Lenin: Yeni Zamanlar, Yeni Kılıkta Eski Hatalar

20 Ağustos 1921
Tarihin kendine özgü her dönüm noktası, proletaryanın yanı başında hep kaydedilen, hep şu ya da bu ölçüde proletaryaya nüfuz eden, küçük-burjuva yalpalamalar biçiminde belli değişiklikler ortaya çıkarır.
Küçük-burjuva reformizmi, yani, iyi yürekli demokratik ve “sosyal”-demokratik safsatalar ve aciz dileklerle gizlenmiş burjuva uşaklığı ve sözde tehditkâr, havalı, farfaralı, gerçekte ise dağınık, atomize olmuş, şaşkın bir hiç olan küçük-burjuva devrimciliği bu yalpalamanın iki “akımı”dır. Kapitalizmin derin kökleri ortadan kaldırılmadıkça bu akımlar kaçınılmazdır. Sovyet iktidarının ekonomik politikasındaki bilinen değişiklikle bağıntılı olarak bu akımların biçimi değişmektedir.
Menşeviklik taslayanların temel gerekçesi şudur: “Bolşevikler kapitalizme yüz geri ettiler, bu onların ölümüdür. Devrimin, Ekim Devrimi’nin de burjuva devrimi olduğu görülüyor! Yaşasın demokrasi! Yaşasın reformizm!” Bu ister saf Menşevik ya da Sosyal-Devrimci tarzda, ister 2. Enternasyonal veya İkibuçukuncu Enternasyonal ruhuyla söylensin, öz aynıdır.
Alman “Komünist İşçi Partisi”ne, ya da eski İşçi Muhalefetimizin Parti’den ayrılan ya da uzaklaşan kesimine benzer yarı-anarşistlerin temel gerekçeleri ise şudur: “Bolşevikler şimdi işçi sınıfına inanmıyorlar!” Buradan türetilen şiarlar az çok 1921 ilkbaharındaki Kronstadt şiarlarına benziyor.
Marksistlerin görevi, gerçek sınıfsal güçleri mümkün olduğunca soğukkanlı ve tam hesaplamak ve tartışmasız gerçekleri reformcu dar kafalının ve devrimci darkafalının sızlanma ve paniğinin karşısına koymaktır.
Devrimimizin başlıca aşamaları anımsansın. Birinci, deyim yerindeyse katıksız politik aşama, 7 Kasım’dan (25 Ekim) 18 (5) Ocak’a, Kurucu Meclis’in dağıtılmasına kadar. Yaklaşık on hafta içinde Rusya’da feodalizmin kalıntılarının gerçekten ve tamamen yokedilmesi için kendi iktidarlarının sekiz ayında (Mart [Şubat] – Kasım [Ekim] 1917) Menşeviklerle Sosyal-Devrimcilerin yaptıklarının yüz kat fazlasını yaptık. Menşeviklerle Sosyal-Devrimciler ve yurtdışındaki İkibuçukuncu Enternasyonal’in bütün kahramanları o sıralar gericiliğin acınası suç ortakları durumundaydılar. Anarşistler şaşkın bir halde ya kenarda duruyorlardı ya da bize yardım ediyorlardı. O zaman devrim burjuva bir devrim miydi? Elbette evet- sağlam eserimiz burjuva-demokratik devrimin tamamlanması olduğu ölçüde, “köylülük” içinde henüz sınıf mücadelesi olmadığı ölçüde öyleydi. Fakat aynı zamanda burjuva devrimini aşan, sosyalist, proleter devrim için muazzam çok şey yaptık: 1) Devlet iktidarından onun yararlanması için işçi sınıfının güçlerini görülmemiş biçimde geliştirdik. 2) Darkafalı demokrasinin fetişlerine, Kurucu Meclis’e ve zenginler için basın özgürlüğü gibi burjuva “özgürlüklere” tüm dünyada hissedilen bir darbe vurduk. 3) 1793 ve 1871’den bu yana dev bir adım olan Sovyet-tipi devleti yarattık.
