Sovyetler Birliği neden çöktü? Altta yatan Mantığın Analizi
Prof. Nguyen Nghiep Hanoi Üniversitesi Tarih Bölümü
Vietnam, Hanoi
Nisan 2024
Sovyetler Birliği’nin çöküşü tarihte yaygın olarak tartışılmış, nedenleri hakkında çok fazla spekülasyon ve tartışmaya yol açmıştır. Sovyetler Birliği’nin çöküşünün gerçek nedenleri basit bir açıklamadan çok daha karmaşık bir sorundur. Sovyetler Birliği’nin çöküşünü anlamak için, sosyal, politik, ekonomik ve kültürel yönler de dahil olmak üzere birden fazla perspektiften bakmamız gerekir.
Sovyetler Birliği: Zaferden Çöküşe Nasıl Evrildi
20. yüzyılın başlarında, Sovyetler Birliği, iç ve dış sıkıntılar yaşadıktan sonra sosyalist bir sistemi başarıyla kuran güçlü bir ülkeydi. Fakat , Stalin’in 1953’teki ölümünden sonra siyasi krizin patlak vermesiyle birlikte Sovyetler Birliği talihsiz bir yola girmeye başladı. Kruşçev iktidara geldikten sonra, Kruşçev Sovyetler Birliği’ni reforma tabi tutmaya çalıştı. Fakat, Kruşçev, Sovyetler Birliği’nin “Stalin modelinin” Rusya’da çok derin bir köke sahip olduğunu kendi deneyimi ile gördü. Kruşçev’in reform çabaları en sonunda başarısız oldu. Kruşçev beklenen değişiklikleri başaramadı, aynı zamanda çıkar gruplarının muhalefetini de uyandırdı ve sonunda istifa etmek zorunda kaldı. Daha sonra Brejnev iktidara geldi ve Stalin döneminin zorlayıcı yönetim tarzını yeniden tesis etti ve Sovyetler Birliği bir kez daha zirveye ulaştı. Fakat, bu zirve kalıcı olmadı ve aslında daha çok bir alev patlaması gibiydi. Brejnev yönetimindeki Sovyetler Birliği, “Stalin modelini” uygulamaya devam etme arayışı içinde yavaş yavaş çıkmaza girdi.
1991’de Soğuk Savaş’ın Sona Ermesi
Soğuk Savaş’ın sona ermesi ve dış çevredeki değişikliklerle Sovyetler Birliği büyük meydan okumalarla karşı karşıya kaldı. Ekonomik zorluklar giderek yoğunlaştı ve siyasi krizler tırmanmaya devam etti. Sovyetler Birliği’nin sosyalist inşa modeli, sahip olduğu çeşitli sistemsel dezavantajları ve çelişkileri giderek ortaya çıkardı ve yeni dönemin ihtiyaçlarına uyum sağlayamadı. Son olarak Sovyetler Birliği 1991’de sonunu ilan ederek sosyalist bir ülke olarak varlığını sonlandırdı.
Sovyetler Birliği’nin çöküşü tek bir nedenden değil, birden fazla nedenin sonucuydu
Bu nedenlere iç siyasi sistemin katılığı ve ekonomik sistemin zorlukları, ayrıca dış uluslararası durumdaki değişiklikler ve halkın sistemden duyduğu memnuniyetsizlik de dahildi. Sovyetler Birliği’nin kaderi karmaşık ve çetrefilli bir yolculuktu ve ihtişamı ve çöküşü bize derin dersler bırakmıştır. Bu hikaye bize bir ülkenin kaderinin siyasi, ekonomik, sosyal ve dış çevreye uyum sağlama kapasitesine bağlı olduğunu hatırlatıyor. Bir ülke değişim çağında Fakat sürekli reform ve yenilikle güçlü ve dinamik kalabilir.
