Emperyalizm Taklitçisi Türkiye’nin Komşu Suriye’ye Silahlı “Demokrasi ve Barış” İhracatı Karşısında Cumhuriyet Gazetesi Yazarından Hükümete Liberal Emperyalist Tavsiyeler
Kemal Okur

Aşağıda Cumhuriyet Gazetesi yazarının, İslamcı-Milliyetçi hükümete verdiği tavsiyeleri ve yol gösterici “uyarılarını” okuyabilirsiniz..
Yazarın makalelerinde Hükümetin uluslararası ilişkileri kurallarını ayaklar altına alarak Suriye’ye emperyalist taklidi askeri müdahalesi ve Suriye’nin yasal hükümetine karşı silahlı orduları besleyip desteklemesine karşı hiçbir eleştiri yok..
Yazar emperyalist liberal yazarların her zaman başvurduğu bir taktiği kullanıyor.. İsrail ve ABD’nin emperyalist politikalarını göstererek, kendi ülkesinin emperyalist taklidi politikalarını gizlemeye çalışıyor. Sosyalist işçilerin bu tür emperyalist liberal ideologlara karşı uyanıklığı yükseltmesi gerekiyor.. Bu insanların emperyalist-liberal görüşlerini “Laiklik, Cumhuriyetçilik ve Atatürkçülük” gibi tuzak sembollerle süslemesine karşı da uyanık olunmalı…
Cumhuriyet yazarı yazıyor: Uluslararası toplumda oluşan “cihatçı HTŞ eşliğinde Şam’ın yeni koruyucusu Türkiye” olumsuz imajına karşı hükümetin dikkatli olması şart.
Suriye’de 2011’de ABD başta olmak üzere emperyalist güçlerin kışkırtmasıyla da alevlenen çatışma döneminden itibaren izlenen yanlış politikaların Türkiye’ye getirdiği ağır bedeller unutulmamalı.
Suların hemen durulacağını söylemek zor. ABD’nin terör örgütü YPG’ye karşı alacağı tutum gibi, İran konusunda nasıl bir politika izleyeceği de bu açıdan kritik.
İsrail’in işgal politikası, Filistin’e saldırıları bitmiş değil. Suriye sahasındaki etkisi darbe alan Tahran’ın Ankara’ya tepkisi gibi, Arap ülkelerinin daha önce de Türkiye’nin bölgesel liderlik çıkışlarına mesafeli duruşları unutulmamalı.
Tüm bu gelişmelerle birlikte, Suriye’nin geleceği için iyimserlik ve umudu, sahadaki gerçekliklerle dengede tutmak şart. O yüzden de HTŞ’nin direksiyonda olduğu bir araçta ne kadar güvenli olunur sorusunun yanıtı ulusal çıkarlar açısından yaşamsal önemde.
Suriye konusu, iktidara “İlaç gibi geldi” desek pek yanlış olmaz. Yurttaşın gerçek sorunlarından gözleri uzaklaştırmak için o çok sevdiği gündem değişikliğini bu kez Suriye’yle yakaladı. Ama sorunlar perdelenecek gibi değil.
Gelişmeler Türkiye açısından kritik, buzdan zemin üzerinde politika izlenmesi gereken bir sürece işaret ediyor.
Kuşkusuz ortak dileğimiz yıllar boyu süren savaşla büyük acılar yaşayan komşu Suriye halkının artık toprak bütünlüğü, egemenlik temelinde birlik içinde barış ve huzura kavuşması. Atatürk’ün dış politika anlayışının temeli olan “Yurtta barış, dünyada barış” ilkesinin önemi komşumuzda sağlanacak istikrarla da öne çıkıyor. (Türkiye istikrar ve barışı sağlayacakmış)
KADINLAR İÇİN KAYGI DUYMALIYIZ
Suriye’de yeni sürecin olumlu yanı sığınmacıların dönüşü için ufukta bir ışık görülmüş olması….Türkiye sınırına yakın bazı bölgelerden terör örgütü YPG/PKK’nin çıkarılışı.
Ancak sahada silahlı, çok bileşenli, arkalarında farklı istihbarat örgütlerinin ve çeşitli ülkelerin olduğu yapılar olduğu unutulmamalı.
Şu anki görünümde etkin güç olan terör örgütü HTŞ, iktidarda söz sahibi olacağının sinyalini veriyor ve HTŞ Batı’nın desteğini de almış görünüyor. Ancak sahada anlık değişimler, muhaliflerin parçalı yapısıyla birlikte güç savaşları, demokratik özgür seçimlerin yapılmaması gibi birçok risk bulunuyor.
Türkiye açısından, Afganistan, Irak, İran ve Suriye’den göç merkezi haline gelinmesiyle, sığınmacılar arasına yabancı istihbarat destekli “terör hücrelerinin” karışması olasılığı da tehditler arasında. Tıpkı yanı başımızda cihatçı bir yönetimin kurulması, bu rejimle ülkemize yönelik etki alanı oluşturulması olasılığı gibi.
