Lenin: Tavizler Üzerine

1-3 (14-16) Eylül 1917
Siyasette taviz ifadesi belirli taleplerin terk edilmesi, başka bir tarafla yapılan anlaşma üzerine savunulan taleplerin bir kısmından feragat edilmesi anlamına gelir.
Sokaktaki insanın Bolşeviklere iftira atan basının da etkisiyle onlar hakkındaki genel düşüncesi, Bolşeviklerin hiç kimseye taviz vermeyi kabul etmeyecekleri yönündedir.
Devrimci proletaryanın partisi olarak bu fikir bizim için gurur vericidir, çünkü düşmanlarımızın bile sosyalizmin ve devrimin temel ilkelerine olan bağlılığımızı kabul etmek zorunda kaldıklarını göstermektedir. Bununla birlikte bu fikrin doğru olmadığını söylemek zorundayız. Engels, Blankist Komünistlerin Manifestosuna[1](1873) yönelik eleştirisinde “Taviz yok!'”[2] deklarasyonlarıyla alay ederken haklıydı. Engels bunun içi boş bir söz olduğunu söylemişti, çünkü şartlar çoğu zaman mücadele eden bir partiye kaçınılmaz bir şekilde taviz vermeyi dayatır ve bunu “peşinen”[3] kabul etmekten kesin bir şekilde kaçınmak saçmadır. Gerçekten devrimci bir partinin görevi her türlü tavizi reddetmek değil, taviz vermek kaçınılmaz olduğunda ilkelerine, sınıfına, devrimci amacına, devrimin yolunu açma görevine ve halk kitlelerini devrimin zaferi için eğitmeye sadık kalmasıdır.
Örneğin Üçüncü ve Dördüncü Dumalara katılmayı kabul etmek bir taviz, devrimci taleplerden geçici olarak feragat edilmesi anlamına geliyordu. Ancak bu taviz bize kesinlikle dayatılmıştı, çünkü güçler dengesi o an için kitlesel devrimci mücadele vermemizi imkânsız kılıyordu ve uzun vadede bu mücadeleye hazırlanabilmemiz için böyle bir “domuz ahırının” içerisinde bile çalışabilmemiz gerekiyordu. Tarih Bolşeviklerin bir parti olarak bu soruna yaklaşımının bütünüyle doğru olduğunu göstermiştir.
Şimdiyse mesele dayatılmayan, ancak gönüllü bir taviz meselesidir.
Partimiz başka herhangi bir siyasi parti gibi kendi siyasi egemenliğini tesis etmek için çaba göstermektedir. Amacımız devrimci proletaryanın diktatörlüğüdür. Devrimin altı ayı çok açık, güçlü ve inandırıcı bir şekilde, bu talebin bilhassa bu devrim için doğru ve kaçınılmaz olduğunu, aksi takdirde halkın hiçbir zaman demokratik bir barışa, köylülerin toprağa veya tam özgürlüğe (ya da bütünüyle demokratik bir cumhuriyete) ulaşamayacağını göstermiştir. Bu, devrimimizin ilk altı ayındaki olayların seyri, sınıfların ve partilerin mücadelesi ve 20-21 Nisan, 9-10 Haziran, 3-5 Temmuz ve 27-31 Ağustos krizlerinin gelişimi tarafından ortaya konmuş ve kanıtlanmıştır.
Rus Devrimi öylesine ani ve orijinal bir dönüş gerçekleştirmek tedir ki parti olarak, doğrudan ve esas sınıf düşmanımız olan burjuvaziye değil, en yakınımızdaki hasımlarımız olan “iktidardaki” küçük burjuva demokrat partilere, Sosyalist Devrimcilere ve Menşeviklere yönelik gönüllü bir tavizde bulunabiliriz.
Bu partilere yalnızca istisnai olarak ve yalnızca çok kısa bir süre için devam edeceği açık olan özgün durum nedeniyle bir uzlaşma teklifinde bulunabiliriz.
Bizim açımızdan taviz, Temmuz öncesinin tüm iktidar Sovyetler talebine ve Sovyetlere karşı sorumlu olan, S.R.’lerden ve Menşeviklerden oluşan bir hükümete dönmektir.
Böyle bir hükümet şu anda ve yalnızca şu anda, belki birkaç gün ya da birkaç hafta içinde kurulabilir ve bütünüyle barışçıl bir şekilde sağlamlaştırılabilir. En iyi ihtimalle tüm Rus Devriminin barışçıl bir şekilde ilerlemesini güvence altına alır ve dünyada barış ve sosyalizmin zaferine doğru büyük adımlar atılmasına olağanüstü büyük bir şans yaratır.