Sovyetler Birliği’nin siyasi ve ekonomik açmazı: var olan kurumsal kusurların ciddi bir krize girmesi
20. yüzyılın sonunda Sovyetler Birliği, hepsi kurumsal sisteminin kusurlarıyla yakından ilişkili olan ciddi siyasi ve ekonomik meydan okumalarla karşı karşıyaydı. Sovyetler Birliği’nin çekirdek sistemi, savaş döneminde belirli bir başarı elde etmiş olan Fakat barış zamanında ciddi sorunlar ortaya çıkarmış olan kolektif kamu mülkiyeti ve planlı ekonomiydi.
EKONOMİK SİSTEMLERİN SORUNLARI
Biirincisi, planlı ekonominin uygulanması ekonomik verimsizliğe ve israfa yol açmıştı. Sovyet hükümeti, üretim ve kaynak tahsisini, pazarın ve serbest rekabetin rolünü kısıtlayan merkezi planlama yoluyla belirledi.
Planlı ekonomik sistem oldukça karmaşık olduğundan, bilgi akışı düzgün değildi ve karar vericilerin pazar talebinin ve kaynak tahsisi ihtiyacının gerçek durumunu doğru bir şekilde anlamaları zordu. Bu, büyük kaynak israfına yol açtı, ayrıca verimsiz üretime ve yetersiz arza yol açtı. Üstelik, planlı ekonomi pazar değişikliklerine esnek bir şekilde yanıt veremedi ve endüstriyel yapıyı ayarlayamadı, bu da Sovyetler Birliği’nin endüstriyel sisteminin kademeli olarak gerilemesine ve ekonomik büyüme oranında düşüşe yol açtı.
İkincisi, kolektif kamu mülkiyeti sisteminin sorunları da Sovyetler Birliği’nin siyasi krizini daha da kötüleştirdi.
Kolektif mülkiyet erken aşamada belirli bir adalet ve sosyal refah getirmiş olmasına karşın, kolektif kamu mülkiyeti zamanla birçok dezavantajı da ortaya çıkardı. Kolektif mülkiyet, devletin tüm kaynakları ve üretim araçlarını kontrol etmesi ve işletmelerin ve bireylerin kendi mülklerine gerçek anlamda sahip olamamaları ve gerçek anlamda yönetememeleri anlamına geliyordu. Bu, işletmelerin özerkliğinin ve yaratıcılığının kaybına ve işletmelerin yenilik yeteneklerinin zayıflamasına yol açtı. Aynı zamanda, kolektif kamu mülkiyeti yolsuzluk ve rant peşinde koşma sorunlarını da besledi, belirli çıkar gruplarının oluşumuna ve haksız bölüşüme yol açtı.
Sovyetler Birliği’nin siyasi ve ekonomik zorlukları iç içe geçmişti
Sistemin kusurları sadece ekonomik sorunların ağırlaşmasına yol açmakla kalmadı, aynı zamanda siyasi sistemde ciddi bir krizi de tetikledi. İnsanların sistemden duydukları memnuniyetsizlik ve hayal kırıklığı giderek arttı, hükümete olan güvenleri azaldı ve toplumsal huzursuzluk ve memnuniyetsizlik artmaya devam etti. Sonunda Sovyet siyasi sistemi çöktü ve dağılma tarihte bir sayfa oldu.
Sovyet siyasi sistemindeki boşluklar: Siyasi sistemin kurumsal kusurları giderek daha belirgin hale geldi
Sovyet tarihinin uzun yılları boyunca, siyasi sistemdeki boşluklar ve dezavantajlar giderek daha fazla açığa çıktı ve ülke için ciddi sonuçlar doğurdu. Bu sistemik dezavantajlar Sovyetler Birliği’nin ilk günlerinde belirgin değildi ve hatta sosyalist konsepti gerçekleştirmenin somut bir yolu olarak bile kabul edilmişti. Fakat zaman geçtikçe bu sistemik dezavantajlar giderek ortaya çıktı ve Sovyet siyasi sisteminin ciddi bir krizle karşı karşıya kalmasına neden oldu.
