bütünsel gelişimini sağlayarak kapitalizmden üstün olduğunu her geçen gün daha fazla kanıtlamaktadır.
TAMAMINI OKUMAK İÇİN İNDİRİNİZ