Kanımca dünya devriminin ve devrimci yöntemlerin taraftarı olan Bolşevikler böyle bir tavize, yalnızca devrimin barışçıl gelişimi adına rıza gösterebilir ve göstermelidir; bu tarihte son derece nadir rastlanabilecek, son derece değerli, kırk yılın başı yakalanabilecek bir fırsattır.
Taviz şu anlama gelecektir: Bolşevikler hükümete katılmak konusunda hiçbir iddiada bulunmaksızın (ki enternasyonalistler açısından, proletarya ve yoksul köylülüğün bir diktatörlüğü kurulmaksızın bu imkansızdır) iktidarın derhal proletaryaya ve yoksul köylülüğe devredilmesini talep etmekten ve bu talep doğrultusunda mücadele etmek üzere devrimci yöntemlere başvurmaktan kaçınacaktır. S.R.’ler ve Menşevikler açısından apaçık ve yeni olmayan bir koşul, tam bir propaganda özgürlüğünün olması ve başka hiçbir erteleme olmaksızın, hatta daha erken bir tarihte Kurucu Meclisin toplanmasıdır.
Bu durumda (uzlaşmaya varıldığı varsayılırsa) Menşevikler ve S.R.’ler hükümet bloku olarak, bütünüyle ve sadece Sovyetlere karşı sorumlu bir hükümet kurmayı kabul etmiş olacak, Sovyetler tüm iktidarı yerel olarak da devralacaktır. Bu, “yeni” koşulu teşkil edecektir. Bolşeviklerin, devrimin barışçıl bir şekilde ilerleyeceğine güvenerek başka bir şart öne sürmeyeceği ve tam bir propaganda özgürlüğünün sağlanmış olması ve Sovyetlerin bileşimi ve işleyişi içerisinde hemen yeni bir demokrasinin kurulması (yeni seçimler) sayesinde Sovyetlerdeki parti kavgalarının barışçıl bir şekilde aşılabileceği kanaatindeyim.
Bu belki de halihazırda imkansızdır. Olabilir. Ama yüzde bir ihtimalle gerçekleşse bile bu fırsatı değerlendirmeye yine de değer.
“Uzlaşan” taraflar, yani bir yanda Bolşevikler diğer yanda ise S.R. ve Menşevik bloku bu “uzlaşmadan” ne kazanabilir? İki taraf da herhangi bir şey kazanmazsa uzlaşmanın imkânsız olduğunun kabul edilmesi gerekir ve bundan başka bir şey söylenemez.
Bu uzlaşma halihazırda (“barışçıl”, uyuşuk dönemlerde yirmi yıla denk olan Temmuz ve Ağustos’tan sonra) ne kadar zor olursa olsun, az da olsa gerçekleştirilmesi olasılığı olduğunu düşünüyorum. Bu olasılık S.R.’lerin ve Menşeviklerin Kadetlerle birlikte kurulacak bir hükümete katılmama kararının ürünüdür.
Bolşevikler görüşlerini özgürce savunma ve gerçekten tam bir demokrasi altında Sovyetlerde nüfuz elde etme şansını elde edecek. Şu anda sözüm ona “herkes” Bolşeviklerin bu özgürlüğünü kabul ediyor. Gerçekteyse bu özgürlük bir burjuva hükümeti ya da burjuvazinin dahil olduğu bir yönetim ya da aslında Sovyetler dışındaki herhangi bir yönetim altında imkânsız. Bir Sovyet yönetimi altındaysa böyle bir özgürlük olanaklı (bunun kesin olduğunu söylemiyoruz, ama yine de olanaklı). Böylesine zor bir dönemde böyle bir olasılık için Sovyetlerin mevcut çoğunluğuyla uzlaşmaya değer. Gerçek demokrasiden korkmak için hiçbir nedenimiz yok, çünkü hakikat bizim yanımızda ve bize düşman olan S.R. ve Menşevik partiler içindeki eğilimlerin gelişimi bile haklılığımızı kanıtlıyor.
Menşevikler ve S.R.’ler, halkın ezici çoğunluğunun desteğiyle bloklarının programını uygulamaya dönük bütün fırsatları değerlendirme ve Sovyetlerde sahip oldukları çoğunluğu “barışçıl” bir şekilde kullanmayı güvence altına alma şansına kavuşacak.
Elbette hem bu bir blok olduğu hem de küçük burjuva demokrasisi her zaman burjuvaziden ve proletaryadan daha az homojen olduğu için heterojen olan bu bloktan iki ses çıkması muhtemel.