Birinci olarak, kolektif mülkiyetin ve planlı ekonominin temel özellikleri Sovyet siyasi sisteminin ölümcül zayıflığı haline geldi. Bu kolektif mülkiyet ve planlı ekonomi sistemi, Sovyetler Birliği’nin sosyalizmi inşa etmeye başladığında endüstriyel ve tarımsal sistemlerini hızla geliştirmesine yardımcı olmasına karşın, daha sonra ciddi ekonomik verimsizliği ve kaynak israfını ortaya çıkardı. Planlı ekonomi bir zamanlar Sovyetler Birliği’nin ekonomik gelişiminin temel taşıydı, fakat Planlı ekonominin katılığı aynı zamanda daha sonra Sovyetler Birliği’nin ekonomik büyümesinin önünde bir engel haline geldi. Planlı ekonomik sistem çok katıydı ve pazar talebindeki ve küresel ekonomik rekabetteki değişikliklere esnek bir şekilde uyum sağlaması zordu, bu da Sovyetler Birliği’nin ekonomik büyüme oranında kademeli bir düşüşe neden oldu.
ikinci olarak, Sovyet siyasi sisteminin aşırı merkeziyetçi yapısı da onun zayıflıklarının önemli bir kaynağı haline geldi.
Sovyetler Birliği’nde iktidar ve güç, merkezi hükümette ve Komünist Parti liderliğinde oldukça merkezileşmiş ve yoğunlaşmıştı, yerel hükümetler ve halk nispeten düşük bir katılıma sahipti. Bu merkezileşmiş yapı, karar alma sürecinde şeffaflık ve çeşitlilik eksikliğine yol açtı ve bu da kolayca güç ve yetki suistimaline ve yolsuzluğa yol açtı. Karar almanın merkezileşmesi ayrıca yerel yönetimlerin özerkliğini ve bağımsız olarak gelişme yeteneğini zayıflattı ve bu da adaletsiz kaynak tahsisine ve dengesiz bölgesel kalkınmaya yol açtı. Ayrıca, parti içindeki bürokrasi ve Sovyet siyasi sistemindeki elit grupların ayrıcalıkları da var olan kurumsal dezavantajların önemli yönleriydi. Sovyetler Birliği’nde parti içindeki bürokrasi her yerdeydi ve kıdemli parti ve devlet liderleri genellikle ayrıcalıklara ve güçlerini kötüye kullanma özgürlüğüne sahipti. Bu ayrıcalık ve gücün/yetkinin kötüye kullanımı kültürü, parti içinde yolsuzluğa ve sorumsuz davranışlara yol açmakla kalmadı, aynı zamanda siyasi sistemin güvenilirliğini ve halkın güvenini de zayıflattı. Bürokrasinin ve ayrıcalıklı grupların varlığı, sistemin sağlıklı bir şekilde işlemesini ve halkın katılımını engelledi ve Sovyet siyasi sisteminin kırılganlığını daha da kötüleştirdi.
Sovyet Ekonomik Sistemine Yönelik Zorluklar: Ekonomik sistemin kurumsal zayıflıkları
Sovyet ekonomik sistemi, ekonomik gelişimi ve toplumsal istikrarı üzerinde derin bir etkisi olan birçok kurumsal zayıflık ve zorluk ortaya koymuştu.
Birinci olarak, planlı ekonominin merkezileşmiş yapısı, Sovyet ekonomik sisteminin temel özelliklerinden biriydi.
Bu sistemde, devlet kaynak tahsisi ve üretim planları üzerinde kapsamlı bir kontrole ve karar alma konumuna sahipti. Fakat , bu merkezi karar alma yöntemi pratikte birçok sorun sergiledi. Zayıf bilgi iletimi ve karar almada esneklik eksikliği nedeniyle, ekonomik planlar genellikle pazar talebine ve değişikliklere zamanında uyum sağlayabiliyordu ve bu da irrasyonel kaynak tahsisi ve düşük üretim verimliliğiyle sonuçlanıyordu.
İkincisi, kolektif mülkiyet Sovyet ekonomisinde önemli bir rol oynamasına rağmen, bunun bazı kurumsal zayıflıkları da vardı.