İkinci aşama. Brest Barışı. Barışa karşı devrimci safsata cümbüşü -Sosyal-Devrimci ve Menşeviklerin yarı-yurtsever safsatası, Bolşeviklerin bir kısmında “sol” safsata. “Emperyalizmle bir kez barış yaptılar mı biterler” diye iddia ediyordu darkafalı, panik içinde ya da hoşnutlukla. Fakat Sosyal-Devrimcilerle Menşevikler, işçi sınıfına karşı burjuva talan seferine katılanlar olarak emperyalizmle barış yaptılar. Biz, işçilerin iktidarını koruyabilmek için, haydutlara daha güçlü darbeler indirebilmek için malımızdan mülkümüzden bir kısmını bırakmak suretiyle “barış yaptık”. “İşçi sınıfının gücüne inanmadığımız” safsatalarını o zamanlar yeterince işitmiştik, fakat bu safsataların bizi yolumuzdan alıkoymasına izin vermedik.
Üçüncü aşama. Çekoslovaklardan ve “Kurucu Meclis” taraftarlarından Vrangel’e kadar içsavaş, 1918-1920.
Kızıl Ordumuz savaşın başında henüz yoktu. Bu ordu bugün de maddi güçler kıyaslandığında Antant ülkelerinin herhangi bir ordusundan çok daha küçüktür. Ve buna rağmen Antant’ın dünya çapındaki iktidarına karşı zafer kazandık. Proleter devlet iktidarının önderliği altında köylülerle işçilerin ittifakı- dünya tarihi açısından önemli bir kazanım- şimdiye kadar görülmemiş bir seviyeye yükseldi. Menşevikler ve Sosyal-Devrimciler monarşinin doğrudan (bakan, organizatör ve propagandacılar olarak) ve gizli (sureti haktan görünüp, gerçekte ise kalemle bize karşı çalışan Çernov ve Martov’un en “rafine” ve aşağılık tutumu) suç ortakları rolünü oynuyorlardı. Anarşistle aynı çaresizlikle bir o yana bir bu yana savruluyorlardı: bir kısmı bize yardım ediyor, diğer kısmı askeri disipline karşı yaygara kopararak ya da şüphe duyarak çalışmayı engelliyordu.
Dördüncü aşama. Antant müdahale ve ablukayı durdurmak zorunda kalmıştır (uzun süreli mi?) Korkunç derecede yıkılmış ülke kendini yeni yeni toplamaya başlar, yıkımın ne denli derin olduğunu yeni yeni görür, en acı sıkıntılara, sanayinin durmasına, kötü ürüne, açlığa, salgın hastalıklara katlanır.
Dünya çapında tarihi öneme sahip mücadelemizin en yüksek ve aynı zamanda en zor aşamasına ulaştık. Düşman şu anda ve şu dönemde dünküyle aynı değil. Düşman artık bütün Sosyal-Devrimciler ve Menşevikler, bütün uluslararası burjuvazi tarafından desteklenen çiftlik beylerinin komutası altındaki Beyaz Muhafız sürüleri değil. Düşman, büyük sanayisi mahvolmuş bir küçük köylü ülkesinde günlük ekonomik hayattır. Düşman, bizi hava gibi kuşatan ve proletaryanın saflarına güçlü biçimde sızan küçük-burjuva unsurdur. Proletarya ise deklase olmuştur, yani sınıfsal rayından çıkmıştır. Fabrika ve tesislerin faaliyeti durmuştur- proletarya zayıflamış, dağılmış, güçten düşmüştür. Oysa devlet içindeki küçük-burjuva unsur, tüm uluslararası burjuvazinin dünyayı hâla kapsayan gücü tarafından desteklenmektedir.