Bu seslerden biri şöyle diyecektir: Bolşeviklerle ve devrimci proletaryayla aynı yolu izleyemeyiz. Her halükârda çok şey talep edecek ve yoksul köylülerin aklını demagojiyle çeleceklerdir. Barış ve İtilaf Devletlerinden kopmayı talep edeceklerdir. Oysa bu imkânsız. Burjuvaziyle kalmamız daha iyi ve daha güvenli; en nihayetinde onlarla yollarımızı ayırmadık, yalnızca Kornilov meselesi üzerinden geçici bir kavgaya tutuştuk. Kavga ettik ama aramızı düzeltmeliyiz. Dahası Bolşevikler bize hiçbir şey “vermiyor”, çünkü onların ayaklanma çabalarının yenilgisi 1871 Komününün yenilgisi kadar kaçınılmaz.
Diğer sesse şunları söyleyebilir: Komün taşlaması çok yüzeysel, hatta akılsızca. Çünkü evvela Bolşevikler 1871′ den bu yana bir şeyler öğrenmiştir; bankalara el koymamazlık etmez ve Versailles’a doğru ilerlemeyi reddetmezler. Bu şartlarda Komün bile zafer kazanabilirdi. Ayrıca Komün halka, iktidara gelmeleri halinde Bolşeviklerin sunabileceklerini sunma, yani köylülere toprak verme, derhal bir barış teklifinde bulunma, üretim üzerinde gerçek bir denetim sağlama, Ukraynalılar, Finler vs. ile dürüst bir barış yapma gibi adımlar atma şansına sahip değildi. Açık söylemek gerekirse Bolşevikler, Komünün sahip olduğundan on kat fazla “koza” sahip. İkinci olarak Komün, eninde sonunda ağır bir iç savaş, barışçıl kültürel gelişimin uzun bir süre için aksaması, her tür MacMahonlar ve Kornilovlar için faaliyete geçme ve daha kolay komplo kurma fırsatı anlamına geliyor- ve bu tür faaliyet ler tüm burjuva toplumumuz açısından bir tehdit. Bir Komünün ortaya çıkması riskini almak akıllıca olur mu?
Rusya’ da iktidarı elimize almazsak, olaylar 6 Mayıs’la 31 Ağustos arasında olduğu kadar kasvetli olmaya devam ederse bir Komün kurulması kaçınılmaz. Bütün devrimci işçi ve askerler kaçınılmaz olarak Komün hakkında düşünecek ve ona inanacaktır; kaçınılmaz bir şekilde onu gerçekleştirmeye çalışacak çünkü şunu iddia edeceklerdir: “İnsanlar perişan; savaş, açlık ve yıkım yayılıyor. Bizi yalnızca Komün kurtarabilir. Öyleyse hepimiz perişan olalım, hepimiz ölelim, ama hep birlikte Komünü kuralım.” İşçilerin bu tür düşüncelere kapılması kaçınılmaz ve Komünü ezmek 1871′ de olduğu kadar kolay olmayacak. Rus Komünü dünyanın her yanında müttefiklere, Komünün 1871′ de sahip olduğundan yüz kat daha güçlü müttefiklere sahip olacak… Bir Komünün ortaya çıkması riskini almak akıllıca olur mu? Bolşeviklerin uzlaşmayla bize hiçbir şey vermediğine de katılamam. Zira tüm uygar ülkelerde, uygar bakanlar savaş zamanında ne kadar küçük olursa olsun proletaryayla yapılan her türlü anlaşmaya büyük değer verirler. Çok çok büyük bir değer… Ve bunlar eylem adamlarıdır, gerçek bakanlardır. Bolşevikler, baskıya ve basınlarının zayıflığına rağmen hızlı bir şekilde güçleniyor… Bir Komünün ortaya çıkması riskini almamız akıllıca olur mu?
Sağlam bir çoğunluğumuz var; yoksul köylüler bir süre için daha uyanmayacak; ömrümüz boyunca güvendeyiz. Bir köylü ülkesinde çoğunluğun aşırılıkçıların peşinden gideceğine inanmıyorum. Ve gerçekten demokratik bir cumhuriyette açık bir çoğunluğa karşı kalkışma başlatmak mümkün değil. İkinci sesin söyleyecekleri bunlar olacaktır.
Martov ya da Spiridonova’nın destekçileri arasından şunları söyleyen üçüncü bir sesin çıkması da mümkün: “Yoldaşlar”, Komün den ve ortaya çıkma ihtimalinden söz edip tereddütsüz bir şekilde hasımlarla: aynı tarafta olmaktan söz eden sizlere kızgınım. Şu ya da bu şekilde ikiniz de Komünü bastıranlarla birlikte saf tutuyorsunuz. Komünü savunmayı taahhüt etmiyorum ve Bolşevikler gibi önceden Komün saflarında savaşma sözü veremem, ama Komün tüm çabalarıma rağmen yine de ortaya çıkarsa ona karşı çıkanlara değil, onu savunanlara yardım ederim.
