Çin Komünist Partisi Tarihinden Dersler: V. U. Arslan’ın Yorumları Üzerine Bir Değerlendirme

Ferdi Bekir, Mayıs 2025

Mao Zedung, Sun Yat-sen ve Chiang Kai-shek

Çin Devrimi’nin ve Çin Komünist Partisi’nin erken dönem tarihine ilişkin farklı görüşler insanların dikkatini çekmektedir. Anlatılar, sıkça farklı ideolojik ve politik perspektiflerin kesişim noktasında yer almakta, bu da tarihsel olayların yorumlanmasında çeşitli farklılıklara yol açmaktadır.

Bu bağlamda, Sosyalist Emekçiler Partisi (SEP) liderlerinden V. U. Arslan’ın 23 Mayıs 2025 tarihli “Mao Sovyetlerle neden anlaşamadı?” başlıklı Youtube videosunda dile getirdiği Çin Devrimi’nin gelişim evrelerine ve ÇKP’nin erken dönem politikalarına dair yorumlar, eleştirel bir analizi gerektirmektedir. Arslan, söz konusu Youtube videosunda, ÇKP’nin tarihsel rolüne ve stratejik tercihlerine ilişkin Çin Komünist Partisi karşıtı ve liberal bir değerlendirme getirmektedir.

Biz, Arslan’ın öne sürdüğü bir dizi tespitten ilkini inceleyeceğiz. Arslan, sunumunun başında şunu söylüyor: “ÇKP hızlı bir atılım gösterdi. Çin’de 1925-26’da bir devrimci durum oldu. Ama bu devrimci durum kaçırıldı. Maalesef kaçırıldı. [Çünkü ÇKP’ye göre– A. E.] Çin henüz demokratik devrim aşamasındaydı. O yüzden burjuva milliyetçiliği ile işbirliği yapmak lazımdı. Yani Çin’e önce demokrasi lazımdı.” (Sosyalizm değil demek istiyor!)

Arslan’ın ÇKP’nin işçi sınıfı önderliğinde sosyalizme bağlanan demokratik devrim teorisinin eleştirisini, Çin Komünist Partisi’nin kendi tarihsel belgeleri ve analizlerini merkeze alarak sorgulayacak ve alternatif bir değerlendirme sunacağız. Bu inceleme ile, özellikle ÇKP’nin ilk on yılında benimsediği ittifak politikalarının stratejik gerekçelerini, devrimci sürecin içsel dinamiklerini ve dönemin karmaşık güçler dengesini dikkate alarak, Arslan’ın “kaçırılmış fırsat” yorumunun eleştirel bir değerlendirmesini yapacağız.

Arslan’ın iddiasının merkezinde yer alan 1925-1926 dönemi, Çin’de gerçekten de devrimci bir yükselişe sahne olmuştur. Bu dönem, ÇKP’nin Kuomintang (KMT) ile Birinci Birleşik Cephe’yi oluşturduğu ve Büyük Devrim ve Kuzey Askeri Seferi (1924-1927) olarak adlandırılan kitlesel bir anti-emperyalist ve anti-feodal askeri savaşın yaşandığı yıllardır. ÇKP’nin bu süreçteki rolünü ve stratejilerini doğru anlamak için, dönemin koşullarını ve partinin kendi belgelerindeki değerlendirmeleri dikkate almak elzemdir.

Devrimin Aşamaları ve Birleşik Cephe Stratejisinin Zorunluluğu

Çin Komünist Partisi, kuruluşundan itibaren Çin toplumunun yarı-sömürge ve yarı-feodal karakterini analiz etmiştir. Temmuz 1922’de toplanan ÇKP 2. Ulusal Kongresi, bu tahlilden hareketle, devrimin o anki aşamasının “emperyalizme ve feodalizme karşı demokratik devrim” olduğunu net bir şekilde ortaya koymuş ve partinin asgari programını bu temelde belirlemiştir.[1]