Böyle bir durumda korkmamak mümkün mü? Özellikle de Menşevikler ve Sosyal-Devrimciler, İkibuçukuncu Enternasyonal şövalyeleri, çaresiz anarşistler, “sol” safsata hayranları gibi kahramanlar nasıl korkmasınlar? “Bolşevikler kapitalizme çarkediyorlar, Bolşeviklerin işi bitik, devrim onların elinde de burjuva devrimi çerçevesini aşamadı”. Bu sızlanmayı yeterince duyuyoruz.
Fakat buna alıştık.
Tehlikeyi küçümsemiyoruz. Onun ta gözünün içine bakıyoruz. İşçilere ve köylülere şunu diyoruz: Tehlike büyüktür- daha fazla birlik, dayanıklılık, soğukkanlılık, Menşevik ve Sosyal-Devrimci taklitçilerini, panikçileri ve yaygaracıları horlayarak aranızdan atın!
Tehlike büyük. Düşman iktisaden bizden çok daha güçlü, tıpkı dün askeri olarak bizden çok daha güçlü olduğu gibi. Bunu biliyoruz ve gücümüz bu gerçeği iyi bilmekten kaynaklanıyor. Rusya’nın feodalizmden temizlenmesi için, işçi ve köylülerin güçlerinin gelişmesi için, emperyalizme karşı dünya çapında mücadele için İkinci ve İkibuçukuncu Entemasyonal’in adilikleri ve alçaklıklarından kurtarılmış uluslararası proleter hareket için şimdiden öylesine muazzam çok şey yaptık ki, panik yaygarası bizi hiç etkilemiyor. Menşevik-Sosyal-Devrimci “demokrasinin” ve korkak, tören safsatalarıyla gizlenmiş reformizminin aksine proleter devrimci ruhun neler yapabileceğini tüm dünyaya pratikte ispatlayarak devrimci faaliyetimizi tamamen ve fazlasıyla “haklı çıkardık”.
Daha büyük mücadele başlamadan önce yenilgiden korkan, kendine ancak işçilerle alay edercesine sosyalist diyebilir.
Biz, tam da tehlikenin gözünün içine bakmaktan korkmadığımız için, mücadelede güçlerimizden daha iyi yararlanabiliyoruz -şansları daha aklı başında, dikkatli ve hesaplı ölçüp biçiyoruz-, bizi güçlendiren ve düşman güçlerini dağıtan bütün tavizleri veriyoruz (şimdi en aptalının bile kabul ettiği gibi, “Brest Barışı” bizi güçlendiren ve uluslararası emperyalizmin güçlerini dağıtan bir tavizdi.
Menşevikler, ayni verginin, ticaret serbestisinin, imtiyazlara ve devlet kapitalizmine izin vermenin komünizmin çöküşü anlamına geldiğini haykırıyorlar. Bu Menşeviklere yurtdışında eski komünist Levi de katıldı: onun yaptığı hataları, Almanya’da özellikle Mart 1921’de “sol” komünistler tarafından yapılan bir dizi hataya tepki olarak açıklamaya çalışmak mümkün olduğu sürece bu Levi’yi savunmak gerekiyordu; fakat yanlışını kabul etmek yerine tamamen Menşevizme kaydığında Levi’yi savunmak olanaksızdır.
Ortalığı velveleye veren Menşeviklere, komünistlerin daha 1918 ilkbaharında küçük-burjuva unsura karşı devlet kapitalizmiyle bir blok, bir ittifak kurma düşüncesini ilan ettiklerini ve bunu savunmaları gerektiğini söylüyoruz. Üç yıl önce! Bolşevik zaferin ilk aylarında! Bolşevikler daha o zaman soğukkanlılık göstermişlerdi ve o zamandan beri hiç kimse gerçekten mevcut güçleri soğukkanlılıkla değerlendirişimizin doğruluğunu çürütememiştir.
Menşevizmde konaklamış olan Levi biz Bolşeviklere (ki o da aynı bütün darkafalıların, demokratların, Sosyal-Demokratların vs. Kurucu Meclis’i dağıtmamız durumunda mahvolacağımız kehanetinde bulundukları gibi, kapitalizm tarafından yenilgiye uğratılacağımız “kehanetinde bulunuyor”), yardım için tüm işçi sınıfına başvurmamızı öğütlüyor! Çünkü şimdiye kadar onlara, bakın hele, işçi sınıfının sadece bir kesimi bize yardım etmiş!
Bu hususta Levi ilginç biçimde, “Bolşeviklerin işçi sınıfının gücüne inanmadıkları” konusunda büyük laflar eden yarı-anarşistler ve yaygaracılarla, kısmen de eski “İşçi Muhalefeti”nden bazı kişilerle görüş birliği içinde. Gerek Menşevikler gerekse de anarşistlik taslayanlar “işçi sınıfının güçleri” kavramını, bu kavramın gerçek, somut içeriği üzerinde düşünme yeteneğinde olmadan bir fetiş haline getiriyorlar. Bu içeriği inceleme ve tahlil etmenin yerini tumturaklı sözler alıyor.
Kendilerine devrimci demek isteyen İkibuçukuncu Entemasyonal’den beyler, gerçekte her ciddi durumda karşı-devrimci olduklarını gösteriyorlar, çünkü eski devlet aygıtının şiddet yoluyla yıkılmasından korkuyorlar, işçi sınıfının güçlerine inanmıyorlar.
Sosyal-Devrimciler ve ortakları hakkında bunu söylediğimizde, bu bir safsata değildi. Herkes Ekim Devrimi’nin gerçekten yeni güçler, yeni bir sınıf ortaya çıkardığını; proletaryanın en iyi temsilcilerinin bugün Rusya’yı yönettiğini, bir ordu kurup ona önderlik ettiklerini, bir yerel idare vs. yarattıklarını, sanayiyi yönettiklerini vs. biliyor. Bu yönetimde bürokratik kamburlar ortaya çıktığında bunu gizlemiyor, aksine açığa çıkarıyor, onunla mücadele ediyoruz. Yeni düzenin bozulmasına karşı mücadele etmekten onun içeriğini unutan, işçi sınıfının Sovyet tipi bir devlet yarattığını ve onu yönettiğini unutan, düşünce özürlüdür ve boşuna konuşuyor demektir.
Fakat “işçi sınıfının güçleri” sınırsız değildir.
İşçi sınıfı içinden taze güçlerin akını bugün güçsüzse, bazen son derece güçsüzse, bütün kararnamelere ve çağrılara rağmen, “partisizleri çekme” yönündeki bütün ajitasyon ve emirlerimize rağmen bu güç akını yine de güçsüzse, “işçi sınıfının güçlerine inançsızlık” açıklamasıyla bu duruma yan çizmek boş safsatacılığa düşmek demektir.
Belli bir “nefes molası” olmadan bu yeni güçler olmaz. Bu güçler yavaş yavaş gelişecek; bu güçler yeniden kurulmuş bir büyük sanayi temelinin (yani daha tam ve somut söylendiğinde elektrifikasyon temelinin) dışında oluşamazlar.
Dünyada eşi görülmedik, korkunç büyük çabalardan sonra, yıkılmış bir küçük köylü ülkesinde işçi sınıfının, sınıfsal rayından çıkmanın onu epey etkilediği bir işçi sınıfının, yeni güçlerin yetişip diğerlerinin yerini alabilmesi, eski ve yıpranmış olanların “onarılabilmesi” için belli bir zamana ihtiyacı vardır. 1917-1921 yıllarının sınavlarından başarıyla geçen bir savaş ve devlet aygıtı yaratmak, “işçi sınıfının” gerçek (yaygaracıların bildirilerindeki değil) “güçlerini” zorlayan, yoran, bitkin düşüren büyük bir işti. Bunu kavramak ve işçi sınıfının yeni güçlerinin yavaşlatılmış gelişiminin zorunluluğunu, daha doğrusu kaçınılmazlığını hesaba katmak gerekir.
Menşevikler (“demokrasi”nin iradesine karşı güya orduya ve aygıta dayanan) Bolşeviklerin “Bonapartizme” başvurdukları üzerine yaygara kopardıklarında, burjuvazinin taktiği burada son derece isabetli biçimde dile gelmektedir ve Milyukov onları desteklemekte, (1921 ilkbaharındaki) Milyukov “Kronstadt” şiarlarını desteklemekte haklıdır. Burjuvazi çok doğru bir şekilde, “işçi sınıfının” gerçek “güçleri”nin şu an, bu sınıfın güçlü öncüsünden (tek devrimci sınıfın “öncüsü” rolünü, adını ve gücünü birdenbire değil, 25 yıllık pratiğiyle elde etmiş olan Rusya Komünist Partisi’nden), artı deklase olmaları ve iyice zayıflamaları nedeniyle en çok güçten düşmüş ve Menşevik ve anarşist yalpalamalara en açık unsurlardan oluştuğunu hesaplamaktadır.
Şu an “İşçi sınıfının gücüne daha çok güvenmeliyiz” şiarı altında gerçekte Menşevik ve anarşist etkiler güçlendirilmektedir: İlkbahar 1921’de Kronstadt bunu tüm açıklığıyla gösterdi ve kanıtladı. Her sınıf bilinçli işçi, “işçi sınıfının güçlerine inançsızlığımız” üzerine yaygara koparanları teşhir etmeli ve cehennemin dibine yollamalıdır, çünkü bu yaygaracılar gerçekte burjuvazinin ve büyük çiftlik beylerinin suç ortaklarıdır ve onların yararına Menşeviklerin ve anarşistlerin etkisini geliştirerek proletaryayı güçten düşürmeye çalışmaktadırlar.
İşte “güçlük burada”, “işçi sınıfının güçleri” kavramının gerçek içeriğine girildiği zaman görülebilir.
Hani nerede çalışmalarınız, siz iyi yürekli insanlar, partisizleri bugünün en önemli “cephesi”ne, ekonomik cepheye, ekonomik inşaya çekmek için hani nerede ne yaptınız?
Sınıf bilinçli işçiler, yaygaracılara bu soruyu sormalıdırlar. Yaygaracılar her zaman böyle teşhir edilmeli, bunların gerçekte ekonomik inşayı geliştirmeyip bilakis engelledikleri, proleter devrime yardım etmeyip bilakis onu engelledikleri, proleter değil bilakis küçük-burjuva emeller savundukları, yabancı bir sınıfa hizmet ettikleri kanıtlanmalıdır.
Şiarımız şudur: Kahrolsun yaygaracılar! Kahrolsun 1921 ilkbaharındaki talihsiz Kronstadtlıların hatalarını tekrarlayan Beyaz Muhafız çetenin bilinçsiz suç ortakları! Haydi bugünkü durumun özelliğini ve görevlerini kavrayabilen amaca uygun, pratik çalışmaya! İhtiyacımız olan şey safsata değil, eylemdir.
Bu özelliğin ve hayali değil gerçek sınıfsal güçlerin soğukkanlılıkla gözden geçirilmesi bize şunu söylemektedir:
– Proletaryanın yaratıcı gücünün askeri, idari ve genel politik alanda dünyada eşi görülmedik başarılar döneminin ardından, tesadüfi olarak değil kaçınılmaz olarak, kişilerin ya da partilerin suçu nedeniyle değil nesnel nedenler yüzünden, yeni güçlerin çok daha yavaş gelişeceği bir dönem başlamıştır. İktisadi çalışmada inşa kaçınılmaz olarak daha zor, yavaş ve tedricidir; bu, askeri, idari ve genel politik çalışmaya kıyasla bu çalışmanın niteliğinden kaynaklanır. Bu çalışmanın özel zorluğundan ve deyim yerindeyse köklerinin çok derinlerde olmasından kaynaklanır.