Küçük burjuva demokratlar arasında, hükümette rahatlıkla bir yere gelebilecek katıksız burjuvalardan henüz proleter bir konum alma kabiliyeti olmayan yarı yoksullara kadar bir dizi renk temsil edildiğinden “blok” içindeki seslerin karmaşık ve çok olması kaçınılmaz. Bu ses karmaşasının belirli bir anda nasıl bir sonuç vereceğini kimse bilemez.
Yukarıdaki satırlar 1 Eylül Cuma günü yazıldı, ancak öngörülemeyen şartlar nedeniyle (Kerenskiy yönetimi altında, ileride tarihin de yazacağı gibi, tüm Bolşevikler ikametgahlarını seçmek konusunda özgür değil) o gün yayın kuruluna ulaşmadı. Cumartesi gününe ve bugüne (Pazar) ait gazeteleri okuduktan sonra kendi kendime şunları söyledim: Belki de bir uzlaşma teklif etmek için artık çok geç. Belki de barışçıl bir gelişmenin halen mümkün ol duğu birkaç gün de geçmiştir. Evet, görünüşe göre bu günler geçti.[4] Kerenskiy şu ya da bu şekilde S.R. Partisini ve S.R.’lerin kendisini yüzüstü bırakacak ve S.R.’ler olmaksızın ve S.R.’lerin ataleti sayesinde, burjuvaziye yardımcı olan konumunu sağlamlaştıracak… Evet, görünüşe göre şans eseri barışçıl bir gelişim yolunda ilerlemenin mümkün olduğu günler geçip gitti. Geriye, bu notları editöre “Geç Kalmış Düşünceler” başlığıyla yayımlaması ricasıyla iletmek kaldı. Belki de geç kalmış düşünceler her zaman ilgisizlikle karşılanmaz.
Raboçi Put, sayı: 3’te 6 (19) Eylül 1917’de yayımlanmıştır.
İmza: N Lenin
Lenin Collected Works, Progress Publishers, 1977, Moscow, Volume 25, pages 309-314.
[1] Blankistler – Fransız sosyalist hareketinde Fransız devrimci ve ütopyacı komünist Louis-Auguste Blanqui’nin (1805-1881) liderlik ettiği eğilimin destekçileri. Blankistler “insanoğlunun ücretli kölelikten yalnızca proletaryanın sınıf mücadelesiyle değil, aydınlardan oluşan küçük bir azınlığın komploları vasıtasıyla kurtulabileceğini” düşünüyordu. Küçük bir komplocular topluluğunun eylemlerini devrimci bir partinin eylemlerinin yerine koyarak bir kalkışmanın zafere ulaşması için gerekli şartları ve kitlelerle bağ kurma zorunluluğunu göz ardı ediyorlardı.
[2] Bkz. Friedrich Engels, Flüchtlingslietarur. II. Programm der blanquistischen Kommuneflüchtlinge, Marx/Engels, Werke, Bd. 18, Berlin, 1962, s. 528-35.
[3] Bkz. Kari Marx ve Friedrich Engels, Seçme Yazışmalar, Moskova, 1965, s. 470.
[4] Kornilov Ayaklanmasının bastırılmasından sonra yeni bir geçici kabine kurulması konusu tartışılmaya başlandı. Yeni kabinenin Menşeviklerin ve S.R.’lerin yanı sıra Kadetleri de içermesi bekleniyordu. Halkın güvenini bütünüyle kaybetmekten korkan Menşevikler ve S.R.’ler Kadetleri içeren bir kabineye katılmayacaklarını ilan ettiler. 1 (14) Eylül 1917’de Geçici Hükümet, A. F. Kerenskiy, A. İ. Verhovskiy, D. N. Verderevskiy, A. M. Nikitin ve M. İ. Tereşçenko’ dan oluşan beş kişilik bir Yönetim Kurulu oluşturmaya karar verdi. Bu kabineye resmi olarak Kadetler dahil edilmemişti, ancak oluşumunun arka planında Kadetlerle varılan bir uzlaşma yatıyordu. Menşe ikler ve S.R.’ler, 2 (14) Eylül’ de yapılan İşçi ve Asker Temsilcileri Sovyetleri MYK’sının ortak genel kurul toplantısından yeni kabineyi destekleyen bir karar geçirdiler. Bu, Kadetlerle bütün ilişkilerini kestiklerini ilan etmelerine rağmen Menşeviklerin ve S.R.’lerin bir kez daha toprak sahipleri ve kapitalistlerin iktidarlarını sürdürmelerine yardım ettikleri anlamına geliyordu.