Bu program, “savaş ağalarını yıkmak, dünya emperyalizminin baskılarından kurtulmak ve ülkeyi gerçek bir demokratik cumhuriyet altında birleştirmek” gibi hedefleri içermekteydi.[2] Kongre’nin bu tespitleri, ÇKP’nin devrimin aşamalı karakterini anladığını, ancak bu anlayışın pasif bir bekleyiş anlamına gelmediğini göstermektedir. Bu demokratik devrim aşamasında, emperyalist güçler ve yerel savaş ağaları karşısında proletaryanın tek başına zafer kazanması mümkün değildi. Bu nedenle, geniş bir Birleşik Cephenin kurulması stratejik bir zorunluluk olarak görülmüştür. ÇKP 3. Ulusal Kongresi (Haziran 1923), bu bağlamda Kuomintang ile işbirliği kararını almıştır. Bu karara göre, ÇKP üyeleri bireysel olarak KMT’ye katılarak, Sun Yat-sen önderliğindeki KMT’nin “yeniden yapılanmasına yardım edecekler” ve onu “işçilerin, köylülerin, kent küçük burjuvazisinin ve ulusal burjuvazinin devrimci ittifak örgütü” haline getirmeye çalışacaklardı.[3]

ÇKP’nin amacı, KMT’yi sola çekmek, devrimci kitle hareketlerini geliştirmek ve bu süreçte proletaryanın ilerici sınıflar politik etkisini ve önderliğini pekiştirmekti. Dolayısıyla, KMT ile işbirliği, Arslan’ın iddia ettiği gibi sadece “önce demokrasi lazım” şeklindeki basit bir sorun değildir. Çin’in somut koşullarına uyan işçi sınıfı önderliğinde sosyalizme bağlanan demokratik devrim teorisinin taktik ve stratejik bir sonucudur.

1925-1926 Devrimci Yükselişi ve ÇKP’nin Aktif Rolü

Arslan’ın “devrimci durum kaçırıldı” iddiasının aksine, ÇKP, 1925-1926 yıllarındaki devrimci yükselişte pasif bir izleyici olmamış, tersine, bu yükselişin motor güçlerinden biri olarak aktif rol oynamıştır. 30 Mayıs 1925’te Şangay’da Japon emperyalistlerinin ve onlarla işbirliği yapan savaş ağalarının Çinli işçilere yönelik saldırılarıyla başlayan ve kısa sürede tüm ülkeye yayılan 30 Mayıs Hareketi, bu devrimci yükselişin başlangıcını işaret etmiştir.[4] ÇKP, bu hareketin örgütlenmesinde ve yönetilmesinde merkezi bir rol oynamış, işçi grevlerini, öğrenci protestolarını ve anti-emperyalist gösterileri yönlendirmiştir.[5] Bu süreçte, ÇKP’nin üye sayısı hızla artmış ve kitleler üzerindeki etkisi önemli ölçüde güçlenmiştir.

Guangdong Devrimci Üssü’nün birleştirilmesi ve sağlamlaştırılması da ÇKP’nin aktif katılımıyla mümkün olmuştur. ÇKP, Whampoa Askeri Akademisi’nde politik çalışma yürütmüş, Zhou Enlai gibi komünistler akademinin politik bölümünde önemli görevler üstlenmişlerdir[6]. Ayrıca, ÇKP önderliğinde gelişen işçi ve köylü hareketleri, Guangdong devrimci hükümetinin dayandığı temel güçler olmuş ve KMT içindeki sağcı unsurlara karşı mücadelede önemli bir rol oynamıştır.[7]

1926’da başlayan Kuzey Seferi, KMT-ÇKP ittifakının askeri alandaki en önemli yansıması olmuştur. ÇKP, Kuzey Seferi’ne hazırlık sürecinde ve sefer sırasında işçi ve köylü kitlelerini seferber etmede, orduda politik propaganda yürütmede ve KMT ordusu içinde sol kanadı güçlendirmede olağanüstü katkılarda bulunmuştur.[8] Özellikle Ye Ting’in komuta ettiği ve komünistlerin çoğunlukta olduğu Bağımsız Alay, Kuzey Seferi’nde büyük kahramanlıklar göstermiş ve “Demir Ordu” olarak ünlenmiştir.[9] Hunan, Hubei ve Jiangxi gibi eyaletlerde, Kuzey Seferi Ordusu’nun ilerleyişiyle paralel olarak, ÇKP önderliğindeki işçi ve köylü hareketleri görülmemiş ölçülerde güçlenmiş, feodal güçlere ve yerel zorbalara karşı radikal eylemlere girişmiştir.[10] Bütün bu gelişmeler, ÇKP’nin devrimci bir durumu “kaçırmak” bir yana, onu aktif bir şekilde derinleştirmeye ve yönlendirmeye çalıştığını açıkça göstermektedir.

Devrimin Yenilgiye Uğraması: “Kaçırılmış Fırsat” mı, İhanet ve Hataların Sonucu mu?