O nedenle mücadelenin bu yeni, daha yüksek aşamasında görevlerimizi en büyük, üç misli dikkatle saptamaya çalışacağız. Bu görevleri biraz daha mütevazı saptayacağız; biraz daha fazla taviz vereceğiz, egemen sınıf olarak kalmak istiyorsa proletaryanın verebileceği sınırlar içinde elbette; makul bir ayni verginin mümkün olduğunca çabuk toplanması ve köylü iktisadını geliştirmek, sağlamlaştırmak ve restore etmek için mümkün olduğunca büyük bir hareket alanı; bize muhakkak gerekli olmayan işletmeleri kiracılara, özel kapitalistlere ve yabancı imtiyaz sahiplerine de işletmeleri için vereceğiz.
Küçük-burjuva unsura karşı proleter devletin devlet kapitalizmiyle bir blok kurmasına ya da ittifakına ihtiyacımız var. Bu ittifak, “Yedi kez ölç, bir kez biç” kuralına göre ustaca gerçekleştirilmelidir.
Doğrudan kendimiz için daha küçük bir çalışma alanı bırakacağız, sadece zorunlu olanları. İşçi sınıfının zayıflamış güçlerini daha az şey üzerinde yoğunlaştıracak, buna karşılık ayağımızı daha sağlam basacağız, kendimizi bir kez, iki kez değil, pratik deneyimle birçok kez denetleyeceğiz. Adım adım, santim santim- bizimki gibi bir “ordu” böylesine zor bir yolda, böylesine zor bir durumda böylesine büyük tehlikeler altında bugün başka türlü ilerleyemez. Bu çalışmayı “cansıkıcı”, “yavan” ve “anlaşılmaz” bulan, burun kıvıran ya da paniğe kapılan ya da “eski coşku”nun, “eski kahramanlığın” vs. yokluğu üzerine bildirilerle mest olanı, “çalışmadan muaf tutup” kızağa çekmek gerekir ki zarar veremesin, çünkü o mücadelenin bugünkü aşama, bugünkü safhası üzerine düşünmek istemiyor ya da düşünebilecek durumda değildir.
Ülkenin korkunç yıkıma uğradığı ve proletaryanın güçlerinin neredeyse insanüstü çabalar sonucunda bitkin düştüğü koşullarda en zor olan şeyi ele alıyoruz: Gerçek sosyalist ekonominin temelini atmak, sanayinin tarımla doğru meta mübadelesini (daha doğrusu ürün mübadelesini) sağlamayı hedefliyoruz.
Düşman hâla bizden çok daha güçlü; anarşik, kara borsacı, bireysel meta mübadelesi adım başında çalışmalarımızı baltalıyor. Zorlukları açıkça görüyoruz ve bunları sistemli biçimde, inatla aşacağız. Taşraya daha fazla inisiyatif ve bağımsızlık, daha fazla güç, pratik deneyimine daha fazla dikkat. İşçi sınıfı yaralarını başka türlü saramaz, proleter “sınıf gücünü” başka türlü yeniden kuramaz, köylülüğün proleter önderliğe güveni, sanayinin yeniden kurulması ve gerek köylü gerekse de işçi için daha yararlı olan devlet eliyle doğru bir ürün mübadelesi kurulması işinde gerçek başarı ölçüsünden başka bir şeyle güçlendirilemez. Bu başarılar ölçüsünde yeni güçlerin akınını da göreceğiz, belki hepimizin istediği kadar hızlı olmayacak bu akın, ama böyle bir akın olacak.
Haydi çalışmaya, daha yavaş ve dikkatli, daha dayanıklı ve inatçı bir çalışmaya!
Not: Lenin ve Bolşevik partisi 5 ay sonra NEP deneyini özetleyerek yeni bir ayarlama yaptı… Bu yeni ayarlama hakkında bilgi almak için şu yazıya bakınız. https://sosyalistbirlik.com/?p=7601