Ortaya çıkışı El Kaide köklerine uzanan HTŞ’nin şimdilerde “ılımlı” görüntü çizmeye çalışmasına karşın zaman içinde yönetim anlayışını radikal bir seviyeye yöneltmesi de olası.
O nedenle özellikle kadın ve kız çocuklarının hakları konusunda kaygılar yüksek. Çünkü Afganistan’da uluslararası toplumu ikna için haklar konusunda göstermelik sözler veren Taliban örneği, köktendinci yapının kadınlara, kız çocuklarına nefes aldırmayışı akıllarda.
Bu nedenle uluslararası toplumla birlikte Türkiye’nin de net çizgilerle tutumunu ortaya koyması gerekiyor.
SURİYE’DE BÖLÜNME RİSKİ
Farklı din, etnik ve mezhepleri barındıran Irak gibi Suriye de bölünme riskiyle karşı karşıya.
Suriye’de HTŞ ve PKK İşbirliği ile Bir Kürt Özerk Bölgesi Kurulmasına Karşı Dikkat edilsin
HTŞ ile terör örgütü YPG/PKK’nin siyasal kılıf altında işbirliği ve anayasal uzlaşıyla Irak’ta olduğu gibi bir Kürt yönetimi kurulması, “devletçik” haline gelmesi de olasılıklar arasında.
ABD ile stratejik ortak olan İngiltere’nin aslında elini hiç çekmediği Ortadoğu coğrafyasında bir kez daha “Ben varım” dediği bir süreç yaşanmakta. Londra’nın Ukrayna’ya desteği de bilinmekte. Bu nedenle de Şam ve Ukrayna hattında yaşananları birbirinin etki yansımaları olarak da okumak gerekir.
Suriye’deki gelişmelere bakıldığında en fayda sağlayan tarafın ABD destekli İsrail olduğu görülmekte.
İsrail’in hedefi gizli değil, birbirlerini “ezeli düşman” olarak gördükleri İran’ın, Şii etkinliğindeki Irak, Suriye, Lübnan Hizbullahı, Yemen’de Husiler üzerinden, İran’ın güç damarlarını tıkamak.
Ve İsrail bunu büyük ölçüde başardı, İran’ın bölgedeki etkisi eridi. Çünkü Tahran ve desteklediği Hizbullah için Suriye “direniş ekseninin” direğiydi.
Aynı zamanda İsrail, Suriye’de işgal ettiği Golan’da da hâkimiyetini artırıyor. Trump’ın göreve gelmesi öncesinde İsrail, Ortadoğu’da kendine geniş yol açıyor.
Son gelişmeler, zengin enerji kaynakları olan, stratejik, jeopolitik önemdeki Akdeniz havzasında etkinlik mücadelesi kapışmalarında çok önemli bir halka. ABD’nin 2003’teki Irak işgali, 2011’de “Arap Baharı” süreci, Washington’ın “ılımlı İslam” projesinin domino taşları… Mısır’da Mübarek, Libya’da Kaddafi’nin kanlı süreçlerle devrilmesi, bölge ülkelerindeki iç savaşlar, IŞİD gibi arkasında istihbarat gölgelerinin olduğu köktendinci terör örgütlerinin çıkışı, ulusal birlik, egemenliğin ağır yara alması, demografik yapının değiştirilmesi… Milyonlarca sivilin yaşamını yitirmesi, evlerini, ülkelerini terk etmeleri…
KIBRIS’A DİKKAT EDELİM
Ve geçen yılın 7 Ekim’i… Ortadoğu’da artık hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağının işareti verildi. Hamas’ın İsrail’e yönelik saldırısı, bunu İsrail’in Filistin’e ölümcül yanıtı, Gazze’ye girişi ve ateş hattını Lübnan’a çevirmesi izledi.
Rusya açısından durum hâlâ net değil. Yıllar süren mücadele sonrasında Akdeniz’e ulaşan Rusya’nın, Afrika’daki etkinliği için kilit önemdeki Suriye’de artık Akdeniz kıyısına sıkışan gücünü kolay kolay bırakması beklenemez.
Akdeniz daha da ısınırken özellikle Kıbrıs konusundaki gelişmeleri yakından takip etmek gerekir.
ABD-İngiltere hattında….. güçbirliği ilişkisi var.
Kıbrıs garantörlerinden İngiltere’nin üslerinin bulunduğu Güney Kıbrıs’a, ABD üs hamlesini de bu çerçevede değerlendirmek gerek. Ortadoğu saraylarında bilinmezliklere yenileri ekleniyor, dengeler değişiyor.
İran’a baskı daha da artıyor. Türkiye’nin bölgedeki kaosa karşı en güçlü kalkanı ise Atatürk ilkeleri izinde demokratik, laik, hukuk devleti doğrultusunda yol alması, sınırlarını güçlü bir şekilde koruması.