Eğer 1925-1926’da devrimci bir durum var idiyse ve ÇKP bu süreçte aktif rol oynadıysa, neden bu devrimci yükseliş yenilgiyle sonuçlandı? Arslan, bunun nedenini ÇKP’nin “yeni tipte demokratik devrim teorisine” ve “burjuva milliyetçiliğiyle işbirliği” anlayışına bağlamaktadır.

Ancak bizim elimizdeki birinci el kaynaklar, yenilginin nedenlerini çok daha karmaşık faktörlere dayandırmaktadır.

1924-27: Büyük Devrimin Yenilgisi

Birincil neden, KMT içindeki Chiang Kai-shek önderliğindeki sağ kanadın devrime ihanetidir. Sun Yat-sen’in Mart 1925’teki ölümünden sonra KMT içindeki sınıf çelişkileri keskinleşmiş, büyük toprak sahipleri ve komprador burjuvazinin temsilcileri, işçi-köylü hareketinin yükselişinden ve ÇKP’nin artan etkisinden duydukları rahatsızlığı açıkça ortaya koymaya başlamışlardır.[11]

Chiang Kai-shek, bir yandan Sovyetler Birliği ve ÇKP ile işbirliği görüntüsünü sürdürürken, diğer yandan anti-komünist güçleri örgütleyerek ve ÇKP’nin KMT içindeki etkisini kırmaya yönelik adımlar atarak iktidarı kendi elinde toplama çabasına girmiştir.[12] Mart 1926’daki Zhongshan Savaş Gemisi Olayı ve ardından KMT Merkez Yürütme Komitesi’nin ÇKP üyelerinin KMT içindeki üst düzey görevlerden uzaklaştırılması yönündeki kararları (“Parti İşlerinin Düzenlenmesi Üzerine Karar”), Chiang Kai-shek’in karşı-devrimci niyetlerini açıkça ortaya koymuştur. Nihayetinde Chiang Kai-shek, 12 Nisan 1927’de Şangay’da kanlı bir darbe gerçekleştirerek on binlerce komünisti ve devrimci işçiyi katletmiş, ÇKP’ye ağır bir darbe vurmuştur.

İkinci önemli neden, o dönemde ÇKP önderliğinde, özellikle Genel Sekreter Chen Duxiu’nun temsil ettiği sağ oportünist çizginin hâkim olmasıdır. Chen Duxiu, Birleşik Cephe içinde proletaryanın bağımsızlığını ve önderliğini savunmak, KMT sağ kanadının saldırılarına karşı kararlı bir mücadele yürütmek ve işçi-köylü kitlelerini bu mücadeleye hazırlamak yerine, Birleşik Cephenin bozulacağı korkusuyla sürekli tavizler verme yolunu seçmiştir.  (Daha sonra Genel Sekreter seçilemeyen Chen Duxiu bu kez Çin’de Troçkist sosyalist akımı örgütlemeye girişmiş fakat ciddi bir başarı kazanamamıştır.)   

Bu yazıda temel aldığımız kaynak olan “Çin Komünist Partisi Tarihi Cilt I” (İstanbul: Canut Yayınevi, 2012)’in, ilk iki bölümünde, Chen Duxiu’nun bu sağcı teslimiyetçi çizgisinin, devrimin kritik anlarında partiyi pasif konuma sevk ettiği ettiği ve ÇKP’nin KMT’nin karşı-devrimci saldırılarına karşı etkili bir direniş örgütlenmesini engellediği detaylı bir şekilde incelenmektedir.

ÇKP’nin 1945 yılındaki tarih değerlendirmesi de, Chen Duxiu’nun “sağ teslimiyetçi hatasının Partinin önderliğini ele geçirdiğinde, ÇKP, KMT gericilerinin saldırıları karşısında etkili bir direniş örgütleyemediğini” belirtir.[13] Bu sağ oportünist çizgi, KMT’nin sağcı kanadının saldırılarına karşı ÇKP’yi ve devrimci kitleleri hazırlıksız bırakmış, Chiang Kai-shek’in ihanetini kolaylaştırmış ve 1924-27 Kuzey Seferi devriminin yenilgisinde önemli bir rol oynamıştır.

Bu yenilgi, ÇKP’nin “demokratik devrim” teorisinin hatalı olduğunu göstermiyor aksine bu teorinin ve onun stratejisinin hayata geçirilmesinde proletaryanın önderlik rolünün ve bağımsızlığının ÇKP’nin baş önderi Chen Duxiu ve önderlik kolektifi tarafından göz ardı edilmesinin ve teslimiyetçi bir politika izlenmesinin bir sonucudur.