Kolektif mülkiyet altındaki işletmelerde pazar rekabet mekanizmaları ve teşvik mekanizmaları yoktu, bu da yetersiz üretim motivasyonu ve düşük inovasyon yeteneklerine yol açtı. İşletmeler arasında rekabet yokluğu ve verimlilik ve kalite motivasyonunun yokluğu vardı, bu da düşük ürün kalitesi, arz kıtlığı ve düşük tüketici memnuniyetine yol açıyordu. Ayrıca, Sovyet ekonomik sistemindeki yukarıdan idari müdahale ve düzenlemeler de ekonomik kalkınma üzerinde olumsuz bir etkiye sahipti. Aşırı hükümet müdahalesi ve ekonomik faaliyetlere ilişkin düzenlemeler, pazar mekanizmasının serbestçe çalışamamasına, işletmelerin işlerinde karar alma süreçlerinin kısıtlanmasına ve inovasyon ve girişimciliğin bastırılmasına yol açtı. İdari müdahale olarak adlandırılabilecek bu kurumsal özellik, pazar rekabet gücünü zayıflattı ve kaynakların etkili bir şekilde tahsisini ve ekonominin sağlıklı bir şekilde gelişmesini engelledi.
Son olarak, Sovyet ekonomik sistemindeki yolsuzluk ve ayrıcalık sorunları da kurumsal zayıflıkların tezahürleriydi.
Gücün ve yetkinin yüksek düzeyde merkezileşmesi ve yoğunlaşması kolayca bürokrasiye, yolsuzluğa ve gücün kötüye kullanılmasına yol açmıştı. Ayrıcalıklı bir sınıfın oluşumu hakkaniyeti ve sosyal adaleti zayıflattı, kaynak dağıtımını daha adaletsiz hale getirdi ve sınıf farklılaşmasını şiddetlendirdi. Bu kurumsal zayıflıkların açığa çıkması, Sovyet ekonomisinin rekabet gücünü ve sürdürülebilir kalkınma yeteneklerini giderek zayıflattı. Bir süre sonra, bu sorunlar birikti ve Sovyet ekonomik sisteminin çöküşünün temel nedenlerinden biri haline geldi ve nihayetinde Sovyetler Birliği’nin dağılmasına yol açtı.
Sovyet Kültürünün Krizi: Kurumsal Kısıtlamalar Tarafından Boğulan Yaratıcılık
Sovyetler Birliği tarihi boyunca, kültürel alan, siyasi sistemin kültür ve ideoloji üzerindeki katı kısıtlamalarından ve kontrolünden kaynaklanan bir dizi sorunla karşı karşıya kalmıştı ve bu da yaratıcılığın boğulmasına ve kültürel bir krize yol açtı. Sovyetler Birliği’nin kültürel gelişimi, siyasi ideoloji tarafından güçlü bir şekilde engellendi ve yönlendirilmişti. Hükümet, kültürel alanda sıkı bir sansür ve kontrol uyguladı; sanat, edebiyat, film gibi bütün kültürel ürünlerin sosyalist gerçekçilik sanat anlayışına ve siyasal propaganda ihtiyaçlarına uygun olmasını zorunlu gördü ve zorunlu kıldı. Bu kısıtlama kültürel yaratıcılığı engelledi, sanatçıların ve yaratıcıların kişisel hayal güçlerini ve yaratıcılıklarını tam anlamıyla kullanmalarını zorlaştırdı ve yalnızca hükümetin belirlediği çerçeve içinde yaratabildiler. Bu tür kurumsal kısıtlamalar kültürel çeşitliliği ve kültürel yeniliği engelledi, Sovyet kültürünün katılığına ve canlılık eksikliğine yol açtı. Ayrıca, Sovyet kültür sektörü bürokrasi ve yolsuzlukla da boğuşuyordu. Bürokrasi, kültürel kaynakları ve fırsatları ve ayrıca kültürel endüstrinin gelişimini etkilemek için siyasi hizip mücadelelerini kontrol ediyordu. Bu yolsuzluk, sanatçıların ve kültür çalışanlarının gelişme fırsatlarını sınırladı ve iyi eserlerin öne çıkmasını zorlaştırdı. Bürokrasi ve yolsuzluğun varlığı, kültür endüstrisini sanatsal değerleri ve kültürel ruhu gerçekten taşıyan bir platform olmaktan çok, güç mücadeleleri için bir araç haline getirmişti. Ayrıca, Sovyet hükümeti uluslararası kültürel değişimlere de katı kısıtlamalar getirdi. Yabancı kültürün sosyalist değerler üzerindeki etkisinden korkan Sovyetler Birliği, yabancı eserlerin ve uluslararası kültürel değişimlerin yapılmasını kısıtladı. Bu kapalı ve izole tutum, Sovyet kültürünü dünyanın geri kalanından izole etti, kültürel yeniliğin kaynağını ve kültürel çeşitliliğin gelişimini sınırladı.
Sovyetler Birliği’nin Dağılmasının Daha Derin Nedenleri: Uluslararası Etkiler ve Batılı Kapitalist Güçlerin Etkisi
Sovyetler Birliği’nin dağılması sadece iç sorunlardan kaynaklanmıyordu; uluslararası ortamdaki değişimler ve Batılı ülkelerin etkisi de önemli bir rol oynadı.
Birincisi, Soğuk Savaş sırasındaki silahlanma yarışı Sovyet ekonomisine büyük bir yük getirdi. Sovyetler Birliği, ABD ve diğer Batılı ülkelerle askeri dengeyi korumak için askeri inşaya çok fazla mali ve maddi kaynak yatırmak zorunda kaldı ve bu da ekonomik kalkınmanın itici gücünü zayıflattı. Bu askerileşme, zaten planlı bir ekonomik sistem altında olan Sovyet ekonomisini, düşük üretim verimliliği ve ciddi kaynak israfıyla daha fazla baskı altına soktu. Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle küresel ekonomik yapı büyük değişikliklere uğradı. Pazar ekonomisine dayalı olarak Batılı ülkeler küreselleşme sürecine hızla uyum sağladı ve aktif olarak katıldı, Sovyetler Birliği ise dış dünyaya açılma bilinci ve dış dünyaya açılma yeteneğinden yoksundu. Sovyet ekonomik sistemi pazar ekonomisinin rekabetçi ortamına uyum sağlayamadı ve kapalılığı ve katılığı gelişimini kısıtlayan önemli bir faktör haline geldi. Aynı zamanda Batılı kapitalist ülkeler, aktif ekonomik işbirliği ve teknoloji transferi yoluyla kendi ekonomik güçlerini ve rekabet güçlerini daha da güçlendirdiler ve Sovyetler Birliği’nin uluslararası statüsünü ve etkisini zayıflattılar.
Ayrıca, Batılı ülkelerin desteği ve teşviki de Sovyetler Birliği’nin dağılmasında önemli bir rol oynadı.
Batılı ülkeler Sovyetler Birliği’ne siyasi, ekonomik ve kültürel düzeylerde aktif olarak müdahale ettiler ve mali yardım, propaganda sızması ve “demokratik güçlere” destek yoluyla Sovyetler Birliği’ndeki iç çelişkilerin yoğunlaşmasını ve ekonomik sorunların kötüleşmesini hızlandırdılar. Bu, Sovyetler Birliği’nin siyasi sistemini ve ekonomik yapısını daha belirgin bir çöküş riskiyle karşı karşıya bıraktı.
Sonuç
Sovyetler Birliği’nin çöküşünün altında yatan mantık, kurumsal sorunların, etnik/milli çatışmaların, uluslararası ortamda meydana gelen değişikliklerin ve başarısız reformların birleşik etkilerine bağlanabilir. Bu tarih, biz komünist ülkelere ulusal yapı ve kurumsal tasarımda benzer dezavantajlardan ve kusurlardan kaçınmamızı hatırlatır. Sosyalist ülkeler olarak bizler ülkelerimizin uzun vadeli istikrarını ve sürdürülebilir kalkınmasını sağlamak için zamana ayak uydurma ve değişimlere uyum sağlama yeteneğimizi korumamız gerekiyor.