Bunun yanı sıra, emperyalist güçlerin KMT sağ kanadını desteklemesi ve devrime müdahale etmesi de yenilgide etkili olan dış faktörlerdendir. Ayrıca, ÇKP’nin henüz genç ve siyasi açıdan deneyimsiz bir parti olması, kitleler içinde kök salma ve silahlı mücadele konusunda yeterli hazırlığa sahip olmaması gibi faktörler de yenilgide rol oynamıştır.

Sonuç

Sonuç olarak, V. U. Arslan’ın ÇKP’nin 1925-1926’daki devrimci durumu, “demokratik devrim takıntısı” nedeniyle kaçırdığı iddiası, sunulan tarihsel kaynaklarla çelişmektedir. ÇKP, bu dönemde Çin devriminin işçi sınıfı önderliğinde sosyalizme bağlanan demokratik devrim teorisini ve ÇKP önderliğinde Birleşik Cephe teorisini oluşturmuş ve bu doğrultuda tüm ilerici güçleri kapsayan geniş bir Birleşik Cephe politikası izlemiştir.

ÇKP’nin bu büyük yenilgiden 22 yıl sonra işçi sınıfı önderliğinde sosyalizme bağlanan demokratik devrimi zafere ulaştırması ve 1937-45 yılları arasında iktidarda olan milliyetçi sağ parti KMT’yi ittifaka zorlayarak Japon emperyalizmini (ve Japon faşizmini) yenmesi ve Dünya Anti-faşist Cephesine büyük katkıda bulunması ÇKP’nin bu teorilerinin doğruluğunu kanıtlamıştır. Troçki ve çevresinin ÇKP’nin doğrudan sosyalist devrime girişmesi ve ÇKP’nin Çin burjuvazisinin tüm kesimlerini düşman kamp içinde görmesi gerektiği teorisi ise tarihin sınavında başarılı olamamıştır.

ÇKP’nin bu politikaları, pasif bir bekleyiş veya burjuva milliyetçiliğine teslimiyet anlamına gelmemiş; tam tersine ÇKP, bu ittifak içinde devrimci kitle hareketlerini aktif bir şekilde örgütlemiş, Kuzey Seferi’ne önemli katkılarda bulunmuş ve devrimi ilerletmeye çalışmıştır. Devrimin yenilgiye uğraması, ÇKP’nin bir fırsatı “kaçırmasından” ziyade, KMT içindeki karşı-devrimci güçlerin ihaneti, emperyalist müdahaleler ve en önemlisi de ÇKP’nin kendi içindeki (özellikle Chen Duxiu’nun sağ oportünist) önderlik hataları gibi karmaşık faktörlerin bir bileşkesi olarak anlaşılmalıdır. Bu dönem, ÇKP için acı derslerle dolu bir deneyim olmuş ve partinin gelecekteki stratejilerini, özellikle de Birleşik Cephe içinde proletaryanın önderliği ve bağımsızlığı ile silahlı mücadelenin önemi konularında derinden etkilemiştir. Dolayısıyla, “kaçırılmış bir fırsat” tezi, bu karmaşık ve trajik süreci basitleştirmekte ve ÇKP’nin o dönemdeki devrimci çabalarını ve karşılaştığı zorlukları yeterince dikkate almamaktadır.

Devam edecek.


[1] Kolektif. Çin Komünist Partisi Tarihi Cilt: 1. (İstanbul: Canut Yayınevi, 2012), s. 48-49

[2] Age.

[3] Çin Komünist Partisi Tarihi Cilt: 1., s. 58-59

[4] Çin Komünist Partisi Tarihi Cilt: 1., s. 76-78

[5] Çin Komünist Partisi Tarihi Cilt: 1., s. 78-81

[6] Çin Komünist Partisi Tarihi Cilt: 1., s. 71-72

[7] Çin Komünist Partisi Tarihi Cilt: 1., s. 82-83

[8] Çin Komünist Partisi Tarihi Cilt: 1., s. 89-93

[9]  Çin Komünist Partisi Tarihi Cilt: 1., s. 91.

[10] Çin Komünist Partisi Tarihi Cilt: 1., s. 98.

[11] Çin Komünist Partisi Tarihi Cilt: 1., s. 86-88

[12] Çin Komünist Partisi Tarihi Cilt: 1., s. 101-103

[13] Kolektif. Belgelerle Çin Komünist Partisi’nin Dönüm Noktaları. (İstanbul: Canut Yayınevi, 2017), s. 32.

Paylaş

Bir Yanıt Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir